HACCIN ADABI


ÖZET OLARAK ADÂBLAR

Şeriatın her hükmü ve İslam’ın her rüknü ile beraber bir takım adâblar da belirlenmiştir . Namaz olsun , oruç olsun , zekat olsun veya hac olsun her hükmün âdâbını araştırıp ona riayet etmeye mümkün olduğu kadar gayret edilmelidir . Hz . Şah Abdulaziz rahmetullahi aleyh Tefsir – i Azizi adlı eserinde şöyle yazmıştır :

 ” Kim âdâblarda gevşeklik yaparsa , o sünnetlerden mahrum olma belasına uğrar . Kim sünnetlerde gevşeklik ederse , o farzlardan mahrum olma musibetine mübtela olur . Kim de farzlarda tembellik ederse , o marifetten ( Allah’ı tanımaktan ) mahrum olmaya mübtela olur . ”

İşte bu yüzden hadislerde pek çok konular üzerine hadislerde küfür ifadesi kullanılmıştır . Çünkü yapılan o hareket bu kaideye göre insanı küfre kadar götürmektedir . Zira şeriatın herhangi bir hükmünde bir özürden dolayı âdâba özen göstermek mümkün olamıyorsa bunda bir sakınca yoktur . Ancak âdâbların değer ve önemi kalpte bulunmalidır . Aldırmazlık ederek ve boş bir şey olduğunu kabul ederek asla terk edilmemelidir . Alimler şer’i hükümlerin âdâbını ve müstehablarını çok büyük bir titizlikte ayrı ayrı toplamışlardır . Onlar araştırılıp incelenmelidir . Alimlerle beraber olmak ve onların müzakerelerinde bulunmakla da pek cok adab ögrenilmiş olur.Burada numüne olarak özetle birkaç âdâb zikredilecektir .

1.Allahu Teâlâ güzel kısmetli birine bu saadetli iş için tevfik verirse mesela kendisine hac farz olursa veya nafile hac yapmak için imkanlara sahip olursa niyetini gerçekleştirmek Bilhassa farz olan haccı basit özürlerden dolayı asla geciktirmemelidir . Böyle durumlarda şeytan kalbe boş hayaller ve gereksiz ihtiyaçları getirir ve çeşit çeşit vesveseler verir .

Hz . İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan nakledilmiştir : Kur’an – ı Ke rim’in A’râf sûresinde şeytanın şöyle dediği bildirilmiştir ; Iblis şöyle dedi ; < Öyleyse beni azdırmana karşılık yemin olsun ! Ben de onları saptırmak için mutlaka Senin doğru yolunun üzerine oturacağım . / Sonra onlara önlerinden arkalarından sağlarından ve sollarından sokulacağım . Sen de çoğunu şükredici bulamayacaksın > ” ( A’râf – 16,17 )

Ayette belirtilen doğru yol , din yoludur . Dinin bütün bölümleri buna dahildir . Hz . İbni Abbas radıyallahu anhuma diyor ki ; ” Özelikle bundan maksad hac yoludur . ” Yani o bedbaht şeytan , insanın üzerine musallat olarak her taraftan onu sıkıntılara sokmakta çeşit çeşit mazeretleri önüne getirerek hacdan alıkoyar . Şu açıktır ki hac yapmakla şeytanın bütün çalışmaları boşa çıkar . Arafat’ta ağlamak ömür boyu işlenen günahları yıkayıp temizler . Böyle olunca şeytanın bu hac yolculuğunu yaptırmamak için çalışması kıyasa uygundur . Öyleyse bu engelleri şeytani bir tesir kabul ederek mümkün olduğu kadar onları defetmek ve onların önemsiz olduğunu anlamaya çalışmak lazımdır .

2. Münasib olan yolculuğa karar verince sünnet olan istihare yapılmalıdır . Haccin kendisi için istihare yapmaya gerek yoktur . Şöyle bir darb – ı mesel vardır ; “ Hayırlı bir iş için istihare yoktur . ” Ancak hac yolculuğu önemli bir yolculuk olduğundan ve yolculuk zor olduğundan ne zaman yola çıkılacağı ve hangi yoldan gidileceği , kimler ile gidileceği vs. gibi konularla ilgili istihare yapılmalıdır .

Hz . Câbir radıyallahu anh diyor ki : Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellern bi ze Kur’an – ı Kerim’in sûrelerini özenle öğrettiği gibi aynı özenle istihare yapmayı öğretirdi . Şöyle buyururdu ; “ Bir kimse önemli bir iş yapacağı zaman iki rek’at namaz kılsın ve şu duayı okusun . ” ( Istihare duası meşhurdur . Hacla ilgili bütün risalelerde bulunmaktadır .

