HAC YOLUNDAKI SIKINTILARA KATLANMAK


Nasıl yapılırsa yapılsın yolculuğun bizzat kendisi meşakkat sebebidir. Bundan dolayı şeriat, bu hususta şu kadar kolaylık göstermiştir ki, yolcu dört rek’atlık farz namazları iki rek’at kılar. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur “Sefer ateşten bir parçadır.” Netice olarak yolculukta mutlaka meşakkat olur. Üstelik hac yolculuğu özellikle âşıkâne bir seferdir. Bu hususta aşıklar gibi karar verilmelidir. Şöyle ki, biri onları kötülese de, sövse de, taşlasa da, istediği her şeyi yapsa da o kendi düşünce ve hayalleri içinde mest olur, zevk ve şevkinde, neşeli ve sevinçli hali devam eder. Herhangi bir dini maslahata ve kişinin sağlığına aykırı Olmaması şartıyla (hac yolunda) her meşakkate katlanmak ecrin artmasına sebebtir.

Imam Gazali rahmetullahi aleyh yazıyor ki: Bu yolculukta kişi yaptigi bütün harcamaları seve seve yapmalı, can ve malına bir zarar ulaşırsa buna da gönülden tahammül etmelidir. Bu, o kişinin haccının kabul Olmasının alâmetidir. Hac yolundaki musibetin ecri cihad da yapılan harcamalara eşittir. Şöyle ki, cihad İçin harcanan paraya bir dirhem karsılıgında yediyüz dirhem sevabı verilir. Hac yolunda sıkıntılara katlanmak cihaddaki sıkıntılara katlanmaya eşittir. O halde kim (hac yoIunda) meşakkat ve zarara katlanır, sabrederse, Allah indinde ona büyük mükafat vardır, o zayi olmayacaktır.’

Bir sahih hadiste Rasülullah sallallahu aleyhi vesellem, Hz. Ayse radiyallahu anhaYa şöyle buyurmuştur “Senin (umre) sevabın, çektiğin meşakkat kadardır.” tır ki bu yolculukta ne kadar meşakkat olursa o kadar ecir olacaktır’ Öyleyse şu meşakkat şu unutulmamalıdır ki övülen meşakkat mükafata sebebdir.Gereksiz yere meşakkat çekmek ise övülen bir davranış değildir. 

Buhâri şerifteki bir hadiste şöyle geçmektedir: Rasülullah sallallahu aleyhi vesellem bir adamın yanından geçti. Adamın elleri iple bağlıydı. Başka biri ipten tutmuş ona tavaf yaptırıyordu. Rasülullah sallallahu aleyhi vesellem ipi kesti ve “Ellerinden tutarak götür” buyurdu. Anlaşılan adam âmâ idi yada herhangi bir özrü olduğundan dolayı başka birinin yardımına ihtiyacı vardı. Başka bir hadiste buna benzer başka bir kıssa geçmektedir. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem iki kişinin bir ipe bağlanmış olarak yürüdüiderini gördü. “Bu ne haldir?” buyurdu. Onlar, “Biz bu şekilde bağlı olarak Kâbe’ye gitmeyi adadık” dediler. Rasülullah sal-lallahu aleyhi vesellem, “Bu ipi kopartın. Zira bu adak doğru değildir. Adak iyi işlerde olur. Bu ise şeytani bir harekettir” buyurdu.’ Şüphesiz ki hacca yayan olarak gitmek övülmüştür ve güzel bir şeydir. Mümkün olduğu kadar buna katlanmak gerekir.



HAC YOLUNDAKI SIKINTILARA KATLANMAK

  1. Hz. İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur; “Bir kimse yayan olarak Mekke’ye (hacca) gider ve yayan olarak geri dönerse onun her adımına karşılık Harem’deki iyiliklerden yediyüz iyilik ya- zılır.” Biri, “Harem’deki iyilikler nedir?” deyince Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem, “(Haremdeki) her iyilik yüzbin iyiliğe eşittir” buyurdu. (Håkim)

İZAH: Bu hesaba göre yediyüz iyilik, yetmiş milyona eşittir. Her adıma bu kadar sevab verilirse sevabın tahmini yapılabilir mi? Bir hadiste şöyle geçmektedir; Hz. ĺbni Abbas radıyallahu anhuma vefatı sırasında evlatlarına yayan hac yapmalarını vasiyet etmiş ve yukarıdaki hadisi beyan etmiştir.

Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’den nakledilen pek çok rivayette, “Mescid-i Haram’da kılınan bir namazın sevabı yüzbin namaz sevabına eşittir” buyurulmuştur.

Hasan Basrî rahmetullahi aleyh diyor ki: Harem’de bir oruç tutmak yüzbin orucun sevabına eşittir. Bir dirhem sadaka yüzbin dirhem sadaka sevabına eşittir. Aynı şekilde Harem’de işlenen iyilik Harem’in dışındaki yüzbin iyiliğe eşittir.

Burada göz önünde bulundurulması gereken en önemli mesele şudur: Harem-i Şerif’te bir iyiliğin sevabı yüzbin iyiliğe eşit olduğu gibi orada işlenen günahın vebali de çok fazladır. İşte bundan dolayı bazi alimler Mekke-l Mükerreme’de ikâmet etmenin mekruh olduğunu yazmışlardır. Çünků insandan mutlaka günah sadır olmaktadır ve günah işlemek daha siddetlidir.

Hz. Ayse radıyallahu anha’dan rivayete göre Rasûlullah sallalahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Şüphesiz melekler binekli olarak hacca gidenlerle musafaha ederler. Yayan olarak hacca gl denlerle de sarilıp kucaklaşırlar.” (Dürrü Mensür, Beyhakl)

IZAH: Hz. Ibni Abbas radıyalahu anhuma hasta oiduğunda çöyle buyurdu: “Ben yayan olarak hac yapmadığıma üzüldüğüm kadar hiçbir şeye üzülmedim. Çünkü Allah celle celaluhu diye başlayan ayette hacca yayan gidenleri önce zikretmiştir.” Bu ayet mealiyle birlikte kitabın başında geçmiştir.

Mücahid rahmetulahi aleyh diyor ki: Hz. Ibrahim aleyhisselam ve Hz Ismail aleyhisselam yayan olarak haccetmişlerdir.’ Bir rivayette Hz. Adem aleyhisselan in Hindistan’dan yürüyerek bin defa hac yaptığı nakledilmiştr. Başka bir hadiste yaya olarak 40 hac yaptığı geçmektedir

Hz.ibni Abbas radiyallahu anhuma diyor ki: Enbiya-i Kiram aleyhimüsselam´ in adetleri yayan hac yapmaktı,’ Molla Ali Kari rahmetullahi aleyh söyle yazmıştır: “Eldal olan Harem’e dahil olunca yayan yürünmesidir.”

Imam Gazali rahmetulahi aleyh söyle yazmaktadır: Gücü yeten kimsenin yürüyerek gitmesi efdaldir. Çünkü Hz. Ibni Abbas radiyalahu anhuma vefat edeceği sırada oğullarına bunu vasiyet etmis ve söyle buyurmuştur, “Yaya gidenlere her adım başına yediyüz iyilik yazılır. Her iyilik yüzbin iyliğe denktir.” O halde yürümeye alışkın olanlar için eğer yol emniyeti varsa, yayan olarak (hacca) gitrmek efdaldir. Elbette yaya gidebilmek için yol emniyeti olma sartı zaruridir. En azından hac yapmak için Mekke-i Mükerreme’den Arafata giderken gençlerin ve yayan gitmeye gücü yetenlerin yürüyerek gitmeleri gerekir. Böyle yapılirsa kazanılan sevaba ilave olarak, her yerde yapılması gereken műstehablara riâyet imkanı bulunur. Binek ve araçlara bağlı kalmakla her yerde fırsatlar elden kaçmakta böylece pek çok müstehablar terk edil- mektedir. Halbuki (Mekke’den Arafat’a kadar olan) bu yolculuk uzun da değildir. Zilhicce’nin sekizinde Mekke-i Mükerreme’den Mina’ya kadar gidilir. Bu sadece 3 mildir. Zilhiccenin dokuzunun sabahında Mina’dan Arafat’a gidilir. Bu (mesafe) 5-6 mildir. Bu basit mesafeler gençler için ve yürümeye gücü yetenler için ağır gelecek bir sey değildir, Sevabı da o kadar çoktur ki, her adım başına yetmiş milyon iyilik verilir. Hz Ibni Abbas radıyallahu anhuma’nın yukarıda zikredilen rivayetine ilaveten bir başka rivayette de söyle geçmektedir: O, evlatlarına yaya olarak haccetmelerini söyleyince onlar, “Nereden itibaren yürüyelim?” dediler, Bunun üzerine Hz. Ibní Abbas radıyalahu anhuma, “Mekke-i Mükerreme’den (Arafat’a kadar) yürüyünüz” buyurdu. Başka bir hadiste Ibni Abbas radiyallahu anhuma’nın şöyle buyurduğu nakledilmiştir, “Kim Mina’dan Ara- fat’a kadar yürüyerek giderse, her adımına karşılık ona Harem’de yapı- lan iyiliklerden yüzbin iyilik verilir.” “Ali bin Şuayb rahmatulahi alayti den nakledilmiştir ki; O Nisapürdan yűrűyerek altmıştan fazla hac yapmış tir. Muğire bin Hakim rahmetulahi aleyti den nakledilmiştir, O Mekke’den (Arafata) yürüyerek elliden fazla hac yapmıştır. Ebűl Abbas rahmetullahi aleyh yürüyerek 80 hac yapmış, Ebû Abdullah Mağribi rahmetuliahi alayh ise yayan olarak 97 hac yapmıştır.

