CEMARÂT


Hacıların kurban bayramı günlerinde Mina’da attıkları küçük taşların her birine ve bu taşların atıldığı üç ayrı yere cemre denir (cem’i: cemerât) Haram ile Cemarat yk 5km dir.


Google Maps

Mit dem Laden der Karte akzeptieren Sie die Datenschutzerklärung von Google.
Mehr erfahren

Karte laden

PGlmcmFtZSBsb2FkaW5nPSJsYXp5IiBzcmM9Imh0dHBzOi8vd3d3Lmdvb2dsZS5jb20vbWFwcy9lbWJlZD9wYj0hMW0xNCExbTghMW0zITFkNzQyOC4zODgxOTU5MzkyMiEyZDM5Ljg3MjU0NjEhM2QyMS40MjE2MTQ1ITNtMiExaTEwMjQhMmk3NjghNGYxMy4xITNtMyExbTIhMXMweDE1YzIwNDc3MDI4MjIzNjMlM0EweDk1ZGQ5OTE2MTVjMGUzZTEhMnNCaWclMjBKYW1hcmFoJTIwKEFsLWphbXJhaCUyMGFsLWt1YnIlQzQlODEpITVlMCEzbTIhMXNkZSEyc2RlITR2MTU5NTUwMzU4MDQzNyE1bTIhMXNkZSEyc2RlIiB3aWR0aD0iNjAwIiBoZWlnaHQ9IjQ1MCIgZnJhbWVib3JkZXI9IjAiIHN0eWxlPSJib3JkZXI6MDsiIGFsbG93ZnVsbHNjcmVlbj0iIiBhcmlhLWhpZGRlbj0iZmFsc2UiIHRhYmluZGV4PSIwIj48L2lmcmFtZT4=

Mina’da cemrelerin yeri, İslamiyet öncesinden itibaren işaret taşları ile belirlenmişti. Ancak 19. yüzyıla kadar cemrelerin etrafında taşın düşüş mesafesini sınırlandıran bir işaret veya ihata duvarı yoktu. 1875 yılı başında Cemretü’l-akabe’nin çevresine demir parmaklıklar yapılmış, bu şekilde cemreye fazla yaklaşmaktan doğabilecek izdiham önlenmek istenmiştir. Ancak halk tarafından taş atılacak mekânın genişletildiği şeklinde anlaşılabileceği endişesiyle bu parmaklıklar bir yıl sonra kaldırılmış ve her üç cemrenin etrafına taşların düşeceği yeri belirleyen havuz biçiminde duvarlar inşa edilmiştir. 1975’te cemrelerin bulunduğu mevki, izdihamı önlemek için 40 ilâ 80 m. eninde ve 1 km. boyunda bir yolla iki katlı olarak yeniden düzenlenmiş, zaman zaman olduğu gibi 2005 yılında da birçok hacının izdihamdan ölmesi üzerine cemrelerin yeri yeniden düzenlenerek taş atış yolunun dört katlı olarak yapılmasına başlanmıştır.

Şeytan Taşlamanın Hikmeti

Hazret-i İbrâhim -aleyhisselâm-’ın Hakk’a tevekkül ve teslîmiyetini temsîlen kesilen kurbanlar, hacıların gönül deryâsında o yüce peygamberin hissiyâtını dalgalandıran bir rahmet ve hikmet esintisidir. Bunu teneffüs edenlerin dillerinden Halîlullâh’ın Kur’ân-ı Kerîm’de beyan buyrulan şu sözleri dökülür:

Doğrusu ben; yüzümü, gökleri ve yeri Yaratan’a, doğruya yönelerek çevirdim. Ben puta tapıcılardan değilim.” (el-En’âm, 79)

“De ki: Namazım, ibâdetlerim, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi olan Allâh içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur; bununla emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim.” (el-En’âm, 162-163)


DOST’A DOĞRU BİR VUSLAT YOLCULUĞU

Hazret-i İbrâhim -aleyhisselâm-, Bâbil’den Şam’a doğru giderken:

“«Ben Rabbime gidiyorum; O bana doğru yolu gösterecek! Rabbim! Bana sâlihlerden bir evlât ver!» demişti.” (es-Sâffât, 99-100)

Burada, kalbden, yâni iç âlemden en yüce Dost’a doğru bir vuslat yolculuğunun yapıldığına işâret vardır.