3.Hacca gidecek kimse hacla ilgili fikhi meseleleri öğrenmeye çalışmalıdır . İbnü Emîr’il Hac şöyle yazmaktadır ; “ En önemli şey hacca gitmeden önce , yola çıkınca ve hac esnasında meydana gelecek olan fikhi meseleleri öğrenmektir . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ilim öğrenmeyi herkes üzerine farz kılmıştır . Bundan dolayı haccin farzlarını , sünnetlerini ve hacda haram ve mekruh olan şeyleri öğrenmek gereklidir . ” 

Bu konuda pek çok risale yayınlanmıştır . Onlar yolculuktan önce baştan sona birkaç defa okunmalıdır . Böylece bilgi eksikliğinden dolayı bu önemli vazifenin edâsında eksiklik olmasın . Hoca efendiler de genel olarak bundan müstağni değillerdir . Çünkü ders es nasında fikhi meselelerin gözden geçirilmesi başkadır , lazım olduğunda zihinde hazır olması başka şeydir . Şu bir gerçektir ki , hoca efendilerin bu konuları basit bir şekilde gözden geçirmeleri yeterlidir . Avamın ise çok dikkatli ve düşünerek okumaları gerekir . En güzeli de bir hoca efendi ile birlikte hac yolculuğu yapmak ve yolculuk esnasında her şeyi ondan sormaktır . Bunlardan başka hoca efendilerin tavsiye ettikleri risaleler okuna bilir .

4. Hac seferinde niyet yalnız Allah rizasını kazanmak olmalıdır . Insanlara gösteriş yapmak , kendisine hacı denmesini arzu etmek , gezip – tozmak gibi bozuk niyetler asla bulunmamalıdır . Bu konu birinci bölümün birinci hadisinde geçmiştir .

5. Yol arkadaşı olarak bir veya birden fazla dindar , salih , iyi ahlakli , din işlerine merakli ve arzulu insanlar aramalıdır . Taki yolda ona yardımcı ve destek olsun . Bir şeyi unutursa ona hatırlatsın . Onu iyiliğe teşvik etsin . Bir işte gevşeklik ederse onu gayretlendirsin . Eger bir yerde korkaklik meydana gelirse onu cesaretlendirsin . Eger bir sıkıntı gelirse ona sabir tavsiye etsin . Eger yol arkadaşı bir alimse daha da güzeldir . Çünkü fikhi  meselelerde de ona yardımcı olur . Alimler şöyle yazmışlardır , Akrabadan ziyade yabancı daha uy gundur . Çünkü yolculukta bazen mizaçlar değişik olduğundan arada sürtüşme olmakta , bundan dolayı ilişkilerin kesilmesine sıra gelmektedir . Eğer akraba ile bu duruma düşülürse sila – i rahimi kesme günahı meydana gelir . Elbette böyle bir şey olmayacağına dair kendine veya arkadaşına güveniyorsa ( akrabadan biri ile yolculuk yapmakta ) bir sakınca yoktur .

6. Hac için , şüpheli olmayan , helal mal kazanmalıdır . Rüşvet veya zulüm yolu ile birinden elde edilen haram mal ile her ne kadar farz olan hac edâ edilse de o hac makbul olmaz . Bu bölümün birinci hadisinde bu konu genişçe geçmiştir . Alimler şöyle yazmışlardır , Eğer malı şüpheli ise birinden borç alarak hac yapmalı ve sonra o mal ile borcunu ödemelidir .

7. Geçmiş bütün günahlanndan tevbe etmelidir . Birinin malını zulüm yoluyla aldıysa onu iade etmeli , birine başka türlü zulüm yaptı ise ondan af dilemelidir .                                     Genellikle kendileriyle görüşüp konuştuğu kimselerden , konuşup dinlediklerine karşılık helallik almalıdır . Eger üzerinde borç varsa onu ödemeli veya ödenmesiyle ilgili bir intizam yapmalıdır . Yanında bulunan emanetleri yerlerine ulaştırmali veya emanet sahiplerinin nzasıyla uygun bir tertip yapmalıdır . Hacdan dönene kadar hanımı ve küçük çocuklari gibi nafakası üzerinde olan kimselerin masraflarinı ayarlamalıdır . Alimler söyle yazmışlardır . Eger birine zulmetmiş ise veya üzerin de başkasının hakkı varsa , o hak bir alacaklı gibi ona şöyle der Son nereye gidiyorsun ? Sen bu hal le hakimler hakiminin huzuruna çıkmak mi istiyorsun ? Halbuki sen O’na karşı suç işledin . O’nun hakmünü zayi ediyorsun Onun hükmüne yüz çevirerek huzuruna gidiyorsun . Onun seni reddedip geri göndereceğinden korkmuyormusun ? Eğer sen kabul olunmayı arzu ediyorsan , o zulmünden tevbe ederek huzura çık . O’na itaat ederek ve söz dinleyerek ulaş . Yoksa senin bu seferin başlangıç itibariyle baştan başa meşakkattir . Sonuç itibariyle reddolunmaya layıktır .

