Amberiye Mescidi
Medine’de inşa edilmiş tarihi Osmanlı Türk yapılardan biri olan Amberiye Mescidi, Mescid-i Hamidiye adıyla da anılıyor. Mescid bugün şehre gelen Müslümanların uğramadan geçmediği dini yapılardan biri.
Amberiye Mescidi
Mescid-i Nebevinin güney batı istikametinde yer
alan mescid, Hicaz Demir Yolu istasyonunun yakınında bulunmaktadır. İnşası
hicri 1326 da başlamış yaklaşık bir sene sürmüş ve 1327’de de tamamlanmıştır.
Giriş
kısmında bulunan revaklar ve iç salondan oluşan mescidin namaz kılma alanı 10 metreye 10
metre şeklindedir.
Çift minaresi ve kabartma şekilli
mihrabıyla klasik Osmanlı mimarisini gördüğümüz yapıda, diğer mescidlerin de inşasında
kullanılan bazalt taşları aynı vazifeyi görmüştür. Cennet Mekan, Osmanlı Sultanı İkinci
Abdülhamid Han’ın Medine’ye kazandırdığı eserler arasında yer alan mescid, bu gün hala
ayakta kalarak tarihe meydan okumaktadır.
Bununla beraber çoklukla zikredilen ancak
aslının bulunup bulunmadığına dair yakinen bir bilginin olmadığı şu
rivayet de mescid hakkında anlatılır.
Şöyle
ki; “Zat-ı Şahane
Abdülhamid Han, harem bölgesine gönderdiği bir paşadan hac dönüşü Medine’ye uğradığında efendimizin kabrinin olduğu
yerden bir miktar toprak getirmesini ister. Paşa haccı eda ettikten sonra Medine’ye uğrar.
Artık dönme vakti gelir istasyonun yolunu tutarlar. Trenin hareket etmesine az
bir vakit kalmıştır ki, Paşanın aklına padişahın isteği gelir. Gelir gelmesine de, tren hareket
edecektir.
Nasıl yapsa, nasıl etse de Efendimiz –
Sallallahu Aleyhi ve Sellem -’in kabrinden bir tutam toprak alsın?! Trene
bakar, lokomotif ağır ağır çalışmaya başlamış, dumanlar istasyona dağılmakta. Ne yapmalı? Gitse treni kaçıracak. Düşünürken,
aklına bir fikir gelir. Hemen koşar istasyonun yakınındaki caminin bulunduğu
alana, eğilir
bir avuç toprak alır sonra da trene biner, İstanbul’a döner.
Paşa saltanatın merkezine geldiğinde,
Padişah’ın
huzuruna çıkacaktır. Hem hicazın ahvalini anlatacak, durumlar nasıl bunun
raporunu verecek, hem de padişahın istediği toprağı sunacaktır.
Toprağı, Padişaha uzatır. Tabi gelen hücre-i sadetten, güller
sultanı Efendimiz Muhammed – Sallallahu Aleyhi ve Sellem -’in kabrinden olunca,
Padişah
tazim ve saygı ile toprağı alır. Burnuna dayar, ciğerlerine kadar kokuyu çekmek için derin derin
koklamaya başlar.
Koklar ve şöyle
gözünü kaldırır ve paşaya bakarak:
– Paşa, paşa! Bu toprak amber kokuyor. Lakin “miski”
eksiktir.
Bunu duyunca paşa
hakikati anlatır. Mescidin ismi buradan gelmektedir.”
Doğrusunu Allah bilir. Ama zikredilen bir menkıbe
olarak, bu ve buna benzer şekliyle çokça anlatılmıştır. Ancak bölgenin istasyondan önce de bu
isimle anıldığını
bilmekteyiz. Ayrıca tren istasyonu inşası bünyesinde mescidinde ilaveten yapıldığını
zikretmemiz de faydalı olacaktır.