TAVAF NEDİR ?


Tavaf kelimesi “bir şeyin çevresinde dönmek, dolaşmak” anlamına gelir. Tavaf fıkıh terimi olarak usulüne uygun şekilde Kâbe’nin etrafında dönmeyi ifade eder.

Sözlükte bir şeyin çevresini dolaşmak, dönmek anlam­larına gelen tavaf, dînî bir kavram olarak, Hacerül Esved‘in hizasından başlayarak Kâbe’yi sola almak suretiyle, yedi defa Kâbe etrafında dönmek demektir.

Hac ya da umre kararı verişimizden, bütün ibadet ve ziyaretlerimizi bitirip geri dönene kadar olan zaman diliminde, her fırsatta ruh dünyamızı, nefsimizi gözden geçirmenin birinci vazifemiz olduğunu hatırlatmak istiyorum.


Metaf nedir, ne anlama gelir?

Metaf, tavaf edilen yer anlamına gelir. Mescid-i Haram içerisinde, Kâbe’nin etrafında tavaf etmek için tahsis edilen yeri ifade eder.


TAVAFIN RUHANIYETI

Yeryüzündeki bütün Müslümanların namaz kılarken yöneldiği Kâbe’ye kavuşup çevresindeki muhteşem tavaf deryasına bir damla olarak karışıverdiğimizde ise; dünyanın bütün mekânlarının bir tarafta, tavaf alanının diğer bir tarafta olduğunu iliklerimize kadar hissederiz.

Biraz dinlendikçe, her fırsatta kendimizi tavafın akışına bırakıveresimiz gelir. Kâbe’nin etrafında döndükçe, sanki ötelere doğru yükselen bir rampada ilerlediğimizi, en sonunda O’nun -celle celâlühû- huzûrunda iki rekat tavaf namazı kıldığımızı hayal edebiliriz. Sevap heybemizi doldura doldura, Rabbimizin emrini yerine getirerek yaptığımız bir yürüyüştür tavaf… Bütün hayatımız boyunca olduğu gibi, gayret göstermemizi; durağan değil, hareket hâlinde olmamızı istiyor Cenâb-ı Hak…

Uzmanlar, yürürken beynin iki lobunun birlikte çalıştığını, düşünmek ve karar vermek, stresten kurtulmak, rahatlamak için yapacağımız en güzel şeylerden birinin “yürümek” olduğunu söylüyorlar.

Bu, bütün ömrümüz boyunca yapmamız, üzerinde çalışmamız gereken bir vazife elbette… Ama hayat maratonumuzun o en kıymetli kısmına baktığımızda, o günleri en az pişmanlıkla yâd edebilmek için ayrı bir önem arz etmekte… Yapacağımız bütün ibadetlerden kazanacaklarımızı parantez içindeki rakamlar olarak düşünürsek; bu parantezin dışındaki katsayı, ihlâs ve samimiyetimizdir. Bu yüzden, nefsimizi tanıyabildiğimiz ve onunla olan savaşı ciddiye alabildiğimiz ölçüde, takva maratonunda da mesafe katedebiliriz, Allâh’ın izniyle…


İHLASI KUŞANMA DERDİ

Yaptıklarımızın kıymetini kat kat artıracak olan ihlâsı kuşanmak gibi büyük bir hedef ve derdimiz oldukça; hâdiseler karşısındaki tavrımız da değişecektir. Havaalanında, pasaport kuyruklarında, bavul vb. eşya bekleyişlerinde, otel ile mescid arası gidiş-gelişlerde, bütün ibadet ve ziyaretlerimizde gaflete düşmemek için elimizden geleni yapmalıyız.

Gönlümüzü Allah ile birlikte bulundurmaya, içinde bulunduğumuz zaman ve mekânın ömrümüzün tamamına nispetle ne büyük bir fırsat dilimi olduğunu hatırımızdan çıkarmamaya çalışmalıyız meselâ… Ayrıca din kardeşlerimizle, gündelik hayatımıza kıyasla çok fazla içli-dışlı olacağımız bu ibadet boyunca, şu hadîs-i şerîfi sık sık hatırlamakta fayda var:

“Kendi kusurlarıyla uğraşıp, başkalarının kusurlarını kurcalamaktan kendisini alıkoyan kimseye müjdeler olsun!”

Vatanımızdan uzaklaşıp harem topraklarına girerken, bir yandan içinde günah işlediğimiz coğrafyayı terk etmenin psikolojik avantajıyla destekleniriz. Bizi Rabbimizden alıkoyan, nefsimizin bize mazeret olarak sunduğu alışkanlıklarımızdan, mâlâyânîye teşvik eden arkadaşlarımızdan, zihnimizi, gözümüzü, gönlümüzü meşgul eden pek çok şeyden uzaklaşıp âdeta bir ibadet kampına adım atarız. İçine düştüğümüz mânevî atmosfer de ikinci büyük desteğimiz… Zihnimizi oraya bağlamamız, feyiz ve rahmet yağmurundan istifade edebilmemiz için birazcık gayretle âzamî fırsatlar serpilmiştir her bir yana…

YouTube

Mit dem Laden des Videos akzeptieren Sie die Datenschutzerklärung von YouTube.
Mehr erfahren

Video laden

PGRpdiBjbGFzcz0nYXZpYS1pZnJhbWUtd3JhcCc+PGlmcmFtZSB0aXRsZT0iVGF3YWYiIHdpZHRoPSIxNTAwIiBoZWlnaHQ9Ijg0NCIgc3JjPSJodHRwczovL3d3dy55b3V0dWJlLW5vY29va2llLmNvbS9lbWJlZC9ua01VblJadmotaz9mZWF0dXJlPW9lbWJlZCIgZnJhbWVib3JkZXI9IjAiIGFsbG93PSJhY2NlbGVyb21ldGVyOyBhdXRvcGxheTsgY2xpcGJvYXJkLXdyaXRlOyBlbmNyeXB0ZWQtbWVkaWE7IGd5cm9zY29wZTsgcGljdHVyZS1pbi1waWN0dXJlIiBhbGxvd2Z1bGxzY3JlZW4+PC9pZnJhbWU+PC9kaXY+

VAKİTTE TEFEKKÜR

Namaz vaktini beklerken, tavaf ve sa’y yaparken pek çok vakitte tefekkürü kuşanabilir, iç âlemimize yolculuk yapabiliriz. Geçmişimizle hesaplaşırsak, geleceğe yönelik hedefler belirleyip kararlar vermekte daha isabetli düşünebiliriz. Bu hesaplaşma esnasında, en çok derdine düşeceğimiz, kuşkusuz “amel defterimiz” olacaktır. Hesabımızın kolay olmasını arzu ederiz hepimiz… Bunun için de, öncelikle kendi kendimizi hesaba çekmeliyiz.

“Oku (şimdi) kitabını! Bugün kendini hesaba çekmek üzere kendi nefsin sana yeter!” (el-İsra, 14) âyet-i kerîmesinin tarif ettiği dehşetin yaşanacağı günde, huzurlu ve sevinçli olabilmek için başımızı ellerimizin arasına alarak düşünmeli, ardından da geçmişte yaptığımız hatalara samimiyetle tevbe etmeliyiz.

Bir araba sürüyor olsak ve yolda radar varsa, hızımızı ona göre ayarlar, limitinin de aşağısında tutarız. Ya da polis arabası varsa yolun kenarında, sarı ışıkta bile geçmeye kalkışmayız. Belki de arabanın içindeki polis uyuklamaktadır o anda, ama biz ceza ödeme endişesiyle tedbirli davranırız. Aslâ uyumayan, hiçbir şeyi ıskalamayan Rabbimizin ikazlarına olan îmânımızı da bu minvalde gözden geçirmeliyiz. Her birimizin ferdî olarak hesap vereceği o güne hazırlanırken, çevreye göre “daha müttakî/dindar” olduğumuzu düşünmek yaygın bir yanlıştır. Kalabalıkların gittiği yanlış yolun, bizim şahsî muhasebemizde “hafifletici bir sebep” olacağını düşünerek sadece kendimizi kandırmaktayız. Hâlbuki Mevla-yı zü’l-Celâl, dünya imtihanının neticelerini değerlendirirken “çan eğrisi” metodu kullanmayacak!.. DNA’mız, vücut ve ruhumuz “biricik” olduğu gibi nâil olduğumuz şahsî imkân, nîmet ve istîdatlar hususunda da imtihanlarımız “biricik”… Allâh’ın her kuluna ihsânı farklı farklı ve herkes sahip olduklarından ayrı ayrı hesaba çekilecek!..


MAHŞERİN PROVASI

İşte rahmet yağmurunun sağanak sağanak yağdığı o iklimden arınmış olarak çıkabilmek için, her fırsatta iç âlemimize yönelip, tek başımıza devam edeceğimiz uhrevî yolculuk için yaptığımız hazırlıkları gözden geçirmeliyiz. Ne veya ne kadar yaptığımızdan ziyade, niçin ve nasıl yaptığımızın mühim olduğu; amellerimizin niyet ve samimiyete göre tartılacağı, âzâlarımızın gizli hâllerimize de şâhitlik edeceği o günü hayal etmek için muhteşem bir mânevî ve görsel desteğe sahibiz oralarda… Mahşerin âdeta provasının yapıldığı o kalabalığın içinde, küçücük bir zerre misaliyiz.

Memleketimizde onca iş-güç ve alışkanlığımızın içinde nefsimizle baş başa kalma fırsatını yakalamak kolay değildir. Ama Harameyn’de sağımızda-solumuzda kefen misali ihrama bürünmüş, Rabbine yönelmiş, gözyaşı döken, duâ eden binlerce insanın içinde, bulunduğumuz her bir mekânda ayrı bir hâtıra gözümüzün önünde canlanırken, sanki bu dünyadan bir köşede değilmişiz gibi yüreğimiz bir anafora kapılır gider.


TAVAFTAKİ HİKMET

Ucunda sevap olan her amelde olduğu gibi, tavafta da pek çok sır ve hikmet gizli, tabiî ki… Yeryüzünün başka hiçbir yerinde yapamayacağımız bir ibadeti, ne kadar dolu dolu icrâ edersek o kadar kârda olacağız Allâh’ın izniyle… Rabbimizin:

“O ki, hanginizin daha güzel davranacağını imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratmıştır…” (el-Mülk, 2) buyruğunu aklımızdan çıkarmadan, ibadetlerimizin ihlâs kat sayısını yükseltmeye gayret etmeliyiz. Meselâ şunları düşünebiliriz tavaftan önce: Bir valinin pek çok isteğini yapmayan, fakat buna rağmen büyük taleplerde bulunmak için huzuruna çıkacak olan bir memur olsak… Nasıl bir ruh hâline bürünürüz? Ezilir büzülürüz, değil mi? Beytullâh’a vardığımızda bu mahcûbiyetle orada değilsek; kasıla kasıla, kayıtsız, hiç günahı yokmuşçasına yürüyorsak, hattâ bir yandan cep telefonumuzla kullarla irtibat hâlindeysek, o tavaf nasıl bir ibadet olur acaba? Tavaf, -hâşâ- Kâbe’nin etrafında tur atmak değildir. Evet, konuşmak namazı bozduğu gibi tavafı bozmaz belki, ama sevabını ve rûhâniyetini azaltır da azaltır… Namazda yöneldiğimiz yerde, O’nun misafiri olduğumuzu, kâinâtın kalbinde bulunduğumuzu hatırımızdan hiç çıkarmamalıyız.


HESABI SORULACAK NİMET

Pek çok eksiği olan memur, valinin kapısında beklerken, ceketini omzuna atarak oturamaz; odasından çıkıp da belki görür diye… Rabbimiz bizi her hâlükârda görürken, edebe aykırı hareketleri ne cür’etle yapabiliriz? Cep telefonuyla “selfie” çekmek, video kaydı almak nedir tavafta? Çevremizdekileri rahatsız edecek şekilde yüksek sesle duâ etmek, hangi diğergâmlığa ve kardeşlik ölçüsüne sığar? Oraların hasretiyle yanıp tutuşan o kadar ümmet-i Muhammed’in içinden kutsal topraklara gelmenin bize nasip olması, hesabı muhakkak sorulacak büyük bir nîmettir oysa…

Nerede olduğumuzun farkında olursak, yaptığımızın eksikliğine bakılmaksızın bağışlanmayı umut edebiliriz.


ŞEYTANIN AMELİ

İçinde bulunduğumuz rahmet deryasını hissedemiyorsak, geriye dönüp kendimize bakmalı, kalbimizi yumuşatmaya gayret etmeliyiz. Eğer yaptıklarımızı güzel ve yeterli görüyorsak, bu şeytanın amelidir.

“Allâh’ı unutan, bu yüzden Allâh’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar gerçekten yoldan çıkmışlardır.” (el-Haşr, 19) âyet-i kerîmesinde portresi çizilen fâsıklardan olmaktan, Rabbim cümlemizi muhafaza buyursun. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- bile münâfık olmaktan endişe ederken, cennetle müjdelenmiş edâsıyla tavaf yapmak, sû-i edeptir, Allah korusun.

Önümüzde Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i, Kâbe’nin üzerinde ezan okuyan Hazret-i Bilâl -radıyallâhu anh-’ı, Hazret-i Âdem, Hazret-i İbrahim ve Hazret-i İsmail -aleyhimüsselâm-’ı; Beytullah’ın göğe doğru uzantısı olan Beyt-i Mâmur’un etrafında tavaf eden melekleri düşünürsek, şeytan ve nefsin tavafımızdan en az sevapla çıkmamız için yapacağı çalışmaları boşa çıkarmamız kolaylaşacaktır.


UMRE VE HACCA NİYET

Umre ve hacca niyet ederken söylediğimiz, “Onu bana kolay kıl ve kabul buyur!” duâsını, tavafa başlarken de yapışımızda, onun muhteşem sevabını gölgelemek ve azaltmak için seferber olan şeytan ve yardımcılarına da dikkat çekilmekte âdeta… İlâhî kameraların en ince tafsîlâta kadar kayıtta olduğunu ve geri dönüşü olmayan o günde hayat filmimizi izleyeceğimizi, gark olduğumuz sayısız nîmetlere rağmen kusurlu kulluğumuzu düşünmemiz de tevbe ve duâlarımızın samimiyetini artıracaktır, inşâallah.

Rabbimiz, lûtfettiği bütün nîmetlerin olduğu gibi, vahyin indiği topraklarda hac ve umre yapmak üzere bulunabilmenin de şükrünü edâ etmeyi cümlemize nasîb eylesin. Âmîn.


TAVAFIN SAHİH OLMASININ ŞARTLARI

Tavafın sahih olmasının dört şartı vardır. İşte tavafın geçerli olmasının şartları.


TAVAFIN GEÇERLİ OLMASININ ŞARTLARI


1. Niyet

Tavafın geçerli olması için niyet etmek şarttır. Niyetsiz yapılan tavaf geçerli olmaz. Ancak niyette farz tavaf, umre tavafı, veda tavafı şeklinde belirleme yapılmayıp mutlak olarak “tavaf yapmaya” niyet edilse yapılan geçerli olur. Me­sela farz tavafı yapmak isteyen bir kimse “farz tavafı yapma­ya niyet ettim” değil de “tavaf etmeye niyet ettim” dese bu tavaf farz tavaf olarak geçerli olur.

Şafiî mezhebine göre “ziyaret” ve “kudûm” tavafı için ni­yet şart değildir. Çünkü hacca niyet edilirken bu tavaflara da niyet edilmiş olur. Bu ikisinin dışındaki tavaflar için niyet et­mek şarttır.

Niyetin Hacer-i Esved hizasını geçmeden yapılması gerekir. Tavaf yapacak kimse, Hacer-i Esved’i geçtikten son­ra niyet etse, yaptığı bu şavt geçerli olmaz. Şavtı tamamla­madan geri dönüp tekrar Hacer-i Esved hizasına gelirse, bu niyet geçerli olur. Geri dönmezse yaptığı ilk şavt geçerli ol­maz, bundan sonra yapacağı şavt, ilk şavt olur.


2. Tavafı Belirlenen Vakitte Yapmak

Kudûm tavafı, hac ihramına girdikten sonra ve Arafat vakfesinden önce,

Umre tavafı, ihrama girdikten sonra;

Ziyaret tavafı, kurban bayramının birinci günü fecr-i sadığın doğuşundan sonra,

Veda tavafı, hac menâsikinin tamamlanmasından son­ra yapılır.

Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre ziyaret tavafı, Zilhicce­’nin dokuzunu onuna bağlayan gecenin yarısından itibaren yapılabilir.


3. Tavafı Kâbe’nin Çevresinde ve Mescid-i Haram’ın İçinde Yapmak

Kâ’be’nin etrafında (metafta) veya metafı çevreleyen kapalı kısımlarda ve buraların üst katlarında yapılması ge­rekir. Mescid-i Haram’ın dışından dolanarak yapılan tavaf geçerli olmaz.


4. Tavafın En Az Dört Şavtını Yapmak

Tavafın ilk dört şavtı farz, tavafı yedi şavta tamamla­mak vaciptir. Dört şavtı yapan kimsenin tavafı geçerli olur, eksik kalan şavtlar usulünce telafi edilirse her hangi bir ceza gerekmez.

Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerinde ise tavafı yedi şavta tamamlamak farzdır. Bu mezheplere göre bir şavtın eksik bırakılması durumunda tavaf geçerli olmaz ve bunun sadaka vererek telafisi de mümkün değildir. Eksik kalan şavtın tamam­lanması gerekir.


TAVAFIN VACİPLERİ NELERDİR?

Tavafın vacipleri sekiz tanedir.


1. Tavafı abdestli yapmak

Tavaf yapan kişinin abdestsiz, cünüp, âdetli ve loğusa olmaması gerekir.

Peygamberimiz (s.a.s.) Mekke’ye geldiklerinde ilk iş olarak abdest almış, sonra da Kâ’be’yi tavaf etmiş, âdetli olan eşi Hz. Aişe’ye,

“Hac yapan kimsenin her yaptığını yap, sadece Kâ’be’yi ta­vaf etme” buyurmuştur.

Tavaf esnasında abdesti bozulan kişinin tavafı bırakıp abdest alarak kaldığı yerden tavafa devam eder, dilerse tava­fı yeniden yapabilir.

Tavafı abdestsiz, cünüp, loğusa veya adetli olarak ya­pan kimse henüz Mekke’den ayrılmamış ise bu tavafı yeni­den yapar. Tavafı yeniden yapmadan mîkât sınırlarının dışı­na çıkarsa ceza gerekir.

Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre tavaf eden kim­senin cünüp, âdetli ve loğusa olmaması ve abdestli bulunması tavafın vacibi değil tavafın geçerli olmasının şartıdır. Dolayı­sıyla abdestsiz ve cünüp kimse ile âdetli ve loğusa olan hanım­ların yaptıkları tavaf geçerli olmaz. Bu eksikliğin ceza ile telafi edilmesi mümkün değildir. Mutlaka tavafın yeniden yapılması gerekir.

Malikî mezhebine göre kadının âdet döneminde iki kana­ma arasındaki kesinti süresi temizlik hali sayılır. Dolayısıyla bu durumdaki kadının bu ara sürede gusledip ibadetlerini yap­ması gerekir. Buna göre ziyaret tavafını özel hali nedeniyle ya­pamayan ve Mekke’den ayrılmak zorunda kalan bir kadın, ara­da kesinti olması halinde gusledip ziyaret tavafını yapabilir ve her hangi bir ceza da gerekmez. 

Temettu haccı yapmak üzere umre ihramına girdikten sonra âdet gördüğü için umre tavafını yapamayan ve Ara­fat’a çıkma zamanına kadar temizlenemeyen kadın, um­resini iptal eder, hac ihramına girer ve Arafat’a gider. Bu durumda yaptığı hac ifard haccı olur. Hac menâsikini ta­mamladıktan sonra, iptal ettiği umresini kaza eder ve ceza olarak bir dem keser.

Şafiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre bu durumda­ki bir kadın, umresini iptal etmez, kıran haccına niyet eder ve vakfesini yapmak üzere Arafat’ a gider. Arafat dönüşünde hac ve umre niyetiyle bir tavaf ve bir sa’y yapar.


2. Tavafı Avret Mahalli Örtülü Olarak Yapmak

Tavaf esnasında kadın ve erkeklerin avret yerlerini örtülü tutmaları gerekir. Cahiliyyet döneminde insanlar,

Kâ’be’yi çıplak olarak tavaf ederlerdi. Resulüllah (s.a.s.), Kâ’be’ nin çıplak olarak tavaf edilmesini men etmiştir:

“Bu yıldan sonra hiçbir müşrik haccetmez, Kâ’beyi hiçbir çıplak kimse tavaf etmez.” 