8. Temiz ve helal maldan , gidiş ve gelişe yetecek ve yolda darlığa düşmeyecek şekilde yanına harçlık almalıdır . Hatta ihtiyat olarak biraz daha fazla almalıdır, ki yolda fakirlere biraz yardım edebilsin ve muhtaçlara yemek yedirebilsin . Yola çıkarken ihtiyacından daha az harçlık alan kimseler çoğu zaman başkalarının sırtına yük olmakta ve dilenmek durumunda kalmaktadırlar . Allahu Teâlâ yüce kitabi Kur’an’da ” azik tedarik edin ” diye emir buyurmuştur . Bu bölümün başında bu konu genişçe anlatılmıştır .

9. Sefere başlarken iki rek’at namaz kılmalıdır . Birinci rek’atında Kâfirun sûresi ( Kul yâ eyyühel kâfirûn ) , ikinci rek’atında İhlâs sûresi ( Kul hüvallahu ehad ) okumak efdaldir . En güzeli iki rek’at evde kilmali , iki rek’at da mahalle camiinde kılmalıdır .

10. Yola çıkmadan önce ve çıktıktan sonra bir miktar sadaka vermelidir . Kendi gücüne ve genişliğine göre sadaka vermeye devam etmelidir . Çünkü sadaka vermenin belâ ve musibetlerin def’inde büyük etkisi vardır . Bir hadiste şöyle buyurulmuştur ; ” Sadaka ver mek , Allah’ın gazabını uzaklaştırır . Kötü ölümden korunmaya sebebtir . ” Bir başka hadiste şöyle geçmektedir ; “ Bir kimse birine elbise giydirirse , elbise o kimsenin bedeninde kaldığı sürece giydiren kimse Allah’ın koruması altında kalır . ”

11. Evden çıkarken hadislerde sık sık geçen ve o ânâ mahsus duaları okuyarak çıkmalıdır . Her yerle ilgili o kadar çok dualar vardır ki , eğer onların hepsi bu kitapta toplansa kitabın hacmi üçe katlanır . Bundan dolayı bu kitapta dualar zikredilmemiştir . Eğer Allahu Teâlâ tevfik verirse başka bir zaman sadece duaları bir kitapta toplayacağım . Diğer kitaplardan bu dualar aranmalı , bulunan dualar okunmalıdır . Hacdaki dualarla ilgili ayrıca kitaplar yayınlanmıştır . Onlar araştırılıp onlardan bir tane satın alınması çok uygun olur.

12.Yola cıkarken mahelledeki arkadaşlar,yakınlar ve dostlarla görüşüp onlarla vedalaşmalı ve onlardan kendisi için dua talep etmelidir . Çünkü onların duası bu kimse için hayırlara sebep olur . Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi veseller şöyle buyurmuştur ; “ Sizden biri yolculuğa çıkacağı zaman kardeşlerine selam vererek çıksın . Onların duaları onun duasıyla birleşerek hayırın artmasına sebeb olur . Vedalaşırken sünnet olan şöyle söylemektir , Dinini , emniyetini ve amellerinin neticelerini Allah’a havale ederim “ 

13. Evin kapısından çıkarken okunacak pek çok dualar geçmektedir . Bir hadiste şöyle buyurulmuştur ; ” Bir kimse evden çıkarken şu ( aşağıdaki ) duayı okursa , kendisine ( melekler tarafından ) , < Sen maksadına ulaşacaksın ve yolda muhafaza edileceksin > denilir . Şeytan ondan uzaklaşır.” Allah’ın adıyla ( evimden çıkıyorum . ) Allah’a güvenip dayandım . Kudret ve kuvvet ancak yüce ve azim olan Allah iledir . ”

14. Yolculuk başlayacağı zaman kafile içinde dindar , anlayışlı tecrübeli , tahammüllü , cefâkeş , alçak gönüllü bir kişi emir yapılmalıdır . Kureyşî olması efdaldir . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur ; ” Üç kişi dâhi yolculuk yaptığı zaman birini emir yap Rasûlullah sallallahu aleyhi veseliem’in âdetlerinden biride şuydu ; Bir kafile yola çıktığı zaman onlardan birini emir yapardı . Bir kimse emir olunca , emirliğin haklarına , onun âdâblarına riayet etmelidir . Arkadaşlarının durumlarını öğrenmek , onların eşyalarını korumanın tedbirlerini almak , onların rahat ve istirahatlerini sağlamak emirin mes’uliyetlerindendir . Bu konu ile ilgili olarak Medine’yi ziyaret etmenin âdâblar bölümününün onbirinci hadisinde Abdul kays’dan nakledilen bir hadis anlatılacaktır .

