İHRAMDAN SONRA TIRAŞIN HİKMETİ NEDİR?
Önce şeytana taş atan ardından Allah’a bir baş kurban eden hacı, daha sonra tıraş olmak suretiyle sembolik olarak kendi varlığının bir parçasını da kurban eder. Bu bir taraftan gerektiğinde saçını değil, canını da Allah yolunda verebileceğini temsil ederken bir taraftan da dökülen her saç teli ile dökülen günahlarının da simgelenmesidir.
Saç kelime olarak da Arapçada şar kelimesine tekâmül etmektedir ki; bu nedenle şuurla aynı kökten gelmektedir. Peki, saçlarımız ne işe yaramaktadır? Saçlarımız başımızı örtmektedir. İşte aslında hacı saçını keserken Yaratıcısına şöyle demek istemektedir:
“Ya Rab, ben başımı örten saçlarımı kestim, sen de benim şuurumu örten örtüleri kaldır Tüm şuur perdelerimi kaldır ki ilmim artsın ve ben böylece evrenin ruhunu daha iyi idrak edebileyim…”
3. SAÇLARI TIRAŞ ETMEK VEYA KISALTMAK
Haccın aslî vaciplerinden biri de, temettu veya kıran haccı yapanların bayramın birinci günü Mina’da Aka’be cemresini taşlayıp kurban kestikten sonra saçlarını tıraş etmeleri veya kısaltmalarıdır. İfrat haccı yapanlar kurban kesmekle yükümlü olmadıkları için Akabe cemresini taşladıktan sonra tıraş olabilirler.
Saçların tıraş etmenin veya kısaltmanın, hac ve umre menâsikinden olduğu şu ayet-i kerimeyle bildirilmiştir:
“Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi.” (Fetih 27)
Saçları dipten tıraş etmek, kısaltmaktan efdaldır. Kadınlar, saçlarından parmak ucu kadar keserler.
Şafîi mezhebine göre tıraş olmak veya saçları kısaltmak, haccın vacibi değil, rüknüdür. Terk edilmesi halinde başka bir şeyle telafisi mümkün değildir. Aksi takdirde bu kimse hac yapmamış olur.
a) Tıraş Olmanın Zamanı
Hacda saçları tıraş etme veya kısaltmanın zamanı, bayramın ilk günü fecr-i sâdıktan sonra başlar.
Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed ile Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre bayramın ilk üç gününde tıraş olmak veya saçları kısaltmak sünnettir. Geciktirilmesi mekruh ise de ceza gerektirmez. Ancak tıraş olmadıkça ihramdan çıkılmış olmaz ve ihram yasakları devam eder.
Ebû Hanîfe’ye göre, bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadar tıraş olmak veya saçları kısaltmak vâciptir. Geciktirilmesi durumunda dem gerekir.
Şafiî, ve Hanbelî mezheplerine göre saçları tıraş etmenin veya kısaltmanın vakti, arefe gününü bayrama bağlayan gece yarısından sonra; Mâlikî mezhebine göre Aka’be Cemresine taş atıldıktan sonra başlar.
Umrede saçları tıraş etme veya kısaltmanın vakti, sa‘y’den sonradır.
b) Saçları Tıraş Etmenin veya Kısaltmanın Yeri
Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre, ister hac, ister umre için olsun, saçları tıraş etmenin veya kısaltmanın yeri Harem bölgesidir. Harem bölgesi dışında yapılan tıraş geçerli ise de vâcip terk edildiği için dem gerekir.
Ebû Yûsuf ile Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre, bu vecîbenin Harem bölgesinde yapılması sünnettir.
c) Tıraş Edilecek veya Kısaltılacak Saçın Miktarı
Saçların tıraş edilmesi veya kısaltılmasında vâcip olan miktar, başın en az dörtte biridir. Başın sadece dörtte birinde veya daha az kısmında saç varsa, hepsinin tıraş edilmesi veya kısaltılması gerekir.
Saçların tamamının tıraş edilmesi veya kısaltılması ise sünnettir.
İhramdan çıkmak için başın saçlarını kesmek gereklidir. Bunun üç derecesi vardır. Birinci derece halaktır, yani saçları usturayla kökünden kazıtmaktır. Bu en efdal olanıdır. Böyle yaptıran kimseler için Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz üç defa rahmet duası buyurmuşlardır. Uzak uzak diyarlardan hac ve umre seferi için gelenler, buna rağmen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin üç defa yaptığı rahmet duasından mahrum kalmaktadırlar. Onların bu durumları üzülmeye şâyândır ki; saçlarına olan tutkuları, onları Efendiler Efendisinin sallallahu aleyhi ve sellem duasından mahrum bırakmıştır. Onların bu durumunu şu mısralar özetlemektedir.
Kâbe’ye de gitti, yine de atamadı aşkını putlarının; Zemzem de içti, yine de söndüremedi ateşini bağrının.
İkinci derece şudur ki, başın tamamındaki saçları makas veya makineyle kestirmek. Bunun fazîleti başın tamamını usturayla kazıtmaya denk değildir. Ancak Efendiler Efendisi sallallahu aleyhi ve sellem başlarını halak yaptıranlara üç defa rahmet duasında bulunduktan sonra, dördüncü defada rahmet duasına bu kimseleri şâmil buyurmuştur.
Üçüncü derece de şudur ki, en az başın dörtte biri üzerindeki saçlar bir parmak boğumu(yaklasik 2,5 cm) aldırılmalıdır. Başın dörtte birinin bile saçını aldırmayan kimse ihramdan çıkamayacaktır. Onun için dikişli elbise giymek, hanımıyla zevciyet münasebetinde bulunmak ayrıca haramdır. Üç beş saçını aldırarak ihram hâlinde elbise giyen kimseler, ihram hâlinde elbise giymektedirler. Bundan dolayı onlara tekrar tekrar dem lazım gelip duracaktır.
