MİNA FAZİLETİ VE HİKMETLERİ
Mina: Men ve ihsan manasına olup aynı zamanda Arapça’da insanların toplandığı veya kan akıtılan yere de mina denir. Mina, Mekke-i Mükerreme ile Müzdelife arasında Mescid-i Haram’ın yaklaşık 7 km. kuzeydoğusunda, Sabır dağı ile Mürselat Dağı arasındadır ve Harem sınırları içindedir.
Mina ile Müzdelife’nin sınırlarının belirlenmesi amacıyla Suudi Arabistan Hac Bakanlığı bünyesinde kurulan komisyon 1973’te topografik bir çalışma yaparak sınırları tesbit etmiştir. Arafat ve Müzdelife gibi ortak bir ibadet mekânı olduğundan 812 hektarlık bir alanı kapsayan Mina’nın da özel mülkiyete konu olamayacağı Hz. Peygamber tarafından bildirilmiştir (Müsned, VI, 187; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 89; Fâsî, I, 512-515).
Mina adının verilmesi
a. Cenab-ı Hakk’ın rahmet ve bereketinin bol olduğu yer olduğu için,
b. Hz. Âdem burada cenneti temenni (arzu) ettiği için,
c.Cenâb-ı Hakk Hz. İbrahim’e ve bütün kullarına menn (lütuf) ta bulunduğu için,
d. İnsanların bayram günlerinde burada toplanması ve Allah’a yaklaşıp azabından emin olma ümidi ile kurban kestikleri içindir.
Mürselat suresinin nazil olduğu mübarek bir mekandır.Peygamber Efendimiz’in uygulaması doğrultusunda Arafat’a giderken yevm-i tevriyede bir gün, şeytan taşlama günlerinde üç gece Mina’da kalmak sünnettir. Aynı şekilde Harem sınırları içinde kesilmesi gereken hac kurbanının Mina’da kesilmesi, yine hac ibadetinin önemli bir parçası olan “saç kesme ve kısaltma” nın da Rasül- ü Ekrem’in tatbiki sebebiyle Mina’da yapılması daha faziletli kabul edilmiştir.
Arafat ve Müzdelife gibi ortak bir ibadet mekânı olduğundan 812 hektarlık bir alanı kapsayan Mina’nın da özel mülkiyete konu olamayacağı Hz. Peygamberimiz tarafından bildirilmiştir.
Buraya ne zaman gelinirse dua ve niyazda bulunulmalıdır.
Mina sınırları içinde ve yakın çevresinde bazı önemli olayların hâtırasını yaşatan birkaç mescid bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi ve halen mevcut olanı, Sâih dağının eteğinde küçük cemrenin yakınında yetmiş peygamberin namaz kıldığı söylenen, Resûlullah’ın da hac sırasında namaz kılıp insanlara hitap ettiği yerde inşa edilmiş Mescid-i Hayf’tır.
Mescid-i Bey‘a, Hz. Peygamber’le Medineli müslümanlar arasında büyük cemrenin (Akabe cemresi) hemen karşısında gerçekleşen Akabe biatlarının yapıldığı, etrafı tepelerle çevrili küçük vadinin içindedir. Günümüzde Akabe cemresinin yanında Mekke yönündeki ana caddenin kenarında biraz içeride bulunan mescid bakımsız durumdadır. Abbâsî Halifesi Ebû Ca‘fer el-Mansûr tarafından üstü açık olarak inşa ettirilen mescidin kıble tarafına gelen kısmının üstü Mısır Defterdarı İbrâhim Bey tarafından (1556) yılında kubbelerle örtülmüştür (Mir’âtü’l-Haremeyn, I/2, s. 1129).
Eski kaynaklarda haber verilen diğer bir ibadet yeri Sâih dağının eteğinde bulunan Mescid-i Kebş’tir. Halk arasında Mescid-i İsmâil adıyla da anılan bu mescid, Hz. İbrâhim rüyasını (es-Sâffât 37/102-108) gerçekleştirmek amacıyla oğlunu kurban edeceği sırada Allah tarafından gönderilen kurbanlık hayvanın kesildiği kabul edilen yerde yaptırılmıştır. Mescidi ilk inşa ettiren kişinin Lübâbe bint Ali b. Abdullah b. Abbas olduğu kaydedilir (Ezrakī, I, 175).