Dolayısıyla veda ve ziyaret tavaflarını avret yerleri açık olarak yapan kimsenin, tavafı yeniden yapması gerekir. Ye­niden yapmazsa dem gerekir.

İmam Muhammed’e göre nafile tavafı avret yeri açık olarak yapan kimse, bu tavafı Mekke’de iken yeniden yap­ması daha uygundur. Ancak yeniden yapmayıp memleketi­ne dönerse sadaka vermesi gerekir.

Şafiî mezhebine göre tavaf esnasında kadın ve erkeklerin avret yerlerinin örtülü olması, tavafın geçerlilik şartlarından biridir. Tavaf yapmakta olan bir kimsenin kendi kusur ve ihma­li sebebiyle avret yeri açılırsa, tavafın avret mahalli açık olarak yapılan kısmı geçersiz olur, geçersiz yapılan kısmın yeniden yapılması gerekir. Fakat kendi kusur ve ihmali olmaksızın av­ret yeri açılır ve hemen örtünürse tavafı bozulmaz.


3. Teyamün

“Teyamün” sağdan yapmak demektir. Hacer-i Esved‘in bulunduğu köşe Kâ’be’nin sağ tarafı kabul edilir. Dolayısıy­la tavaf, Kâ’be’nin sağından, sol omuz Kâ’be’ye dönük ola­rak yapılır.


4. Tavafın İlk Şavtına Hacer-i Esved’in Hizasını Geçmeden Başlamak

Tavaf edecek kimsenin, tavafa Hacer-i Evsed‘in hizası­nı geçmeden başlaması vaciptir. Hacer-i Esved‘in hizasını geçtikten sonra tavafa niyet ederse bu şavt geçerli olmaz.


5. Tavafı Yürüyerek Yapmak

Gücü yetenlerin tavafı yürüyerek yapmaları vaciptir. Dinen geçerli bir mazereti olmaksızın tekerlekli sandalye ve benzeri araçlarla yapılan tavaf geçerli olmaz, bu tavafın ye­niden yapılması gerekir. Yapılmadığı takdirde dem gerekir. Fakat geçerli bir mazeret varsa tavaf, sandalye ve benzeri bir araçla yapılabilir.

Yürüyemeyecek kadar hasta, topal, kötürüm ve yaşlı olmak dinen geçerli olan mazeretlerdir.

Şafiî mezhebine göre, tavafın yürüyerek yapılması vacip değil, sünnettir.


6. Tavafı Hatim’in Dışından Yapmak

Tavafın Hatîm’in dışından yapılması vaciptir. Hatim’in içinden yapılan şavt geçerli olmaz, yeniden yapılması gere­kir. Çünkü hatimin çevrelediği alan Kâ’be’den sayılmaktadır. Bunu Hz. Aişe’nin rivayet ettiği şu hadisten anlamaktayız:

“Peygamber (s.a.s.)’e sordum:

Hatim Kâ’be’den midir?

Evet, Kâ’be’dendir, dedi.

Öyle ise neden Kâ’be’ye dahil etmediler? Dedim.

Kavmin (Kureyşliler) Kâ’be’yi yeniden inşa sırasında Hatimi de içine alacak kadar geniş yapmak için yeterli parayı bulamadı, dedi.

Kâ’be’nin kapısı neden yüksekte kalmış ? Dedim.

Kavmin dilediği kimselerin Kâ’be’ye girmelerine izin ver­mek, istemediği kimselere de engel olmak için böyle yaptı. Kureyş, cahiliyet dönemini henüz geride bırakmış olmasalardı ve itiraz edeceklerinden çekinmemiş olsaydım Hatim’i Kâ’be’ye da­hil eder ve Kâ’be’nin kapısını da yer seviyesine indirirdim dedi.


7. Tavafı Yedi Şavta Tamamlamak

Ziyaret, veda ve umre tavaflarının ilk dört şavtını yap­mak farz, tavafı yedi şavta tamamlamak ise vaciptir.

Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre tavafın yedi şavta tamamlanması farzdır.


8. Tavaf Namazı Kılmak

Her tavaftan sonra iki rekat tavaf namazı kılınır. Bu na­mazın birinci rekatında fatiha’dan sonra Kâfirun, ikinci re­katında ise İhlas suresi okunur. Namazdan sonra şu duanın okunması müstehaptır:

“Allah’ım! Burası senin beldendir. Şu da Mescid-i Haram ve saygın evindir. Ben de senin kulunum ve kulunun çocuğuyum. Buraya Senin rızanı kazanmak için geldim. Sen de bunu bana lütfettin. Beni bağışla ve bana merhamet et. Şüphesiz sen her şeye gücü yetensin.”

Tavaf namazı tavafın vacibi değil müstakil bir ibadettir. Bu sebeple terkinden dolayı dem gerekmez. Ancak bu na­mazı kılmayan kimse, günahkâr olur.

Malikî mezhebine göre tavaf namazını kılmayan kimseye dem gerekir.

Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre tavaf namazı k ılmak sünnettir.

Tavaftan sonra eğer kerahet vakti değilse bu namaz, geciktirilmeksizin Makam-ı İbrahim’in arka tarafında kı­lınır. Ancak izdiham varsa tavaf yapanlara engel olmamak için Mescid-i Haram’ın her hangi bir yerinde kılınması daha uygun olur. Bu namaz her hangi bir sebeple Mescid-i Haram’da kılınamazsa Harem dışında da kılınabilir.

Şafiî mezhebine göre tavaf namazı kerahet vaktinde de kılınabilir.

Hanefî ve Malikî mezheplerine göre tavaf namazı kıl­madan iki tavafı peş peşe yapmak mekruhtur.

Şafiî, ve Hanbelî mezheplerine göre tavaf namazı k ılmadan iki tavafı peşpeşe kılmakta bir sakınca yoktur.


TAVAFIN SÜNNETLERİ

1. Tavafa Başlarken Hacer-i Esved veya Hizasına “Rükn-i Yemânî” Tarafından Gelmek ve Hacer-i Esved’in Hizasında Tavafa Başlamak


2. Tavafın Başlangıcında ve Her Şavtın Sonunda Hacer-i Evsedi istilam Etmek

Tavaf edecek kimse tavafa başlarken Hacer-i Esved hi­zasına gelince durmaksızın “bismillahî Allahü ekber” diye­rek Hacer-i Esved’i “istilam” eder. Bunu tavafın her şavtında tekrarlar.

Kalabalık değilse ve kimseye eziyet vermeyecekse Hacer-i Esved’i öper. Hz. Ömer (r.a) Hacer-i Esved‘i öpmüş ve; “çok iyi biliyorum ki sen faydası da zararı da olmayan bir taş parçasısın. Eğer Rasulüllah (s.a.s.)’in öptüğünü görmeseydin seni öpmezdim” demiştir. Kalabalık varsa Hacer-i Esved-i öpmez. Hacer-i Esved’i öpmek müstehap, insanları itip kakmak ve onlara eziyet vermek ise günahtır. Müstehap bir fiil îfa etmek için günah işlenmez.

Her şavtın başında, “Allah’ım! Sana iman ederek, Kitabını tasdik ederek, Sana verdiğim sözü yerine getirerek Peygamberin Muhammed (s.a.s.) in sünnetine uyarak Beytini tavaf ediyorum” der.

Tavafın her şavtında “Rükn-i Yemânî” de istilam edilir, ancak öpülmez. Konuyla ilgili olarak sahebeden Abdullah b. Ömer (r.a), “Resulullah (s.a.s.) tavafın her şavtında Rükn-i Yemani ile Hacer-i Esved’i istilam etmeden geçmezdi” demiştir.

Hacer-i Esved’i istilam, sünnet, Rüknü Yemânî’yi isti­lam ise müstehaptır. Diğer köşeler istilam edilmez.


3. Remel Yapmak

“Remel”, koşmaksızın çalımlı ve süratli bir şekilde yü­rümektir.

Sonunda sa’y yapılacak tavafların ilk üç şavtında erkek­lerin remel yapmaları sünnettir. “Metaf”ta izdiham varsa “remel” yapılmaz. Çünkü kalabalıkta remel yapmak müm­kün olmaz. Remel yapacağım diye insanlara eziyet vermek kesinlikle doğru değildir. Remel esnasında şu duanın okun­ması müstehaptır:

“Allah’ım! Haccımı mebrur, zenbimi mağfur, sa’yimi meş­kur eyle.”


4. Iztıba Yapmak

“Iztıba ”, omuzlara alınan “rida”nın bir ucunu sağ kol­tuk altından geçirip sol omuz üzerine atıp sağ omuzu ve sağ kolu açık bırakmak demektir.

Erkeklerin kendisinden sonra sa’y yapılacak tavaflarda ıztıba yapmaları sünnettir. Ardından sa’y yapılmayan tavaf­larda ıztıba yapılmaz.

Tavaf sona erince ıztıba da sona ereceğinden tavaf na­mazı kılınırken açıkta bırakılan omuz örtülür. Çünkü tavaf namazını omuz ve kol açık iken kılmak mekruhtur.

Peygamber efendimiz, ile ashabı Hudeybiye antlaşma­sının yapıldığı senede ifa edemedikleri umreyi ertesi sene kaza etmek üzere Mekke-i Mükerreme’ye girmelerinin arefesinde müşrikler, müslümanları kastederek “Sıtmanın bit­kin düşürdüğü bir topluluk yarın Mekke’ye gelecek” diye dedikoduya başlamışlardı. Peygamber efendimiz de, kendi­sinin ve ashabının bitkin düşmediklerini, aksine güçlü ol­duklarını onlara göstermek maksadıyla Kâ’be’yi tavaf eder­ken remel ve ıztıba yapmış, ashabının da böyle yapmalarını emretmiştir.

Abdullah b. Abbas (r.a), “Resulüllah (s.a.s.) ve asha­bı, C’irâne’de umre için ihrama girdiler. Kâ’be’yi tavaf eder­ken remel yaptılar ve ridalarını sağ koltuklarının altına alıp ucunu da sol omuzlarının üzerine atarak ıztıba yaptılar” demiştir.

Bu sünneti yerine getirmek için, erkekler, başkalarına eziyet vermeden ve kendileri de eziyet görmeden mümkün olduğu kadar Kâ’be’ye yaklaşarak tavaflarını yaparlar.

Kadınlar, mümkün olduğu kadar tenha yerden tavaf et­meye çalışmalıdırlar.


5. Müvâlât

Tavafın şavtlarını, ara vermeden peş peşe yapmak sün­nettir. Bir kimsenin tavaf esnasında abdesti bozulsa veya kendisinde guslü gerektiren bir hal vuku bulsa abdestini ta­zeler veya boy abdesti alır, tavafına kaldığı yerden devam edebilir. Ancak tavafı bütünüyle yeniden yapması daha fa­ziletlidir. Tavaf tamamlanmadan ezan okunursa, tavafa ara verip namazı kıldıktan sonra tavafa kaldığı yerden devam edebilir.

Cenaze namazı veya nafile bir namaz kılmak için tavafa ara vermek mekruhtur.

Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre tavafın şavtlarını peş peşe yapmak vacip, Şâfiî mezhebine göre sünnettir. Tavafa ara veren kimsenin bu tavafı yeniden yapması gerekir. Bu itibarla tavafın şavtlarını ara vermeden yapmaya özen gösterilmelidir. 


6. Duâ Etmek

Tavaf esnasında istenilen dua yapılabileceği gibi Kur’an-ı Kerim de okunabilir. Ancak Peygamber efendi­mizin okumuş olduğu duaları okumak daha fazîletlidir. Buna göre;

Her şavtın başlangıcında; “Sübhannahi velhamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü vekber, vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim. Allahümme imanen bike ve’tastigan bikitabike ve’fa’en biahdike vettibaen li-sünneti nebiyyike ve habibike Muhammed’in (sav).”

“Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Her türlü övgü Allah’a mahsustur. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah en büyük­tür. Kuvvet ve kudret ancak yüce ve azametli Allah sayesinde vardır. Allah’ım! Sana iman ederek, Kitabını tasdik ederek, Sana verdiğim söze bağlı kalarak, Peygamberin Muhammed (s.a.s.)’ın sünnetine uyarak tavaf ediyorum”

Kâbe’nin kapısının önünde veya hizasında; “Allahümme inne hazel beyte beytüke ve’l harame haramüke ve’l emne emnüke ve haza makamü’l a’zi bike minennari”

“Allah’ım! Bu ev senin evindir, bu harem senin haremindir, güvenlik senin güvenliğindir, burası, cehennem ateşinden sana sığınların makamıdır”

Rükn-i Yemanî ile Hacer-i Esved arasında; “Rabbenâ âtinâ fid’dünyâ hasenetenve fil’âhireti haseneten ve gınâ azâbennâr.”

“Rabbimiz! Dünyada bize bir iyik ver, âhirette de bir iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru” dualarının okunması müstehaptır.

Tavaf eden kimse, ibadet halinde bulunduğunun bilin­cinde olmalı, huşua aykırı davranışlardan kaçınmalıdır.


7. Tavaftan Sonra Zemzem İçmek

Zemzem içerken e’ûzü besmele çekilir ve “Allahümme inni es’elüke ılmen nefian ve rizgan vesian ve şifeen min külli dein vesegamin”

“Allah’ım! Senden yararlı ilim, bol rızık, her türlü dert ve hastalıktan şifa istiyorum” diye dua edilir.

Mümkün olursa zemzem ile abdest alınır, ancak zem­zem istincada ve necasetlerin temizlenmesinde kullanılmaz.

Peygamberimiz (s.a.s.), “Zemzem hangi maksatla içilirse o maksat içindir” buyurmuştur.


8. Vücutta, Elbisede ve Metafta Necaset Bulunmaması

Tavaf eden kimsenin bedeninde, giysilerinde veya metafta pislik bulunmaması sünnet, diğer mezheplere göre şarttır.

Buna göre bir kimse elbise veya bedeninde necaset var­ken tavaf etse Hanefî mezhebine göre tavaf geçerli olur an­cak bu kimse mekruh işlemiş olur. Diğer mezheplere göre bu tavaf geçerli olmaz, yeniden yapılması gerekir.


TAVAFIN MÜSTEHABLARI

(1) Tavafa Hacerü’l Esved’in sağ[1] tarafından şu şekilde başlamalı ki, tavaf yapan kimsenin bedeninin tamamı Hacerü’l Esved’in hizasından geçsin.

(2) Hacerü’l Esved’i üç defa öpmek ve üç defa onun üzerine secde yapmak.

İbn Ömer radıyallahu anh diyor ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hacerü’l Esved’e yönelerek mübârek dudaklarını onun üzerine koydu. Uzun müddet ağladıktan sonra dönüp baktığında bir de ne görsün. Ömer radıyallahu anh de durmuş ağlıyor. Bunun üzerine Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: “Ey Ömer işte burası göz yaşı akıtılacak yerdir.

Ömer radıyallahu anh’den rivâyetle: Kendisi bir defasında Hacerü’l Esved’in yanına geldi. Onu öptü ve şöyle buyurdu: “Hiç şüphesiz ben biliyorum ki, sen bir taşşın, ne bir fayda, ne de bir zarar verebilirsin. Eğer ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ı seni öperken görmeseydim, asla seni öpmezdim.

Hâfız rahmetullahi aleyh diyor ki: “Hakimin rivâyetinde şu ilave de vardır ki, Ömer radıyallahu anh böyle buyurunca Ali kerremallahu veche

Hayır, ey Emirü’l-Mü’minin, bu fayda ve zarar verir” dedi ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu buyruğunu nakletti: “Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’dan işittim ki, Hacerü’l Esved kıyâmet günü mahşer meydanına getirilerek ona konuşma gücü verilecek. Her kim îman ve tevhidle onu istilâm yaptıysa, onun hakkında şâhidlik edecektir.““

Ulemânın yazdığına göre; Ömer radıyallahu anh’in Hacerü’l Esved hakkında söylediği şeylerin maslahatı, yeni yeni İslâm’a giren kimseleri şek ve tereddütten uzak tutmaktı ki onlar Hacerü’l Esved’i istilamı puta tapınma kabilinden sanmasınlar. Yine Ömer’in “Eğer Rasûlullah seni öpmeseydi, ben de öpmezdim” buyruğundan çıkan kaide-i külliye şudur ki; dinî konularda asıl olan Şâri[2] aleyhisselâm’e ittibadır, isterse yapılan işin illet ve hikmeti bizce malum olmasın.

Hulâsa şudur ki; herhangi bir müslümana eziyet vermeksizin mümkün olabilirse, mutlaka Hacerü’l Esved istilâm yapılmalıdır, çünkü Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Hacerü’l Esved’i öpmüştür. Onun üzerine mübârek dudaklarını koymuştur.

Abdurrahman b. Avf radıyallahu anh diyor ki: Ben bir adamın şöyle söylediğini işittim: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ömer’e hitaben: «Sen güçlü kuvvetli bir adamsın. Zayıflara eziyet verme (onun için Hacerü’l Esved’de halkla izdihama girme, yani halkın izdihamını dağıtmaya kalkma, yoksa zayıf ve güçsüz kimselere senden ezâ ulaşır.) Eğer boşluk bulursan Hacerü’l Esved’i istilâmda bulun, yoksa ona yönelerek tekbir ve tehlil getirmeyle iktifa edip geç» buyurmuştur.” dedi. Sonra adam: “Ben Ömer radıyallahu anh’in bir adama «İnsanlara fazla kuvvetinle eziyet verme» diye söylediğini de işittim.” dedi.

Fakat eğer yer boş olur, kalabalık ve yığılma olmazsa, o zaman istilâm yapılmalıdır. Yani ya öpülmeli veya elle dokunulmalıdır. Eğer dokunma imkânı bulunmaz, aksine kalabalık olursa, o zaman onun karşısında durularak tekbir getirilmeli ve Kelime-i Tevhid söylenmelidir.

Bir başka delil de şudur ki; Hacerü’l Esved’i istilâm sünnettir. Müslümanlara eziyet vermeden kaçınmak ise vâcibtir. Sünnetin edâsı için vâcibin terki ise şeran kat’i olarak câiz değildir. Onun için Müslümanlara eziyet vermeksizin, eğer istilâm mümkün olursa, yapılmalıdır. Yoksa istikballe yetinilmelidir.

(3) Tavaf yaparken mesnun olan duaları okumak. (İnşaallah bu konuda selef-i sâlihinden rivâyet edilen dualar ileride ayrıca gelecektir).

(4) İzdiham ve birine eziyet vermeme kaydıyla erkekler için Beytullah’a yakın olarak tavaf etmek.

(5) Kadınlar için gece vakti tavaf yapmak.

(6) Tavafa Beytullah’ın süpürgeliğini de şâmil etmek.

(7) Tavaf yarıda bırakılır veya mekruh yolu yapılırsa, sil baştan tavaf yapmak.

(8) Tavaf esnasında mübah olan konuşmaları terk etmek.

(9) Tavaf esnasında huşuya zarar veren şeyi yapmamak.

(10) Tavaf esnasında dua ve zikirleri sessizce okumak.

(11) Rükn-ü Yemâni’yi istilâmda bulunmak.

(12) Kalbi meşgul eden şeylerden gözü çevirmek.


TAVAFIN MÜBAHLARI

Tavaf esnasında aşağıdaki şeyler mübahtır:


         Selâm vermek.

         Hapşırana اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ demek.

         Şer’î meseleleri söylemek ve sormak.

         Bir zarurete binaen konuşmak.

         Bir şeyler içmek.

         Duaları terk etmek.

         Güzel mânâlar içeren şiir okumak veya dinlemek.

         Temiz ayakkabı vs. giyerek tavaf yapmak.

         Bir özre binaen binek üzerinde tavaf yapmak.

         İçinden Kur’ân okumak.


TAVAFIN HARAMLARI


Aşağıdaki şeyler tavaf yapan kimse için haramdır:


         Cenâbet, hayız ve nifas hâllerinde tavaf yapmak.

         Mazeretsiz birinin sırtına binerek veya binek üzerinde tavaf yapmak.

         Abdestsiz tavaf yapmak.

         Mazeretsiz dizüstü veya yüzükoyun sürünerek tavaf yapmak.

         Tavaf yaparken hatîm’in içinden geçmek.

         Tavafın bir şavtını veya daha azını terk etmek.

         Hacerü’l Esved’in dışında başka bir yerde tavafa başlamak.

         Tavaf yaparken Beytullah’a yönelmek.

         Elbette tavafa başlarken Hacerü’l Esved’e istilâm ederken Beytullah’a yönelmek câizdir.

         Tavafta vâcip olan şeylerden birini terk etmek.


TAVAFIN MEKRUHLARI


Tavafın mekruhları başlıca şunlardır:


         Boş ve faidesiz konuşmak.