Erkeklerin saçlarını tıraş ederken veya kısaltırken sakal ve bıyıklarından da biraz almaları müstehaptır.
Saçı olmayanların tıraş aletini başlarının üzerinde dolaştırmaları vaciptir.
Şâfiî mezhebine göre baştaki saçın tamamını tıraş etmek, erkekler için daha faziletli olmakla birlikte üç telin kesilmesi, koparılması veya ucundan kesilmesi de yeterli olur.[40]
Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre, saçların tamamının tıraş edilmesi veya kısaltılması vâciptir.
Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre saçı dökülmüş olan kimselerin, tıraş bıçağını başlarının üzerinde dolaştırmaları müstehaptır.
Kadınlar, saçlarını tıraş etmeyip kısaltmaları gerektiği hususunda mezhepler arasında görüş birliği vardır. Bu konuda Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Kadınların saçlarını tıraş etmeleri gerekmez. Onlara düşen, saçlarını sadece kısaltmaktır.” Kadınların saçlarını parmak ucu kadar kısaltmaları yeterlidir.
d) Tıraş İle Diğer Menâsik Arasında Tertip
Peygamber efendimiz veda haccında bayram sabahı Aka’be cemresini taşladıktan sonra Mina’ya dönmüş, kurbanlarını kesmiş, sonra tıraş olmuştur. Aynı günü Kâ’be’ye gitmiş ve ziyaret tavafını yapıp Mina’ya geri gelmiştir.
Taş atma, kurban kesme ve tıraş olma menâsiki arasında Peygamber efendimizin takip ettiği sıraya uymanın vâcip veya sünnet oluşu konusunda müçtehitler farklı görüşler ortaya koymuşlardır.
Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed ile Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhebine göre tertibe uymak sünnettir. Bu tertibe uyulmadığı takdirde her hangi bir ceza gerekmez.
Ebû Hanîfe’ye göre, bunların ilk üçünde Hz. Peygamber’in takip ettiği sıraya uymak vâciptir. Aksi halde dem gerekir. Ancak, ifrad haccı yapanların nâfile olarak kurban kesmeleri durumunda tertibe uymaları vâcip değil, sünnettir.
Mâlikî mezhebine göre Aka’be Cemresi’ ne taş atmanın, tıraş ve tavaftan önce yapılması vaciptir.
Ziyaret tavafını taş, kurban ve tıraştan sonra yapmak ittifakla sünnettir.
Tertibe uymak isteyen kimse eğer ifrad haccı yapıyorsa Aka’be Cemresi’ne taşlarını atıp tıraş olduktan sonra, temettu‘ veya kırân haccı yapıyorsa taş atıp kurbanlarını kestikten sonra tıraş olup ihramdan çıkar.
Tıraş olabilecek duruma gelen kimseler saçlarını kendileri tıraş edebilecekleri gibi henüz kendileri tıraş olmadan başka ihramlı olan kimseleri de tıraş edebilirler. Fakat tıraş olmadıkça veya saçlarını kısaltmadıkça ihram yasaklarını işleyemezler.
e) İhramdan Çıkma (Tahallül)
Saçların tıraş edilmesi veya kısaltılması ile ihramdan çıkılmış olur. İhramdan çıkınca, elbise giyme, koku sürünme, saç, sakal, bıyık ve tırnak kesme gibi ihram yasakları sona erer. Buna “tehallül” denir. Hacda biri cinsel ilişki dışındaki yasakların, diğeri ise, cinsel ilişki yasağının kalkması olmak üzere iki çeşit “tehallül” vardır.
1. İlk Tahallül:
Cinsel ilişki dışındaki ihram yasakları bayramın birinci günü tıraş olmakla sona erer. Bu hususta Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“(Aka’be Cemresine) taş atıp tıraş olduğunuzda kadınlara yaklaşmak dışında, koku sürünmek ve elbise giymek (gibi yasaklanan) her şey size helal olur.”
İhramlı kişi, Aka’be cemresini taşlamış, kurban kesmiş, hatta ziyaret tavafını yapmış olsa bile tıraş olmadıkça ihramdan çıkmış olmaz.
Şafiî mezhebine göre ilk tahallül; cemerata taş atmak, tıraş olmak ve farz tavaftan herhangi ikisini yapmakla gerçekleşir.
Eğer daha önce haccın sa’yi yapılmamış ve tavaftan sonra yapılacak ise “tahallül”, tavaf ile birlikte sa’yi de yapmakla gerçekleşir. Bu “tehallül”den sonra nikah kıyma, fâhiş mübâşeret ve cinsel ilişki dışında bütün ihram yasakları sona erer.
Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre ihramlı kişi, bayramın birinci günü Aka’be cemresini taşladıktan sonra başka bir şey yapmadan ilk tahallül gerçekleşmiş ve ihramdan çıkmış olur.
2. İkinci Tehallül:
Cinsel ilişki dahil olmak üzere ihram yasaklarının tamamıyla ortadan kalkması demektir. İkinci tehallül, ziyaret tavafının da yapılmasıyla gerçekleşir.
Tıraş olmayı tavaftan sonraya bırakmış olan kişi, tavaftan sonra tıraş olunca, birinci ve ikinci tehallülü birlikte gerçekleştirmiş olur.
Şafii, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre sa’y, haccın rüknü olduğundan, eğer Arafat vakfesinden önce yapılmamış ise, ikinci tehallülün gerçekleşmesi için ziyaret tavafının ardından sa’yin de yapılması gerekir. İkinci tehallülün gerçekleşebilmesi için; Akabe cemresini taşlama, kurban kesme, tıraş olma, ziyaret tavafı ve sa’yin mutlaka yapılmış olması gerekir. Bunlardan biri eksik olsa ikinci tehallül gerçekleşmez.