Kaynakların bahsettiği diğer bir mescid birinci ve ikinci (orta) cemrelerin arasında, Arafat istikametine giderken sağ tarafta kalan Mescid-i Nahr (Mescidü’l-menhar) olup Hz. Peygamber’in Vedâ haccı sırasında kurbanlarını kestiği yerde yaptırılmıştır (Mir’âtü’l-Haremeyn, I/2, s. 1129). Burada daha önce varlığı bilinen küçük bir mescid de Mina’nın orta kesiminde Arafat’a yönelen kimsenin sağında kalan Mescid-i Kevser’dir ve Kevser sûresinin burada nâzil olduğu söylenmektedir (İbrâhim Rifat Paşa, I, 325).
Mescid-i Hayf’ın yakınında Sâih dağının eteğinde Mürselât sûresinin nâzil olduğu, bu adla anılan mağaraya (Buhârî, “Tefsîr”, 77/1) Mescid-i Mürselât da denir. Bu dört mescid günümüzde mevcut değildir (Mir’âtü’l-Haremeyn, I/2, s. 1134). Abdullah b. Ömer’den gelen bir rivayete göre Nasr sûresinin de Vedâ haccı sırasında Mina’da nâzil olduğu belirtilir (Fâkihî, IV, 249). Mina’daki en önemli yerlerden biri kurban bayramı günlerinde şeytan taşlamanın yapıldığı cemrelerdir. Bunlar Mekke-Mina yönünde sırasıyla büyük cemre, orta cemre ve küçük cemredir (birinci cemre).
Mina’daki hac menâsiki şu şekilde icra edilir:
Terviye günü (8 Zilhicce) sabah namazı Mekke’de kılındıktan sonra Mina’ya gelerek orada öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kılıp gecelemek ve arefe günü sabah namazının ardından Arafat’a çıkmak sünnettir.
Bayramın birinci günü tan yeri ağardıktan sonra Müzdelife’den gelerek Akabe cemresine yedi taş atılır, ilk taşın atılmasıyla birlikte telbiyeye son verilir; kurban kesilir, ardından saçlar kesilerek ihramdan çıkılır ve cinsel ilişki dışında bütün ihram yasakları kalkar (ilk tahallül).
Daha sonra Mekke’ye gidilip ziyaret tavafı yapılır; cinsel ilişki bu tavaftan sonra helâl olur (ikinci tahallül). Bayramın ikinci ve üçüncü günlerinde her üç cemreye sırasıyla (küçük, orta, büyük) yedişer taş atılır.
Hanefîler’e göre bayramın dördüncü günü tan yeri ağarmaya başladığında, diğer üç mezhebe göre üçüncü gün güneş battığında Mina’dan ayrılmamış olanların dördüncü gün her üç cemreye yedişer taş atması gerekir . Hanefîler’e göre bayramın dördüncü günü şeytan taşlamayacak kişilerin üçüncü gün güneş batmadan Mina’dan ayrılmaları sünnet olup bunu güneş battıktan sonraya bırakmaları mekruhtur. İlk üç gün şeytan taşlandıktan sonra Mina’dan ayrılmaya “ilk nefîr” (yola çıkma), dördüncü gün taş attıktan sonra ayrılmaya ise “ikinci nefîr” denir. Hz. Peygamber’in uygulaması doğrultusunda bayramın birinci ve ikinci günlerinde geceyi Mina’da geçirmek Hanefî mezhebine göre sünnet, diğer üç mezhebe göre vâciptir.
Harem sınırları içinde kesilmesi gereken hac kurbanının Mina’da kesilmesi, yine hac ibadetinin önemli bir parçası olan saç kesme ve kısaltmanın da Resûl-i Ekrem’in uygulaması sebebiyle Mina’da yapılması daha faziletli kabul edilmiştir. Saçların Mina’da olmasa bile Harem bölgesi içinde kesilmesi bazı âlimlere göre sünnet, bir kısmına göre ise vâcip olup Harem dışında kesilmesi,ceza-kurbanıni-gerektirir.