Âyet-i kerîmenin devâmında Hazret-i İsmâil’in müjdelenmesi ve kurban hâdisesi zikredilir:

“İşte o zaman, Biz O’na halîm bir oğul müjdeledik.” (es-Sâffât, 101)

“Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince (babası): «–Yavrucuğum, rüyâda seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, (buna) ne dersin?» dedi. O da cevâben: «–Babacığım, sen emrolunduğun şeyi yap! İnşâallâh beni sabredenlerden bulursun!» dedi.” (es-Sâffât, 102)

“Her ikisi de teslîm olup, (İbrâhim) onu alnı üzerine yatırınca: «–Ey İbrâhim, rüyâyı gerçekleştirdin. Biz ihsan sahiplerini böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten çok ağır bir imtihandır.» diye seslendik.” (es-Sâffât, 103-106)

“Biz oğluna bedel olarak O’na büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında O’na (iyi bir nam) bıraktık: «İbrâhim’e selâm!» dedik. (İşte) Biz ihsan sahiplerini böyle mükâfatlandırırız. Çünkü O, bizim mü’min kullarımızdandı.” (es-Sâffât, 107-111)


HAZRET-İ İBRÂHİM’İN, HAZRET-İ İSMÂİL’İ KURBAN ETMESİ

Hazret-i İbrâhim -aleyhisselâm-, Hâcer vâlidemiz ile İsmâil -aleyhisselâm-’ı Mekke’ye bıraktıktan sonra, Sâre vâlidemizin yanına dönmüştü. Arada bir, onların yanına uğruyordu. Bir seferinde Mekke’de bir rüyâ gördü. Rüyâsında, âyette buyrulduğu gibi İsmâil -aleyhisselâm-’ı kurban ediyordu. İbrâhim -aleyhisselâm-, rüyâ şeytânî mi, Rabbânî mi diye şüphelendi. Ancak aynı rüyâ üç gün devam etti. Bu günler, hac mevsiminin tevriye, arefe ve bayramın birinci günü idi.

Bir rivâyette İbrâhim -aleyhisselâm-:

“–Allâh, bana bir oğul verirse, onu kurban edeceğim!” demişti. İşte bu sözü sebebiyle imtihâna tâbî tutulmuştu.

İbrâhim -aleyhisselâm-, Rabbinden gelen ilâhî emir üzerine Hâcer vâlidemize, oğlu İsmâil’i yıkamasını ve güzel kokular sürmesini; O’nu bir dostuna götüreceğini söyledi. Hazret-i İsmâil’e de yanına bir ip ve bıçak almasını tembih etti ve:

“–Oğlum, Allâh rızâsı için kurban keseceğim!” dedi.


ŞEYTAN ÖNCE HÂCER VÂLİDEMİZE GELİYOR

Sonra Minâ’ya doğru yol almaya başladılar. Bu sırada şeytan, insan kılığında Hâcer vâlidemizin yanına geldi ve O’na:

“–İbrâhim, oğlunu nereye götürüyor biliyor musun?” dedi.

O da:

“–Dostuna götürüyor.” cevâbını verdi.

Şeytan:

“–Hayır, kesmeye götürüyor.” dedi.

Hâcer vâlidemiz:

“–O, oğlunu çok sever!” diye mukâbele etti.

Şeytan devamla:

“–Allâh emrettiği için boğazlayacakmış!” deyince Hâcer vâlidemiz:

“–Eğer Allâh -celle celâlühû- emretti ise güzel bir şeydir. Tevekkül ederiz.” dedi.


ŞEYTANIN HAZRET-İ İSMÂİL’E GELMESİ

Şeytan, Hâcer vâlidemizi kandıramayınca İsmâil -aleyhisselâm-’ın yanına gitti. Bu sefer de O’na sordu:

“–Baban seni nereye götürüyor biliyor musun?”

İsmâil -aleyhisselâm-:

“–Rabbinin emrini îfâya.” dedi.

Şeytan:

“–Biliyorsun ki, seni kesmeye götürüyor!” diyerek vesvese vermeye çalıştı.