DETAYLI BILGI
SAÇLARI TIRAŞ ETME VEYA KISALTMA
Erkek hacılar için şeytan taşlama ve kurban kesiminden sonra mûtemir (umre yapan) için umrenin efallerini tamamladıktan sonra helâl olmak için saçlarını tıraş olmaları veya kısalttırmaları her ikisi de câizdir. Fakat tıraş olmaları, yani saçların usturayla dibinden kesilmesi efdaldir. Eğer saçlar kısalttırılacaksa, o zaman bir parmak boğumu (yaklasik 2,5 cm) kadar saçların tamamından kısalttırmaları gereklidir. Eğer bir kimsenin saçları bir parmak boğumundan kısa ise, onun için tıraş müteayyin olacaktır, kısaltma câiz olmayacaktır. (Hiç saçı olmayanlar da) başlarında usturayı gezdirerek bu vâcibi yerine getirmelidirler). Bu hüküm erkekler içindir. Kadınlara gelince; onlar sadece saçlarını kısalttırmalıdırlar. Yani saçlarının dörtte birinden bir parmak boğumu (yaklasik 2,5 cm) aldırmalıdırlar. Elbette saçlarının tamamında bu miktarda aldırmaları efdaldir. Kadınların saçlarını tıraş ettirmeleri ise haramdır ve câiz değildir.
Ali radıyallahu anh diyor ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kadının saçını tıraş etmesini yasakladı.”
Rezîn’in ilâvesinde: “…Hacda da, umrede de” ziyâdesi vardır. Bu ziyâdeden sonra (Rezîn ilaveten şunu) der: “Onlara sadece teksîr (kısaltma) gereklidir.”
İzah: Halak (tıraş olma) veya saçları kısalttırma Şâfiîlere göre haccın rükünlerindendir. Onların kitablarında geçtiğine göre muhrim tıraş olmadıkça ihram hükmünden hariç olmayacaktır. Ebedî muhrim kalacaktır. Diğer imamlara göre ise tıraş olmak haccın vâciblerindendir.
BAŞIN TIRAŞ EDİLMESİNDEKİ MİKTAR
Şunun üzerinde ittifak vardır ki; tıraş olma kasır yaptırmadan efdaldir.
İbn Ömer radıyallahu anh’den rivâyet edilmiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’ım tıraş olanlara rahmet et” diye duada bulundu. Sahabîler: “Ey Allah’ın Rasûlü, saçlarını kısalttıranlara da duada bulununuz” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
اَللّٰهُمَّ ارْحَمِ الْمُحَلِّقِينَ “Allah’ım tıraş olanlara rahmet et” buyurdular. Sahabîler “Ey Allah’ın Rasûlü, saçlarını kısalttıranlara da dua buyurunuz” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “kısalttıranlara da” buyurdu.[1]
Sahiheyn’in Ebû Hureyre radıyallahu anh’den kaydettiği bir rivâyet şöyledir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ey Allah’ım, tıraş olanlara mağfiret et!” demişti, yanındakiler: “Ey Allah’ın Rasûlü, kısaltanlar için de (dua ediver!)” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yine: “Ey Allah’ım, tıraş olanlara mağfiret et!” buyurdu. Yanındakiler: “Ey Allah’ın Rasûlü, kısaltanlar için de (dua ediver!)” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ey Allah’ım, tıraş olanlara mağfiret et!” dedi. Yanındakiler: “Ey Allah’ın Rasûlü, kısaltanlara da (dua ediver)” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (bu üçüncü talebte): “Kısaltanlara da!” dedi.
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivâyetle, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Allah’ım tıraş olanlara rahmet et.” Sahabîler: “Ey Allah’ın Rasûlü, saçlarını kısalttıranlara da dua buyurunuz” dediler. Rasûlullah (s.a.v. yine: “Allah’ım tıraş olanlara rahmet et” buyurdular. Sahabîler: “Ey Allah’ın Rasûlü, saçlarını kısalttıranlara da dua ediniz” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir kez daha: “Allah’ım tıraş olanlara rahmet et” buyurdular. Sahabîler tekrar: “Ey Allah’ın Rasûlü, saçlarını kısalttıranlara da dua ediniz” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kısalttıranlara da rahmet et” buyurdular.
Velhâsıl erkek hacılar için daha önce de geçtiği gibi kurbanlarını kestikten sonra umre yapanlar için umrenin fiillerini tamamladıktan sonra ihramdan çıkmak için halak ve taksir, yani tıraş olma veya saçlarını kısalttırma, her ikisi de câizdir. Fakat halak efdaldir. Onun için ömürde belki bir kez nasip olacak bir devletle amel etmek ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in üç kez tekrarladığı rahmet duasına nail olma dururken, nefsin “aman ne derler, görüntün bozulur” gibi ayartmalarına mağlup olarak bundan vazgeçilmemeli ve İbrâhim aleyhisselâm’ın Allah’ın emrini yerine getirmek için ciğerparesinin boğazına bıçağı çaldığı (dayadığı) gibi saçlara ustura dayanmalıdır. Kimbilir bu görünürdeki fedakârlığımızdan dolayı Allah celle celâlühü bize rahmetinin hangi kapılarını açacaktır.
HALAK VE KASRIN VÂCİP OLAN MİKTARI NEDİR?