(Mina Arafat’tan Mekke-i Mükerreme’ye doğru yol alırken Müzdelife’den sonra Mina’ya gelinir. Mina, etrafı dağlarla çevrili bir vadidir. Doğudaki başlangıcı, Vadi-i Muhassir, batı sınırı ise Akabe’dir. Mescid-i Haram’dan yaklaşık iki km. uzaklıktadır. Mescid-i Haram’ın kuzey doğusuna düşer.
Zilhicce’nin sekizinci günü hacılar sabah namazını Harem’de kıldıktan sonra Mina’ya hareket ederler. Zilhicce’nin sekizinci günü öğle, ikindi, akşam, yatsı ve zilhiccenin dokuzuncu günü sabah namazını burada kılarak Arafat’a hareket ederler. Arafat dönüşü de Zilhicce’nin onuncu, on birinci ve on ikinci günleri burada kalınır ve Hac menasikinden cemerata taş atma, kurban kesme ve tıraş olma fiil ve davranışları burada yerine getirilir.)
Allah Resûlü (s.a.s.), Mina’da, Mescid-i Hayf’ın bulunduğu yerde kalmış ve orada namaz kılmış, hutbe okumuş ve tıraş olup kurbanlarını kesmiştir. Günümüzde Mina, bir çadır kent hâline gelmiştir. Hacılar için buraya modern ve kalıcı çadırlar yapılmıştır. Bu çadırlarda hacılar, rahat bir şekilde kalabilmektedirler. Hacıların bu çadırlarda kalacağı günlerde doğal ihtiyaçlarını rahat bir şekilde karşılayabilecekleri düzenlemeler yapılmaktadır.
Mina’nın başlangıç noktasındaki Muhassir bölgesi, filleriyle Kâbe’yi yıkmak üzere gelen Ebrehe ordusunun, sürü sürü kuşlar tarafından atılan taşlarla hüsrana uğratıldığı yerdir.
Mina; aşırı istek, arzu demektir. Mina, Hz. İbrahim a.s ile oğlu İsmail’in, Allah’a olan aşklarının sınandığı yerdir. Bu sınavda Hz. İbrahim a.s, ahir ömründe kendisine verilen biricik oğlunu Allah için kurban etmek; İsmail ise, bu uğurda canını vermek gibi çok ciddi bir sınavdan geçmektedirler. Bir tarafta Allah’ın emri ve aşkı, diğer tarafta ise ciğerparesi vardır ve her ikisi de sınanmaktadır. Allah sevgisi mi, evlat sevgisi mi? Allah sevgisi mi, yaşama arzusu mu? Hz. İbrahim a.s, durumu oğluna açar ve görüşünü sorar. Hz. İsmail’in cevabı kısa ve nettir: “Babacığım! Sana emredileni yap! Beni sabredenlerden bulacaksın!” (Saffât sûresi, 37/102) Bu cevap üzerine Hz. İbrahim a.s, sevgili oğlunu Allah yolunda kurban etmeye karar verir ve Mina yolunu tutar. Allah’ı her şeyden, herkesten daha çok sevdiğini, Allah’a olan aşkının her şeyin üstünde olduğunu ispat etmek üzere çıkar yola. Ancak, peygamber de olsa, baba olabilmek için neredeyse tam bir asır bekleyen bir insan olan Hz. İbrahim a.s’in karşısına o esnada şeytan çıkar. Bu kez, bir tarafta Allah’ın emri, diğer tarafta şeytanın vesvesesi vardır. Ve İbrahim’i kararlılık ağır basar. Hz. İbrahim, tercihini Allah sevgisinden, ebedî aşktan yana kullanır. Kendisini Allah’a yaklaştıran yolda karşısına çıkan şeytanı, bugün taşlamanın yapıldığı yerlerde defalarca taşlar. Neticede baba-oğul ikisi de Allah’ın emrine teslim olurlar ve bu ağır sınavı kazanırlar. (Saffât sûresi, 37/103-107)
İşte Mina, can, mal, mülk, mesken, evlat, eş, kardeş, ticaret, aşiret, mevki, makam, rütbe vb. fani sevgilerin aşıldığı, Allah sevgisinde zirveye ulaşıldığı yerdir.