15. Yolculuğa Perşembe günü sabah vakti başlanırsa daha güzel olur . Bir hadiste şöyle geçmektedir ; Peygamber sallallahu aleyhi veseller Perşembe günü yolculuğa çıkmayı severdi . Başka bir hadiste söyle geçmektedir ; “ Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir askeri birlik veya kafile göndereceği zaman sabahın ilk saatlerinde gönderirdi . ” Sahr radıyallahu anh büyük bir tacirdi . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem yola erken çıkmaya özen gösterdiği için o da buna çok dikkat ederdi . Ticaret malını günün erken saatlerinde gönderirdi . Böyle yapmakla çok büyük kazanç elde etti . ‘

16. Hadislerde bineğe binerken ve inerken okunacak pek çok dualar geçmektedir . Onları öğrenmek ve ezberlemek güzeldir . Bu duaları her konakladığında ve konaklama yerinden ayrılınca okumalıdır . Eğer kendinin bineği varsa ve yolcuğu kendi istediği şekilde yapabi liyorsa o zaman en uygun olanı gecenin bir bölümünde ve sabahın ilk saatlerinde yolculuk yapmalı , gündüz vakti mola vermelidir . Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur ; ” Geceleyin yolculuk yapınız . Çünkü geceleyin yer yüzü katlanır . ” Yani geceleri daha çabuk yol kat edilir . Bu sık sık tecrübe edilmiştir . Ancak bu durum kişinin kendi bineği olur da kendi başına yolculuk yaparsa ve yol emniyetli ve güvenli olursa mümkündür . Tren , otobüs , uçak gibi toplu taşıma vasıtalarında ise vakitler ayarlanmıştır . Ona uymak gerekir .

17. Bir konaklama yerine ulaşınca oradaki emniyet ve güvenlik durumu bilininceye kadar tek başına gezip dolaşmamaya dikkat göstermelidir . Çünkü yabancı bir yerin hâli bilinmez . Konaklama yerindeki dikkat edilecek hususlardan biri de şudur : Arkadaşlardan bir – iki kişi sırayla eşyaların korunması için sorumlu olmalıdır . Eğer gece vakti mola verilmiş ise gece uyanık kalacak kişilerin vakitleri tertip edilmeli , sırayla bir – iki kişi uyanık kalmalıdır . Böylece can ve mal muhafaza olmuş olur . Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’in mübarek âdetlerinden biri de konaklama yerine ulaşınca koruma işini kime vereceğine karar vermesiydi . Benim babam ? ( Allah kabrini nurlandırsın ) şu kıssayı pek çok defa anlatmıştı : Dedem ( Mevlânâ Ismail rahmetullahi aleyh ) çoğu zaman , ” Evde gece boyu bir kişi Allah’a ibadet etmekle meşgul oluyor ” diye tekrar tekrar Allah’a şükrederdi . “ Allah’ın ne büyük ihsanidir ” diye sık sık şükrederek sevincini belirtirdi . Bu şöyle oluyordu ; Babam kitap okumaya ve mütâlaa etmeye çok düşkün ve çok meraklıydı . Gecenin büyük bir kısmını mütalaa ile geçirirdi . “ Kitaba bakarken vaktin nasıl geçtiğini fark edemiyorum ” der , gece yarısına kadar kitap okurdu . Babası yani dedem , istirahat eder , gece yarısı teheccüd için kalkınca , ” Yahya efendi ! Sen şu ana kadar uyumadın mı ? Hemen uyu ! ” derdi . Onun bu isteği üzerine babam mecburen kitabları bırakır , uyur , dedem teheccüd namazı kılmakla meşgul olurdu . Gecenin üçte birinde teheccüd kilar sonra gecenin son bölümünde yatardı . Büyük amcam Mevlânâ Muhammed’e seslenir ve teheccüd için uyandırırdı . O da sabah vaktine kadar teheccüd namazı kılmakla meşgul olurdu . Ne yazık ki büyüklerimizin hayırlı ve bereketli amellerinden hiçbir şey kazanamadık . Vay halimize , eyvah !

18. Yolculukta yükseğe çıkarken diğer dualara ilave olarak üç defa Allahu Ekber demek aşağıya inerken diğer dualara ilave olarak üç defa Sübhanallah demek evlâdır . Yolculukta herhangi bir yerde korku ve ürperme hali olunca duasını okumak hem evlâdır , hem de tecrübe edilmiştir .

19. Eğer bir kimse meşakkatsiz , yayan olarak hac yaparsa ne güzeldir . Yalnız bunu herhangi bir mekruha düşmemek şartıyla yapmalıdır . Ancak binekli olarak hacca gitse bile kendi gayret ve imkanına uygun olarak kolaylıkla ne kadar tahammül edebilirse ( bir miktar ) yayan olarak da yürümelidir . Bilhassa Mekke ile Arafat arasında yayan yürünmelidir . Çünkü ( yayan hac yapan kimseye ) her adımı başına Harem’de işlenen iyiliklerden yedi yüz iyilik yazılır . Harem’deki bir iyilik yüz bin iyiliğe eşittir . Bu konu üçüncü bölümün birinci hadisinde genişçe geçmiştir . Genel olarak büyük zâtların âdetleri şöyleydi ; Onlar develeri üzerinde sefer yaparlarken ikindi namazı için inerler , akşam namazına kadar yayan olarak yürürler , akşam namazını kildiktan sonra tekrar bineklerine binerlerdi . Çünkü bu vakit hem kısadır hem de o vakitte sıcak ve karanlık olmamaktadır . Alimler şöyle yazmışlardır ; Mekke’den Arafat’a kadar yayan olarak gitmek daha güzel ve daha hayırlıdır . Güçlü ve yürüme alışkanlığı olanlar bu mesafeyi katetmek için bineğe bağımlı olmamaları gerekir . edilmektedir . Binekli olarak gidince bazen mecburen pek çok müstehablar terk