Bu konuda fakihler arasında ihtilaf vardır. İmam Mâlik ve İmam Ahmed’den birer rivâyet şöyledir ki: “Başın tamamını halak ve kasr kaplamak vâcibtir.” İmam Mâlik rahmetullahi aleyh’in meşhur rivâyeti şudur ki: “Başın ekserinin kesilmesi vâcibtir.” İmam Ahmed’in ikinci rivâyeti de buna mutabıktır. İmam Yusuf rahmetullahi aleyh’a göre başın yarısı vâcibtir. İmam Ebû Hanife’ye göre ise başın dörtte birinin kestirilmesi vâcibtir. İmam Şâfiî rahmetullahi aleyh’e göre üç saçın tıraş ettirilmesi veya kısalttırılması kâfidir. Bu ihtilafın temeli aslında usûlü olan başka bir ihtilaf üzerinedir. Usûli olan ihtilaf şudur; Şari herhangi bir mahalle alâkalı olan bir fiile hükmederse, ne kadarını yerine getirmeyle kişi o hükümden muâf olacaktır.
İmam Mâlik rahmetullahi aleyh’e göre bu durumda bütün mahallin kaplanması ve istîabı[2] gereklidir. İmam Ebû Hanife’ye göre ise mutad bihi bir miktar, yani dörtte bir kâfidir. İmam Şâfiî’ye göre ise mutlak bağz kâfidir. Şu açıkça bilinmelidir ki; İmam Ebû Hanife’ye göre dörtte bire itibar etmek usûli bir kaide haysiyeti taşımaktadır. Muted ve mesailde. Ona göre muteber olan budur. İmam Ebû Hanife’nin teyidi vasiyet hedysiyle olmaktadır. O, hadîs-i şeriflerinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz sülüs malın vasiyetini müsaade buyurmuşlardır. Fakat bununla birlikte sülüsün de çok olduğunu söylemişlerdi. Mağlum olmuştur ki; sülüs kesirdir, muted bihi miktarda sülüsden azı da, yani dörtte birdir.
Sonra Şâfiî ve Hanefilere göre halak ve kasr her ikisinde de bilittifak başın tamamına istîab efdaldir. Sonra Kasr yaptırılması hâlinde Hanefilere göre derinlik muteberdir, yani bir parmak boğumu (yaklasik 2,5 cm) veya ondan biraz daha fazla saçların kestirilmesi gereklidir. Şâfiîlere göre ise bir parmak boğumu (yaklasik 2,5 cm) saçların kestirilmesi efdal ve müstehabdır. Eğer bundan az kestirilirse, bu da kifayet edecektir.
HALAK VE KASRIN ZAMAN VE MEKÂNI
Halak ve kasrın zamanı eyyam-ı nahr, yani nahr günleridir ve mekânı ise Harem’dir. Bu İmam Ebû Hanife’nin görüşüdür. Güya ona göre halak ve kasır muayyen zaman ve mekânla mahsustur. İmam Yusuf rahmetullahi aleyh’a göre ise ne mekâna, ne de zamana hastır. İmam Muhammed’e göre ise mekânla hastır, zamanla has değildir. İmam Züfer’e göre de zamanla hastır, mekânla değil. Bu ihtilafın semerisi şu durumda zâhir olacaktır ki; bir kimse eğer nahr günlerinden sonra veya Harem’in dışında helâk veya kasır yaptırırsa, İmam Ebû Hanife’ye göre her iki durumda dem vâcip olacaktır. İmam Yusuf rahmetullahi aleyh’a göre hiçbir şekilde dem vâcip olmayacaktır. İmam Muhammed’e göre harici Harem’de halak veya kasır yaptırılması durumunda dem vâcip olacaktır. nahr günlerinden muahhar edilmesinden dolayı değil İmam Züfer’e göre ise nahr günlerinden sonra halak veya kasır yaptırılırsa dem vâcip olacaktır. Harem’in dışında yaptırılmadan dolayı değil.
Sonra eğer bir kimsenin hiç saçı yoksa başında usturayı gezdirmelidir, çünkü imkân dâhilinde hükmün yerine getirilmesi vâcibtir.
TIRAŞ OLMANIN MESNUN ŞEKLİ
Enes radıyallahu anh’den rivâyetle: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Akabe Cemresine geldi, taşlarını attı, sonra Mina’daki menziline geldi. Kurbanını kesti ve berbere “(Saçlarımı) kes” dedi ve sağ yanına işaret buyurdu. Sonra sol tarafına işaret etti ve kesilen saçları halka vermeye başladı. Bir rivâyette de şöyle geçmiştir. Sağ tarafından kesilen saçları sağ yanında olanlara, sol tarafından kesilen saçları da Ümmi Suleym radıyallahu anhâ’e vermiştir.”
Hadis-i şeriften malum olduğuna göre tıraş etmede tıraş olan kimsenin başının sağ tarafından başlama müstehabdır. Güya tıraşta berberin sağ tarafı değil, tıraş olanın sağ tarafı muteberdir. Allame Nevevî rahmetullahi aleyh şöyle yazmıştır:
İmam-ı Azam’a göre tıraş edilenin sol yanından başlanmalıdır. Güya İmam Ebû Hanife’ye göre Halik’in sağ tarafı muteberdir, mahlûkun sağ yanı değil. Bu görüş yukarıdaki hadîs-i şerife tamamen zıddır. Fakat râcih olanı şudur ki; İmam Ebû Hanife’nin bu görüşünde rücûsu sâbittir. Onun görüşü de Cumhurun görüşü gibidir. İbn Abidin rahmetullahi aleyh’in Dürrü Muhtarda zikrettiği gibi. Bu ihtilafı gidermenin bir şekli de şu olabilir ki; tıraş eden tıraş edilenin arka tarafında durarak saçları kesmelidir. Bu durumda hem tıraş eden, hem de edilen sağ tarafından başlanmış olacaktır. Böylelikle her ikisiyle de amel edilmiş olacaktır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mübârek saçlarını taksim etmesindeki maslahat:
Saçların taksimi konusunda Şeyhülhadis rahmetullahi aleyh Allame Zürkani rahmetullahi aleyh’den şunu nakletmiştir:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mübârek saçlarını sahabîleri yanında bereketli bir şeyi ve bir hatırası bâkî kalsın diye taksim ettirmiştir. Bunda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatının yaklaştığına da işaret vardır, çünkü hatıra ölümden sonrası için olmaktadır. Ebû Talha’ya saçların bir tarafının verilmesi hususiyeti şunun için olabilir ki; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile ilgili son hizmetleri o yapmıştır. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kabrini o kazmış, lahdi o açmış ve tahtaları o dizmişti.