Mina’yı ziyaret ederken iç dünyamızı bir gözden geçirmeli ve Allah sevgisi karşısındaki konumumuzu bir değerlendirmeye tabi tutmalıyız. Allah sevgisi mi, diğerleri mi? Bize verilen nimetler ve imkânlar, bizleri Allah sevgisine mi götürüyor, yoksa O’nun yolunda birer engel mi teşkil ediyor? Diğer bir ifade ile kişi, Hz. İbrahim a.s ve İsmail a.s misali, en çok sevdiği varlıklarını, Allah sevgisi uğruna feda edebiliyor mu? Bu noktada Allah’ın müjdesine mi itibar ediyor, yoksa şeytanın vesvesesine mi? Aslında Hz. İbrahim a.s ile oğlunun sınavıyla, bugün bizim sınavlarımız pek farklı değildir. Ancak İbrahimî a.s tavır takınmanın çok zor olduğunda şüphe yoktur. Bu zorlu sınavda diğer sevgiler ağır basıyorsa, burada yapılacak şey, Allah’tan istiğfar dilemektir. Nitekim ayette de Allah’tan bolca bağışlanma dilenmesi emredilmektedir.
Allahu teala ibrahim a.s ve ismail a.s Allah sevgisini ve efendimizin Sünnet sevgisini kalbimize yerlestirmek icin bu mübarek beldelere gidib ve orda yepyeni bir hayata baslayarak geri dönmeyi Rabbim Cümlemize tekrar tekrar nasib etsin.
velhamdulillehirabbilalemin
DETAYLI BILGI
MİNA
Mina; Mekke’ye 4,5 km. mesafede, Arafat’a giden yol üzerinde, Müzdelife ile Mekke arasında, Harem sınırları içerisinde bir bölgenin ismidir. Büyük, orta ve küçük cemreler buradadır.
MEKKE-İ MÜKERREME’DEN MİNA’YA GİTMEK
Sekiz Zilhicce günü sabah namazı Mekke-i Mükerreme’de kılınmaktadır. Güneş doğduktan sonra Ömer İbn Abdul Aziz ve İmam Mâlik rahmetullahi aleyh’e göre zevalden önce Mina’ya gelinmeli ve Mescid-i Hayf’ın yakınında bir yere yerleşerek 9. Zilhicce günü sabah namazı kılıncaya kadar burada ikāmet edilmelidir. Nitekim Sahih-i Müslim’de Câbir’den rivâyet edilen uzunca hadîs-i şerifte şöyle geçmektedir:
Not:
Terviye günü olunca, yani Zilhicce’nin 8. günü herkes Mina’ya gitmek için müteveccih oldular. Nitekim sahabîler hac için ihram bağladılar. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bineğine binerek Mina’ya teşrif etti. Orada öğle, ikindi, akşam, yatsı ve (dokuz Zilhicce günü) sabah namazını kılarak güneş doğuncaya kadar bir müddet beklediler.
İbn Abbâs radıyallahu anh diyor ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize Mina’da öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldırdı, sonra da sabah erkenden Arafat’a hareket etti.”
Nâfi rahmetullahi aleyh diyor ki: “İbn Ömer radıyallahu anh öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını Mina’da kılar, sonra da güneş doğunca Arafat’a hareket ederdi.”
MİNA’DA GECELEMEDEN ARAFAT’A GİTMEK
Eğer bir kimse bil farz 8. Zilhicce günü Mina’ya gitmez, aksine 8. Zilhicce günü ve 9. Zilhicce gecesi Mekke’de ikāmet eder ve 9. Zilhicce günü sabah namazını Mekke’de edâ eder ve Mina’dan geçerek Arafat’a giderse, bu da kifayet edecektir, çünkü 8. Zilhicce günü Mina’da zâhiren herhangi bir hac fiilin edâ edilmesi meşru değildir, çünkü böyle yapmak Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ameline hilaftır. Onun için Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e iktidayı terkten dolayı böyle bir kimse çirkinliğe müptela olmuş olacaktır.
Not:
ترْوِيَة Terviyenin mânâsı sefere giderken beraberinde su getirmektir. O gün, yani Zilhicce’nin 8. gün halk Mina ve Arafat’a gitmek için beraberlerinde su götürmektedirler, onun için bu güne Yevm-i Terviye denmiştir.