         Alışveriş yapmak ve alışveriş üzerine konuşmak.

         Hamd-ü senadan hâli olan bir şiir okumak. Bazıları mutlak olarak şiir okumayı mekruh addetmiştir.

         Tavaf yapan veya namaz kılanları rahatsız edecek derecede yüksek sesle dua, zikir veya Kur’ân okumak.

         Remel ve ıztıbâyı mazeretsiz terk etmek, yani remel ve ıztıbânın mesnun olduğu tavaflarda.

         Hacerü’l Esved’in istilâmını terk etmek.

         Tavafın şavtları arasında fazla mesafe bırakmak.

         Aralarında iki rekât tavaf namazı kılmadan iki tavafı birleştirerek yapmak, fakat o vakitte eğer namaz kılmak mekruhsa câizdir.

         Tavafa niyet ederken tekbir almadan elleri kaldırmak.

         Hutbe okunurken, yahut cemaatle farz namaza durulurken tavaf yapmak.

         Tavaf esnasında yemek yemek. Bazıları bir şey içmeye de mekruh demişlerdir.

         Küçük veya büyük abdeste sıkışıkken tavaf yapmak.

         Açlık ve öfke hâlinde tavaf yapmak.

         Tavaf yaparken elleri namazdaki gibi bağlamak.

         Tavaf esnasında elleri böğre koymak, yahut boyna bağlamak.

YouTube

Mit dem Laden des Videos akzeptieren Sie die Datenschutzerklärung von YouTube.
Mehr erfahren

Video laden

PGRpdiBjbGFzcz0nYXZpYS1pZnJhbWUtd3JhcCc+PGlmcmFtZSB0aXRsZT0iVGF3YWYiIHdpZHRoPSIxNTAwIiBoZWlnaHQ9Ijg0NCIgc3JjPSJodHRwczovL3d3dy55b3V0dWJlLW5vY29va2llLmNvbS9lbWJlZC9ua01VblJadmotaz9mZWF0dXJlPW9lbWJlZCIgZnJhbWVib3JkZXI9IjAiIGFsbG93PSJhY2NlbGVyb21ldGVyOyBhdXRvcGxheTsgY2xpcGJvYXJkLXdyaXRlOyBlbmNyeXB0ZWQtbWVkaWE7IGd5cm9zY29wZTsgcGljdHVyZS1pbi1waWN0dXJlIiBhbGxvd2Z1bGxzY3JlZW4+PC9pZnJhbWU+PC9kaXY+

TAVAFIN ŞAVTLARINDA EKSİK VE FAZLALIK OLURSA


         Eğer bir kimse kasıtlı olarak sekizinci şavtı da yaparsa, o zaman altı şavt daha ilave ederek tam bir tavaf yapması vâcip olacaktır. Güya bu şekilde iki tavaf olmuş olacaktır.

         Yedi şavttan sonra vehm ya da vesvese nedeniyle sekizinci şavt yapılırsa, yine de böyle bir kimsenin ikinci tavafı tamamlaması lazım gelecektir.

         Eğer yedinci şavt zannedilerek sekizinci şavt yapılır, fakat sonradan sekizinci şavt olduğu malum olursa, o zaman ikinci tavaf lazım olmayacaktır.

         Tavaf-ı rükünde şüphe olursa, o zaman iade edilmelidir. Eğer Tavaf-ı Rükün (farz) ve vâcibin şavtlarının sayısında şüphe olursa, o zaman hangi şavtta şüphe olursa, o tekrardan yapılmalıdır.

         Sünnet ve nâfile tavaflarda eğer şüphe olursa, o zaman zannı galibe itibar edilecektir.

         Eğer âdil bir kimse tavaf yapanla birlikte olur ve şavtların sayısının eksik olduğunu söylerse, onun sözüyle ihtiyaten amel yapmak müstehabdır. Eğer iki âdil kimse söylerse, onların sözüyle amel yapmak vâcibtir.                                                                     


TAVAF NEDİR, NASIL YAPILIR?


Tavaf, Hacer-i Esved köşesi hizasından başlayarak usulüne göre Kâbe’nin etrafında ibadet amacıyla yapılan yedi dönüşten (şavt) oluşur.

Tavafa başlamadan önce erkekler, vücudun üst kısmına ör-tülen peştamalın bir ucunu sağ koltuk altından geçirerek solomuza atıp sağ kolu omuzla birlikte açıkta bırakırlar (Iztıba). Tavaf bitince omuz kapatılır.

Umre tavafı için Hacer-i Esved hizasına gelmeden;

“Allahım! Senin rızan için umre tavafı yapmak istiyorum. Bunu kolaylaştır ve kabul eyle” diye niyet edilir.

Kâbe, kişinin sol tarafında kalacak şekilde Hacer-i Esved’in hizasına doğru gidilir, bu esnada dua edilir. Bilenler tekbir, tehlil, salâvat-ı şerife okurlar. Bunlar okunmasa da tavaf ge-çerlidir. Önemli olan içtenlikle Yüce Allah’a yöneliştir.

Hacer-i Esved’in hizasına varılınca eller, içleri Kâbe’ye doğru olacak şekilde namaza durur gibi omuz veya kulak hi-zasına kadar kaldırılıp “Bismillahi Allahu Ekber” denildikten sonra Hacer-i Esved selamlanır (istilam). Aslında istilam, elle-ri Hacer-i Esved’in üzerine koyup onu öpmek demek ise de, günümüzde izdiham sebebiyle bu mümkün olmamaktadır. Bu sebeple Hacer-i Esved’e uzaktan elle işaret edilir. Hacer-i Esved istilam edilirken durup beklememelidir.

Tavafa başlarken, her şavtın başında ve tavaf sırasında çe-şitli dualar okunur. Bu dualar okunmasa da tavaf geçerlidir. Ancak tavafın Kur’an tilaveti, dua ve zikirle yapılması güzel olur. Tavafın, Hatim (Kâbe’nin kuzey tarafındaki yarım dai-re şeklindeki duvar)ın dışından yapılması gerekir. Tavafın ilk üç şavtında erkekler kısa adımlarla koşar gibi çalımlı yürür (Remel). Bu yapılmasa da bir eksiklik olmaz. Remel, sadece arkasından sa’y yapılacak tavafarda yapılır.

Tavaf esnasında bağırarak dua etmek uygun değildir. Bu durum, orada huşû içinde tavaf yapan bazı insanları rahatsız edebilir. Önemli olan duanın içtenlikle yapılmasıdır.

Duanın Arapça olması şart değildir. Herkes kendi dilin-de içinden geldiği gibi dua edebilir. Beliriğimiz gibi önemli olan, içtenliktir.

Tavaf esnasında dua edilir, tekbir ve tehlil getirilebilir. Töv-be ve istiğfarda bulunulur. Yüce Allah zikredilir. Kur’an oku-nur. Özellikle Kur’an’dan dua ayetleri okunması güzel olur.

Böylece Hacer-i Esved köşesinden başlayan ilk dönüş, tek-rar Hacer-i Esved köşesi hizasına varılınca tamamlanmış olur. Beklemeden tekrar Hacer-i Esved selamlanarak ikinci şavta devam edilir. Diğer şavtlar da aynı şekilde yapılır ve yedinci şavtın sonunda Hacer-i Esved tekrar selamlanarak tavaf bi-tirilir. Sonra –izdihama neden olmamak kaydıyla- Makam-ı İbrahim’in arka taraflarında iki rekât tavaf namazı kılınır. Kalabalık olması veya oranın müsait olmaması durumunda tavaf namazı başka uygun bir yerde kılınır. Tavaf namazının, mekruh vakit değilse tavafın hemen peşinden kılınması daha iyidir.

Tavaf, kesintisiz olarak yapılır. Tavaf sırasında farz namaz için kamet getirilmesi, abdestin bozulması, ya da yorulup dinlenme ihtiyacı duyulması ve benzeri durumların dışında tavafa ara verilmemelidir. Böyle mazeretlerin ortaya çıkması durumunda tavafa ara verilip daha sonra kalınan yerden de-vam edilebilir. Tavaf namazından sonra dua edilir. Zemzem içilmesi de güzel olur.


TAVAFIN ÇEŞİTLERİ

Hükmü itibariyle farz, vacip, sünnet ve nafile olmak üzere dört çeşit, uygulaması itibariyle “kudûm”, “ziyaret”, “veda”, “umre”, “nezîr”, “nafile” ve “tahiyyetü’l-mescîd” ol­mak üzere yedi çeşit tavaf vardır.

Hükümleri ve isimleri farklı olsa da bu tavaflarının hepsinin yapılışları, farzları (şartları ve rükünleri), vacipleri, şartları ve sünnetleri aynıdır.


1. Kudûm Tavafı

Sözlükte bir yere gelmek veya varmak anlamına gelen “kudûm” kelimesi, bir hac terimi olarak; “ifrad haccı” ya­panların Mekke’ye vardıklarında yaptıkları ilk tavaftır. Bu tavafın yapılması sünnettir.

İfrad haccı niyetiyle ihrama giren ancak Mekke’ye uğ­ramadan doğrudan Arafat’a çıkan kimseler ile Arafat vak­fesinden önce âdetleri kesilmeyen kadınların kudûm tavafı yapmaları gerekmez.

Kadınlar adetli iken ihram girerler veya ihrama girdik­ten sonra adet görürlerse kudûm tavafı yapmazlar. Arafat’a çıkmadan önce temizlenirlerse kudûm kavafı yaparlar.

İhrama girip Mekke’ye vardıktan sonra hemen kudûm tavafı yapılmayıp Arafat’a çıkıncaya kadar mazeretsiz olarak geciktirmek caiz ise de Mekke’ye varır varmaz yapılması daha faziletlidir. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s.), Mekke’ye vardığında ilk iş olarak abdest almış, sonra da Kâ’be’yi tavaf etmiştir.

Mekkeliler ile Hıll ve Harem bölgelerinde ikamet eden­ler, kudûm tavafı yapmazlar.

Şafiî mezhebine göre kıran haccı yapacak olanların da Mekke’ye vardıklarında yapacakları ilk tavaf Kudûm tavafıdır. Çünkü Kıran haccına niyet edenlerin hem hac, hem de umre için bir tavaf ve sa’y yapmaları yeterlidir.

Kıran haccı yapan” kimsenin hem umre hem de hac menasikini hac ayları içinde aynı ihramla ayrı ayrı yapma­sı gerekir. Dolayısıyla bu kimsenin Mekke’ye vardığın­da yapacağı ilk tavaf, temettu haccında olduğu gibi umre tavafıdır.

Kudûm tavafının ardından haccın sa’yini yapacak olan erkekler ve çocuklar, tavafın ilk üç şavtında “remel” yapar-

lar. Remel yapmak âfâkiler için sünnettir. Remel yapılan ta­vaflarda ıztıba yapmak da sünnettir.


2. Ziyaret Tavafı

Ziyaret veya diğer adıyla ifâza tavafı, haccın rüknüdür.

“Ve Beyt-i Atîk’i (Kâ’be’yi) tavaf etsinler” ayetin­de kast edilenin, bu tavaf olduğu hususunda din bilginleri arasında görüş birliği vardır. Ayette geçen “Tavaf etsinler” emri genel bir ifade olduğu için, Mekkeli olan ve olmayan her hacı adayının mutlaka bu tavafı yapması gerekir.

a) Ziyaret Tavafının Geçerli Olmasının Şartları:

1. Arafat vakfesinin yapılmış olması,

2. Belirli vaktinde yapılması.

b) Ziyaret Tavafının Vakti

Kurban bayramının ilk günü fecr-i sadığın doğması ile başlar. Daha önce yapılması halinde geçerli olmaz. Çünkü bayramın ilk gecesi fecrin doğuşuna kadar olan zaman, aslın­da Arafat vakfesine tahsis edilmiştir. Bir rükne tahsis edilen zaman içinde başka bir rüknü yerine getirmek caiz olmaz.

Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre zilhicce ayının dokuzu­nu onuna bağlayan gecenin yarısından itibaren yapılabilir. Bu görüşün sahipleri şu rivayetleri delil almışlardır:

Hz. Aişe’den rivayet edilmiştir: “Peygamber (s.a.s.) Kur­ban bayramının ilk gecesinde eşi Ümmü Seleme’yi (önceden) gönderdi. O da fecr-i sadıktan önce şeytanı taşladı, sonra da gi­dip ziyaret tavafını yaptı.”

Ebu Yusuf ve İmam Muhammed ile Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre ziyaret tavafının bayramın ilk üç günü içinde yapılması sünnettir. Ömrün sonuna kadar her hangi bir vakitte de yapılabilir. Ancak mazeretsiz olarak üçüncü günden sonraya bırakılması mekruhtur. Bu görüşte olanlar, şu hadis-i şerîf’i delil almışlardır:

Abdullah b. Abbas (r.a) tan rivayet edilmiştir:

Sahabeden biri Hz.Peygamber’e;

“Şeytan taşlamadan ziyaret tavafını yaptım, (olur mu?)” diye sordu. Hz. Peygamber (a.s),

“Zararı yok, (olur)” cevabını verdi.

Bir başka sahâbî,

“Kurban kesmeden tıraş oldum, (olur mu)” diye sor­du. Hz. Peygamber (s.a.s.),

“Zararı yok, (olur)”

Bir başka sahâbî,

“Şeytan taşlamadan kurban kestim (olur mu) diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.s.),

“Zararı yok (olur) buyurdu”.

Bu rivayette de görüldüğü gibi hac amellerinin birbi­rinden önceye alınmasından veya sonraya bırakılmasından dolayı her hangi bir ihlal söz konusu olmamakta ve ceza te­rettüp etmemektedir. Kaldı ki ziyaret tavafının son vaktini belirleyen bir delil de mevcut değildir.

Ebu Hanife’ye göre farz tavafın, bayramın ilk üç gü­nünde yapılması vaciptir. Bu günlerde yapılamayan farz tavaf daha sonra yapılabilir, ancak vacip terk edildiği için dem gerekir.


3. Veda Tavafı

Âfâkî hacıların Mekke’den ayrılmadan yapmaları gere­ken son tavafa veda veya sader (ayrılma) tavafı denir. “Sader” kelimesi ayrılma anlamına gelir.

Veda tavafı, haccın aslî vaciplerinden biridir.

İmam Malik’e göre veda tavafı sünnettir.

Hac menasikini tamamlayıp Mekke’den ayrılacak olan hacılar, Kâ’be ile vedalaşmak üzere veda tavafını yaparlar. Peygamberimiz (s.a.s.);

“(Sizden) biri, son olarak Kâ’be’yi ziyaret etmeden (Mek­ke’den) ayrılmasın” buyurmuştur.

Harem ve Hıll bölgesi sakinlerinin “veda tavafı” yapma­ları gerekmez. Yapmaya başlamaları durumunda da bu tava­fı tamamlamaları gerekir. Çünkü başlanan bir ibadeti -nafile bile olsatamamlamak vaciptir.

Âfâkî olup da Kurban bayramının üçüncü gününden önce Mekke’de sürekli ikamete niyet edenler de veda tavafı yapmazlar. Bu hususta görüş birliği vardır.

Ebû Hanîfe’ye göre bayramın üçüncü gününden sonra Mekke’de sürekli ikamete niyet eden âfâkîlerin de “veda ta­vafı” yapmaları vaciptir.

Veda tavafını yapmadan yola çıkan kimse, mîkât ma­hallini geçmemişse dönüp tavafını yapması gerekir. Mîkat mahallini geçmişse artık dönmesi gerekmez ancak vacibi terk ettiği için dem gerekir.

Eğer Mîkat sınırını geçtikten sonra dönüp veda tavafı yapmak isterse, mîkât mahallinde umre ihramına girer, um­reyi tamamlar, sonra “veda tavafı” yapar, böylece ceza kalkar.

Adet ve loğusa halindeki kadınların veda tavafı yap­maları vacip değildir. Veda tavafı yapmadan Mekke’den ay­rılabilirler. Ancak bu durumdaki kadınların, Mescid-i Ha­ram’ ın kapısına gelip, dua ederek ayrılmaları müstehaptır.

Veda tavafını yapacak olan kişi, “veda tavafı” diye be­lirlemeden sadece tavafa diye niyet etse yeterlidir. Farz olan ziyaret tavafında sonra yapılan nafile tavaf yapmış ise, veda tavafı yapma imkanı bulamadan Mekke’den ayrıldığı takdir­de, yaptığı nafile tavaf veda tavafı yerine geçer, her hangi bir şey lazım gelmez.

Veda tavafını yaptıktan sonra hemen Mekke’den ayrıl­mak sünnet ise de ayrılmayıp bazı işlerle meşgul olsa yeni­den veda tavafı yapması gerekmez. 

Şafii mezhebine göre, veda tavafının, bütün işler bitirildik­ten sonra tam yola koyulmak üzere iken yapılması ve yapıldık­tan hemen sonra dönüş yolculuğuna başlanması vaciptir.

Tavaftan hemen sonra yola çıkmayıp mazeretsiz ola­rak bekleyen veya eşya satın almak, borç ödemek, arkadaşa uğramak, hasta ziyaret etmek gibi yolculukla ilgili olma­yan bazı işlerle meşgul olan kimsenin veda tavafını yeniden yapması gerekir. Fakat tavaftan sonra, erzak satın almak, eş­yayı bagaja vermek gibi yolculukla ilgili bazı işlerle meşgul olan kimsenin -araya fasıla girmiş olsa bileyeniden tavaf yapması gerekmez.

Veda tavafı yaptıktan sonra, Peygamberimiz (s.a.s.)’in yaptığı gibi iki rekat namaz kılar, başkalarına sıkıntı verme­yecek ve izdihama sebep olmayacak ise ve imkan bulursa Hacer-i Esved ile Kâ’be’nin kapısı arasında bulunan ve Mültezem denen yere gelir, sağ eli Kâ’be’nin kapısına, sol eli de Hacer-i Esved’e doğru açarak göğsünü ve yüzünü Kâ’be’nin duvarına dayar ve bu vaziyette dua eder. Bu uygulama gü­nümüzde izdiham nedeniyle pek mümkün olmamaktadır.

Mültezem’de bu şekilde dua etme konusunda sahabe­den Amr b. Şuayb şöyle demiştir:

“(Ashaptan) Abdullah ile birlikte tavaf yaptım. Kâ’be’nin arka tarafına geldiğimizde kendisine istiazede bulunmayacak mısın? dedim. Cehennem ateşinden Allah’a sığınırız dedi. Sonra tavafa devam etti, Hacer-i Esved’i isti­lam etti. Hacer-i Esved ile Kâ’be’nin kapısı arasında durdu. Kollarını iki yana açarak göğsünü, yüzünü ve (yan tarafa açılmış) kollarını Kâ’be’nin duvarına yasladı. Sonra da; Resulüllah (s.a.s.) in böyle yaptığını gördüm dedi.

Mültezem’den sonra Hatim’e gider, altın oluğun altında durup dua eder, daha sonra zemzem içerek Mescid-i Haram’dan ayrılır.


4. Umre Tavafı

Umre tavafı bütün mezheplere göre umrenin farzların­dan biridir. Bu tavafın ilk dört şavtı rükündür. Yedi şavta tamamlanması ise vaciptir. Umre tavafının vakti, umre ih­ramına girilmesinden sonra başlar. Son vakti için bir sınır yoktur. Umre ihramında iken her hangi bir vakitte yapılabilir.


5. Nezir Tavafı

Kâ’be’yi tavaf etmeyi adayan kimsenin bu adağını ye­rine getirmesi vaciptir. Nezredilen tavaf belli bir zaman ile kayıtlanmış ise bu kayda uyulması gerekir.


6. Nafile Tavaf

Mekke’de bulunulan süre içinde farz ve vacip tavaflar dışında yapılan tavaflara nafile (tatavvu) tavaf denir.

Sahabeden Abdullah b. Abbas, tâbiînden Atâ b. Ebî Rebah, Said b. Cübeyr ve Mücâhid b. Cebr’în görüşleri­ne göre; Mekkeli olmayanların Mekke’de bulundukları süre içinde Mescid-i Haram’da nafile namaz kılmaktan çok nafi­le tavaf yapmaları daha faziletlidir. Bu sebeple Mekkeli ol­mayanların Mekke’de bulundukları sürece nafile umre yeri­ne nafile tavaf yapmayı tercih etmeleri uygun olur.


7. Tahiyyetü’l-Mescid Tavafı

Kudûm, ziyaret, umre, veda ve nezir tavafı yapmak du­rumunda olmayan kimselerin Mescid-i Haram’a her gittik­lerinde “Tahiyyetü’l-Mescid” tavafı yapmaları müstehaptır.

Yukarıda sayılan tavaflardan birinin yapılması halinde bu tavaf, “tahiyyetü’l-mescid” tavafı yerine de geçer.