Not:
Hadis kitablarında geldiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kabri konusunda sahabîler arasında kabirin nasıl yapılacağı konusunda ihtilaf doğmuştu ki; Şak mı lahd mi olmalıdır? Sonunda şu karara vardılar lahd ve şak yapan iki kimseye haber salınsın, onlardan hangisi önce gelirse, öyle yapılsın. Ebû Talha radıyallahu anh lahid (lahd yapan), Ebû Ubade Cerrah radıyallahu anh da şakkaktı (şak yapandı). Nitekim Ebû Talha radıyallahu anh önce geldi, bu yüzden lahd yapıldı ve ebediyyen bu saadete o nail olmuş oldu.
İzah: Yukarıdaki hadîs-i şerif ve daha başka rivâyetler selefi salihinin teberrukufları konusunda asıl haysiyetleri taşımaktadır.
Hâlid b. Velid radıyallahu anh’den nakledildiğine göre “Ebû Talha, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in saçlarını taksim ederken, kendisi Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in alnından küçük birkaç saç almış ve takkesine dikmişti. Kendisi o takkeyi giyerek savaşlara katılır ve zafer kazanırdı. Yemame savaşında o takke düşmüştü. Hâlid radıyallahu anh onu geri almak için hayatını tehlikeye atarak çok şiddetli bir hamle yapmış, bunun üzerine Sahabe-i Kiram kendisine (“Neden hayatını tehlikeye atıyorsun?” diye) itiraz etmişti. Hâlid radıyallahu anh şöyle cevap vermişti:
“Ben bunu takkemin kıymetinden dolayı yapmadım. Fakat içinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mübârek saçı bulunan takkemin müşriklerin eline geçmesinden hoşlanmadım.”
MÜTEFERRİKAT
Kurban kesmede fariğ olduktan sonra tıraş olunmalı veya saçlar kısalttırılmalıdır. Kıble istikāmetine yönelerek oturulmalı ve başın sağ tarafından tıraş ettirilmeye veya saçlar kısalttırılmaya başlanmalıdır. Başın dörtte birindeki saçların tıraş ettirilmesi veya kısalttırılması vâcibtir. Bunu yapmadan ihramdan çıkılamayacaktır. Başın tamamını tıraş ettirmek veya kısalttırmak müstehabdır. Saçların tıraş ettirilmesi kısalttırılmasından efdaldir. Eğer saçlar kısalttırılacaksa, bir parmak boğum veya ondan da biraz fazla aldırılmalıdır. Bundan daha az kısalttırılmamalıdır, çünkü saçlar uzunlu kısalı olmaktadır. Eğer az alınırsa, o zaman kısa olan saçlar kesilmemiş olacaktır. Uzun alınması hâlinde ise hem uzun, hem de kısa saçlar kesilmiş olacaktır. Saçlar tıraş ettirildikten veya kısalttırıldıktan sonra bıyıklar da düzeltilmeli, koltuk altı, etek tıraşı olunmalı ve tırnaklar kesilmelidir. Fakat bunlar yapılırken sünnet niyetiyle yapılmamalıdır.
İhramdan çıkmak için başın saçlarını kesmek gereklidir. Bunun üç derecesi vardır. Birinci derece halaktır, yani saçları usturayla kökünden kazıtmaktır. Bu en efdal olanıdır. Böyle yaptıran kimseler için Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz üç defa rahmet duası buyurmuşlardır. Uzak uzak diyarlardan hac ve umre seferi için gelenler, buna rağmen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin üç defa yaptığı rahmet duasından mahrum kalmaktadırlar. Onların bu durumları üzülmeye şâyândır ki; saçlarına olan tutkuları, onları Efendiler Efendisinin sallallahu aleyhi ve sellem duasından mahrum bırakmıştır. Onların bu durumunu şu mısralar özetlemektedir.
Kâbe’ye de gitti, yine de atamadı aşkını putlarının; Zemzem de içti, yine de söndüremedi ateşini bağrının.
İkinci derece şudur ki, başın tamamındaki saçları makas veya makineyle kestirmek. Bunun fazîleti başın tamamını usturayla kazıtmaya denk değildir. Ancak Efendiler Efendisi sallallahu aleyhi ve sellem başlarını halak yaptıranlara üç defa rahmet duasında bulunduktan sonra, dördüncü defada rahmet duasına bu kimseleri şâmil buyurmuştur.
Üçüncü derece de şudur ki, en az başın dörtte biri üzerindeki saçlar bir parmak boğumu (yaklasik 2,5 cm) aldırılmalıdır. Başın dörtte birinin bile saçını aldırmayan kimse ihramdan çıkamayacaktır. Onun için dikişli elbise giymek, hanımıyla zevciyet münasebetinde bulunmak ayrıca haramdır. Üç beş saçını aldırarak ihram hâlinde elbise giyen kimseler, ihram hâlinde elbise giymektedirler. Bundan dolayı onlara tekrar tekrar dem lazım gelip duracaktır.
Eğer saç tıraşı olmadan önce bıyıklar, tırnaklar vs. kesilirse, o zaman ceza vâcip olacaktır. Bunların önceden kesilmesi memnûdur.