İzah: Haccın beş günü meşhurdur. Bu günlerde haccın bütün amelleri başlamakta ve tamamlanmaktadır, yani 8. Zilhicce’den, on iki Zilhicceye kadar hacılar 8. Zilhicce günü Mekke’den Mina’ya gitmekte, orada bir gece kaldıktan sonra 9. Zilhicce günü sabah vakti güneş doğduktan sonra Mina’da Arafat’a gitmektedirler. Güneş battıktan sonra Arafat’tan dönerek Müzdelife’de geceyi geçirmektedirler. Nahr günü, yani on Zilhicce günü sabah namazını fecr-i sâdıktan sonra karanlıkta kılarak meşaril haramın yakınında bir müddet vakfeye durmakta, ondan sonra da güneş doğmadan önce Müzdelife’den Mina’ya dönmektedirler. Mina’ya gelerek ilk gün, (yani on Zilhicce günü) Cemreyi Akabenin Remyini yapmaktadırlar, yani sadece büyük şeytanı taşlamaktadırlar. Ondan sonra kurbanlar kesilmektedir, sonra tıraş olunmaktadır, sonra Mekke-i Mükerreme’ye gelinerek ziyaret tavafı yapılmaktadır. Bu dört efal, zikri geçen tertibe göre on Zilhicce günü yapılmaktadır ve hacılar en fazla bugün meşgul olmaktadırlar ki; birbiri ardına musalsal dört ameli îfâ etmektedirler, sonra on bir ve on iki Zilhicce günleri üç Cemre’nin Remyi yapılmaktadır. Toplam beş gün olmuştur. Artık hacılar muhtardır, ister on üç Zilhicce günü Mina’da kılarak Remy yapsınlar, isterlerse on iki Zilhicce günü Mina’dan Mekke’ye dönsünler.
فَمَن تَعَجَّلَ فِي يَوْمَيْنِ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ وَمَن تَأَخَّرَ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ لِمَنِ اتَّقَى وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
“Günahtan sakınan kimseye, acele edip, Mina’daki ibâdeti iki günde bitirirse, günah yoktur, geri kalsa da günah yoktur. Allah’tan sakının. O’nun katında toplanacağınızı bilin.” (Bakara 203)
On iki Zilhicce günü Yevmünnaharülevvel on üç Zilhicce günü Yevmünnahırussani 11-12 ve 13 Zilhicce günlerine ise Mina günleri denmektedir. Artık hacının sadece bir tek vazifesi kılmıştır, o da veda tavafını yaparak vatanına dönmektir. Bu efali haccın icamli tertibidir.
MINA ICIN DETAYLI BILGI
Sekiz Zilhicce günü mütemetti ve Mekke’de yaşayan kimseler ihrama girmelidir, bundan önce de ihrama girmek câizdir. İhrama girmek istendiğinde önce gusül alınmalı, iki rekât namaz kılınarak ihrama niyet edilmeli. İhrama girmeyle ilgili hükümler ihram bahsinde detaylıca geçmiştir, oradan bakılabilir.
Mütemetti ve Mekkî’nin hac ihramına 8. Zilhicce günü Mescid-i Haram’da girmeleri müstehabdır. Harem hududları içinde diğer yerlerde de ihrama girmeleri câizdir.
Karin için yeniden ihrama girmek gerekli değildir. Onun önceki ihramı bâkîdir.
8. Zilhicce günü ihrama giren kimse, eğer haccın say’ini tavaf-ı ziyaretten önce yapmak isterse, remel ve ıztıbâ ile nâfile bir tavaf yaptıktan sonra say yapmalıdır, bu say haccın say’i olacaktır. On Zilhicce’de say yapması gerekmeyecektir, fakat say’in ziyaret tavafından sonra yapılması efdaldir.
8. Zilhicce günü güneş doğduktan sonra Mina’ya gidilmeli, gece Mina’da ikāmet edilmelidir. Eğer 8. Zilhicce günü zevalden sonra Mina’ya gidilir ve öğle namazı Mina’da edâ edilirse, bunda da bir sakınca yoktur.