ZİYARET TAVAFI

Remyi Cemre-i Akabe kurban ve halak yaptırdıktan sonra on Zilhicce günü, yani on bir veya on iki Zilhicce günü Mekke-i Mükerreme’ye gelinerek ziyaret tavafı yapılmalıdır. Bu tavafa tavaf-ı ifaze, tavaf-ı yevm-i nahr, tavaf-ı rükün, tavaf-ı hac ve tavaf-ı farz da denmektedir.

İbn Ömer radıyallahu anh’den rivâyetle: “Rasûlullah nahr günü tavaf-ı ziyaret yaptı, sonra geri dönerek öğle namazını Mina’da kıldı.”[3]


ZİYARET TAVAFININ VAKTİ

Ziyaret tavafının vakti kurban günleridir, yani Zilhicce’nin 10-11. ve 12. Günleridir, çünkü yüce Allah celle celâlühü’ın:

Artık ondan hem kendiniz yiyiniz hem de yoksul, fakire yedirin, sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve eski evi (Kâbe’yi) tavaf etsinler.”[4] buyruğunda tavaf kurban kesmeye atfedilmiştir. Matuf ve matuf aleyhin vakti ise bir olmaktadır. Onun için kurban kesme ve ziyaret tavafının vakti aynı olacaktır. Elbette şu kadarı varki, bu günler geçtikten sonra kurban kesme câiz olmayacaktır, tavaf ise bu günler geçtikten sonra kerahatle birlikte meşrudur. Ziyaret tavafının ilk vakti bize ve Mâlikîlere göre on Zilhicce günü fecrin doğmasıyla başlamaktadır, çünkü fecrin doğmasından önceki vakit Arefe vakfesinin vaktidir, tavaf ise Arefe vakfesi üzerine mürettep olmaktadır. Yani vakfe vaktinden sonra tavafın vakti başlamaktadır. Vakfenin vakti on Zilhicce günü fecrin doğmasına kadar devam etmektedir. Lihâza fecrin doğmasıyla tavafın vakti başlayacaktır. Elbette bu günlerden ilk gün ziyaret tavafı için efdal olan gündür, bu günler içinde kurban kesmek için ilk günün efdal olduğu gibi. İmam Şâfiî ve İmam Ahmed’e göre ise ziyaret tavafının ilk vakti on Zilhicce gecesinin yarısından sonra başlamaktadır.


ZİYARET TAVAFINDAN SONRA SAY

Eğer hacı ziyaret tavafından önce tavaf-ı kudûm’la birlikte Safa Merve arasında say yapmışsa, o zaman bu tavafta remel ve say yapmamalıdır. Say şunun için yapılmamalıdır ki; çünkü say’in tekrarı meşru değildir, yani say sadece bir defa vâcibtir. Hangi tavaftan sonra olursa olsun, remel şunun için yapılmamalıdır ki; çünkü onun meşruiyyeti de sadece bir defadır. Eğer ziyaret tavafından önce say yapmamışsa, o zaman ziyaret tavafında da remel yapmalı, sonradan da say yapmalıdır. Bundan anlaşılan şudur ki; eğer tavaf-ı kudûm’la remel yapılır ve ondan sonra say yapılmazsa, o zaman orada yapılan remel muteber olmayacaktır. Lihâza tavaf-ı ziyaret’te hem remel, hem de say yapılacaktır. Eğer tavaf-ı kudûm’da remel yapılmaz, ondan sonra say yapılırsa, bu durumda remel sâkıt olacaktır. Artık Ziyaret Tavafı yedi şavtla yapılmalıdır. Bu tavafta ilk dört şavt rükün derecesinde, geriye kalan üç şavt da vâcip derecesindedir.


ZİYARET TAVAFININ ŞER-İ HAYSİYETİ

Ziyaret tavafı hacda farz ve rükün derecesi taşımaktadır. Bunun delili aşağıdaki âyet-i celilede geçen emirdir.

وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَتِيقِ “O eski evi (Kâbe’yi) tavaf etsinler.”[5]


ZİYARET TAVAFINI EYYAM-I NAHIR’DAN MUAHHAR YAPMAK

Ziyaret tavafını nahr günlerinden sonra yapmak tahrîmen mekruhtur. Eğer böyle yapılırsa, İmam Ebû Hanife’ye göre vâcibin terkinden dolayı dem verilmesi vâcip olacaktır, fetva da bu görüş üzerinedir. Elbette eğer kadın ziyaret tavafını hayız veya nifastan dolayı tehir ederse, o bu kerahat hükmünden müstesnadır.

ZİYARET TAVAFININ ŞARTLARI

Ziyaret tavafının sahih olmasının başlıca şartları şunlardır:

1) Müslüman olmak.

2) Akil olmak.

3) Mümeyyiz olmak.

4) Tavaftan önce hac ihramına girmiş olmak.

5) Önceden Arafat vakfesini yapmış olmak.

6) Tavafa niyet etmek.

7) Vaktinde ve zamanında tavaf etmek.

8) Tavafı mekânında yapmak. Yani Mescid-i Haram’da Beytullah’ın dört bir tarafını tavaf etmek.

9) Bizzat tavaf yapmak veya bir şeyin üzerine oturarak tavaf yapmak.

Elbette eğer bir kimse ihrama girmeden önce baygınlık geçirir ve tavaf vaktine kadar kendine gelmezse, onun yerine başkası tavaf yapabilir.


ZİYARET TAVAFININ VÂCİBLERİ      


Tavafın vâcibleri başlıca şunlardır:

1) Yürümeye kâdir olunması kaydıyla yaya olarak tavaf yapmak.

2) Tavafa sağ taraftan başlamak.

3) Tavafı yedi şavtta tamamlamak.

4) Hadesten temiz olmak, (yani abdestsiz veya cenâbet olmamak).

5) Avret yerlerini örtmek.

6) Eyyam-i nahirde tavaf yapmak.

         Şeytan taşlama, kurban kesme ve tıraş olma amelleri tamamlandıktan sonra Mekke’ye gidilerek Kâbe-i Muazzama tavaf edilmelidir. Bu tavafa “tavaf-ı ziyaret” de denmektedir. Bu tavafın on Zilhicce günü yapılması efdaldir. On iki Zilhicce günü güneş batıncaya kadar geciktirilmesi de câizdir. Bundan sonra tahrîmen mekruhtur.

         Ziyaret tavafının ilk vakti on Zilhicce günü fecrin doğmasıyla başlamaktadır. Bundan önce ziyaret tavafı yapılması câiz değildir. Vücub itibarıyla son vakti on iki Zilhicce günü güneş batımına kadardır. Eğer bundan sonra yapılırsa, tavaf sahih olacak, fakat dem de vâcip olacaktır.

         Eğer tavaf-ı kudûm’la birlikte say yapılmışsa, o zaman ziyaret tavafıyla remel, ıztıbâ ve say yapılmamalıdır. Eğer kudûm tavafıyla birlikte say da yapılmamışsa, o zaman ziyaret tavafının ilk üç şavtında remel yapılmalı, tavaf namazı kılınıp istilâm yaptıktan sonra Safa kapısından çıkılarak say yapılmalıdır. Ziyaret tavafında, eğer dikişli elbise giyilmişse, ıztıbâ yapılmayacaktır, yoksa yapılacaktır.

         Eğer kudûm tavafıyla birlikte say yapılır. Fakat unutarak veya kasıtlı remel ve ıztıbâ terk edilirse, yine de ziyaret tavafında remel ve ıztıbâ yapılmamalıdır.

         Eğer bir kimse kudûm tavafını cinayet hâlinde yapar, onda remel ve say da yaparsa, bu durumda ziyaret tavafıyla birlikte tekrardan hem remel, hem de say vâcip olacaktır, remel’in iadesi sünnettir. Eğer kudûm tavafı abdestsiz yapılmışsa, o zaman say’in iadesi müstehabdır.

İzah: Hangi tavaftan sonra say yapılacaksa, o tavafın hayız ve cenâbet hâlinde yapılmaması vâcibtir, yani o tavafta taharet-i kübranın olması vâcibtir.

         Eğer bir kimse hasta olur ve kendisini kaldıracak biri bulunmaz, bizzat kendisi de kalkarak tavaf yapacak mecali olmazsa, böyle bir kimse için ziyaret tavafının terkinden dolayı ceza vâcip olmayacaktır.

         Ziyaret tavafı hiçbir şeyle fâsid olmamaktadır ve fevt de olmamaktadır, yani ömrün tamamında yapılabilir. Elbette bu tavafın nahr günlerinde yapılması vâcibtir. Bundan sonra yapılırsa, dem vâcip olacaktır. Bu tavaf gereklidir. Arefe vakfesinden sonra tavaf yapamadan ölen ve “benim adıma haccımı tamamlayın”, diye vasiyet eden kimsenin durumu dışında, bu tavafın bedeli hiçbir şey olamayacaktır. Bu durumda bir sığır veya deve kesilmesi vâcip gelecektir ve bu şekilde onun haccı tamamlanmamış olacaktır. Müzdelife vakfesi Remy, say vs.’yi terkinden dolayı ona dem gibi hiçbir şey vâcip olmayacaktır.

İzah: Bir kimse hac kendisine farz olan sene hiç gecikmeden hacca gider, Arafat vakfesinden önce veya sonra vefat ederse, bu durumda haccı tamamlama ona lazım olmayacaktır. Vakit bulamamış olması nedeniyle Arefe vakfesinden sonra vefat ederse, sığır veya bir devenin itmamı hac için verilmesi de gerekli olmayacaktır. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur  :وَمَنْ وَقَفَ بِعَرَفَةَ فَقَدْ تَمَّ حَجُّهُ

Kim Arafat vakfesini yaparsa, onun haccı tamam olmuştur.

Hac farz olduğu yıl hacca gitmeyen, aksine iki üç yıl tehirle giden ve Arafat vakfesinden sonra ölen kimse ise bunun hilafınadır. İtmam-ı hac için, onun sığır veya deve kesilmesini vasiyet etmesi gereklidir.

         Ziyaret tavafının remy ve tıraştan sonra yapılması sünnettir, vâcip değildir.

         Çünkü Ziyaret tavafı ömrün sonuna kadar yapılabilmektedir. Onun için bir kimse bu tavafı yapmadan önce ölürse, onu vasiyet etmesi vâcip olacaktır. Şer’î bir özür bulunmadan terk etme günahı da üzerinde bâkî kalacaktır.

         Ziyaret tavafından sonra zevciyet münasebetleri artık câiz olmaktadır. Eğer bir kimse bu tavafı yapmazsa, yıllar geçse de onun için zevciyet münasebeti helâl olmayacaktır. Bu tavafı yaptıktan sonra ise, her ne zaman yaparsa, helâl olacaktır.

         Eğer bir kimse tıraş olmadan önce ziyaret tavafını yaparsa, ona ihram yasaklarından hiçbiri helâl olmayacaktır, hacı tıraş olmakla helâl olacaktır, tavafla değil.

         Kadın eğer on iki Zilhicce günü gusül alarak Mescid-i Haram’a gidip tavafın tamamını veya dört şavtını yapabilecek bir zamanda ay veya lohusalık hâllerinden temizlenir, bunu yapmazsa, o zaman ona dem vâcip olacaktır. Eğer bu konuda vakit bulamazsa, o zaman bir şey vâcip olmayacaktır.

         Kadın eğer ay hâlinden dolayı ziyaret tavafını vaktinde yapamazsa, ona dem vâcip olmayacaktır. Temizlendikten sonra tavafını yapmalıdır.

         Kadın eğer tavafın tamamını veya dört şavtını yapabileceği bir vakitte, yakında ay hâlinin başlayacağını anlar ve tavaf yapmaz, ay hâli geçtikten ve temizlendikten sonra tavaf yaparsa, ona dem vâcip olacaktır. Eğer bundan az bir zamanda anlarsa, dem vâcip olmayacaktır.

İzah: Bir kadının ziyaret tavafından önce ay hâli başlar, yol arkadaşları vatanlarına dönmeye niyet eder ve o hâlâ temizlenememiş olursa, bu durumda böyle bir hanım Mescid-i Haram’a giderek Beytullah’ı tavaf edebilir mi, yoksa edemez mi?

Eğer bu hâlde tavaf edilirse, böyle bir hanımın haccı tamam olmuş olacak mıdır ve zevciyet münasebetleri konusunda böyle bir hanım ihramdan çıkmış olacak mıdır?

Şu açıkça bilinmelidir ki; böyle bir hâlde mescide girmek çok şiddetle men edilmiştir. İkincisi haccın en büyük rükünlerinden biri olan ziyaret tavafının böyle bir hâlde yapılması çok çirkindir. Sığır veya deve kurban etme cezası lazım olacaktır.

Bunun dışında üzerinden farzı düşürmek ve ihramdan tamamen çıkmak gayesiyle bilinçli bir şekilde iradeten böyle câiz olmayan haram bir işi yapmak nihayet hamâkattir. Böyle bir kadın ay hâlinden temizlenene kadar Mekke-i Mükerreme’de kıyam etmeli ve şer’î hükme muvafık ziyaret tavafını yaparak haccını tamamlamalıdır. Ayrıca günümüzde ulaşım vasıtaları kolay ve boldur. Bir hafta daha fazladan kalınarak hac tamamlanmalıdır. Bazı azimli kimseler bir önceki uçuşlarını iptal ederek sadece Haremeyn Şerifeyn’de de fazla kalabilmek için geri kalmaktadırlar.

Onun için böyle hâllerde tembellik ve lâkâyıtlık gösterilmemelidir. Eğer mesele bilinmediğinden dolayı bu hâlde tavaf edilirse, o zaman hac hükmen tamamlanmış sayılacaktır ve ihramdan da tamamen çıkılmış olacaktır. Elbette deve veya sığır kesilmesi de vâcip olmaktadır. Şeran, bilinçli bir şekilde böyle bir hâlde tavaf yapma emredilmemelidir veya bu konuda fetva verilmemelidir. İradeten böyle bir hâlde bu işi yaptıktan sonra bunun cezasını ödeyerek kurtulurum diye düşünmek kesinlikle câiz değildir, ne de bu günah fidyeyle muaf olacaktır.

Haiza mutahhariyye’ye gelince; onunla ilgili hüküm de şudur ki; ay hâlindeki âdet günlerini unutan ve günlerce kanaması olan bir kimseye bu hâl hac esnasında sâdır olursa, böyle bir kimse ziyaret tavafını yapmalıdır, çünkü ziyaret tavafı haccın rüknüdür. On gün sonra da onu iade etmelidir. Tavaf-ı Sâdır da yapmalıdır ki, o da vâcibtir. Nâfile tavaf ise yapmamalıdır. Ziyaret tavafını iki defa şu şekilde yapmalıdır; bir defa tavaf yapıp on gün geçtikten sonra tekrardan tavaf yapmalıdır. Tavaf-ı sâdır ise bir defa yapmak onu tekrarlamamalıdır, çünkü eğer tehir hâlinde yapmışsa, edâ olmuştur. Eğer hayız hâlinde olmuşsa, ona o hâlde iken Tavaf-ı Sâdır vâcip değildir.

Tenbih:  Tavafla ilgili bütün bu konuların tafsilatı daha önce tavaf bölümünde geçmiştir. Oraya rücû edilebilir.

         Hacc-ı kıran veya temettü yapan kimsenin remy, kurban ve tıraş arasında tertibe riayet etmesi vâciptir. Önce Akabe Cemresinin remyini yapmalı, sonra kurbanını kesmeli, sonra da tıraşını olmalıdır. Eğer bu tertibe hilaf amel edilirse, o zaman dem vâcip olacaktır. Fakat bu üç amel ve ziyaret tavafı arasında tertip vâcip değildir, aksine sünnettir. Yani bu üç amelden fariğ olduktan sonra ziyaret tavafı için gitmek sünnettir. Ancak eğer bir kimse bu üç amelden evvel gidip ziyaret tavafı yaparsa, hilafı sünnet olması nedeniyle bu mekruhtur. Fakat böyle bir kimseye dem vâcip olmayacaktır.

         Ziyaret tavafı haccın farzıdır, o yapılmadıkça karı koca birbirlerine helâl olmayacaktır, ihram da sona ermeyecektir. Eğer bir kimse bu tavafı yapmadan dönerse, onun yeni bir ihrama girmeden gelerek ziyaret tavafını yapması vâciptir. Ziyaret tavafı yapılmadıkça karı koca muamelesi hakkında ihram bâkî kalacaktır. Böyle kimsenin haccı da kâmil olmayacaktır. Bunun bir bedeli de yoktur. Dem vermeyle de mesele hallolmayacaktır. Geri dönerek ziyaret tavafı yapılmalıdır. Ziyaret tavafının yapılacağı günlerde ay hâli veya lohusalık döneminde olan kadınlar seferlerini ertelemeli, temizlenip ziyaret tavafını yapıncaya kadar Mekke-i Mükerreme’den ayrılmamalıdırlar. Eğer ay hâlinin engellenmesi için bir yöntem varsa, onun uygulanması câizdir.


ZİYARET TAVAFINDAN SONRA MİNA’YA GERİ DÖNMEK

Hacılar ziyaret tavaflarını yaptıktan sonra Mina’ya giderek orada ikāmet etmelidirler.

İbn Ömer radıyallahu anh’den rivâyetle: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem nahr günü tavaf-ı ziyaret yaptı, sonra geri dönerek öğle namazını Mina’da kıldı.”[6]

Bir başka delil de şudur ki; hacılar üzerine daha Remy-i Cimar bâkîdir. Onun mahali de Mina’dır. Onun için Mina’ya dönülmesi gereklidir.

İzah: On Zilhicce günü ziyaret tavafını yaptıktan sonra Mekke-i Mükerreme’den Mina’ya dönülmesi ve öğle namazının Mina’da kılınması sünnettir. Bazıları öğle namazının Mekke-i Mükerreme’de Mescid-i Haram’da kılınmasının sünnet olduğunu söylemişlerdir. Molla Aliyyul Kari rahmetullahi aleyh Mescid-i Haram’da öğlen namazını kılmayı râcih görmüştür. Geceleri Mina’da kalmak sünnettir. Mina’nın dışında başka bir yerde geceyi geçirmek mekruhtur, ister Mekke’de, ister yolda geçirilmiş olsun. Bunun gibi gecenin ekser hissesinin başka yerde geçirilmesi de mekruhtur. Fakat bundan dolayı dem vs. vâcip olmayacaktır.

         Onbir ve on iki Zilhicce günlerinin gecesinde de Mina’da kalmak sünnettir. Eğer on üçüncü günde taşlama yapılacaksa, o zaman o gece Mina’da kalınmalıdır.


VEDA TAVAFININ VACİPLERİ

Veda tavafının vâcip olmasının şartları nelerdir? İşte veda tavafının vâcipleri…

Veda tavafının vâcip olmasının şartları…

1- Haccetmiş olmak.

2- Hacceden kişinin Âfâki olması.

3- Kadınlar, Mekke’den ayrıldıkları esnada aybaşı veya loğusalık halinde olmamak.

Sadece umre yapanlar ile, Mekke’de, Harem bölgesinde ve mîkat sınırları içinde ikamet eden hacıların, Mekke’den ayrılırken vedâ tavafı yapmaları gerekmediği gibi, henüz vedâ tavafını yapmadan aybaşı veya loğusa olan ve temizlenmeden  Mekke’den ayrılan kadınlardan da vedâ tavafı düşer. Fakat Mekke’den ayrılmadan temizlendikleri takdirde, yola çıkmak için hazırlanmış bile olsalar, vedâ tavafını yapmaları gerekir.


VEDA TAVAFININ VAKTİ VE SIHHAT ŞARTLARI

Vedâ tavafı ne zaman yapılır? Vedâ tavafının sıhhat şartları nelerdir? İşte vedâ tavafının vakti ve sıhhat şartı…

Vedâ tavafı ziyaret tavafından sonra yapılır. Mekke’den ayrılıp mîkat dışına çıkılmadıkça vakti sona ermiş olmaz. Vedâ tavafını yapmadan Mekke’den ayrılan kişi henüz mîkat sınırları dışına çıkmamışsa, ihramsız olarak Mekke’ye dönüp vedâ tavafını yapması vâciptir. Mîkat dışına çıkılmışsa dönmek vâcip değildir ve artık ceza gerekir. Fakat dönülüp eda edilirse yani yeni bir umre yapmak üzere ihrama girip umreden sonra vedâ tavafı yapılırsa ceza düşer. Ziyaret tavafından önce vedâ tavafı yapılmaz. Şayet yapılırsa, bu tavaf ziyaret tavafı sayılır. Çünkü Arafat vakfesinden sonra yapılan ilk tavaf hangi niyetle yapılırsa yapılsın ziyaret tavafı olur. Ziyaret tavafından sonra yapılan her tavaf da vedâ tavafı sayılır. Hanefî mezhebinde vedâ tavafının Mekke’den ayrılırken yapılması daha faziletli ise de önceden yapmak da câizdir. Bu takdirde Mekke’den ayrılırken tekrar yapmak gerekmez. Vedâ tavafını yaptıktan sonra Harem-i şerif’e gidip namaz kılmakta veya tavaf yapmakta bir sakınca yoktur. Bu durumda en son yapılan tavaf, vedâ tavafı olur.