20. Binek hayvanını gözetmek ve onun haklarını korumak da gereklidir . Tahammül gücünden fazla meşakkati onun üzerine yüklemek caiz değildir . Geçmişteki müttaki ve ihtiyatlı olan kimseler binek hayvanlarının üzerinde uzanıp yatmaktan bile sakınırlardı . Çünkü böyle yapmakla hayvanın yükü artmaktadır . Alimler , ” Hayvanlara eziyet etmek ve lüzumsuz olarak onlara sıkıntı vermekten dolayı kıyamet günü sorgulama olacaktır ” demişlerdir .

Hz . Ebû Derda radıyallahu anh vefatı sırasında kendi devesine hitab ederek şöyle buyurdu ; ” Allahu Teâlâ’nın huzurunda benden davacı olma . Ben sana , senin gücünden fazla iş yaptırmadım . ” ‘ Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek âdetlerinden biride istinca için bir ağacın arkasına veya bir bağın içine girmesiydi . Bir defasinda böyle bir bağa girdi . Bir deve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesel lem’i görünce bağırmaya başladı Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem onun yanına gitti , mübarek eliyle onun kulağını okşadı ve ” Bunun sahibi kim ? ” buyurdu . Ensardan genç biri gelerek , ” Bu benim de vemdir ” dedi . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , “ Bu deve , senin kendisine fazla iş yaptırdığını ve yemini az verdiğini söyleyerek seni şikayet ediyor ” buyurdu . ?

21. Aynı şekilde binek sahibinin haklarına da riayet edilmesi gerekir . Onun izninden fazla yük yüklemek caiz değildir . Ancak ücret karşılığında yük yüklemek caizdir . Tren ( otobüs , uçak gibi ) diğer vası talarda sefer yapmakta aynı hükümdedir . Çünkü gizlice , kaçak olarak hakkından fazla yükü , ücretini ödemeden yüklemek caiz değildir . Geçmişlerimizin bu husustaki davranışları o kadar ihtiyatlıydı ki artık onların şu an anlaşılması bile zordur . Hz . Abdullah ibni Mübarek meşhur bir muhaddis ve imamdır . Bir defasında sefere çıkmıştı . Biri kendisine götürmesi için bir mektup verdi . Abdullah ibni Mübarek , ” Ben deve sahibine yükümü gösterdim . Şimdi ona mektubu da götüreceğimi bildireceğim . Eğer o izin verirse götürürūm ” buyurdu . ‘ Muhaddis Ali bin Mabed rahmetullahi aleyt’in meşhur kıssasını Hikayat’ūs Sahabe adlı kitabımda şu şekilde yazdım ; O kiraladığı evin tozundan ( bir miktar ) alıp yazdığı yazının mürekkebini kurutmuş , bunun üzerine rüyasında kendisine tenbihte bulunulmuştur .

22. Bütün yolculuk boyunca lüksten , süs ve zinet eşyalarından sakinmalıdır . Çünkü bu sefer âşıkåne bir seferdir , maşukâne değildir . Bu konunun tafsilatı daha önce geçmiştir . Bu bölümün üçüncü hadisinde Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştu :    ” Hacının saçlan dağınık üstü başı toz toprak içinde olur . ” Hz . Abdullah ibni Ömer radiyallahu anhuma hacılara bakarken , ” Hacilar azalıyor , sefer yapanlar ise git gide çoğalıyor ” buyurdu . Onların arasında sade görünüşlü ve basit elbiseli birini görünce , ” İşte bu hacılardandır ” buyurdu . ”

23. Sefer esnasında yapmış olduğu harcamaları son derece güler yüzlü ve gönül rahatlığı ile yapmalıdır . Bu mübarek seferin har camalan hususunda asla gönlü sıkıntılı olmamalıdır . Birinci bölumün dokuzuncu hadisinde şöyle bir şey geçmişti ; Bu seferde har canan bir liranın sevabı yediyüz liranın sevabına eşittir . O halde bu mübarek seferde ne kadar para harcanırsa harcansın hepsi baştan sona ecirdir . Bundan maksad israf edilmesi değildir . Ancak şu da kesindir ki her fazla yapılan harcama israf değildir . Israf yersiz ve gereksiz yapılan harcamalardır . Oranin işçilerine , binek sahiplerine , mekanların kiralarına yapılan harcamalarda , o insanlara yardımcı olmak da niyete katılırsa artık hiçbir harcama ağır gelmez .

