Sad Bin Muaz (r.a.) Kimdir?


Sad bin Muaz (r.a.) kimdir? Ensarın en faziletlisi Sad bin Muaz’ın (r.a.) kısaca hayatı.

İnsan şerefli bir varlıktır. Zira onun özünde fıtrat nuru, İslam vardır. Onu muhafaza için her an nefsiyle mücahede, şeytanla mücadele halindedir.

Saadet çağında, özündeki sese kulak verip İslam nimetiyle şereflenen ashab-ı kiram büyük bir değişiklikle birden gökteki yıldızlar gibi parlıyor ve insanlığa rehber oluyorlar. Onların Müslüman oluşu, sevgili Peygamberimize itaat ve teslimiyetleri, sevgileri, celadet, cesaret ve kahramanlıkları bizlere en güzel örnek teşkil ediyor, işte bu bahadırlardan birisi Hz. Sa’d bin Muaz’dır.

O ömrünün otuz birinci yılında Müslüman oluyor. Otuz yedinci yılında da şehit olarak dar-ı bekaya intikal ediyor. Cennetü’l-Baki’a defnediliyor.

Kısa bir hayat Sa’d bin Muaz’ın ki… Fakat Allah ve Resulü sevgisiyle dopdolu… Malı, canı o yolda feda ederek ömrünü bereketlendiriyor.

ENSARIN EN FAZİLETLİ SAHABİSİ

Hz. Sa’d bin Muaz (r.a.) Evs kabilesinin reisi, muhacirler arasında Ebubekir Sıddık (r.a.) ne makamda idiyse, o da Ensar arasında o makamın sahibi. Künyesi “Ebu Amr”dır. Mus’ab bin Umeyr’in (r.a.) rehberliği ile Müslüman oluyor. Şöyle ki:

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) hicretten evvel Mus’ab b. Umeyr’i (r.a.) Medine’ye muallim olarak gönderiyor. Es’ad b. Zürare (r.a)’nin evinde sohbetler yaparak İslam’ı anlatmaya başlıyor. Kur’an’ dan ayetler okuyor, okutuyor. Etrafını İslam nuruyla aydınlatmaya çalışıyor.

Birgün Üseyyid bin Hudayr (r.a) yanlarına geliyor ve onlara: Sizin maksadınız nedir? Bir takım zayıf insanları aldatıp azdırıyorsunuz diye şiddet gösteriyor. Mus’ab (r.a) ise ona gayet nazikane bir şekilde “Hele biraz durun, oturun, sözümüzü bir dinleyin” diyerek oturtuyor. Ona İslam’ı anlatıyor ve bir miktar Kur’an okuyor.

Kur’an-ı Azimüşşan’ın belagatı karşısında kalbindeki iman nuru parlayan Üseyyid: “Ne güzel şey! Bu dine girmek için ne yapmalı?” diye soruyor.

Mus’ab b. Umeyr (r.a) İslam’ı telkin ediyor, Üseyyid de kelime-i şehadet getirerek Müslüman oluyor. Ve hemen “Ben varayım size Sa’d’i göndereyim. Eğer o dahi Müslüman olursa artık bu beldede iman etmedik kimse kalmaz.” diye kalkıp gidiyor.

Sa’d bin Muaz, Evs kabilesinin reisi ve Es’ad b. Zürare’nin (r.a.) teyzezadesi idi. Useyid bin Hudayr (r.a.) de rüesadandı. Sa’d pür-hiddet çıka gelir ve: “Ey Es’ad! eğer seninle aramızda akrabalık olmasaydı, kabilemiz içine soktuğunuz işlere sabredemezdim diye tehditkar sözler eder” Mus’ab (r.a.) ona da son derece nazik bir şekilde:

“Hele biraz durunuz, oturunuz, dinleyiniz, beğenirseniz kabul ediniz, beğenmezseniz biz de tekliften vazgeçeriz” diyerek vakur ve yumuşakça karşılık veriyor. Ona da İslam’ı anlatıyor. Bir miktar Kur’an okuyor. Daha Kur’an-ı Kerim okunurken yüzünde İslam nuru parlayan Sa’d bin Muaz (r.a.) siz bu dine girerken ne yapıyorsunuz? diye soruyor. Mus’ab (r.a) İslam’ı telkin ediyor ve Sa’d (r.a.) kelime-i şehadet getirerek İslam ile şerefleniyor.

ALLAH İÇİN NAMAZ

“Gunye” adlı eserde; Sa’d bin Muaz’ın (r.a) şöyle dediği nakledilir:

“Dünya işlerinden bir şey hatırıma getirerek namaz kıldığım katiyyen vaki olmamıştır.”

Hz. Sa’d (r.a) Bedir ve Uhud gazalarında bulunmuştur. Bedir günü harbe teşvik yollu ateşli hitabesinden Fahr-i Kainat (s.a.v.) Efendimiz pek memnun olmuşlardır. Onun cesareti, celadeti, kahramanlığı, teslimiyeti, muhabbeti, itaati ve sebatını bu hitabesinde görmekteyiz.