Şâfiî ve Hanbelîler’e göre, vedâ tavafı Mekke’den ayrılırken yapılır. Aksi halde iadesi gerekir. Mâlikîler’e göre ise vedâ tavafı vâcip değil sünnettir.

Âdetli kadın ziyaret, veda ve umre tavaflarını yapabilir mi? İşte cevabı…

Âdetliyken ihrama giren veya ihrama girdikten sonra âdet görmeye başlayan kadınlar, tavafın dışında haccın bütün menâsikini yerine getirebilirler. Ancak metâfa giremez ve tavaf edemezler. Çünkü Resûlullah (s.a.s.), Hz. Âişe’ye “Bu, Allah Teala’nın, Âdem’in kızları üzerine yazdığı bir şeydir (senin elinde olan bir şey değildir). Hacıların, hacla ilgili yaptıklarını sen de yap. Ancak âdet gördüğün sürece Kâbe’yi tavaf etme.” (Buhârî, Hayız, 1) buyurmuştur.

Âdetli oldukları için bayram günlerinde ziyaret tavafını yapamayan kadınlar âdetleri bitince bu tavaflarını yaparlar. Bu gecikmeden dolayı kendilerine herhangi bir ceza gerekmez. Ziyaret tavafını yaptıktan sonra âdet gören kadınlar, ülkelerine dönmeden önce, vacip olan veda tavafını yapacak imkân bulamazlarsa, bu tavafı terk ederler. Bundan dolayı da bir ceza gerekmez (Semerkandî, Tuhfe, II, 410, 414).

Mekke’de kalma imkânı yoksa Hanefî mezhebine göre tavafta taharet farz olmayıp vacip olduğu için, âdetli olarak ziyaret tavafını yapar, ancak ceza olarak bir deve veya sığır (bedene) kurban etmesi gerekir. İmkân bulur da temizlendikten sonra bu tavafı iade ederse bu ceza düşer (Kâsânî, Bedâî’, II, 129).

Şâfiî mezhebine göre bir kadının âdetli iken yapacağı tavaf hiçbir şekilde geçerli değildir. Temizlendikten sonra yapması gerekir (Nevevî, el-Mecmû’, VIII, 14, 17). Mâlikî mezhebine ait bazı kaynaklarda belirtildiğine göre, âdetli kadının temizleninceye kadar Mekke’de kalma imkanı yoksa âdet sırasındaki kanamanın kesilip, kanın gelmediği temizlik zamanını gözler, bu ara zamanda guslederek tavafını yapar. Bundan dolayı da herhangi bir ceza gerekmez (Bkz. Uleyş, Şerhu minah, I, 171, 176; Desûkî, Hâşiye, I, 172-175).

Başına bu hâl gelen bir kadının durumunu ilgililere bildirmesi ve onların vereceği cevaba göre amel etmesi uygun olur. Umre tavafına gelince Hanefî mezhebine göre tavafta taharet farz olmayıp vacip olduğu için, umrenin tavafını adetli olarak yaparsa ceza olarak bir dem (koyun veya keçi) kurban etmesi gerekir. İmkân bulur da temizlendikten sonra bu tavafı iade ederse bu ceza da düşer (Kâsânî, Bedâî’, II, 129).


FAYDALI BILGILER ( 2-BÖLÜM)

Tavafı geri geri yürüyerek yapmak dem gerektirir. Yeniden yapılması durumunda bu ceza ortadan kalkar. Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre bu şekilde yapılan tavaf geçerli olmaz, yeniden yapılması gerekir.(Kinânî, II, 761-780.)

Tavaf namazı mustakil bir vaciptir, terk edilmesiyle her hangi bir ceza gerekmez, ancak bu kimse vitir namazı kılmamış gibi günahkâr olur. Malikî mezhebine göre tavaf namazını kılmayan kimseye dem gerekir.

Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre göre tavaf namazı kılmak sünnettir.(Kinanî, II, 853-860; Nevevî, el-Mecmu’ , VIII, 72-73) Terk edilmesiyle her hangi bir ceza gerekmez. Bu kimse kötü bir davranışta bulunmuş olur.

Tavafın şavtlarını, ara vermeden peş peşe yapmak sünnettir. Bir kimsenin tavaf esnasında abdesti bozulsa veya kendisinde guslü gerektiren bir hal vuku bulsa abdestini tazeler veya boy abdesti alır, tavafına kaldığı yerden devam edebilir. Ancak tavafı bütünüyle yeniden yapması daha faziletlidir. Tavaf tamamlanmadan ezan okunursa, tavafa ara verip namazı kıldıktan sonra tavafa kaldığı yerden devam edebilir.

Cenaze namazı veya nafile bir namaz kılmak için tavafa ara vermek mekruhtur.

Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre tavafın şavtlarını peş peşe yapmak vacip, Şâfiî mezhebine göre sünnettir. Tavafa ara veren kimsenin bu tavafı yeniden yapması gerekir. Bu itibarla tavafın şavtlarını ara vermeden yapmaya özen gösterilmelidir.

         Remel ve ıztıbâ kendisinden sonra say olan tavaflarda sünnettir. Hangi tavaflardan sonra say yoksa, o tavaflar da remel ve ıztıbâ sünnet değildir.

         Tavaftan sonra ıztıbâ keyfiyyeti sonlandırılmalı ve iki rekât namaz omuzlar örtülerek kalınmalıdır.

         İzdihâm nedeniyle istilâm yapılamazsa, o zaman tavaf başlanmalı ve işaretle istilâm yapılmalıdır, yani el, çubuk vs. ile.

         Tavaf yaparken istilâm yapma vakti dışında Beytullah’a yönelmek yasaktır. İstilâm esnasında da ayaklar kendi yerinde kalmalı, istilâm yapıldıktan sonra doğrularak tavaf yapılmalıdır. Genel olarak halk istilâm yaptıktan sonra geri çekilmektedir, bundan dolayı insanlara eziyet olmaktadır. Geri çekilmeye gerek yoktur, oradan dümdüz doğrulmak kâfidir.

         Hasta ve özürlü kimseleri tavaf yaptırmak için ücret karşılığı taşımak câizdir.

         Eğer taşınan kimse baygın olmaz ve bizzat kendisi tavafa niyet ederse, taşıyan kimse niyet etmese de, tavaf olacaktır. Eğer baygın olur ve taşıyan kimse tavafa niyet etmezse, o zaman tavaf olmayacaktır.

         Tavaf esnasında eğer kadın erkeğin hizasına gelirse, bu durumda ne erkeğin, ne de kadının tavafı fâsid olmayacaktır.

         Abdestini tutamayan özürlü bir kimse veya yarasında sürekli kanama olan bir kimsenin abdesti, çünkü sadece namaz vakti içinde bâkî kalmaktadır. Namaz vakti çıktıktan sonra böyle kimselerin tekrardan abdest almaları gerekmektedir. Onun için eğer dört şavt yaptıktan sonra vakit çıkarsa, o zaman tekrardan abdest alınarak tavaf yapılmalıdır. Eğer dört şavttan az yaptığında vakit çıkmışsa, o zaman tekrardan abdest alınarak tavaf tamamlanabilir, fakat dört şavt’dan az olması durumunda tavafın sil baştan yapılması efdaldir.

         Tavafın mahalli, Beytullah’ın dört bir yanı ve Mescid-i Haram’ın içidir, ister Beytullah’a yakın, ister uzaktan yapılsın, ister sütunlar zemzem vs. ortada kalacak şekilde tavaf yapılsın, tavaf olacaktır.

         Eğer bir kimse mescidin damına çıkarak tavaf yaparsa, Beytullah’tan yüksekte olsa da, tavaf olacaktır.

         Mescid-i Haram’ın dışına çıkılarak tavaf yapılırsa, tavaf olmayacaktır.

         Eğer bir kimse tavaf esnasında hatîm’in duvarı üzerine çıkarak tavaf yaparsa, tavaf olacaktır, fakat böyle yapmak mekruhtur.

         Tavaf yaparken vücudun herhangi bir hissesi Beytullah’ın yapısı üzerinden geçmeyecek şekilde Beytullah’dan çekilerek yürünmelidir.

         Tavaf yaparken Rükn-ü Yemâni öpülmemelidir, aksine onun tarafına dönülerek iki el veya sadece sağ el sürülmelidir, ne sadece sol el sürülmeli, ne de uzaktan işaret edilmelidir.

         Tavafta tamamen sessiz durmak ve hiçbir şey okumamak da câizdir.

         Tavaf esnasında dua yapmak Kur’ân okumaktan efdaldir.

         Tavaf esnasında câiz olmayan şeylerden tamamen uzak durulmalıdır. Kadın, kız ve sakalsız çocuklar tarafına bakılmamalı ve beyhude şeyler konuşulmamalıdır.

         Bir kimse bir meseleyi bilmiyorsa, o hakir görülmemeli, aksine yumuşaklıkla ona izah edilmelidir.

         Kadınların erkeklere karışarak tavaf yapmaları günümüzde genel olarak kadınların yaptığı gibi itile sokula haramdır. Kadınlar gece veya gündüz, erkeklerin[7] yoğun olmadığı bir vakitte tavaflarını yapmalıdırlar ve tavaf esnasında mümkün oldukça erkeklerden ayrı kalmalıdırlar.

         Padişah ümerâ veya büyük kimseler tavaf yapmak için geldiğinde onların hizmetçileri ve görevliler sıradan Müslümanları itip kakmakta ve Matavaf’tan dışarı çıkartmaktadır ki; bu câiz değildir ve günahtır.

         Tavaf yapmanın şekli şöyledir ki, Beytullah’ın karşısında Hacerü’l Esved’in bulunduğu tarafta sağ omuz Hacerü’l Esved’in Rükn-ü Yemâni cihetindeki köşesine gelecek şekilde durulmalı, Hacerü’l Esved tamamen kişinin sağ yanında kalmalıdır.

         Hacerü’l Esved’in köşesinde Rükn-ü Yemâni cihetine fazla çekilerek durulmamalıdır. Örneğin çoğu bilgisiz kimseler iki rüknün arasına durmaktadırlar. Bu mekruhtur ve ümmetin icmasına hilaftır.                                                                                      

           Tavafın niyeti şöyle yapılmalıdır:

اَللّٰهُمَّ إِنِّي أُرِيدُ أَنْ أَطُوفَ بِهٰذَا الْبَيْتِ الْحَرَامِ سَبْعَةَ أَشْوَاطٍ بِوَجْهِكَ الْكَرِيمِ فَيَسِّرْهُ لِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي.

Allah’ım ben senin rızan için bu Beytil haramı yedi şavtla tavaf yapmaya niyet ediyorum. Bunu bana kolay et ve bunu benden kabul et”.

         Tavafta niyetin kalpten yapılması farzdır. Eğer niyet etmeden Beytullah’ın etrafı yedi defa dönülür ve tavaf edilirse, o zaman bu tavaf muteber olmayacaktır.

İzah: Niyetin kalp ve dille bir araya getirilmesi efdaldir, yani kalple de “Allah’ım ben senin rızan için bu Beyt-i Haram’ı yedi şavtla tavaf etmeye niyet ettim. Bunu bana kolay et ve benden bunu kabul et” denmelidir. Niyet etme vaktinde hangi türde tavaf yapılacaksa, (örneğin tavaf-ı kudûm, tavaf-ı ziyaret, tavaf-ı sadr veya tavaf-ı umre vs.), onun adı söylenilerek tâyin edilmesi daha evladır. Niyet edildikten sonra Hacerü’l Esved’in tam karşısına gelecek şekilde biraz sağ tarafa yürünmelidir.

         Tekbir ve tehlil getirdikten sonra eller bırakılarak istilâm yapılmalıdır, yani el içleriyle birlikte Hacerü’l Esved’in üzerine konulmalıdır ve yüz ellerin arasına konularak Hacerü’l Esved öpülmeli ve şapırtı sesi çıkmamalıdır. Bazılarına göre Hacerü’l Esved’i öptükten sonra üzerine alın konulmalıdır, ikinci defa öpülmeli ve tekrar alın konulmalıdır sonra üçüncü defa öperek tekrardan alın konulmalıdır. Bu amel müstehabdır.

         İstilâm’dan sonra vâcibtir ki; sağ yana kapı tarafına yürünmelidir, Beytullah sol tarafta kalmalıdır. Hatîm’in de tavafın içine alınması vâcibtir. Hatîm ve Beytullah’ın arasından geçirilmemelidir, çünkü hatîm de Beytullah’a dâhildir.

İzah: Eğer hatîm ve Beytullah’ın arasından geçilerek tavaf yapılmışsa, o zaman kâfi olmayacaktır, aksine böyle yapılan tavaf iade edilmelidir. (Bu durumda, yani iade ederken), sadece hatîm yedi defa tavaf edilirse, bu durumda da cebri noksan, yani noksanın telafisi olacaktır. Fakat evla olan şudur ki, tavaf ihtilaf sebebinden kurtulmak için sil baştan iade edilmelidir. Çünkü İmam Şâfiî’ye göre bu tavaf baştan câiz olmamıştır. Lihâza ona göre sadece hatîm’den iade yapmakla cebri noksan olmayacaktır.

İzah: Tavaf eğer sadece hatîm’den iade edilirse, bunun şekli şudur ki; Kâbe’nin Rükn-ü Irâkî tarafına sol omuz getirilerek durulmalı ve sünnet yol gözetilerek hatîm’in dışından tavaf yapılmalıdır, Rükn-ü Şami’ye kadar sonra her şavt için Rükn-ü Irâkî’ye gelinerek oradan başlanmalıdır. Dönme vakti tavaftan sayılmayacaktır. Bu esnada Kâbe ve hatîm arasından da gelinmemelidir, çünkü kişinin kendi amacı için orayı yol edinmesi uygun değildir. Fakat eğer Teberruk niyetiyle hatîm’e dâhil olunursa, evladır.

         Tavaf yaparken Rükn-ü Yemâni’ye gelindiğinde istilâm yapılması müstehabtır. İstilâm yapma şekli şudur ki; iki veya sadece sağ el onun üzerine konulmalıdır. Sol eli koyma, öpme ve secde amelleri burada yapılmamalıdır. Yoğunlukta burada işaret de yapılmamalıdır. Bu iki yerin dışında başka herhangi bir rükün veya duvara istilâmda bulunmak mekruhtur.

         Mescid-i Haram’ın iç kısmının tamamında Beytullah’ı tavaf etmek câizdir, ister Beytullah’a yakın olsun, ister uzak olsun, çünkü tavafın sıhhati için şart olan mekân Kâbe’nin etrafıdır. O hâlde ister sütunların ya zemzem kuyusu arkasından veya Mescid-i Haram’ın damından tavaf yapılsın. Bu sadece cevaz şeklidir. Fakat Beytullah’a yakın mataf’ta tavaf yapılması ise efdaldir.

         Mescid-i Haram’ın dışında tavaf yapmak câiz değildir, çünkü bu Mescid-i Haram’ı tavaf olacaktır, Kâbe’yi değil.

         Uçak nerenin fezasından geçiyorsa, oranın hükmünü taşımaktadır. Onun için eğer Arefe günü zeval vaktinden sonra Arafat’ın fezasından geçerse, muhrim hacı olacaktır. Bunun gibi Kâbe’nin fezası etrafında dönmeyle de tavaf olacaktır. Bunun gibi eğer uçakta av hayvanı bulunuyorsa, onu da haram sınırları hizasına gelince bırakmak vâcip olacaktır. Diğer ahkâmların hükmü de böyledir.

         Eğer tavaf esnasında farz namaz için ikāmet getirilirse ve rekâtın kaçma endişesi olursa, tavaf bırakılarak namaz kılınmalı, sonra oraya gelinerek tavaf tamamlanmalıdır. Bunun gibi eğer abdest bozulur veya cenaze namazı için gidilirse, o zaman da aynı yere gelinerek tavaf tamamlanmalıdır. Fakat eğer dört şavttan az yapılarak gidilmişse, o zaman yeni baştan tavaf yapılması efdaldir. Eğer dört şavt yaptıktan sonra gidilmişse, o zaman oradan geriye kalan tavaf tamamlanmalıdır. İhtiyaç olmadan tavaf ederken gidilmesi mekruhtur. Eğer gidilirse, geri gelip kalan şavtlar yapılmalıdır. Fakat Günyetü’l-Menâsik adlı eserde yazdığına göre, eğer tavaf veya say mazeretsiz bırakılarak gidilirse, o zaman tavaf ve say’in iadesi müstehabdır, ister dört şavt yaptıktan sonra veya önce gitsin, çünkü o bu işi mekruh yollu yapmıştır.

         Eğer şavt esnasında farz namaz için ikāmet getirilir, yahut cenaze namazı hazır olursa, bu durumda eğer imamla rekâtın fevt olma endişesi olmazsa, o zaman evla olanı o şavtın tamamlanarak cemaate iştirak edilmesidir. Eğer rekâtın fevt olma endişesi olursa, o zaman şavt yarıda kesilerek namaza iştirak etmeli, sonra da bıraktığı yerden bina edilmeli veya Hacerü’l Esved’e gelerek o şavta yeniden başlanmalıdır.

         Say’da dört şavttan önce mazeretsiz fazla mesafe bırakılırsa, o zaman say’in iade edilmesi müstehabdır, yoksa bina edilmelidir. Tavaf bunun hilafınadır. Tavafta özürle bile mesafe olursa, onun iadesi müstehabdır, çünkü say’in tekrarı meşru değildir. Bütün bu durumlarda ister say olsun, ister tavaf sahih sayılacaktır. Cezaya gerek olmayacaktır. Fakat nerede ne ölçüde kerahat olduğu yazılmışsa, ondan dolayı kötülük lazım gelecektir. Onun için kerahat şekillerinden kaçınılmalıdır.

         Tavaf yapmak hiçbir vakitte mekruh değildir, isterse namaz kılmanın mekruh olduğu vakitlerde olsun. Fakat ne zaman hutbe başlarsa, (özellikle de cuma hutbesi vaktinde), o zaman tavafa başlamak mekruhtur. Bunun gibi farz namaz için ikāmet getirilirken de tavafa başlamak mekruhtur.

         Yemek yemek ve alışveriş yapmak tavaf esnasında mekruhtur, su vs. içmek ise mübahtır. Say’da ise yemek içmek mübahtır, alışveriş mekruhtur.

         Şer’î bir mazeret bulunmadan ayakkabı giyerek tavaf yapmak mekruhtur, fakat sadece mest giyilerek tavaf yapılırsa câizdir. Çünkü mescidde ayakkabı giymek mutlaken mekruhtur. Bunun delili yüce Allah’ın şu kavlidir:

فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَ

Hemen nalınlarını (ayakkabılarını) çıkart.”[8]

Bedai adlı eserde yazdığına göre ayakkabı giyerek tavaf yapmak terk-i edebdir, isterse temiz olsun, yoksa mekruhtur.

İzah: Elbette sıcak mevsimde, çünkü taşlar çok sıcak olmaktadır. Matafa döşeli mermer çok ısınmasada nazih mizaçlı kimseler bunada dayanmamaktadır. Onun için ince deriden yapılmış patik tipi yarım mestler giyilebilir. Bu şeyler mestin hilafına ihramlı olan kimseler içinde uygundur.

         Tavaf ve say’da zikir evladır. Meselelerin müzakere edilmesi ve Kur’ân tilaveti ise câizdir. Fakat tavaf esnasında ister Kur’ân okurken, ister zikir ve dua yaparken olsun, sesin yükseltilmesi mekruhtur. Ayrıca tavaf yaparken telbiye de getirilmemelidir, çünkü telbiye’nin yüksek sesle getirilmesi meşrudur, onun için tavafta telbiye getirilmemesi söylenmiştir, yoksa ihram hâlinde yapılan tavaflarda; örneğin tavaf-ı kudûm yahut nâfile tavafta telbiye getirebilir. Fakat tavaf yapanları rahatsız edecek kadar sesli getirilmemelidir. Mesnun olan zikirlerin tavaf esnasında okunması efdaldir.