Bunun üzerine Hazret-i İsmâil:

“–Defol mel’ûn! Biz, Rabbimizin emrini seve seve yerine getiririz!” şeklinde mukâbele ederek şeytanı kovdu. Onu taşladı.


HAZRET-İ İBRÂHİM’İN ŞEYTANA CEVABI

Şeytan, İsmâil -aleyhisselâm-’ı da kandıramamıştı. Bu sefer İbrâhim -aleyhisselâm-’a döndü:

“–Ey ihtiyar! Oğlunu nereye götürüyorsun? Şeytan seni rüyâda kandırmış! O rüyâlar şeytânîdir.” dedi.

İbrâhim -aleyhisselâm-:

“–Sen şeytansın! Hemen yanımızdan uzaklaş!” dedi.


ŞEYTAN TAŞLAMANIN SEBEBİ

Eline yedişer tane taş aldı ve şeytanı üç ayrı yerde taşladı.

İşte hacda kıyâmete dek rükün olarak devâm edecek olan şeytan taşlama, bu şekilde başladı. Bu hâl, onların tevekkül ve teslîmiyetlerinin bir nişânesi olarak ümmet-i Muhammed’e numûne oldu.


HAZRET-İ İSMÂİL’İN KURBAN EDİLMESİNE MELEKLERİN HAYRETİ

Hazret-i İbrâhim, oğlu İsmâil’i kurban etmeye götürürken semâdaki melekler oldukça heyecanlandılar. Hayretle birbirlerine:

“−Sübhânallâh! Bir peygamber bir peygamberi kurban etmeye götürüyor!” dediler.

İbrâhim -aleyhisselâm-, oğlu Hazret-i İsmâil’e bu işin hakîkatini anlattı:

“–Ey oğlum, rüyamda seni kurban etmekle emrolundum.” dedi.

İsmâil -aleyhisselâm-:

“–Babacığım, bunu sana Allâh mı emretti?” diye sordu.

İbrâhim -aleyhisselâm-:

“–Evet!” dedi.

Bunun üzerine İsmâil -aleyhisselâm-:

“–Babacığım! O hâlde sen emrolunduğun şeyi yap! İnşâallâh beni sabredenlerden bulacaksın!” dedi.

Canını fedâ etmeye hazır olduğunu bildirdi. O sırada İsmâil -aleyhisselâm-, henüz yedi veya on üç yaşlarındaydı.


CENNETTEN KOÇUN İNDİRİLMESİ

Rivâyete göre Cebrâîl -aleyhisselâm-’ın heyecanlandığı ve yetişmekte sıkıntı çektiği üç yerden biri, İbrâhim -aleyhisselâm-’ın oğlu İsmâil’i kurban etmek üzere bıçağı boğazına dayadığı an oldu. O an, Cebrâîl -aleyhisselâm- bıçağı köreltti. Hak Teâlâ’ya teslîmiyetleri dolayısıyla ilâhî bir lutuf olarak kendilerine cennetten getirdiği koçun kurbân edileceğini bildirdi. Böylece içli tekbirler arasında o koçu kurbân ettiler.

Bu itibarla kurban kesmekten asıl maksat, bu hâdiseleri hatırlayıp onlardaki ilâhî hikmetlerden nasîb alınması ve Allâh’a teslîmiyet ve takvâ ile kulluk edilmesi husûsunda gönüllerin âgâh olmasıdır. Nitekim Cenâb-ı Hak, buyurur:

(Kurbanların) ne etleri, ne de kanları Allâh’a ulaşır. Allâh’a ulaşan, ancak takvânızdır…” (el-Hac, 37)


KURBANDAN SONRA SAÇ KESİLMESİNİN SEBEBİ

Diğer taraftan hacda kurban kesildikten sonra saçların tıraş edilmesinin de ayrı bir hikmeti vardır. İslâm’dan evvel, bir kimse kölesini âzâd ettiğinde onun saçlarını ustura ile tıraş ederdi. Bu da, köleliğin bir işâreti olarak yapılırdı. Hacdaki tıraş ile de hacılar, Cenâb-ı Hakk’ın dâimî köleliğini ve kulluğunu kabul ve îtirâf etmiş olurlar. Yâni bu tıraş, bir mânâda kendimizi Allâh’a adayışımızın ve O’na teslîm olmuş bir kul olduğumuzun tescili mâhiyetinde bir bağlılık ifâdesidir.