8. Zilhicce günü Mina’ya giderken orada öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kılmak müstehabdır. 9. Zilhicce gecesi Mina’da kalınmalıdır. Mekke’de veya başka bir yerde kalınması hilaf-ı sünnettir.
8. Zilhicce günü herhangi bir vakitte Mina’ya gitmek sünnettir. Elbette müstehap olan şudur ki, güneş doğduktan sonra gidilmeli, öğle namazı da orada kılınmalıdır. Güneş doğmadan önce gitmek hilaf-ı evladır, ancak câizdir.
8. Zilhicce günü eğer cumaya denk gelirse, o zaman zevalden önce Mina’ya gitmek câizdir. Eğer zeval vaktine kadar gidilmemişse, o zaman zevalden sonra cuma namazını kılmak vâcibtir. Cuma namazından önce gitmek memnûdur.
Hac günleri de Mina’da cuma namazı câizdir.
Mina’ya gidilirken ve orada ikāmet hâlindeyken telbiye getirilmelidir.
8. Zilhicce günü Mina’daki kıyamda hususi bir hüküm yoktur, sadece kıyam ve beş vakit namazın orada kılınması mesnundur.
Mina Mekke-i Mükerreme’ye yaklaşık üç mil (5.484 km.) mesafede doğu tarafındadır.
Eğer bir zorluk yoksa, yaya gitmede daha kolaylık vardır.
Eğer bir kimse 8. Zilhicce günü Arafat’a giderse, bu durumda sünnetin terki olacaktır, çünkü beş vakit namazı Mina’da kılmak ve gece orada kalmak sünnettir.
Mekke-i Mükerreme’den Mina’ya, Mina’dan Arafat’a, Arafat’tan Müzdelife’ye binekle gitmek yerine, yaya gitmek müstehabdır.
İzah: Menâsik-i hacda bir şey özellikle göze çarpmaktadır ki; burada Allahu Teâlâ pek çok maruf kaideyi bozmuştur, tâ ki şu bilinçaltında olsun ki, hiçbir fiile bizzat bir şey konulmamıştır. Asıl olan ittibayı hükümdür. Nitekim 8. Zilhicce günü Mina’da o günün son dört vakit namazı ve bir sonraki günün sabah namazını kılma dışında hiçbir amel yoktur, oysa Mescid-i Haram’da bir namazın sevabı yüzbin namazın sevabına denktir, ancak bugün hüküm şudur ki; Mescid-i Haram’ı bırakarak Sahra’da namaz kılacaksınız. Bunda verilen terbiyet şöyledir ki, Allahu Teâlâ’nın emri varken Mescid-i Haram’da namaz kılmak fazla sevap nedeniydi. Allah’ın başka bir emri gelince artık orada namaz kılmak hilafı sünnet, Sahra’da namaz kılmak ise, daha fazla sevap kazanma mucibi olmuştur.
MİNA’DAN ARAFAT’A GİTMEK
Hacılar ilk olarak Mekke’den Mina’ya gitmekte, orada bir gece kaldıktan sonra Arafat’a gitmektedirler. Mina’yla Arafat arasında Müzdelife yer almaktadır. Nasıl Mina Mekke-i Mükerreme’ye 3 mil mesafede ise, bunun gibi Mina da Müzdelife de üç mil mesafededir, bunun gibi Müzdelife’de öteye Arafat’ta üç mildir. Şu da bilinmelidir ki; Mina ve Müzdelife her ikisi de Harem sınırları içindedir, Arafat ise Harem hududlarından hariçtedir. İslâm’dan önce şu âdetti ki, sıradan kimseler Arafat meydanına giderek vakfe yaparlardı, fakat Kureyşliler kendilerine hususi bir ayrıcalık tanıyarak “Biz Katinullahız, yani biz Beytullah’ın sâkinleri ve komşularıyız. Bizim hacla ilgili bütün işlerimiz Harem sınırları içinde olacak” derlerdi. Nitekim onlar Arafat yerine Müzdelife’de vakfe yaparlardı, sonra oradan dönerek Mina’ya gelirlerdi. Mekke müşrikleri İslâm’a girdikten sonra Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem sadece bir tek hac yapmıştır, bu hacca Haccetü’l Veda denmektedir. Bu hacda Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in Müzdelife’de vakfe yapacağını düşündüler, fakat yolda Müzdelife gelince Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem orayı bırakarak beraberindeki toplulukla doğruca Arafat’a giderek orada vakfe yapmış, Kureyş de bakakalmıştır.