         Kâbe-i Muazzama’ya ne kadar mümkün olabilirse, yaklaşarak tavaf edilmesi efdaldir. Fakat burada şuna dikkat edilmelidir ki; Beytullah’ın etrafını kuşatan duvar üzerinden ne bir uzuv, ne beden, ne de elbise geçmelidir. Bu duvar hatîm hariç Beytullah’ın üç duvarı etrafına sarılmış yaklaşık bir zira genişlediğindedir. Biz Hanefilere göre bu duvar Beytullah’ın dışında olsa da, İmam Mâlik ve İmam Şâfiî’ye göre Beytullah’a dâhildir. Onun için onlara göre eğer tavaf yapan kimsenin bir uzvu veya elbisesi o duvarın üzerinde dönerse, o zaman tavafta o kadar eksiklik kalacaktır. Lihâza bu ihtilaftan kurtulmak için biz Hanefilere göre bu duvardan biraz mesafeli tavaf yapılması müstehabdır.

         Tavaf esnasında dua yaparken eller kaldırılmamalıdır, çünkü tavaf dualarında ellerin kaldırılması sâbit değildir.

         Tavaf esnasında her türlü dua ve zikir câizdir. Tavaf esnasında bir rüknün yanında yahut başka bir yerde durarak bir takım dua vs. yapılmamalıdır, çünkü tavafın şavtlarında muvâlât olmalıdır. Muvâlâttan murad örfî muvâlâttır. Eğer bir zarurete binaen bir miktar mesafe olursa, bunda da bir sakınca yoktur.

         Şâfiî mezhebine mensup bir imam veya başka biri namazdan sonra sesli dua yaparsa, bazı sıradan bilgisiz kimseler dua yapıldığını işitince, tavaf esnasında durarak onlara iştirak edip “âmin, âmin” demeye başlamaktadır. Böyle yapmak muvâlâtın terkinden dolayı mekruhtur.

         Mekke-i Mükerreme’de iken tavafa denk hiçbir amel yoktur. Onun için bol bol tavaf yapılmalıdır.


TAVAF DUALARI


1)         Tavafa niyet kalp ile yapılmalı ve dille de şu dua okunmalıdır.

اَللّٰهُمَّ إِنِّي أُرِيدُ طَوَافَ بَيْتِكَ فَيَسِّرْهُ لِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي

Allahumme inni uridu tavafe beytike fe yessihulî ve tegabbelhu minni.


2)         Mültezamin karşısına gelindiğinde şu dua okunmalıdır.

 اَللّٰهُمَّ إِيمَانًا بِكَ وَتَصْدِيقًا بِكِتَابِكَ وَوَفَاءً بِعَهْدِكَ وَاتِّبَاعًا لِسُنَّةِ نَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ.

“Allahumme imanen bike ve tasdikan bi kitabike ve vefaen bi ahdike vettibaen li sunneti nebiyyike muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.”


3)         Makam-ı İbrâhim’in hizasına gelindiğinde şu dua okunmalıdır.

اَللّٰهُمَّ إِنَّ هٰذَا الْبَيْتَ بَيْتُكَ وَالْحَرَمَ حَرَمُكَ وَالْأَمْنَ أَمْنُكَ وَهٰذَا مَقَامُ الْعَائِذِ بِكَ مِنَ النَّارِ فَأَجِرْنِي مِنَ النَّارِ.

Allahumme inna hazel beyte beytuke vel harame Haremuke velemne emnuke ve haza makamul âizibike minen nar. Fe ecirni minen nar.


4)         Rükn-ü Şami’nin hizasına gelindiğinde şu dua okunmalıdır.

اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الشَّكِّ وَالشِّرْكِ وَالشِّقَاقِ وَالنِّفَاقِ وَسُوءِ الْأَخْلَاقِ وَسُوءِ الْمُنْقَلَبِ فِي الْأَهْلِ وَالْمَالِ وَالْوَلَدِ.

Allahumme inni euzu bike mineşşakki ve veşşirki veşşikāki vennifakı ve suil ahlakı ve suil munkalebi fil ehli vel mâlî vel veledi.


5)         Mizabı rahmetin hizasına gelindiğinde şu dua okunmalıdır.

 اَللّٰهُمَّ أَظِلَّنِي تَحْتَ ظِلِّ عَرْشِكَ يَوْمَ لَا ظِلَّ إِلَّا ظِلُّ عَرْشِكَ وَلَا باَقِيَ إِلَّا وَجْهُكَ وَاسْقِنِي مِنْ حَوْضِ نَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ  شَرْبَةً هَنِيئَةً لَا أَظْمَأُ بَعْدَهَا أَبَدًا.

Allahumme ezilleni tahte zilli ârşike yevme la zille illa zilli ârşike vela bakıye illa vechuke veskıni min havdi nebiyyike muhammedin sallallahu aleyhi veselleme şerbeten hanieten la ezmeu ba’deha ebeden.


6)         Rükn-ü Yemâni’den öteye geçince şu dua okunmalıdır.

 رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ.

Rabbena atina fiddunya haseneten ve fil âhireti haseneten ve kına azâbennar.


7)         Tavaf esnasında şu dua okunmalıdır.

اَللّٰهُمَّ قَنِّعْنِي بِمَا رَزَقْتَنِي وَبَارِكْ لِي فِيهِ وَاخْلُفْ عَلَى كُلِّ غَائِبَةٍ لِي بِخَيْرٍ.
لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ، وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ.

Allahumme kanni’ni bima razakteni ve barikli fihi vehluf âla külli ğaibetil li bi hayrin. La ilahe illallahu vahduhu la şerike leh, lehul mülkü ve lehulhamd, ve huve âla külli şeyin kadir.


İzah: Bütün bu dualar Selef-i sâlihinden rivâyet edilmiştir. Bu konuda Cenâb-ı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’dan hususi hiçbir dua sâbit değildir. Tavaf esnasında telbiye getirilmemelidir. Bilinen dualar, istenilen zikir ve tesbihatlar yapılmalıdır. Rükn-ü Yemâni ve Hacerü’l Esved arasında:

رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ.

Rabbena atina fiddunya haseneten ve fil âhireti haseneten vekına azâbennar.

duasının okunması Efendilerin Efendisinde sâbittir. Tavaf esnasında şu duanın okunması da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’dan sâbittir.


اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكُ الرَّاحَةَ عِنْدَ الْمَوْتِ وَالْعَفْوَ عِنْدَ الْحِسَابِ

Allahumme inni es’elukur rahate indel mevti vel afve indel hasâbi.


Rükn-ü Yemâni’ye ulaşıldığında şu dua da Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’den sâbittir.

اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْكُفْرِ الْفَاقَةِ وَمَوَافِقِ الْخِزْيِ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ

Allahumme inni euzu bike minel kufril fakati ve mevafikıl hizyi fiddunya vel âhireti.


Mültezemde durarak her ne isteniyorsa dua yapılmalıdır. Orada yapılan dualar makbul olmaktadır. Orada şu dua da okunmalıdır:

اَللّٰهُمَّ رَبَّ هٰذَا الْبَيْتِ الْعَتِيقِ أَعْتِقْ رِقَابَنَا مِنَ النَّارِ وَأَعِزْنَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ وَبَارِكْ لَنَا فِيمَا أَعْطَيْتَنَا. اَللّٰهُمَّ اجْعَلْنَا مِنَ أَكْرَمِ وَفْتِكَ عَلَيْكَ. اَللّٰهُمَّ لَكَ الْحَمْدُ عَلَى نَعْمَائِكَ وَأَفْضَلُ صَلَاتِكَ عَلَى سَيِّدِ أَنْبِيَائِكَ وَجَمِيعِ رُسُلِكَ وَأَصْفِيَائِكَ وَعَلَى آلِهِ وَأَصْحَبِهِ وَأَوْلِيَائِكَ.

Allahumme rabbe hazal beytel âtikı a’tik rikabena minennari ve aîzna mineşşeytanir racimi ve barik bena fima e’teytena allahummecâlna mine ekremi veftike âleyke allahumme lekel hamdu âla ne’meike ve efdalu sâlatike âla seyyidi Enbiyâ ike ve cemiî rusilike ve esfiyâike ve âla alihi ve eshabihi ve evliyaike.


İzah: Tavaf şavtları arasında genel bir âdet hâlini alan dua okumanın şer’î bir sübûtu yoktur. Şavt tahsisi olmadan bu dualardan sadece birkaçıyla ilgili zayıf rivâyetler gelmiştir. Elbette bir iki dua mutemed rivâyetle sâbittir, ancak onların da herhangi bir şavtla muhtas[9] olması sâbit değildir. Aşağıdaki nedenlerle şavtlar arasında dua okumak bid’attir ve günahtır.

1) Hangi amel zayıf hadisle sâbit olmuşsa, onun sünnet kabul edilmesi bid’attir ve câiz değildir. Ayrıca bu duaların geneli zayıf hadisle bile sâbit değildir. Avam ve havas bu duaları sünnetin ötesinde farz olarak görmektedir, onun için bu bid’attir ve günahtır.

2) Bu duaların gerekli görülmesi, dinî idareler tarafından bunların yayınlanması ve işâatı[10] nedeniyle avam bunları gerekli görmektedir. Böyle bir durumda mendub olan bir amel bile mekruh olacaktır, kaldı ki bunların sübûtu bile yoktur.

3) Çoğu kimseler bu duaları ezbere bilmemektedir. Tavaf esnasında kitaba bakarak okumaktadır. İzdihamda kitaba bakarak dua okurken huşû bâkî kalmayacaktır.

4) İzdihamda kitaba bakarak dua okumak hem kişinin kendisi, hem de başkaları için eziyet nedenidir. Özellikle de dua okuyacağız diye birbirine tutunarak yürümek çok eziyet vermektedir. Bu ise haramdır.

5) Toplu hâlde bağıra çağıra dua edilmektedir, bu da başkalarının huşusuna zarar vermektedir.

6) Avam duaları sahih telaffuz edememekte, kafile görevlileri onları durdurarak onlara söyletmeye çalışmaktadırlar. Oysa tavaf esnasında durmak tahrîmen mekruhtur. Ayrıca bu durumda bazı kimseler sırtını veya yüzünü Beytullah’a çevirmektedirler, bu da tahrîmen mekruhtur. Eğer bu hâlde biraz öne kayılmış olursa, o zaman tavafın o kadar hissesinin iadesi vâcip olacaktır. Allah celle celâlühü’dan temennimiz odur ki, ulemâ-i kirama zikredilen bu fesadlar, tarafına iltifat etme tevfiki vermesidir, tâ ki onlar bu çirkin bid’at ve aleni maiyeti yapma yerine, halkı bundan kaçındırmak için tebliğ farizasını edâ etsinler.

         Ezan okunurken tavafa başlamanın hükmü nedir? Eğer ezan ve namaz arasında tavaf yapabilecek kadar bir mesafe bulunuyorsa, o zaman ezan okunurken tavafa başlamada bir sakınca yoktur.

         Tavaf esnasında tavafı bir an önce bitirmek için koşmak, insanları itip kakmak çirkin bir şeydir ve günahtır.

         Musalsal on dört şavt yapmanın hükmü nedir?  Güya bu şekilde musalsal iki tavaf yapılmış olacaktır. Böyle yapmak uygun değildir. Fakat bir keffaret ve ceza da gerekli olmayacaktır. Bu durumda iki tavaf için iki şerden dört rekât kılınması gerekecektir. Eğer o zaman kılınmadıysa şimdi kılınmalıdır.

         Hacc-ı kıran yapan kimse umre tavafı yaparken, şavtlardan birini hatimin içinden geçerek yaparsa, hüküm nedir?

         Bu durumda umre tavafı bir şavt eksik bırakıldığı için bir dem vâcip olacaktır.  Hacc-ı kıran yapana iki dem olduğu söylenen kaide burada geçerli olmayacaktır.

Dem (kurban) edâ etmenin şekli şudur ki; Mekke-i Mükerreme’ye giden birisine, bir küçükbaş hayvan satın alınacak kadar para verilmeli ve Harem içinde kesilerek fakirlere dağıtılmalıdır. Zengin varlıklı kimseler bu etten yememelidirler.

         Özürlü kimse tavafını nasıl yapmalıdır?

         Eğer özürlü kimse şer’î mazur sınıfına giriyorsa, onun abdestsiz tavaf yapması câizdir. Kişi hangi durumlarda şer’î özürlü kabul edilmektedir. Bu konu taharet bölümünde detaylıca geçmiştir.

         Tavaf esnasında Beytullah’a bakmanın hükmü nedir?  Doğru olanı şudur ki; tavaf esnasında gözlerin secde yerine bakması müstehabdır. Beytullah cihetine veya başka bir yöne bakılması hilaf-ı istihbâbdır.

         Rükn-ü Yemâni istilâm edilirken, ayaklar kendi yerinde sâbit tutularak ve Beytullah’a istikbâl edilerek istilâm yapılmalıdır.

         Her tavaftan sonra iki rekât namaz kılmak vâcibtir. Bu namazın Makam-ı İbrâhim’in arkasında kılınması müstehabdır ve efdaldir. Ondan sonra ona yakın bir yerde, ondan sonra Kâbe’nin içinde, ondan sonra hatîm’de rahmet oluğunun altında, ondan sonra hatîm’in geri kalan kısmında, ondan sonra Beytullah’ın yakınında Makam-ı Cibril mültezem’de, ondan sonra Mescid-i Haram’da, ondan sonra bu yerlerin dışında Harem’deki diğer yerlerde kılmak. Bu namazı tehir etmek çirkin ve mekruhtur.

         Eğer bir kimse Mekke-i Mükerreme’de bu namazı kılmazsa, onun edâsı vâcibtir. Kişinin üzerinden sâkıt olmamaktadır, bir ömür edâ edilebilir.

         Bu namaz mekruh vakitlerde kılınmamalıdır; örneğin ikindiden sonra tavaf yapılırsa, akşamın farzından sonra kılınmalıdır. Eğer vakitte vüs’at olursa, akşamın sünnetlerinden önce tavaf namazı kılınmalıdır, yoksa akşamın sünnetleri önce kılınmalıdır.

         İki rekât tavaf namazının mekruh vakitlerde edâ edilmesi mekruhtur, mekruh vakitte kılınması durumunda bu namazın iade edilmesi evladır.

         Güneş doğarken, batarken veya istiva vaktinde eğer bir kimse tavaf namazına başlarsa, bu muteber değildir. Sonradan kılınması vâcibtir.

         Eğer bir kimse iki rekât tavaf namazını kılmayı unutur ve ikinci tavafa başlarsa bu durumda eğer bir şavt tamamlamadan önce hatırlarsa, o zaman tavaf bırakılarak namaz kılınmalıdır. Eğer bir şavt tamamlandıktan sonra hatırlanırsa, artık tavaf bırakılmamalı, tavaf tamamlandıktan sonra her iki tavaf için ikişer rekât namaz kılınmalıdır.

         Tavaf namazının tavafa muttasıl kılınması mesnundur, tehir edilmesi mekruhtur. Elbette eğer vakit mekruh olursa, o zaman mekruh vakit çıktıktan sonra kılınmalıdır.

         Yedi şavt tavaf yapıldıktan sonra Makam-ı İbrâhim’e gelinerek iki rekât namaz kılınmalıdır. Eğer ıztıbâ yapılmışsa, omuzlar örtülmelidir, açık tutulmaları mekruhtur. Eğer iki rekâttan fazla kılınırsa, bunda da bir sakınca yoktur. Fakat ikiden fazla kılınmaması evladır, tâ ki eğer say yapılacaksa onda tehir olmamalıdır. Diğer hacılara da sıkıntı olmamalıdır. Bu namazdan sonra Hz. Âdem aleyhisselâm’ın duasının yapılması müstehabdır. Bu dua tavaf yapmanın şekli bölümünde geçmiştir.

         Bu iki rekât tavaf namazı ister farz olsun, ister vâcip veya nâfile olsun, her tavaftan sonra vâcip olmaktadır. Eğer dört şavt yapıldıktan sonra tavaf bırakılırsa, yine de bu iki rekât vâcip olmaktadır.

         Bu namazın Makam-ı İbrâhim’de Makam-ı İbrâhim namazı kılanla Beytullah arasında kalacak şekilde kılınması müstehabdır. Efdal olan yer budur.

         Makam-ı İbrâhim’in arkasından kılmaktaki murad, âdeten ve örfen makamın arkasında yakında kılıyor görüşü sâdık olmalıdır, uzak kalıyor görüşü değil. Örneğin eğer bir kimse matafın sonunda iki rekât hacet namazını kılarsa, bu fazîlet hâsıl olmayacaktır. Eğer bir iki saflık mesafe olursa, bunda da bir beis yoktur.

         İki rekât namazla fasıl yapmada iki tavafı birleştirmek mekruhtur. Elbette eğer vakit mekruh olursa, o zaman bunda bir sakınca yoktur. Mekruh vakit çıktıktan sonra her tavaf için iki rekât namaz kılınmalıdır.

         Bu iki rekât tavaf namazında Kâfirun ve İhlâs sûrelerinin okunması müstehabdır.

Câbir radıyallahu anh diyor ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem iki rekâtlık tavaf namazında iki İhlâs sûresini, yani: “Kul yâ eyyuhe’l Kâfirûn” ve “Kul hüvallahü ehad” sûrelerini okudu.”[11]

         Özürlü kimse tavaftan sonraki iki rekâtı nasıl kılmalıdır? Böyle bir kimse farz namazlarını nasıl kılıyorsa, bunun gibi tavaf sonrasında kılınan iki rekâtını kılmalıdır. Yani ayakta, eğer buna gücü yetmiyorsa, oturarak. Böyle bir kimse tavafını da ya bizzat kendisi veya başka birisinin yardımıyla veya tekerlekli sandalyede yapmalıdır.


TAVAFIN FAZILETI


İbn Abbâs radıyallahu anh’dan rivâyet edilmiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bu Beyt üzerine her gün Allah’ın yüz yirmi rahmeti iner. Onlardan altmışı tavaf edenler üzerine, kırkı orada namaz kılanlar üzerine, yirmisi de Beytullah’a bakanlar üzerine iner.”[12]

İbn Abbâs radıyallahu anh’dan rivâyetle, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Beytullah’ın etrafında tavaf yapmak namaz gibi ibâdettir. Şu kadar var ki, tavafta konuşabilirsiniz. O hâlde sizde kim tavaf yaparken konuşursa, o hayırdan başka bir şey konuşmasın.”[13]

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivâyetle, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim Beytullah’ı yedi sefer tavaf eder ve tavaf esnasında  “Subhanallah”, اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ “Elhamdülillah”, لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ “La ilahe illallah”, اَللّٰهُ أَكْبَرُ “Allahu Ekber” ve لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللّٰهِ “Vela havle vela kuvvete illa billah” demek dışında hiçbir şey konuşmazsa, onun on günahı silinir, ona on iyilik yazılır ve bunlarla on derecesi yükseltilir. Tavaf esnasında konuşan kimse ise rahmeti ilahiyeye sadece ayaklarıyla suya giren kimse gibi ayaklarıyla girer.”[14]

İbn Ömer radıyallahu anh’den rivâyet edilmiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Kim Kâbe’yi tavaf eder ve iki rekât namaz kılarsa, bir köle âzad etmiş gibi (sevabı) olur.”[15]


HACERÜ’L-ESVED FAYDALI BILGILER

Abdullah İbn Abbâs radıyallahu anh’dan rivâyet edilmiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hacerü’l Esved hakkında şöyle buyurdu: “Allah’a yemin olsun ki, Allah Teâlâ kıyâmet günü ona yeniden hayat vererek onu şu şekilde diriltecektir ki; onun kendileriyle gördüğü iki gözü ve kendisiyle konuştuğu bir dili olacaktır ve kendisini istilâmda bulunan kimse hakkında şâhidlik edecektir.”[16]

İzah: Hacerü’l Esved görünüşte bir taş parçasıdır, fakat onda bir rûhaniyet vardır. O, kendisini Allah Teâlâ nisbetiyle edep ve muhabbetle vasıtasız veya vasıtalı öpen ve istilâm eden her bir kimseyi tanımaktadır. Kıyâmet günü Allah celle celâlühü ona gören gözler ve konuşan bir dil lütfederek diriltecektir. O da Allah’ın hükmüne mutabık sevgi, muhabbet ve arzuyla kendisine istilâmda bulunanlar hakkında şâhidlik yapacaktır.