Sevgili Peygamberimiz Bedir günü ashabıyla istişare ederken, Ensarın da fikrini almak istemişti. Bunun üzerine Sa’d bin Muaz (r.a.) kalkarak:

“- Ya Resulullah! biz sana inandık. Taraf-ı Bari’eten bize getirdiğin Kur’an’ın hak olduğuna itikad ve itimad ettik. Sana tabî olmak ve itaat etmek üzre ahd ü misak eyledik. Nasıl dilersen o şekilde hareket et. Biz seninle beraberiz. Seni gönderen Allah hakkı için eğer denize girersen seninle beraber gireriz. Biz düşmana karşı varmaktan çekinmeyiz. Harpte sebat etmesini, sadakat göstermesini biliriz. Düşmanla karşılaştığımızda Cenab-ı Hak’tan umarız ki Ensar camiasından seni memnun ve mesrur edecek şehamet harikaları zuhur edecektir. Hemen bizimle beraber düşman üzerine azimet buyurunuz.” diyerek, gönülleri coşturan Sa’d (r.a) Habib-i Ekrem Efendimizi de o kadar memnun etmiştir ki: “Sa’d bin Muaz’ın vefatından dolayı Rahman’ın arşı sarsıldı” buyurmuşlardır. Onun irtihalini Cebrail (a.s.) Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimize gelerek: “Ya Muhammed (s.a.v.)! Bu abd-i salih kimdir ki, ruhunun yükselmesi için semanın kapıları açıldı ve onun gelişiyle Arş-ı Rahman titredi.” sözleriyle haber verir.

Sa‘d b. Muâz Ṣehadedi

Sa‘d, Hendek Gazvesi’nde de (5/627) önemli görevler üstlendi. Medine’yi müslümanlarla birlikte savunacaklarına dair söz veren Benî Kurayza yahudilerinin savaş sırasında ihanet ederek düşmanla iş birliği yaptığı duyulunca Hz. Peygamber durumu incelemek ve yeni bir anlaşma yapmak üzere Sa‘d b. Muâz ile birlikte dört kişilik bir heyet gönderdi. Ancak Kurayzaoğulları heyet mensuplarına hakaret etti. Resûlullah, Mekkeliler’in en güçlü ortaklarından olan Gatafân kabilesinin reisleriyle haberleşerek kuşatmayı kaldırdıkları takdirde Medine’deki hurma gelirlerinin üçte birini onlara vermeyi teklif etti. Olumlu cevap alınca Evs ve Hazrec kabilelerinin önderleri Sa‘d b. Muâz ve Sa‘d b. Ubâde ile görüştü. Sa‘d, Cenâb-ı Hakk’ın bu konuda bir emri yoksa düşmana hurma vermekten yana olmadıklarını ve düşmanla savaşmaktan korkmadıklarını söyleyince Resûl-i Ekrem bu düşüncesinden vazgeçip savaşa devam etti. Savaşın sonlarına doğru düşmanlar tarafından atılan bir ok Sa‘d’ın koluna isabet ederek damarlarını parçaladı. Hz. Peygamber çok kan kaybeden Sa‘d’ın tedavisiyle bizzat ilgilendi ve kendisini Mescid-i Nebevî’nin yanındaki hasta çadırına nakletti; hastabakıcı olarak da Rufeyde el-Ensâriyye’yi görevlendirdi. Hendek Gazvesi’nden sonra Resûl-i Ekrem, Benî Kurayza üzerine yürüyüp kalelerini kuşattı. İslâm’a girmeyi ve şartsız teslim olmayı kabul etmeyen Benî Kurayza kabilesi muhasaranın ardından İslâm’dan önceki dönemde müttefikleri olan Sa‘d b. Muâz’ın kendileri hakkında vereceği hükme razı oldu. Bunun üzerine Benî Kurayza topraklarına götürülen Sa‘d savaşacak durumdaki erkeklerin öldürülmesi, kadın ve çocukların esir edilmesi ve mallarının müslümanlar arasında paylaştırılması yönünde karar verdi (bk. KURAYZA).

Benî Kurayza topraklarından tedavi gördüğü çadıra geri getirilen Sa‘d’ın bu sırada yarası açıldı ve bir müddet sonra otuz yedi yaşında iken kan kaybından öldü. Cenaze namazını Resûl-i Ekrem kıldırdı ve Cennetü’l-bakī‘a defnedildi. Annesi Kebşe’nin onun için söylediği ağıdı duyan Resûlullah ağıtçıların genellikle doğru söylemediğini, fakat Sa‘d’ın annesinin söylediklerinin doğru olduğunu belirtti. Hassân b. Sâbit de onun için bir mersiye kaleme aldı (İbn Hişâm, III, 282-283). Hz. Peygamber’in Sa‘d’ın vefatı münasebetiyle arşın titrediğini, cenazesine yetmiş bin meleğin katıldığını ve onun cennet ehlinden olduğunu belirttiği nakledilmiştir (Müsned, III, 234; İbn Mâce, “Muḳaddime”, 11). Hadisi rivayet eden Câbir b. Abdullah’a titreyen arşın tabut olduğuna dair söylentiler bulunduğu söylenince titreyen şeyin “rahmânın arşı” olduğunu ifade etmiştir (Buhârî, “Menâḳıbü’l-enṣâr”, 12; Müslim, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”, 123-125).(Islam ansiklopedisi)

Amellerimizdeki ihlas ve teslimiyet ölçüsünde Allah’ımız mukabelede bulunuyor. Ona göre tecelli ediyor. Rabbimizden Sa’d İbn Muaz (r.a.) efendimizin şefaatini niyaz ederiz.