Kadının saçını tıraş ettirmesi haramdır. Sadece başının dörtte birindeki saçlardan bir parmak boğumu (yaklasik 2,5 cm) aldırması kâfidir. Fakat bir parmak boğumundan fazla almalıdır, tâ ki bütün saçlardan kesilmiş olsun, çünkü saçlar uzunlu kısalı olmaktadır.
İzah: Halak ve Kasırdan birisi vâcibtir. Fakat erkekler hakkında tıraş mesnundur, kasır ise mübahtır. Kadınlar hakkında kasır mesnundur, halak haramdır. Hatta onlar hakkında kasır mutayyen vâcibtir. Her ikisinden birini yapmayla vâcip edâ olsa da.
Bütün saçların tıraş ettirilmesi veya kısalttırılması sünnettir. Eğer başın dörtte biriyle iktifa edilirse câizdir, fakat tahrîmen mekruhtur.
Saç tıraşı olurken ve tıraş olunduktan sonra tekbir getirilmeli ve şu dua okunmalıdır:
الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذِي عَلَى مَا هَدَانَا وَأَنْعَمَ عَلَيْنَا، اَللّٰهُمَّ هٰذِهِ نَاصِيَتِي بِيَدِكَ فَتَقَبَّلْ مِنِّي وَاغْفِرْ لِي ذُنُوبِي، اَللّٰهُمَّ اكْتُبْ لِي بِكُلِّ شَعْرَةٍ حَسَنَةً وَامْحُ بِهَا عَنِّي سَيِّئَةً وَارْفَعْ لِي بِهَا دَرَجَةً، اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِي وَلِلْمُحَلِّقِينَ وَالْمُقَصِّرِينَ يَا وَاسِعَ الْمَغْفِرَةِ آمِينَ.
“Elhamdulillahillezi âla mâhedane ve enâmeâleyna Allahumme hazihi nasîyeti biyedike fetekabbel minni vağfirli zunubi Allahummektubli bi külli şe’retin hasenetev vemhu bihâ anni seyyiatev verfa’li bihâ deraceten Allahummeğfirli velil muhallikıne vel mukassirine yâ vesiâl mağfirati” Âmin.
“Bütün hamdler, bize doğru yolu ileten ve bize nimet ihsanında bulunan Allah’adır.
Allah’ım senin elindeki bu benim alnımdır. Benden bunu kabul et ve günahlarımı bağışla. Allah’ım her saça karşılık bir iyilik yaz, bir günahımı sil ve bir derecemi yükselt. Allah’ım beni, saçlarını tıraş ettirenleri ve kısalttıranları bağışla. Ey mağfireti bol Rabbim.” (Âmin)
Kestirilen saç ve tırnakların defnedilmesi müstehabdır. Atılmasında da bir beis yoktur. Fakat tuvalet ve gusülhânelere atılması mekruhtur. Tıraş olduktan sonra şu dua okunmalıdır:
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذِي قَضَى عَنَّا نُسُكَنَا اَللّٰهُمَّ زِدْنَا إِيمَانًا وَيَقِينًا
“Elhamdulillahillezi kadâ anne nusukenâ Allahumme zidnâ imânev ve yakînen.”
“Bütün hamdler bizim hac ibâdetimizi tamamlatan Allah’adır. Allah’ım bizim îman ve yakînimizi arttır”.
Bu arada hacı hem kendisi, hem ebeveyni, hem ümmeti müslime, hem bu eserin meydana gelmesine vesile olan laşey ve ailesi içinde Allah’a dua etmelidir.
Eğer tıraş olmada bir özür olursa, örneğin ustura olmaz yahut berber bulunmaz veya başta yara olursa, o zaman saçların kısalttırılması vâcip olacaktır. Eğer saçlar kısalttırılamazsa, örneğin saçlar çok küçük olur ve başta yara da olmazsa, o zaman tıraş ettirilmesi vâcip olacaktır. Eğer başta yara olursa, bunun beyanı ileride gelecektir.
Eğer saçlar yontulur veya kıl dökücüyle temizlenir veya kavga esnasında koparsa, bu da kifayet edecektir, ister kişinin kendi fiiliyle, ister bir başkasının fiiliyle kopmuş olsun.
Eğer bir kimse tamamen kel olur ve başında hiç saçı bulunmazsa veya başında yarası olursa, bu durumda sadece baş üzerinde ustura gezdirilmesi vâcip olacaktır. Eğer yaradan dolayı ustura gezdirilemezse, o zaman vâcip sâkıt olacaktır. Tıraş olmadan böyle bir kimse tıraş olanlar gibi helâl olacaktır. Fakat evla olanı şudur ki; böyle bir kimse on iki Zilhicce’ye kadar ihramdan çıkmamalıdır.
İzah: Çünkü halak ve kasır müteayyin olunca Remy’den sonra hacı helâl olacaktır ve bu iki şey kendisinden sâkıt olacaktır, çünkü bu terk-i vâcip özür nedeniyle olmuştur. Lihâza böyle bir kimse için efdal olan şudur ki; o ihramın mahzuratları olan hiçbir şeye irtikâp etmemelidir. Ne dikişli elbise giymeli, ne de koku sürülmelidir. On Zilhicce günü olunca ihramın herhangi bir mahzuratına irtikâp ederse, helâl olacaktır. Yani tırnaklarını kesmeli veya dikişli elbise giymelidir. Eğer arada ihramın mahzurlarına irtikâp edilmişse, bir şey vâcip olmayacaktır. Böyle bir kimse için ihramdan çıkmayı on iki Zilhicce’ye kadar tehir etmesi vâcip değildir, aksine efdaldir. Şayet o zamana kadar özür zâil olabilir. Bu meselenin daha fazla tahkiki şöyledir; örneğin bir kimse hac için ihrama girmeden önce saçlarını kestirir veya umre yaparak saçlarını kestirir, hac ihramından çıkmak için tıraş olma vaktinden onun başında saçlarını kısalttıracak miktarda, (yani bir parmak boğumu (yaklasik 2,5 cm) uzunluğunda kısalttırmadaki vâcip olan miktarda) saç bulunmazsa, bu durumda saçların usturayla kesilmesi vâcip olacaktır, çünkü kısaltma mümkün olmayınca halak müteayyin olacaktır.