Âişe radıyallahu anhâ’den rivâyet edilmiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Bu taşı, (yani Hacerü’l Esved’i), iyi amellerinize şâhit tutunuz, çünkü o kıyâmet gününde şefaat edecek bir şefaatçidir. Onun iki dili ve iki dudağı vardır. Kendisini selamlayanlara şâhidlik edecektir.”[17]

İbn Amr İbnu’l-Âs radıyallahu anh anlatıyor: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki:

Rükn ve makam iki cennet yakutu idiler. Allah onların nurlarını aldı. Eğer onların nurlarını almamış olsaydı, o ikisi mağrible maşrık arasını aydınlatırdı.”[18]

İbn Amr radıyallahu anh’dan rivâyet edilmiştir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Hacerü’l Esved ve Makam-ı İbrâhim cennet yakutlarından bir yakuttu. Allah Teâlâ onların nurunu gidermiştir. Eğer Allah Teâlâ onların nurunu gidermeseydi doğuyla batının arasını aydınlatırlardı.”[19]

İbn Abbâs radıyallahu anh’dan rivâyet edilmiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Hacerü’l Esved cennet yakutlarından bembeyaz bir yakuttu. Onu müşriklerin günahları karartmıştır. Kıyâmet günü Allah Teâlâ onu Uhud dağı kadar bir büyüklükte diriltecek ve o kendisini dünya ehlinden istilâm edip öpenler için şâhidlik edecektir.”[20]

İbn Abbâs radıyallahu anh’dan rivâyet edilmiştir; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Hacerü’l Esved cennetten dünyaya sütten daha beyaz olduğu bir hâlde indirildi. Âdemoğlunun hataları onu kararttı.”[21]

İzah: Bunun zâhirî mefhumu şudur ki; Hacerü’l Esved’i istilâm edenlerin günahlarının siyahlığı Hacerü’l Esved’e münakis olmuştur. Sahih hadîs-i şeriflerin haber vermesinden sonra bunda bir şüphe yoktur. Şunu demek de doğru değildir ki; tarihte Hacerü’l Esved’in herhangi bir vakitte beyaz olduğu sâbit değildir, çünkü o vakit tarihten öncesinin olabilir. Eğer sonradan bile olduğu farz edilse, o zaman yine de sahih hadislerin mukabilinde tarihin hiçbir değeri olmayacaktır. Ayrıca bazı mülhidlerin[22] yukarıdaki hadîs-i şerifte müşriklerin hatalarının onu kararttığı gibi, ne de tevhid ehlinin taati onu ağartmamıştır diye. İtirazlarının cevabı da şudur ki; eğer Allah dileseydi bunu yapardı. Allah bunu âdet üzere cari bırakmıştır. Şöyle ki, siyah boya boyanmaz, beyaz ise aksinedir, yani boyanır.

Bu hadîs-i şerifte geçen hatadan muradın şu olduğunu beyan etmişlerdir ki; Âdemoğlunun hataları yüzünden orada iki defa yangın çıkmış ve bu yüzden Hacerü’l Esved kararmıştır. اَللّٰهُ أَعْلَمُ بِالصَّوَابِ

         Makam-ı İbrâhim’e istilâm yapılmamalı. Ona el sürülmemeli, ne de öpülmelidir. Bütün bu şeyler mekruhtur. Bu yasak sadece Makam-ı İbrâhim için geçerli değildir, aksine Mekke-i Muazzama veya diğer yerlerde bulunan bütün taşlar için geçerlidir. Nitekim Şerhu’l Umde sâhibinin yazdığına göre, Hacerü’l Esved ve Mushaf-ı Şerif’in dışında öpme meşru değildir. O hâlde taşların, kabirlerin, duvar ve direklerin öpülmesi, istilâm edilmesi câiz değildir, isterse Kâbe-i Muazzama’nın taşları, kabr-i şerifin, hücre-i saadetin veya Mescid-i Nebevî’nin duvarları, sütunları veya örtülerin olsun, çünkü tekbir ve istilâm tâzim için olmaktadır. Bu tâzim sadece Allah içindir. O hâlde her nerelerde buna müsaade edilmemişse, oralarda bunların yapılması câiz değildir.


HER ŞAVTTA HACERÜ’L ESVEDİ İSTİLÂM YAPMAK

Tavaf eden kimse Hacerü’l Esved’in yanından geçerken kâdir olması durumunda Hacerü’l Esved’i istilâm yapmalıdır, yani onu öpmelidir, çünkü tavafın şavtları namaz rekâtları gibidir. Nitekim Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: أَنَّ الطَّوَافَ بِالْبَيْتِ صَلَاةٌ “Nasıl namazın her rekâtına tekbirle başlanıyorsa, bunun gibi tavafın her şavtına da Hacerü’l Esved istilâm yapılarak başlanmalıdır.” Bunun teyidi aşağıdaki rivâyetle de olmaktadır.

İbn Abbâs radıyallahu anh diyor ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem deve üzerinde tavaf yaptı. Rükne her geldiğinde yanındaki bir şeyle işarette bulundu ve tekbir getirdi.”[23]

Eğer istilâma (öpmeye) kâdir olmazsa, o zaman Hacerü’l Esved’e yönelerek tekbir ve tehlil getirmelidir. Ayrıca tavaf yapan kimse Rükn-ü Yemâni’yi de istilâm yapmalıdır. Zâhiri rivâyete göre Rükn-ü Yemâni’yi istilâm yapmak müstehap ve mendubdur. İmam Muhammed’in kavline göre ise mesnundur. Hacerü’l Esved ve Rükn-ü Yemâni dışında Rükn-ü Şami ve Rükn-ü Irâkî istilâm yapılmamalıdır, çünkü Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Hacerü’l Esved ve Rükn-ü Yemâni’yi istilâm buyururlar, diğer iki rüknü ise istilâm etmezlerdi. Ayrıca tavafın ihtitamı[24] Hacerü’l Esved istilâm yapılarak yapılmalıdır, Rükn-ü Yemâni’ye istilâm edilerek değil.

         Tavaf esnasında elleri kaldırarak Hacerü’l Esved’i yedi defa istilâm yapmanın hükmü nedir?

         Yedi defa ellerin kaldırılması yanlıştır. Sadece tavafın başında bir defa ellerin kaldırılması ve diğer şavtlarda da bir defa istilâm yapılması kâfidir.

İzah: Hacerü’l Esved’i istilâmda bulunmak sünnettir. Fakat şart şudur ki; istilâm yaparken kişinin kendisine veya başka birisine eziyeti olmamalıdır. Eğer bunu yapmak için itip kakmaya sıra gelir ve bir müslümana eziyet olursa, bu haram bir fiildir ve tavaf esnasında fiili harama irtikâp etmek kendi canına veya bir başkasını tehlikeye atmak çok büyük akılsızlık ve hamâkattır.

Eğer insan kolaylıkla Hacerü’l Esved’e ulaşabilirse, onu öpmelidir. Yoksa uzaktan iki elle Hacerü’l Esved’e işarette bulunarak güya ben ellerimi Hacerü’l Esved üzerine koydum diye tasavvurur yapılmalıdır. Sonra eller öpülmelidir. İnşaallah sevabda bir eksiklik olmayacaktır.

Rükn-ü Yemâni öpülmemelidir. Ne de onun tarafına işarette bulunulmalıdır. Eğer tavaf esnasında onun üzerine sağ el sürülmeye çalışılırsa sürülmelidir (el de öpülmemelidir), yoksa işaret yapmadan geçilmelidir.

         Her şavtta ayrı ayrı dua okumak gerekli değildir. Hangi dua ve zikirlerde huşû fazla oluyorsa, onlar okunmalıdır. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’den Rükn-ü Yemâni ve Hacerü’l Esved arasında:

 رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ.

Rabbena atina fiddünya haseneten ve fil âhireti haseneten vekına azâben nar.

duasını okuduğu menkuldür. Tavafın yedi şavtında kitaplarda yazan dualar Efendiler Efendisinden menkul değildir, bazı din büyüklerinden menkuldür. Sıradan kimseler ne bu duaları doğru telaffuz edebilirler, ne de mânâ ve mefhumunu bilebilirler. Buna rağmen pek çok kimse tavaf esnasında bağıra çağıra bu duaları okumaya çalışmaktadır. Bundan dolayı diğer kimselere eziyet ve sıkıntı olmaktadır, bazıları da sesli Kur’ân okumaktadır, bu da uygun değildir. Hele bazıları da –Allah affetsin– koro hâlinde ilâhî söylemekte ya da dua yapmaktadırlar. Bu kesinlikle câiz değildir. Tavaf esnasında Kelime-i Temcid, Kelime-i Tevhit, salavat-ı şerif veya gönülden gelen dualar sessiz sedasız yapılmalıdır.

İzah: Günyetü’l-Menâsik adlı eserde yazdığına göre, Hacerü’l Esved’i istilâm yaparak öperken, öpen kimsenin elleri ve başı Kâbe-i Muazzama’nın cüzü içine dâhil olmaktadır. Onun için Hacerü’l Esved öpülürken istilâmdan fariğ olana kadar ayakların olduğu yerde iyice sâbit kalması gereklidir. (Lihâza istilâmdan fariğ olunduktan sonra sâbit duran ayaklar üzerine dimdik doğrularak sağ yana doğru tavaf için yürünmelidir). Eğer Hacerü’l Esved öpülürken ayaklar Kâbe-i Muazzama’nın kapısı cihetine bir miktar giderse, isterse bir karıştan az kendi yerini bırakarak ilerlemiş olsun. Bundan sonra tavafa başlanırsa, güya bu tavafta bu kadar eksiklik meydana gelmiş olacaktır. Biz Hanefilere göre bu miktarla tavaf bâtıl olmasa da tahrîmen mekruh olacaktır. İmam Şâfiî’ye göre ise, o miktarda tavaf bâtıl olmuş olacaktır.

         Hacerü’l Esved’i öpmek veya ona el sürmek bir kimseye eziyet verilmediği takdirde mesnundur. Sünnet nedeniyle bir müslümana eziyet etmek haramdır, onun için itip kakarak istilâm yapılmamalı, aksine böyle bir durumda eller Hacerü’l Esved üzerine konularak öpülmelidir. Eğer tek el konulacaksa, o zaman sağ el konulmalıdır. Eğer bu da mümkün olmazsa, o zaman herhangi bir çubuk vs. ile Hacerü’l Esved’e dokunulmalı ve o çubuk öpülmelidir. Eğer bu da yapılamazsa, o zaman eller kulak hizasına kadar kaldırılmalıdır ki, el içleri Hacerü’l Esved cihetine bakmalı, elin sırtları da kişinin yüzüne bakmalıdır ve bu esnada ellerin Hacerü’l Esved’e konulduğuna niyet edilmelidir. Tekbir ve tehlil getirilmeli ve eller öpülmelidir.

         Hacerü’l Esved’e eğer koku sürülmüş olur ve tavaf yapan kimse de muhrim olursa, o zaman onun istilâm yapması câiz değildir, aksine böyle bir kimse elleriyle işarette bulunarak ellerini öpmelidir.

         Hacerü’l Esved üzerine gümüşten bir kabza konulmuştur. İstilâm esnasında ona el sürülmesi câiz değildir. Pek çok bilgisiz kimse ona el sürmektedir, bu câiz değildir.

         Hacerü’l Esved ve Beytullah’ın eşiği dışında Beytullah’ın diğer herhangi bir rüknü ve duvarının öpülmesi yasaktır. Sadece Rükn-ü Yemâni’ye el sürülmeli, öpülmemelidir. Eğer el sürmek mümkün olmazsa, o zaman onun tarafına işarette bulunulmalıdır.

         Kâbe-i Muazzama’nın etrafı dönülerek Hacerü’l Esved’e gelindiğinde tekrardan istilâm yapılmalıdır. Yukarıda geçtiği gibi, yani
بِسْمِ اللّٰهِ اَللّٰهُ أَكْبَرُ diyerek Hacerü’l Esved üzerine eller konularak Hacerü’l Esved öpülmelidir, fakat eller sadece ilk defada kaldırılmalıdır.

         Tavaf yaparken herhangi bir şavt tamamlandıktan sonra istilâm yapmak için Hacerü’l Esved’in yanında yoğunluktan dolayı yer bulunamazsa, yoğunluğun azalmasını beklemek için orada beklenmemeli, aksine el, çubuk vs. bir şeyle işaret yapılarak devam edilmelidir, çünkü tavafın şavtları arasında muvâlât[25] sünnettir.

İzah: Tavafın başında ve sonunda ise istilâm için beklenmeli, yoğunluk azaldığında istilâm yapılmalıdır. Elbette hac mevsiminde hacıların yoğun olduğu esnada izdihâm azalmamaktadır. Saatlerce bir boşluk bulunamamaktadır. Özellikle haccın bazı tavafları vakitle de sınırlıdır veya bir mazerete binaen acele yapılması gerekmektedir. Bu durumlarda işaret vs. ile istilâm yapılmalı, tavafa başlanmalı ve tavaf tamamlanmalıdır.

Bazı kibirli ve âsi kimseler Hacerü’l Esved’i öpmeye kâdir oldukları zaman bile sadece elle işaret yaparak ellerini öpmektedirler. Bu muteber değildir. Bunun gibi öpmeye kâdir olunmadığında elle işaret edilmesi yerine kafayla işaret etmek, elle işaret etmedikçe işaret sayılmayacaktır.

         Eğer bir kimse sol taraftan başlayarak tavaf eder, yahut tavaf ederken yüzünü veya sırtını Kâbe-i Muazzama’ya dönerek tavaf eder, yahut Hacerü’l Esved dışında bir yerden tavafa başlarsa, bu durumda kişi Mekke-i Mükerreme’de olduğu sürece iade-i tavaf yapmalıdır. Eğer iade yapmadan giderse, o zaman dem vâcip olacaktır.

         Hacerü’l Esved’in karşısında durularak namazda kaldırıldığı gibi eller kaldırılarak şu tekbir ve tehlil söylenmelidir:

بِسْمِ اللّٰهِ اَللّٰهُ أَكْبَر لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَلِلّٰهِ الْحَمْدُ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى رَسُولِ اللّٰهِ، اَللّٰهُمَّ اِيْمَانًا بِكَ وَوَفَاءً بِعَهْدِكَ وَاتِّبَاعًا لِسُنَّةِ نَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللّٰهُ تَعَالَى عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.

         Tekbir almadan ve Hacerü’l Esved’e istilâm yapmadan önce ellerin kaldırılması bid’attır, hatta istilâmdan sonra da eller tekbirle birlikte kaldırılmalıdır. Önceden bu kaldırma bütün imamlara göre bid’attır. Bazı hocalar orada hacıları tavaf ettirirken, niyet ve istilâmı Hacerü’l Esved’den önce elleri kaldırtmaktadırlar. Bunun hiçbir itibarı yoktur. Eğer bir kimse niyet etmede gecikirse, tekbirle birlikte niyet edilmelidir. Çünkü bu durumda tekbir alma vaktinde elleri kaldırıp duracaktır, onun için câizdir, fakat böyle yapılması evla değildir.

         Bir tek elle istilâm yapılmamalıdır. Bu kibirli kimselerin âdetidir.

Tenbih:

Bazı kibirli kimseler Hacerü’l Esved’i öperken, öpmeden önce mendil vs. ile silmekte ondan sonra öpmektedirler, çünkü tavaf edenlerin öpmesinden dolayı (onlara göre) Hacerü’l Esved üzerinde tükrük vs. olma ihtimali vardır. Bundan tiskindikleri için böyle yapmaktadırlar. Böyle yapılmamalıdır, çünkü mübârek bir şeye bulaşan şey de mübârek olmaktadır, öyleyse bu kimseler ondan neden tiksinmektedirler. Onun için böyle yapılmamalıdır, aksine aşk ve şevkle hiç beklemeden eğilip öpülmelidir. Mehbup tarafına mensup olan bir şeyi öpmede taammül yapmak, düşünüp taşınmak nihayet edepsizlik ve çok çirkindir.

Ayrıca bundan dolayı bir müddet vakfe yapıldığı için tavafın şavtları arasındaki muvâlâtta tehir olmaktadır. En önemli şey şudur ki, Hacerü’l Esved hakkında ona:

فَيَمِينُ اللّٰهِ فِي أَرْضِهِ “Allah’ın yeryüzündeki elidir” denmiştir. Onunla musafaha yapmak ibâdettir. Şerh-i Lübab’da yazdığına göre; Hacerü’l Esved istilâm edilirken iki el konulmalıdır. Mütekebbirlerin âdeti olduğu gibi bir el değil.

Tavaf yapmanın şekli şöyledir ki, Beytullah’ın karşısında Hacerü’l Esved’in bulunduğu tarafta sağ omuz Hacerü’l Esved’in Rükn-ü Yemâni cihetindeki köşesine gelecek şekilde durulmalı, Hacerü’l Esved tamamen kişinin sağ yanında kalmalıdır.

  Hacerü’l Esved’in köşesinde Rükn-ü Yemâni cihetine fazla çekilerek durulmamalıdır. Örneğin çoğu bilgisiz kimseler iki rüknün arasına durmaktadırlar. Bu mekruhtur ve ümmetin icmasına hilaftır.      


KADINLARA FAYDALI BILGILER

         Kadınların Mescid-i Haram’a girmek, tavaf vs. gibi amelleri yapabilmek için ay hallerini engelleyen ilaç vs. kullanmalarında bir sakınca yoktur.

         Ay hâli nedeniyle say’in tavafa mukaddem tutulması doğru değildir. Ay hâli sonlandıktan sonra tavaf ve say birlikte yapılmalı ve ihramdan çıkılmalıdır. Bu amel yapılıncaya kadar da ihramdan çıkılmamalıdır.

Malikî mezhebine göre kadının âdet döneminde iki kana­ma arasındaki kesinti süresi temizlik hali sayılır. Dolayısıyla bu durumdaki kadının bu ara sürede gusledip ibadetlerini yap­ması gerekir. Buna göre ziyaret tavafını özel hali nedeniyle ya­pamayan ve Mekke’den ayrılmak zorunda kalan bir kadın, ara­da kesinti olması halinde gusledip ziyaret tavafını yapabilir ve her hangi bir ceza da gerekmez. 

Temettu haccı yapmak üzere umre ihramına girdikten sonra âdet gördüğü için umre tavafını yapamayan ve Ara­fat’a çıkma zamanına kadar temizlenemeyen kadın, um­resini iptal eder, hac ihramına girer ve Arafat’a gider. Bu durumda yaptığı hac ifard haccı olur. Hac menâsikini ta­mamladıktan sonra, iptal ettiği umresini kaza eder ve ceza olarak bir dem keser.

Abdullah b. Abbas (r.a), “Resulüllah (s.a.s.) ve asha­bı, C’irâne’de umre için ihrama girdiler. Kâ’be’yi tavaf eder­ken remel yaptılar ve ridalarını sağ koltuklarının altına alıp ucunu da sol omuzlarının üzerine atarak ıztıba yaptılar” demiştir.[5]

Bu sünneti yerine getirmek için, erkekler, başkalarına eziyet vermeden ve kendileri de eziyet görmeden mümkün olduğu kadar Kâ’be’ye yaklaşarak tavaflarını yaparlar.

Kadınlar, mümkün olduğu kadar tenha yerden tavaf et­meye çalışmalıdırlar.

İfrad haccı niyetiyle ihrama giren ancak Mekke’ye uğ­ramadan doğrudan Arafat’a çıkan kimseler ile Arafat vak­fesinden önce âdetleri kesilmeyen kadınların kudûm tavafı yapmaları gerekmez.

Kadınlar adetli iken ihram girerler veya ihrama girdik­ten sonra adet görürlerse kudûm tavafı yapmazlar. Arafat’a çıkmadan önce temizlenirlerse kudûm kavafı yaparlar.


HACCIN VÂCİBLERİNDEN BİR VÂCİBİ TERK ETMEK

Kudûm tavafını abdestsiz yapmak:

Eğer bir kimse kudûm tavafını abdestsiz yaparsa, bu bize göre muteberdir. Elbette sadaka vâcip olacaktır. İmam Şâfiî’ye göre böyle yapılan kudûm tavafı muteber değildir. İmam Mâlik ve İmam Ahmed’in görüşleri de böyledir. Kendilerinin bu konudaki delili İbn Abbâs radıyallahu anh’dan yapılan şu rivâyettir:

İbnu Abbâs radıyallahu anh diyor ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Beytullah’ı tavaf etmek namazdır. Şu kadar var ki; Allah celle celâlühü tavaf esnasında konuşmayı helâl karar kılmıştır. Öyleyse kim tavaf esnasında konuşursa, sadece hayır konuşsun.

İstidlâl nedeni şudur: Şu âşikârdır ki; bu ikisinin zâtında hiçbir müşabehet yoktur, çünkü tavafın zâtı devran yani dönmektir. Bu namazın zâtına münâfidir. Lihâza murad şudur ki; tavafın hükmü namazın hükmü gibidir, yani nasıl namaz taharetsiz muteber değilse, bunun gibi tavaf da taharetsiz muteber değildir.