İzah: 9. Zilhicce günü Mina’da sabah namazı isfirarda, yani hava iyice aydınlandığında kılınmalı ve güneş çıkarak Sibir dağına varınca Arafat’a doğru hareket edilmelidir.
Tenbih:
Pek çok muallim, hacıları Fecr-i Sâdık’tan önce Arafat’a ulaştırmaya başlamaktadır. Bu hilaf-ı sünnettir.
ZİYARET TAVAFINDAN SONRA MİNA’YA GERİ DÖNMEK
Hacılar ziyaret tavaflarını yaptıktan sonra Mina’ya giderek orada ikāmet etmelidirler.
İbn Ömer radıyallahu anh’den rivâyetle: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem nahr günü tavaf-ı ziyaret yaptı, sonra geri dönerek öğle namazını Mina’da kıldı.”
Bir başka delil de şudur ki; hacılar üzerine daha Remy-i Cimar bâkîdir. Onun mahali de Mina’dır. Onun için Mina’ya dönülmesi gereklidir.
İzah: On Zilhicce günü ziyaret tavafını yaptıktan sonra Mekke-i Mükerreme’den Mina’ya dönülmesi ve öğle namazının Mina’da kılınması sünnettir. Bazıları öğle namazının Mekke-i Mükerreme’de Mescid-i Haram’da kılınmasının sünnet olduğunu söylemişlerdir. Molla Aliyyul Kari rahmetullahi aleyh Mescid-i Haram’da öğlen namazını kılmayı râcih görmüştür. Geceleri Mina’da kalmak sünnettir. Mina’nın dışında başka bir yerde geceyi geçirmek mekruhtur, ister Mekke’de, ister yolda geçirilmiş olsun. Bunun gibi gecenin ekser hissesinin başka yerde geçirilmesi de mekruhtur. Fakat bundan dolayı dem vs. vâcip olmayacaktır.
Onbir ve on iki Zilhicce günlerinin gecesinde de Mina’da kalmak sünnettir. Eğer on üçüncü günde taşlama yapılacaksa, o zaman o gece Mina’da kalınmalıdır.
On birinci konu, yani Remy-i Cimar günleri ve onların vakitleri hangisidir? Bu konunun teşrihi şöyledir ki; ziyaret tavafını yaptıktan sonra Mina’ya dönülme ve on bir Zilhicce günü güneşin zevalinden sonra üç Cemreye de taşlama yapılmalıdır. Taşlamaya Mescid-i Hayf’ın yanında bulunan cemre-i ulâ’dan başlanmalıdır. Sonra Cemre-i vusta’ya taş atılmalıdır. Bu Cemre cemre-i ulâ’nın yakınındadır. Sonra Akabe Cemresine taş atılmalıdır. Bu üç Cemre’ye taş atmadaki bu tertip mesnundur, vâcip değildir.
Âişe radıyallahu anhâ diyor ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem nahr gününün son hissesinde, (yani zevalden sonra) ziyaret tavafı yaptı. Öğle namazını kıldıktan sonra da Mina’ya döndü. Teşrik günlerinde Mina’da ikāmet etti. Zevalden sonra her Cemre’ye yedişer taş atarak Cemreleri taşladı. Her taşı atarken tekbir getiriyordu. Cemre-i ulâ ve Vusta yanında uzun müddet durarak azciyet ve tazarru ile dua ediyordu. Akabe Cemresine taş attıktan sonra ise orada beklemiyordu.”
Yani Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Akabe Cemresini yaptıktan sonra onun yakınında dua vs. için beklememiş, cemre-i ulâ ve Cemre-i vusta’nın yakınında ise taşlamalarını yaptıktan sonra uzun müddet durarak dua ile meşgul olmuştur. İşte bunun içindir ki; fakihler cemre-i ulâ ve Cemre-i vusta’nın yakınına durarak duâ yapılmasına, Akabe Cemresinin yanında ise dua yapılmamasını yazmışlardır.