24. Mümkün olduğu kadar rüşvet vermekten sakınmalıdır . Mecburiyet olmadığı sürece rüşvet vermemelidir . Hatta bazı alimler hac için vergi verilecekse nafile haccın terk edilmesinin evla olduğunu yazmışlardır . Çünkü vergi vermek zalimlere yardım etmektir

25. Bu seferde meydana gelecek olan meşakkat ve sıkıntılara son derece güler yüzlü ve memnuniyetle katlanmalı , asla nankörlük ve sabırsızlık göstermemelidir . Alimler şöyle yazmışlardır . Bu seferde bedene herhangi bir sıkıntı ulaşması , Allah yolunda ( mal ) harca maya eşittir . ‘ Mal harcamak , mâli sadaka olduğu gibi buda bedeni sadakadır .

26. Günahlardan sakınmaya çok titizlik göstermeli ve çalışmalıdır . Kur’an – ı Kerim özellikle bunu zikretmiştir ” Kim bu aylarda hacca niyet ederse ( ihram giyerse , ) hacda fahiş söz söylemek , günah işlemek ve kavga etmek yoktur . ” ( Bakara – 197 ) Bu ayet birinci bölümde geçmiştir . Aynı konu bu bölümün birinci hadisinde de geçmiştir . Alimler şöyle yazmışlardır ; Lezzetlerden sakınmadan , şehvetlerden korunmadan , Allahu Teâlâ’ya ulaşmak mümkün değildir . Bu yüzden geçmişteki insanlar rahbaniyet yolunu seçerlerdi . Bunun bedeli olarak hac emredilmiştir ki , hacda hanımla cinsî yakınlık için bir araya gelmek yasaklanmıştır.

27. Namazlara son derece önem verilmelidir . Pek çok hacı seferin meşakkati ve gevşeklikten dolayı bu hususta tembellik etmektedir . Bu çok büyük günahtır . Alimler şöyle yazmışlardır ; Gece yolculuğundan dolayı gecenin sonu yaklaşırsa uzanarak uyumamalıdır , aksine dirseğini dikerek başını üzerine koyup uyumalıdır . Tam olarak uzanıp yatmakla gaflet uykusu bastırırda sabah namazı kazaya kalabilir . Namazın fazileti haccın faziletinden daha fazladır. Alimler, namazı yolda, vaktinde kılma imkanına sahip olmanın haccın şartlarından olduğunu yazmışlardır . Eğer yolun vaziyeti namazı edâ edebilecek vakit bulmaya müsait değilse , o zaman haccın farziyeti düşer . Ebu’l Kasım Hakim rahmetullahi aleyn diyor ki ; ” Bir kimse cihada çıksa , bundan dolayı onun bir namazı kazaya kalsa , bu namazının keffareti olarak yüz defa cihada katılması gerekir . Tâ ki bir namazı kaçırmanın keffareti olabilsin . ”

Ebû Bekr Verrâk rahmetullahi aleyn hac niyetiyle yola çıktı . Daha ilk konaklama yerinde , ” Beni evime geri döndürün . Ben bir konaklama mesafesi yediyüz tane büyük günah işledim ” dedi . Alimler , ” Bir konaklama mesafesinde bu kadar fazla büyük günah işleyebilir mi ? ” diye hayret etmişlerdir . Normal bir fasık ve facir bile bir kaç mil yürüse bu kadar günah işleyemez . O halde büyük zâtlardan olan bir Şeyh’ül Meşayih’ten nasıl bu kadar günah sâdır olabilir ? Bazı büyük zâtlar onun bir namazı cemaatle kılamadığını söylemişlerdir . Bir hadiste şöyle buyurulmuştur ; ” Kim cemaatle namaz kılmayı bırakırsa , o sanki yediyüz büyük günah işlemiş gibidir . ” ‘ Şeyh’e bu hadis ulaşmış olabilir . Ben mâruf olan kitaplarda bu hadisi bulamadım . Büyük bir ihtimalle onun haccı nafileydi .

28. Bütün yolculuğu zevkle , şevkle , aşıklar gibi , meftunlar gibi heyecanla yapmalıdır . Bu konu daha önce geniş bir şekilde anlatılmıştır . Bu ibadet baştan başa bir aşkın tezahürüdür . Kişi , Allah’ın dergahına gitmekte olduğunu , sultanlar Sultanı’nın bir dergah tayin ettiğini , güzel kısmetinden dolayı kendisine de bir davetnâme geldiğini düşünmelidir . Çünkü Allah’ın tevfiki olmadan hiçbir şey olmaz . O’nun tarafından huzura gelinmesi istenmektedir . Bundan do layı her hangi bir kimsenin oraya gitmesi mümkün olabilmektedir . Benim talebimde birinin keremi sayesindedir . Bu ayaklar kendiliğinden gitmiyor , götürülmektedir Allahu Teâlâ’nın zâtından şöyle ümid etmelidir ; Mademki O , dünyada Kendi evini ziyaret etme saadeti nasib etmektedir , o halde ahirette de kendini ziyaretten mahrum etmeyecektir .