Cevap:

Zikri geçen hadîs-i şerifin cevabı şudur ki; burada teşbihden murad teşbih bissevabdır. Teşbih fiil hüküm değildir, yoksa tavafda namazın diğer şavtları bilittifak meşruk olmadığı âşikârdır. Nitekim tavaf esnasında Beytullah’a inilerek yürümek gibi şeyler mübahtır, namazda ise kesinlikle câiz değildir. Öyleyse taharetin hususiyeti nedir?

Bizim bu konudaki delilimiz şudur:

وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَت۪يقِ Âyet-i celilede tavaf mutlaktır. Yani Allah celle celâlühü tavaf, yani Kâbe’nin etrafında dönmeyi emir buyurmuştur. Taharet gibi bir kayıt âyet-i celilede mezkûr değildir.

Onun için âyet-i celileyle taharetin farz olması sâbit olmayacaktır. Haber-i vâhidle Kitâbullah üzerine izafede bulunma da câiz değildir.

Hülâsa şudur ki; tavaf için taharet farz değildir. Elbette bazı ulemâya göre tavaf için taharet sünnettir. İbn Şüca’nın kavlinde olduğu gibi. Bu konuda esah olan şudur ki; tavaf için taharet vâciptir. Ebubekir Razi’nin söylediği gibi taharetin vücubunun delili şudur ki; tavafı kudûm’da taharetin terkinden dolayı meydana gelen noksanı telafi eden sadaka vâcibtir. Hangi şeyin terkinden dolayı cabir, (yani telafi yapan) vâcip oluyorsa, o şey bizzat vâcip olmaktadır. Onun için taharet vâcip olacaktır. Bir başka delil de yukarıda geçen: الطَّوَافُ حَوْلَ الْبَيْتِ مِثْلُ الصَّلَاةِ hadîs-i şerifidir. Hadis-i şerif haber-i vâhiddir. Haber-i vâhid, ameli vâcip kılmaktadır. Onun için bu hadisle taharetin vücûbu sâbit olacaktır.

Bir soru ve cevabı:

Kudûm tavafı sünnettir. Sünnetin terki mucib-i dem ve sadaka değildir. Öyleyse abdestsiz kudûm tavafı yapmak nedeniyle bir şey vâcip olmamalıdır, yoksa asıl tavafı terk etmek yahut abdestsiz yapmak arasında bir fark kalmayacaktır.

Bu sorunun yanıtı şöyledir:

Kudûm tavafı aslında sünnettir. Başlamayla vâcip olacaktır. Taharetin terkinden dolayı onda noksan meydana gelmiştir. Lihâza bu noksan sadakayla telafi edilecektir, tâ ki bu tavaf ve Allah celle celâlühü’nün farz kıldığı tavaf, (yani tavaf-ı ziyaret) arasında rutbe farkı zâhir olmuş olsun, çünkü ziyaret tavafında kurban vâcip olmaktadır.

Bir itiraz ve cevabı:

Sizin bu kaideniz nâfile namazda bozulmaktadır, çünkü nâfile namazda eksiklik meydana geldiğinde farz namazda olduğu gibi o da iki sehiv secdesiyle telafi yapılmaktadır. Burada farzın rütbesinden nâfilenin aşağı olduğu zâhir edilmemektedir, oysa sizin beyan ettiğiniz kaideye göre burada da bu yapılmalıdır.

Bu itirazın cevabı şudur ki:

Yüce İslâm şeriatı namazda cabiri (telafi edeni) aynı türden koymuştur. Lihâza onun dışında bir şey benimsenmeyecektir, hac bâbında ise cabir muhtelifdir. Bazen dem, bazen fidye, bazen sadaka vasıtasıyla olmaktadır. Lihâza burada farz ve nâfile rutbesi arasında fark yapmak mümkündür.


ZİYARET TAVAFINI ABDESTSİZ YAPMAK

Eğer muhrim ziyaret tavafını abdestsiz yaparsa, ona bir dem vâcip olacaktır, çünkü o rükün, yani ziyaret tavafında eksiklik meydana getirmiştir. Rükün içinde eksiklik meydana getirmek vacibde eksiklik meydana getirmekden daha çirkindir. Lihâza rükünde noksan meydana getirmek çok fazla çirkin olunca, onun telafisi de büyük şeyle, yani dem’le yapılacaktır. Vâcip, yani tavaf-ı kudûm’da meydana gelen eksikliğin telafisi de küçük şey, yani sadakayla olacaktır. Eğer ziyaret tavafı cenâbet hâlinde yapılırsa, o zaman bedene, (yani deve yahut sığır) vâcip olacaktır. İbn Abbâs radıyallahu anh’dan mervî olan budur. Bir başka delil de şudur ki; cenâbet hadese nisbeten daha fazla galizdir, onun için hades ve cenâbet arasında tefâvütü[26] zâhir etmek için cenâbet nedeni ile meydana gelen noksanın telafisi bedeneyle yapılacaktır. Hadesle meydana gelen noksanın telafisi de küçükbaş bir hayvanın kurban edilmesiyle yapılacaktır.

Bunun gibi eğer ziyaret tavafının ekser hissesi hades hâlinde yapılırsa, küçükbaş, cenâbet hâlinde yapılırsa, büyükbaş bir kurban vâcip olacaktır, çünkü bir şeyin ekserisinin hükmü onun küllünün hükmü olmaktadır. Nitekim şu kaide meşhurdur: لِلْأَكْثَرِ حُكْمُ الْكُلِّ


HADES HÂLİNDE YAPILAN ZİYARET TAVAFINI İADE ETMEK

Eğer muhrim ziyaret tavafını hades veya cenâbet hâlinde yaparsa, her iki durumda da ziyaret tavafının iadesi efdaldir. Mekke-i Mükerreme’de bulunduğu sürece iade durumu da, dem ve bedene de vâcip olmayacaktır. Hidâye sâhibi diyor ki: “Esah olan şudur ki; eğer muhrim ziyaret tavafını hades hâlinde yaparsa, o zaman iade etmesi müstehabdır. Eğer cenâbet hâlinde yaparsa, o zaman da iade vâcibtir. Bu farkın nedeni şudur ki; cenâbet nedeniyle meydana gelen noksan fahiş ve çok şiddetlidir. Onun için bu durumda ziyaret tavafının iadesi vâcip olacaktır. Hades nedeniyle meydana gelen noksan kasır ve eksiktir, onun için de hades durumunda iade müstehabdır.


ZİYARET TAVAFI İADE EDİLİRSE, DEM SÂKIT OLACAKTIR

Eğer ziyaret tavafı hades hâlinde yapılır, sonradan iade edilirse, o zaman dem gibi hiçbir şey vâcip olmayacaktır. İster nahr günlerinde iade edilsin, ister sonradan iade edilsin, çünkü tavafın iadesinden sonra noksan şüphesinden başka bir şey bâkî kalmayacaktır, noksan şüphesi ise bir şeyi vâcip kılmamaktadır. Onun için bu durumda kurban gibi bir şey vâcip olmayacaktır. Eğer ilk önce ziyaret tavafı cenâbet hâlinde yapılır, sonra da nahr günleri içinde iade edilirse, bu durumda da bir şey vâcip olmayacaktır, çünkü ziyaret tavafı, vaktinde edâ edilmiştir. Eğer nahr günlerinden sonra iade ederse, o zaman İmam-ı Azam’a göre bedene sâkıt olacaktır, ancak dem, yani küçükbaş bir hayvanın kurban edilmesi vâcip olacaktır, çünkü iadeyle bedene bilittifak sâkıt olmuştur. Ancak İmam-ı Azam’ın görüşü şudur ki; eğer haccın bir nüskü vaktinden muahhar yapılırsa, o zaman dem vâcip olacaktır, çünkü burada da ziyaret tavafı kendi vaktinden muahhar yapılmıştır. Onun için İmam-ı Azam’a göre tehir nedeniyle dem vâcip olacaktır.

         Eğer muhrim cenâbet hâlinde ziyaret tavafı yapar ve vatanına dönerse, o tekrar Mekke-i Mükerreme’ye dönerek ziyaret tavafı yapmalıdır, çünkü cenâbet nedeniyle çok fazla noksan meydana gelmiştir. Lihâza onun telafisi için dönmeye hükmedilecektir, ancak şu hatırda kalmalıdır ki; eğer Mikat’tan tecavüz ettiyse, o zaman cedid ihramla dönmelidir, yoksa cedid ihrama bir gerek kalmayacaktır. Eğer böyle bir kimse dönerek Mekke-i Mükerreme’ye gelmez ve meydana gelen noksanın telafisi için bir bedene yollarsa, bu da câizdir, çünkü bedene de noksanı telafi etmektedir. Fakat dönmek daha efdaldir, tâ ki cabir (noksan telafi eden) tavafın (mecburun, yani telafisi yapılanın) cinsinden olmuş olsun. Yani Mekke-i Mükerreme’ye dönülmesi durumunda tavafın telafisi tavafla olacaktır. Eğer muhrim ziyaret tavafını hades hâlinde yapar, sonra vatanına döner ve dönerek ziyaret tavafını yaparsa, câizdir, ancak telafi için küçükbaş bir hayvanın yollanması efdal olacaktır, çünkü hades nedeniyle noksan hafiftir. Kurban göndermede Mekke-i Mükerreme fakirlerinin menfaati vardır, onun için kurban yollamak efdaldir. Eğer muhrim ziyaret tavafını hiç yapmaz ve vatanına dönerse, onun aynı ihramla dönerek tavaf yapması gerekli olacaktır, çünkü ziyaret tavafını yapmadığı için böyle bir kimse ihramdan çıkamayacaktır, aksine kadın hakkında ziyaret tavafını yapıncaya kadar sürekli muhrim kalacaktır.


SADIR TAVAFINI HADES HÂLİNDE YAPMAK

Eğer muhrim hades hâlinde sâdır tavafını yaparsa, ona sadaka vâcip olacaktır, çünkü sâdır tavafı vâcip olsa da, onun derecesi ziyaret tavafında düşüktür. Onun için bu ikisi arasında tefâvüt zâhir etmek için denilmiştir ki; eğer sâdır tavafı hades hâlinde yapılırsa sadaka, ziyaret tavafı hades hâlinde yapılırsa dem vâcip olacaktır.

Eğer cenâbet hâlinde sâdır tavafı yapılırsa, o zaman dem vâcip olacaktır, çünkü cenâbet nedeniyle meydana gelen noksan fazladır, ancak ziyaret tavafında meydana gelen noksandan azdır. Onun için sâdır tavafı cenâbet hâlinde yapılırsa, küçükbaş, ziyaret tavafı cenabet hâlinde yapılırsa, bedene kurban edilmesi vâcip olacaktır.


ZİYARET TAVAFININ ÜÇ ŞAVTINI TERK ETMEK

Eğer ziyaret tavafının üç şavtını yahut ondan daha azını terk ederse, ona dem vâcip olacaktır. Yediden az olan üç şavtın terkiyle meydana gelen noksan hafiftir. Lihâza bu hades nedeniyle meydana gelen noksana müşâbih olmuştur. Hades nedeniyle meydana gelen noksanın telafisi küçükbaş bir hayvanın kurban edilmesiyle yapılmaktadır. Onun için burada da küçükbaş bir hayvanın kurban edilmesi vâcip olacaktır.

Eğer ziyaret tavafının üç yahut daha az şavtını terk eden kimse dönerek vatanına gelirse, onun için Mekke’ye dönmeyip dem yollaması câizdir, çünkü bunda fakirlerin menfaati vardır. Eğer bir kimse ziyaret tavafının dört şavtını terk ederse, o ziyaret tavafını yapıncaya kadar muhrim olarak kalacaktır, çünkü terkedilen şavtlar ekserdir, ekser ise kül hükmündedir. لِلْأَكْثَرِ حُكْمُ الْكُلِّ Onun için böyle bir kimse sanki ziyaret tavafı hiç yapmamış gibi olacaktır. Ziyaret tavafı yapılmaması durumunda ise kişi ziyaret tavafını yapıncaya kadar muhrim olarak kalmaktadır.


SÂDIR (VEDA) TAVAFINI TERK ETMEK

Bir kimse veda tavafını veya onun dört şavtını terk eder ve vatanına dönerse, ona bir dem vâcip olacaktır, çünkü o vâcibi yahut vâcibin ekser hissesini terk etmiştir, vâcibin terkinde ise noksan, kurban kesmeyle telafi olmaktadır. Onun için bu iki durumda bir küçükbaş hayvanın kurban edilmesi vâcip olacaktır. Böyle bir kimse Mekke-i Mükerreme’de bulunduğu sürece ona sâdır tavafının yapılması emredilecektir, tâ ki vâcip kendi vaktinde edâ olsun. Veda tavafının vakti Mekke-i Mükerreme’den ayrılmadan öncesidir. Eğer sâdır tavafında üç şavtı terk edilirse, o zaman sadaka vâcip olacaktır. Her şavta bedel nısf sa’ buğday edâ edilmelidir.


TAVAFA HATÎM’İ KATMAMAK

Bir kimse hatîm ve Kâbe arasındaki boşluğun tavafını terk eder ve sadece hicrin tavafını iade ederse, bu da câizdir, çünkü bu durumda terk edilen şeyin telafisi olmuştur. Hicrin tavafını iade etmenin şekli şudur ki; hicrin dışında sağ tarafta tavafa başlanmalı ve hicrin sonuna kadar ulaşılmalıdır, sonra boşluktan hicre dâhil olarak ikinci taraftan çıkılmalıdır. Bu bir şavt olmuştur. Bu şekilde 7 defa dönülmelidir. Eğer böyle bir kimse Kufe’ye döner ve hatîm’in tavafını iade etmezse, ona dem vâcip olacaktır, çünkü yaklaşık tavafın dörtte bir hissesini terk etmesi nedeniyle tavafta noksan meydana gelmiştir. Onun için onun telafisi için sadaka kifayet etmeyecektir, aksine dem vâcip olacaktır.


ZİYARET TAVAFINI HADES YAHUT CENÂBET HÂLİNDE, SÂDIR TAVAFI TÂHİR OLARAK YAPILMIŞSA

Burada iki ayrı mesele vardır:

1) Bir kimse ziyaret tavafını abdestsiz yapar ve teşrik günlerinin sonunda sâdır tavafını abdestli yaparsa, o zaman ona bilittifak bir dem vâcip olacaktır.

2) Ziyaret tavafını cenâbet hâlinde, sâdır tavafını da teşrik günlerinin sonunda abdestli olarak yapmak. Bu durumda İmam-ı Azam rahmetullahi aleyh’a göre iki dem, Sahibeyn’e göre ise bir dem vâcip olacaktır. Bu iki mesele arasındaki farkın nedeni şudur ki; birinci şıkta sâdır tavafı ziyaret tavafına müntakil edilmeyecektir, çünkü sâdır tavafı vâcibtir. Hades-i eskar nedeniyle ziyaret tavafının iadesi ise vâcip değildir, aksine müstehabdır. Onun için sâdır tavafını ziyaret tavafına müntakil etmeye gerek yoktur, aksine ziyaret tavafı kendi yerinde, sâdır tavafı da kendi yerinde kalacaktır. Elbette ziyaret tavafının abdestsiz yapılması nedeniyle bir dem vâcip olacaktır.

İkinci şıkta ise sâdır tavafı ziyaret tavafı tarafına müntakil edilecektir, çünkü cenâbet hâlinde yapılan ziyaret tavafı adem (yok) derecesindedir. Onun için onun iadesi vâcibtir. Lihâza cenâbet hâlinde yapılan ziyaret tavafı adem derecesinde olunca teşrik günlerinin sonunda yapılan sâdır tavafı ziyaret tavafına müntakil edilerek, bu ziyaret tavafının iadesi denilecektir. Bu durumda böyle bir kimse sâdır tavafını terk etmiş, ziyaret tavafını da teşrik günlerinin sonuna bırakmış sayılacaktır. Lihâza sâdır tavafını terk etmekten dolayı bir dem vâcip olacaktır. Bunda herkes müttefikdir. İkincici dem vâcip olacaktır. Ziyaret tavafını muahhar etmekten dolayı ancak bu ikinci dem sadece İmam-ı Azam’a göre vâcibtir, Sahibeyn’e göre değil. Onun için bu durumda İmam-ı Azam’a göre iki, Sahibeyn’e göre bir dem vâcip olacaktır, çünkü Sahibeyn’e göre takdim veya tehiri nüsuk mucib-i dem değildir. Elbette şu kadarı muhakkaktır ki; ikinci şıkta böyle bir kimse Mekke-i Mükerreme’de olduğu sürece ona sâdır tavafının iadesi emredilecektir, vatanına döndükten sonra değil.


UMRE TAVAFINI ABDESTSİZ YAPMAK

Eğer bir kimse umre tavafını ve Safa-Merve arasındaki say’i abdestsiz yapar ve ihramdan çıkarsa, bu durumda böyle bir kimse Mekke-i Mükerreme’de olduğu sürece kendisine her ikisinin de iadesi vâcip olacaktır, dem gibi bir şey de vâcip olmayacaktır. Tavafın iadesi şunun için vâcibtir ki; say tavafı tâbidir. Lihâza tavaf iade edilince say da ondan sonra olacaktır. Velhâsıl her ikisi iade edilince ceza olarak bir şey vâcip olmayacaktır, çünkü meydana gelen eksiklik iadeyle giderilmiştir. Ancak böyle bir kimse tavafını aide etmeden evvel vatanına dönerse, o zaman ona dem vâcip olacaktır, çünkü tavafta tahareti terk etmiştir, hâlbuki tavafta taharet vâcibtir. Lihâza bu eksikliğin telafisi için dem vâcip olacaktır. Ona vatanından dönüp Mekke’ye gelmesi de emredilmeyecektir, çünkü o umrenin erkânı olan tavaf ve say’i edâ ederek ihramdan çıkmıştır, meydana gelen eksiklik de hafiftir. Onun için dönerek Mekke’ye gelmesi gerekli değildir. Böyle bir kimseye say hakkında bir şey vâcip olmayacaktır, çünkü o say’ini şer’an muteber olan bir tavaftan sonra yapmıştır. Aynı şekilde böyle bir tavafın iade edilip, say’in iade edilmemesi durumunda da say nedeniyle bir şey vâcip olmayacaktır. Sahih olan görüş budur.


[1]
        Hacerü’l Esved’in sağ tarafından murad doğu, yani Baytullah’ın kapısının bulunduğu taraftır, onun batı yakası değildir.

[2]
        Şerîat koymuş olan (Allah ve Hz. Muhammed için kullanılır).

[3]
        Müslim, Hac 335, No:1308; Ebû Dâvûd, Menâsik 83, No:1998

[4]
        Hac, 22/28-29.

[5]
        Hac, 22/29.

[6]
        Müslim, Hac 335, No:1308; Ebû Dâvûd, Menâsik 83, No:1998

[7]
        Eğer bir zarurete binaen yoğunlukta tavaf yapmaları gerekirse, örneğin Tavaf-ı ziyaret vs. tavaflar tehir edildiğinde hayız vs. endişesi doğar veya acele bir yere gitmek gerekirse, o zaman müstehap olanla amel yapılması vâcip olacaktır. Yani matafın (tavaf edilen yer) kenarından tavaf yapılmalıdır.

[8]
        Tâhâ, 20/12.

[9]
        Muhtas: Bir kimse veya bir şey için ayrılmış olan, birine veya bir şeye mahsus, husûsî, özel.

[10]
        İşâat: Yayıp herkese duyurma, şâyi etme.

[11]
        Tirmizî, Hac 43, No:869

[12]
        Taberânî, “el-Mu’cemü’l Kebîr” No:11475, 11/156

[13]
        Tirmizî, Hac 112, No:960; Dârimî, Menâsik 32, No:1847

[14]
        İbn-i Mâce, Menâsik 32, No:2957

[15]
        İbn-i Mâce, Menâsik 32, No:2956

[16]
        Tirmizî, Hac 113, No:961

[17]
        Taberânî, “el-Mu’cemü’l Evsat” No:2971, 3/220

[18]
        Tirmizî, Hac 49, No:878

[19]
        Ahmed b. Hanbel, 2/214

[20]
        İbn-i Huzeyme, Menâsik 638, No:2734, 4/220

[21]
        Tirmizî, Hac 49, No:877

[22]
        Mülhid: Allah’ı tanımayan, Tanrı’yı inkâr eden, dinsiz, îmansız kimse.

[23]
        Buhâri, Hac 61, No:1535

[24]
        İhtitam: Bitme, sona erme, hitam bulma.

[25]
        Muvâlât: Yaklaşmak, yakın olmak, karşılıklı sevgi, yardımlaşma, dostça davranma, dostluk.

[26]
        Birbirinden farklı olma.