Eğer saç olur, fakat ustura veya berber bulunmazsa, o zaman kasır müteayyin vâcip olacaktır. Eğer başta kısalttırabilecek saç yoksa, o zaman tıraş vâcip olacaktır. Lihâza eğer saç, kısalttırma miktarında olmaz, fakat başta başın dörtte biri bile hâli olmayacak şekilde yara olursa, bu nedenle ustura kullanılamazsa, bu durumda hem halak, hem kasır her ikisi de sâkıt olacaktır. Eğer başta yara olmaz, fakat ustura veya berber bulunmazsa; örneğin bir kimse köy gibi bir yere gider, orada bu şeyleri bulamazsa, bunun gibi başta yara olur, fakat saçlar kısalttırılmaya elverişli şekilde uzun olur, ancak kesmek için bir âlet bulunmazsa, şimdi tıraş aleti bulunmamasından kaynaklanan bu özür muteber olmayacaktır. Tıraş olma veya kısalttırma yapmadan başka çare kalmayacaktır. Eğer bir kimse tıraş aleti bulamaması nedeniyle tıraş olma ve kısalttırma yapmayı nahr günlerinden tehir ederse, bu durumda hem dem vâcip olacaktır, hem de ustura bulunduğunda tıraş olunarak ihramdan çıkılacaktır. Birinci şıktaki özür muteberdir. Onun için bunda tehirden dolayı cinayet lazım gelmeyecektir. İkinci şıkta, yani tıraş aleti veya tıraş eden biri bulunmamasından kaynaklanan özür ise muteber olmayacaktır.
Eğer hacı dağ vs.’ye gider, orada bıçak veya makas bulunmazsa, bu muteber değildir. Saçlarını tıraş olmadan veya kısalttırmadan ihramdan çıkamayacaktır.
İhramdan çıkmak için muhrimin kendisini veya başka birisini, isterse muhrim olsun, tıraş etmesi câizdir. Bundan dolayı bir ceza vâcip olmayacaktır.
İzah: Birbirlerini tıraş eden her iki muhrimin de tıraştan önce yapmaları gereken amelleri daha henüz bâkî ise, bu durumda tıraş edene sadaka, ettirene ise dem vâcip olacaktır.
Tıraş olmak için şu şarttır ki; nahr günlerinde, yani on Zilhicce’den on iki Zilhicce’ye kadar yaptırmalıdır, ister gündüz olsun, ister gece olsun, tıraşın Harem’de olması gereklidir. Eğer zikri geçen bu vakit ve Harem’in dışında başka bir vakit ve yerde tıraş olursa, ihramdan çıkacaktır, fakat dem vâcip olacaktır.
Tıraş olmanın vakti hac ihramında on Zilhicce günü fecrin doğmasında başlayarak on iki Zilhicce günü güneşin batmasına kadardır. Bu vakitte tıraş olunması vâcibtir.
Not:
Daha önce de geçtiği gibi kurban kesmesi vâcip olan hacılar kurbanlarını kestikten sonra tıraş olmalıdırlar, yoksa dem vâcip olacaktır.
Umre ihramında say’dan sonra tıraş olunmalıdır. Tavafın dört şavtını tamamladıktan sonra tıraş olma vakti başlamış olsa da, yani umre tavafından sonra say’dan önce tıraş olma vakti sıhhat-i hillettir. Fakat vâcip olan vakit say’dan sonradır, say’dan önce tıraş olmak ise mucib-i demdir.
Umre tıraşının Mekke-i Mükerreme olması sünnettir. Harem sınırlarının içinde olması ise, vâcibtir.
Tıraş olduktan sonra ihram nedeniyle haram olan her şey câiz olacaktır. Örneğin koku sürünmek, dikişli elbise giymek, avlanmak vs. Elbette zevciyet münasebetleri cimâ vs. câiz olmamaktadır. Bu ziyaret tavafından sonra câiz olacaktır.
Tekrar tekrar umre yapan kimse halak mı, kasır mı yapmalıdır?
Kasır, saçların uzunluğu bir parmak boğumu (yaklasik 2,5 cm) olduğunda olacaktır. Ancak eğer saç bundan kısaysa, o zaman halak müteayyin olacaktır, kasır değil. Onun için tekrar tekrar umre yapama şevki olan kimseler, her umreden sonra halak yaptırmalıdırlar, kasır yapmakla onların ihramı son bulmayacaktır.
İhramdan cıkmak için baba kızının, koca da hanımının saçını kesebilir. Kadınlar bu işi kendileri de yapabilirler.
Onuncu konu, yani Remyi Cimar’dan sonra muhrim için hangi şeyler helâl olacaktır. Hacda iki tahallül olmaktadır. Bunlardan biri tahallül-ü eskardır, diğeride tahallül-ü ekberdir. Tahallül-ü eskarda ihramın bazı yasakları helâl olmaktadır, tahallül-ü ekberde ise ihramın bütün yasakları helâl olmaktadır.