29. Hac ibadetinin Allah’ın lütuf ve keremiyle kabul olunacağını kuvvetli bir şekilde ümit etmelidir . Zira o , çok büyük kerem sahibidir . Herkes O’nun kereminden ümidvar olmalıdır . Kendi hizmetçilerine güzel davranmak kerem sahiplerinin âdetlerindendir Birinci bölümün altıncı hadisinin açıklamasında şöyle bir şey geç mişti ; Arafat meydanında bile kendisinin bağışlanmadığını zanneden kimse büyük günahkârdır . Dördüncü ve beşinci hadislerde ise bağışlanmanın kesin olduğu anlaşılmıştır . O halde kişi her ameli kabul olunacak diye Allah’ın lütuf ve kereminden , O’nun fazlı ve ihsanından , kuluna olan ikramından tam olarak ümitli olmalıdır . Ancak bu ümidin içine gurur ve kibir şaibesi asla karışmamalıdır . Kendi amellerindeki kusurlardan dolayı onların kabul olmayı hak etmediğini kabul etmelidir . İbni Ebî Müleyke rahmetullahi aleyh diyor ki ; ” Ben otuz tane sahabe’i kiram hazretleriyle görüştüm . Onlardan her biri kendisinin münafık olmasından korkuyordu . ” Yani onlar , ” Amellerimizin içi , dışı gibi güzel değildir ” diye düşünerek kendilerinde nifak olmasından korkuyorlardı.

Bir sahabi Rasûlullah sallallahu aleyhi veselleme , ” Bir adam cihad yapıyor sevabınıda ümid ediyor ve adının şöhretli olmasını istiyor ” dedi . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ” Ona hiçbir sevab yoktur ” buyurdu . Sahabi tekrar tekrar aynı soruyu soruyor , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem aynı cevabı veriyordu . Ondan sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu ; ” Allah celle celaluhu sadece kendisi için yapılan ameli kabul eder .

Hz . Şefi rahmetullahi aleyh tabiinden biridir . Medine – i Münevvere’ye gitmişti . Orada bir adam gördü . Etrafında büyük bir kalabalık toplanmıştı . “ Bu kim ? ” dedi . Halk , ” Bu Hz . Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dır ” dediler . Onun yanına yaklaştı ve ” Ben , sizin Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den ( duyup ) iyice anladığınız bir hadis dinlemek istiyorum ” dedi . Ebû Hüreyre radıyallahu anh , ” Tamam , olur , sana Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den duyupda iyice anladığım ve iyice öğrendiğim bir hadisi anlatayım ” dedi . Sonra Hz . Ebû Hüreyre radıyallahu anh bir çığlık attı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı , neredeyse bayılacaktı . Bir müddet sonra sakinleşince , “ Ben sana Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’in evinde , bana anlattığı bir hadisi söyleyeceğim . O vakit bir ben bir de Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller vardı . Bizimle beraber üçüncü bir şahıs yoktu ” dedi . Böyle dedikten sonra yine bir çığlık attı ve ağlamaya başladı , neredeyse bayılacaktı . Tekrar sakinleşince ağzını silerek , “ Evet , ben sana Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den duyduğum bir hadisi anlatacağım . O , bana bu hadisi evde söylemişti . O vakit bir ben bir de Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem vardı . Üçüncü biri yoktu ” dedi . Bunu der demez aynı şekilde bir çığlık attı ve ağlamaya başladı , öncekinden daha ağır bir hale girdi . Sonra yüzüstü yere düştü . Ben uzun bir süre oturup onu tuttum . Sonra ayıldı ve dedi ki : Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki : ” Kıyamet günü Allah celle celaluhu kullarını hesaba çekmeye başlayacaktır . Her insan korkudan dolayı dizüstü çökmüş olacaktır . Ilk önce üç şahıs çağırılacaktır . Birincisi Kur’an hafızı , ikincisi mücahid , üçüncüsü zengin birisidir .

İlk önce Kur’an hafızı sorgulanır . Allahu Teâlâ ona , < Ben sana Kendi Rasûlüm üzerine indirdiğim şeyi ihsan ettim > buyurur . O , < Şüphesiz sen bu nimeti ihsan ettin > der . Allahu Teâlâ < Sen bu ilimle ne amel yaptın ? > buyurur . O , < Ben gece gündüz onu okumak vs. ile meşgul oluyordum > der . Allahu Teâlâ , < Yalan söylüyorsun > buyurur . Melekler de hep bir ağızdan , « Yalan yalan > der , sonra Allah celle celaluhu , < Bunu sadece insanlar çok güzel Kur’an okuyan biridir desinler diye yaptın . Nitekim de öyle denildi > buyurur .