O zatların her adımına karşılık yetmiş milyon sevab verilmiş olacağına göre sevablarının sayısı tahmin edilebilir mi? Kâdı lyaz rah- metullahi aleyh Şifa adlı kitabında yazıyor ki; Bir büyük zât hac yolunun tamamını yürüyerek katedince halk zorluk çekip çekmediğini sordu. Buyurdu ki; “Efendisinden kaçan bir köle geri dönerken, efendisinin huzuruna binekli olarakmı çıkar. Eğer benim gücüm yetse başımın üstünde yürüyerek huzuruna çıkardım.” Bu olay, seferde meşakkatlere katlanmanın basit bir örneğidir. Aynı şekilde tabiatına ters gelen her şeye sabır ve tahammül gösterilmelidir. Bu bölümün başında Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Hz. Äişe radıyallahu anha’ya şöyle buyurduğu geçmiştir; “Senin ecrin çektiğin meşakkat kadardır.” Bu, bütün meşakkatleri içine almaktadır. Öyleyse sıkıntılara mümkün olduğu kadar son derece neșe ve hoş görüyle katlanılmalıdır. Şikve, şikayet, kötü söz ve yanlış sözlerle haccın bol ecir ve sevabı zayi edilmemelidir. Imam Gazali rahmetullahi aleyh şöyle yazıyor; “Kişinin arkadaşlarına sık sık itiraz etmesi münasib değildir. Aynı şekilde binek sahibine ve diğer insanlara da devamlı itiraz etmemelidir. Bilakis herkese yumuşak davranmalı ve güzel ahlaka sımsıkı yapışmalıdır. Güzel ahlak sadece başkalarına eziyet vermemek değildir. Aksine kendine yapılan eziyetlere tahammül etmektir. Bundan dolayı bazı alimler binekli olarak hacca gitmenin efdal olduğunu söylemişlerdir. Çünkü bazen insanda çok fazla heyecan ve öfke meydana gelmektedir. Hacda bundan Çok fazla sakınmak gerekir. O halde yayan olarak yolculuk yapmaktan dolayı ahlakı bozulacak olanlar ve kalbinde darlık ve sıkıntı meydana gelecek olanlar yayan olarak gitmemelidirler.’ Bu ibadetin canı, özellikle manevi zevk ve şevk, rağbet ve arzudur. Bir asık mahbûbunun şehrinden geçerken tam bir şevk ve heyecan içinde yürür. Ne güneşin sıcağına, ne yağmura, ne rahata, ne sıkıntıya, ne bir kimsenin ayıpla ma ve kınamasına ne de bir kimsenin kötülemesine aldırır. Hac sefen de aynı şekilde yapılmalıdır.

Aşıkların hacci, cânı ve bedeni fedâ etmektir.                                                                       

Ağlamak, cefaya katlanmak, gönülden niyaz etmektir.

(Fezaili Hac sayfa 44)



Haccın detaylı adabı icin tıklayın