Tahallül-ü Eskar neyle hâsıl olmaktadır. Bu konuda ihtilaf vardır. İmam Mâlik rahmetullahi aleyh’e göre Tahallül-ü Eskar sadece Akabe Cemresinin remyiyle hâsıl olmaktadır. Şâfiî ve Hanbelîlere göre ise üç amelden, yani Remy, halak ve tavaftan herhangi ikisini yapmayla hâsıl olmaktadır, yani bu üçten sadece ikisini yapmayla hâsıl olmaktadır. Hangi iki olursa olsun üçüncü amel yapıldığında Tahallül-ü Ekber hâsıl olmaktadır. Bu iki imama göre Zebahın Tahallüle bir dâhili yoktur.
Hanefilere göre ise Tahallül-ü Eskar Müfrit hakkında Remy ve halakla hâsıl olmaktadır. mütemetti ve karin hakkında ise Remy, Zebah ve halak üçüyle hâsıl olmaktadır. Tahallül-ü Eskarla halal olmayla hangi şeyin hürmeti bâkî kalmaktadır. Hanefilere göre vatı’ ve devai vakti, (yani zevciyet münasebetlerinin her türlüsü) Şâfiî ve Hanbelîlere göre vatı’, devai vatı’ ve nikâh akdi, Mâlikîlere göre ise kadın, koku, av, fakat koku sadece mekruhtur. Bunda onlara göre fidye yoktur, avda ise vardır.
Ziyaret tavafından önce koku sürünmenin câiz (helâl) olduğunu söyleyenlerin delilleri şunlardır:
Âişe radıyallahu anhâ diyor ki: “Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ı ihrama girmeden önce ve nahr günü Beytullah’ı tavaf etmeden önce, içinde misk bulunan bir kokuyla kokuladım.”
İbn Abbâs radıyallahu anh’dan rivâyetle, kendisi şöyle buyurmuştur: “Bir kimse Akabe Cemresini yaptığında ihram nedeniyle haram olan şey, zevciyet münasebetleri dışında kendisine haram olan her şey helâl olacaktır.” Bu söz üzerine “koku da helâl olacak mıdır?” diye soruldu. İbn Abbâs radıyallahu anh buyurdu ki: “Ben hiç şüphesiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ı gördüm. Mübârek başına misk sürüyordu. Yoksa misk koku değil mi?”
Tahallül-ü Eskar konusunda bizim delilimiz şu rivâyettir. Âişe radıyallahu anhâ’den rivâyet edilmiştir:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Remi yapıp tıraş olduğunuzda zevciyet münasebeti müstesna; koku, dikişli elbise ve ihram nedeniyle yasak edilen her şey size helâl olacaktır.”
Tahallül-ü eskar konusunda İmam Mâlik rahmetullahi aleyh’in delili şu hadîs-i şeriftir:
عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ: إِذَا رَمَى أَحَدُكُمْ جَمْرَةَ الْعَقَبَةِ فَقَدْ حَلَّ لَهُ كُلُّ شَيْءٍ إِلَّا النِّسَاءَ.
Âişe radıyallahu anhâ’den rivâyet edilmiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Sizden biri Akabe Cemresini yaptığında zevciyet münasebetleri hariç ihram nedeniyle yasak olan her şey kendisine helâl olacaktır.”
Cevap 1:
Bu hadîs-i şerif zayıftır.
Cevap 2:
Aynı hadîs-i şerif Müsned-i Ahmed ve Beyhakî’de de geçmektedir. Orada Akabe Cemresiyle birlikte halak da geçmektedir.
إِذَا رَمَيْتُمْ وَحَلَقْتُمْ فَقَدْ حَلَّ لَكُمْ كُلُّ شَيْءٍ إِلَّا النِّسَاءَ
İzah: Akabe Cemresinin Remyini yapmakla bize göre hacı ihramdan çıkmamaktadır. Yani bize göre hacı Akabe Cemresinin Remyini yaptığında tıraş olmadıkça, ihramdan çıkmayacaktır. İmam Şâfiî’ye göre ise sadece Remy yapmakla hacı ihramdan çıkacaktır ve onun için zevciyyet münasebetleri dışında her şey helâl olacaktır.
İmam Şâfiî’nin bu konudaki delili şudur ki; Akabe Cemresinin Remyi Yevm-i Nahırla muvakkattır, Yevm-i Nahırla muvakkat olan şey ise mahallidir, yani ihramdan çıkaracaktır. Örneğin tıraş nahr günüyle muvakkattır ve muhallildir. Öyleyse bunun gibi Akabe Cemresinin yapılması da muhallil olacaktır. Bizim bu konudaki delilimiz şudur ki; muhallil olan şey helâl olma vaktinden önce cürüm olmaktadır. Örneğin tıraş olma ihram hâlinde cürümdür, Remy cimar ise cürüm değildir. Nitekim eğer ihramlı iken bir kimse gidip Remyi Cimar yaparsa, bu bir cürüm olmamaktadır. Lihâza bu usûl nedeniyle Remyi Cimar muhallil olmayacaktır.
Bir soru ve yanıtı:
Bu kaideye göre tavafta ihram hâlinde cürüm olmalıdır, çünkü ziyaret tavafıyla zevciyyet münasebetleri helâl olmaktadır. O hâlde ziyaret tavafı da muhallil olmuştur ve sizin görüşünüze göre muhallil olan bir şey helâl olma vaktinden önce cürüm olmaktadır. Öyleyse ihramlı iken tavaf yapmak cürüm olmalıdır, oysa böyle değildir.
Cevap:
Ziyaret tavafı muhallil değildir, çünkü
ihramdan çıkmak traşla gerçekleşmiştir. Bu da ziyaret tavafından önce olmuştur
ve ziyaret tavafıyla ihramdan çıkma da olmamıştır.
Buhâri, Hac 126, No:1640; Müslim, Hac 317, No:1301
İçine alma, içine sığma, içine sığdırma.