Sonra zengin sorgulanır . Allahu Teâlâ , < Ben sana şu kadar mal genişliği ihsan ettim . Sen herhangi bir şeyde kimseye muhtaç olmadin > buyurur . O , < Şüphesiz öyleydi > der . Allahu Teâlâ , < Benim ihsan ettiğim bu mal içinde sen ne ameller işledin ? > buyurunca o , < Sila – i Rahim yapardım . Sadakalar verirdim > der bunun üzerine Allahu Teâlâ ona , < Yalan söylüyorsun > buyurur . Melekler de hep birden , « Yalan yalan > derler . Sonra Allah celle celaluhu , < Bunu , insanlar falanca çok cömerttir desinler diye yaptın . Nitekim öyle de denildi > buyurur .

Sonra mücahide , < Sen hangi ameli işledin > buyurur . O , < Allah’ım ! Sen cihadı emrettin . Ben , Senin yolunda cihad ettim . Nihayet canımı verdim > der . Allahu Teâlâ , < Yalan söylüyorsun > buyurur . Melekler de , < Yalan yalan > derler . Allahu Teâlâ , < Bunları insanlar çok kahraman bir adamdi desinler diye yaptın . Nitekim öyle denildi buyurur . ” Ondan sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , Hz . Ebû Hüreyre radıyallahu ann’ın dizine vurarak şöyle buyurdu ; ” İşte Cehennem’in ateşi ilk önce bu üç kişiyle tutuşturulacaktır . ”

Şefi rahmetullahi aleyn sonra Emir Muaviye radiyallahu anh’ın yanına gitti . Ona Hz . Ebû Hüreyre radıyallahu ann’ın bu hadisini anlattı . Emir Muaviye radıyallahu anh , “ Bu üç kişinin hâli böyle olursa diğer insanlarin hali ne olur ? ” diyerek o kadar ağladı ki onu görenler ağlamaktan helak olacağını zannettiler . Sonra emir Muaviye radıyallahu ann kendine geldi ve ” Allah celle celaluhu’nun söylediği haktır . O’nun yüce Rasûlü’nün söylediği de haktır ” dedi ve sonra Kur’an – ı Kerim’in şu ayetini okudu ” Kim ( kendi iyi amelleriyle sadece ) dünya hayatını ve zinetini ( şan şöhret vs.’yi ) isterse , Biz öylelerine amellerinin karşılığını dün yada tamamen öderiz . Dünyada onlara cimrilik yapılmaz . / Bunlar öyle kimselerdir ki , ahirette kendilerine Cehennem’den başka bir şey yoktur . ( Dünyada ) yaptıkları bütün ameller ahirette boşa gi decek … Zaten ( niyette hayır yoksa ) bütün yapmış oldukları şey boştur . ” ( Hûd – 15,16 )

Hal böyle olunca kişinin herhangi bir ameliyle ilgili olarak , “ Bu ameli Allah için yaptım ” diye kendini beğenmesi çok zordur . Ancak Allahu Teâlâ’nın Kendi lütuf ve keremiyle müsamaha göstererek o ameli kabul etmesi O’nun rahmetinden uzak değildir .

Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bir defasında hasta olan bir genç sahabiyi ziyarete gitti , o genç çok ağır hastaydi ve vefat etmek üzereydi . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona , ” Nasılsın ? ” bu yurdu . Genç , ” Ya Rasûlallah ! Allah’ın rahmetinden ümidliyim , günahlarımdan korkuyorum ” dedi . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , ” Allahu Teâlâ bir kulunun kalbinde bu iki şeyi topladığı zaman mutlaka ona ümid ettiği şeyi verir ve korktuğu şeyden onu emin kılar . ”

Hz . Ömer radiyallahu anh buyuruyor ki ; “ Eğer kıyamet günü , < Sadece bir kişi affedilecek , geriye kalanların hepsi Cehennem’e gidecek > diye ilan olunsa , o bir kişinin ben olacağımı ( Allah’ın rahmetinden ) ümid ederim … Eğer , < Bir kişi Cehennem’e gidecek , diğerlerinin hepsi Cennet’e gidecek diye ilan edilse , o bir kişinin ben olacağımdan korkarım . ”  (Cem’ul Fevaid)

Hz . Ali radıyallahu anh oğluna şöyle buyurdu ; ” Oğlum ! Allah’tan öyle kork ki , eğer bütün dünyadaki insanların iyilikleriyle bile gitsen kabul edilmeyecek ( diye düşün … ) Allahu Teâlâ’dan öyle ümidli ol ki , sen eğer bütün dünyanın günahıyla gitsen yine de affolunacaksın ( diye düşün . ) ”

UYARI : Buraya kadar örnekler verilerek birkaç âdâba dikkat çekilmiştir . Medine ziyareti bölümữnde de birkaç âdâb gelecektir . Onlar da göz önünde bulundurulmalıdır .

(Fezaili Hac sayfa 77)


Online sipariş yapabilirsiniz
Türkiyeden : www.gulistannesriyat.com
Almanyadan: www.al-madinamarkt.de