Mina”, Müzdelife ile Mekke arasında Harem sınırları içinde bir bölgenin adıdır.

Kurban bayramı günleri (Zilhicce 10, 11, 12 ve 13) Mina’da şeytan taşlama, kurban kesme ve tıraş olmak üzere 3 görev îfa edilir.

YouTube

Mit dem Laden des Videos akzeptieren Sie die Datenschutzerklärung von YouTube.
Mehr erfahren

Video laden

PGRpdiBjbGFzcz0nYXZpYS1pZnJhbWUtd3JhcCc+PGlmcmFtZSB0aXRsZT0iSGFkc2NoLU1pbmEiIHdpZHRoPSIxMzMzIiBoZWlnaHQ9IjEwMDAiIHNyYz0iaHR0cHM6Ly93d3cueW91dHViZS1ub2Nvb2tpZS5jb20vZW1iZWQvTlJUX25aMk5vUnc/ZmVhdHVyZT1vZW1iZWQiIGZyYW1lYm9yZGVyPSIwIiBhbGxvdz0iYWNjZWxlcm9tZXRlcjsgYXV0b3BsYXk7IGNsaXBib2FyZC13cml0ZTsgZW5jcnlwdGVkLW1lZGlhOyBneXJvc2NvcGU7IHBpY3R1cmUtaW4tcGljdHVyZSIgYWxsb3dmdWxsc2NyZWVuPjwvaWZyYW1lPjwvZGl2Pg==



1. REMY-İ CİMAR

Sözlükte küçük taşlar atmak anlamına gelen “remy-i cimar”, bir hac terimi olarak “cemerat” diye adlandırılan belli yerlere belli zamanda ve belli sayıda taş atmak demektir.

Yüce Allah, İbrahim Peygambere, oğlu İsmail’i kurban etmesini emrettiğinde şeytan bu emri yerine getirmelerine engel olmaya çalışmıştı. Bunun üzerine Hz. İbrahim, eşi Hacer ve oğlu İsmail, şeytanın bu tuzağını fark edip onu taşlamışlardı. İşte “remy-i cimar”, bu olayı sembolize etmekte­dir. Burada şeytana karşı direniş ve protesto söz konusudur.

Şeytan taşlama vazifesi, Mina’da Kurban bayramı gün­lerinde îfa edilir. Şeytan taşlama ittifakla haccın aslî vacip­lerinden biridir.” Bu görevin terk edilmesi dem gerektirir.

Şeytan taşlama günlerinde Mina’da gecelemek sünnettir.

Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre kurban bayra­mının 1. gününü 2. gününe, 2. gününü 3. gününe ve 3. gününü 4. gününe bağlayan gecelerin yarıdan çoğunu Mina’da geçir­mek vaciptir. Mazeretsiz olarak bu görevin terki dem gerektirir.

Mina’da şeytanın taşlandığı “Cemerat” diye anılan üç yer vardır.

1. “Cemre-i Suğrâ ” (Küçük Cemre): Mescid-i Hayf tarafındadır. Bu cemreye halk arasında “Küçük Şeytan” denir.

2.Cemre-i Vustâ ” (Orta Cemre): Mekke cihetinde Kü­çük Cemreden sonra 150 m. mesafede yer alır. Bu cemreye halk arasında “Orta Şeytan” denir.

3.Cemre-i Aka’be” (Büyük Cemre): Mina’nın Mekke istikametindeki sınırında yer alır. Bu cemreye halk arasında “Büyük Şeytan” denir.


a) Remy-i Cimar’ın Vakti, Hükmü ve Uygulanması

Cemrelere taş atmanın zamanı, kurban bayramı gün­leridir. Bu günlerin ilkine “Yevm-i Nahr” (Kurban Kesme Günü), kalan üç güne ise “Eyyam-ı Te şrik ” (Teşrik Günle­ri) denir. İlgisi nedeniyle bu günler, “Eyyam-ı Mina ” (Mina Günleri) olarak da anılır.

aa) Bayramın Birinci Günü

Bayramın birinci günü, büyük şeytan denilen Aka’be Cemresi’ne yedi taş atılır. Bu taşların atılma zamanı; Hanefi ve Malikî mezheplerine göre fecr-i sadıktan itibaren baş­lar, ikinci gün, fecr-i sadığa kadar devam eder. Bu zaman diliminde taşlar atılmazsa dem gerekir.

Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre, vaktinde atı­lamayan taşlar, bayram sonuna kadar kaza şeklinde atılabi­lir ve bundan dolayı ceza da gerekmez.

Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre, Akabe Cemresi’ne taş atma Arefe gününü birinci gününe bağlayan gece yarısından itibaren başlar, bayramın 4. günü güneşin batmasına kadar de­vam eder. Bu günde atılması gereken taşlar bayramın dördüncü günü güneş batımına kadar atılsa caiz olur, her hangi bir ceza da gerekmez.

Bayramın birinci günü Mina’ya gelindiğinde yukarıda zikredilen süre içerisinde Aka’be cemresine gidilir. Uygun bir yerden “Bismillahi Allahü Ekber. Rağmen lişşeydani ve hızbihi” “Allah’ın adıyla… Allah en büyüktür, şeytan ve taifesini kastederek taş atıyorum” duası okunarak taşlar atılır.

Nohut büyüklüğündeki taşlar, sağ elin baş parmağıyla işaret parmağının uçları arasında tutulur, kol fazla kaldırıl­madan atılır.

Taşlar atıldıktan sonra beklenmeksizin oradan uzakla­şılır. Dua etmek için beklenmez, dua yürürken yapılır.

Cemre-yi Aka’be’ye ilk taşın atılmasıyla telbiyeye son verilir.

Temettu veya kıran haccı yapan kimse, bayramın bi­rinci günü Aka’be Cemresi’ne taş attıktan sonra kurbanını keser veya vekâleten kestirir. Günümüzde kurbanlar, daha önce parası yatırılmak suretiyle İslam Bankası aracılığı ile kestirilmektedir. Tıraş olup ihramdan çıkar. Böylece birinci “tehallül” gerçekleşir. Bundan sonra “cinsel ilişki” dışındaki bütün ihram yasakları sona erer.

Bundan sonra Mescid-i Haram’a gidip ziyaret tavafını yapar. Daha önce yapmamışsa hac sa’yini yapar. Tavaf ve Sa’y yaptıktan sonra “ikinci tehallül” de gerçekleşmiş ve ihramla ilgili bütün yasaklar kalkmış olur.

Tavaf ve Sa’yini yapan kimse, Mina’ya döner, bayra­mın 1, 2 ve 3. günlerinde (eyyam-i teşrik) Mina’da gece­ler. Eyyam-i Teşrik gecelerini Mina’da geçirmek sünnettir. Bu sünnet terk edilirse her hangi bir ceza gerekmez. Gü­nümüzde mevcut şartlar sebebiyle Eyyam-i Teşrik geceleri Mina’da geçirilmemektedir.

Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre Eyyam-i Teşrik gecelerini Mina’da geçirmek vaciptir.

Bayramın birinci günü Akabe Cemresi’ne atılacak yedi taşın Müzdelife’de toplanması müstehaptır. Diğer günlerde cemrelere atılacak taşlar, Müzdelife, Arafat, Mina, Mekke veya her hangi bir yerden toplanabilir.

Cemrelere atılacak taşların cemrelerin yanından veya temiz olmayan yerlerden toplanması, büyük taşların kırıla­rak küçük parçalara bölünmesi mekruhtur.

bb) Bayramın İkinci ve Üçüncü Günleri

Bayramın ikinci ve üçüncü günleri cemrelere taş atma zamanı, zevalden sonra başlar, fecr-i sadığa kadar devam eder. Peygamberimiz (s.a.s.) ikinci ve üçüncü günde cemre­lere taşı öğleden sonra atmıştır.

Öğle vaktinden önce ve fecr-i sadıktan sonra atılan taş­lar geçerli olmaz. Öğleden sonra atılması gereken bu taşlar atılmaz ve kurban bayramının 4. günü güneş batıncaya ka­dar kaza da edilmezse dem gerekir.

Bayramın ikinci ve üçüncü günü sırasıyla küçük, orta ve büyük şeytana yedişer taş atılır. Bu sıraya uymak sün­nettir. Sıraya uyulmaması durumunda her hangi bir ceza gerekmez.

Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre sıraya uyulma­sı ise vaciptir. Bu mezheplere göre sıraya uyulmadığı takdirde dem gerekir.

cc) Bayramın Dördüncü Günü

Bayramın dördüncü günü Mina’da kalmayacak olan kimseler bugünün taşlarını atmakla yükümlü değillerdir.

“Kim iki gün içinde acele edip (Mina’dan Mekke’yedönerse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa, ona da günah yoktur. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar içindir” anlamındaki ayet buna işaret etmektedir..

Bayramın dördüncü günü Mina’da kalmayacak olan kimsenin, üçüncü günün taşlarını attıktan sonra fecr-i sa­dıktan önce Mina’dan ayrılması gerekir. Belirlenen zamanda ayrılmazsa dördüncü günün taşlarını da atması gerekir.

Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre bayramın dör­düncü günü Mina’da kalmayacak olan kimsenin üçüncü günü güneşin batmasından önce Mina’dan ayrılması gerekir.

Bayramın üçüncü günü Mina’dan ayrılmaya “Nefr-i Ev­vel” denir.

Dördüncü günün taşlarını atma zamanı, zevalden son­ra başlar güneşin batmasıyla sona erer.

Bu günün taşları da önce küçük, sonra orta ve daha sonra da büyük şeytana olmak üzere yedişer taş atılır.

dd) Cemrelere Atılan Taşların Sayısı

Şeytan taşlamada; Birinci gün, Aka’be Cemre’sine 7, İkinci gün, küçük, orta ve büyük cemrelere yedişerden 21, Üçüncü gün, küçük, orta ve büyük cemrelere yedişerden 21, Dördüncü gün, küçük, orta ve büyük cemrelere yedişerden 21 olmak üzere toplam 70 taş atılır.

Bayramın üçüncü gününde Mina’dan ayrılan kimse, dördüncü günü taş atmayacağı için ilk üç günde toplam 49 taş atmış olur.

Dördüncü günü atılacak taşlar toplanmış ise bu taşlar uygun bir yere bırakılır.

Ebû Hanîfe’ye göre bayramın dördüncü günü Mina’da kalanlar için, bu günün taşlarının zeval vaktinden önce cemrelere atılması caiz, Ebû Yusuf ve Muhammed’e göre caiz değildir.

ee) Atılmayan Taşların Kazası

Taşlar, her gün için belirlenen zamanda atılmazsa erte­si günü veya en geç dördüncü gün güneş batımından önce atılmalıdır, aksi takdirde dem gerekir.

Sadece Ebû Hanîfe’ye göre her gün atılması gereken taşlar zamanında atılmazsa daha sonra kaza edilmez. Zama­nında atılmadığı için dem gerekir.

b) Şeytan Taşlamanın Geçerli Olmasının Şartları

1. Atılan taşları, dikili sütunlara isabet ettirmek veya yakınlarına düşürmek.

Uzağa düşen taş geçerli olmaz.

2. Taşları, cemrelere el ile fırlatarak atmak.

Taşın atılması gereken yere el ile konması halinde atış geçerli olmaz.

3. Taşın, atılması gereken yere atanın fiili sonucun­da ulaşmış olması.

4. Taşların her birini ayrı ayrı atmak.

Taşların hep birden atılması halinde tek taş atılmış sayılır.

5. Meşru mazereti bulunmayan kimselerin, taşları bizzat kendilerinin atması.

Bu kimselerin taşlarını başkalarına attırmaları geçerli olmaz.

Hastalık, yaşlılık, kötürüm olmak, çok zayıf olup izdi­hamdan zarar görecek halde bulunmak ve benzeri durum­lar meşru mazerettir. Bu tür mazereti olan kimseler taşlarını vekaleten başkalarına attırabilirler. Vekâletin câiz olabilmesi için, kişinin mutlaka bizzat taş atmaktan âciz olması gerekir.Vekil olanlar, önce kendi taşlarını, daha sonra vekili ol­duğu kimselerin taşlarını atarlar. 

6. Atılan şeyin, taş veya taş hükmünde olması.

Kurumuş çamur, tuğla, kiremit ve mermer parçası taş hükmündedir. Demir, tahta, plastik ve benzeri taş ve toprak cinsinden olmayan şeylerin atılmazı caiz değildir.

Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre atılan şey mut­laka taş olmalıdır.

7. Taşların, belirlenen vakitler içinde atılması.

8. Atılması gereken taşların tamamını veya en az dördünü atmak

Cemreye taş atma görevinin yerine getirilmiş olabilmesi için en az dört taş atılması gerekir. Dört taştan sonra eksik bırakılan her taş için bir fitre miktarı sadaka verilir.

c) Şeytan Taşlamanın Sünnetleri

1. Tertibe uymak.

Önce küçük, sonra orta, daha sonra büyük cemreye taş atılır.

Tertibe uymak Şâfiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre ise vaciptir. Bu mezheplere göre tertibe uymayanların taşlarını yeniden atmaları gerekir. Atmadıkları takdirde dem gerekir.

2. Aka’be cemresine atılacak taşları Müzdelife’de toplamak.

Diğer cemrelere atılacak taşlar, cemarat dışında her hangi bir yerden toplanabilir.

3. Mina’ya varır varmaz ilk iş olarak cemreyi taşlamak.

4. Aka’be cemresine ilk taşı atmakla birlikte telbiyeye son vermek

5. Taşları atarken “Bismillahi Allahü Ekber. Rağmen lişşeydani ve hızbihi” duasını okumak

6. Yedi taşı peş peşe atmak

7. Küçük ve orta cemreleri taşladıktan sonra uygun bir yerde kıbleye yönelerek dua etmek.

Büyük cemreyi taşladıktan sonra, beklenilmez, dua yü­rürken yapılır.

8. Atılan taşların nohut tanesi büyüklüğünde olması.

9. Atılacak taşların temiz olması.

10. Taşları sağ elin işaret ve baş parmaklarının ucuyla tutup atmak.

11. Taşlama yaparken sağ eli, başın hizasını geçmeye­cek kadar kaldırmak.

12. Bayramın birinci günü Aka’be cemresine kuşluk vaktinde atmak;

Diğer günlerde cemreleri zeval vaktinden sonra taşla­mak gerekir. Öncesinde yapılan taşlama geçerli olmaz.

d) Şeytan Taşlamanın Mekruhları

1. Cemrelere nohut tanesinden büyük taş, terlik, şem­siye ve benzeri şeyler atmak.

2. Cemre mahallinden taş alıp atmak.

3. Belirlenenden fazla sayıda taş atmak.

4. Taşları cemrelere atmaksızın bırakmak.

5. Temiz olmayan taşları atmak.

6. Büyük taş parçalarını kırarak atmak.

7. Cemerat arasında tertibe uymamak.

Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre tertibe uymak vaciptir. Bu şarta uyulmadığı takdirde yeniden atılması gerekir. Atılmazsa dem gerekir.


DETAYLI BILGILER

HER TAŞI ATARKEN TEKBİR GETİRMEK

Her taşı atarken tekbir getirilmelidir, yani اَللّٰهُ أَكْبَرُ denmelidir. Nitekim yukarıda geçen İbn Mesud radıyallahu anh’un hadisinde bunun teşrihi vardır. Abdullah b. Ömer radıyallahu anh’in rivâyeti de daha önce geçmiştir. O da her taşla birlikte tekbir getirirdi. Ayrıca Câbir radıyallahu anh’den yapılan uzunca bir hadîs-i şerifte de:

فَرَمَاهَا بِسَبْعِ حَصَاةٍ يُكَبِّرُ مَعَ كُلِّ حَصَاةٍ مِنْهَا. 

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Akabe Cemre’sini yedi taşla yaptı. Onlardan her bir taşı atarken tekbir getirdi” ibaresi mevcuddur.[1]

İzah: Muhakkik İbn Hummam rahmetullahi aleyh şöyle yazmıştır: Rivâyetlerin zâhirinden sadece tekbirle iktisar[2] mefhum olmaktadır. Fakat İbn Ziyad rahmetullahi aleyh’den rivâyet edildiğine göre:

اَللّٰهُ أَكْبَرُ رَغْمًا لِلشَّيْطَانِ وَحِزْبِهِ

“Allahuekberu rağmel lişşeytâni ve hizbihi”

Natıfi rahmetullahi aleyh Hasan İbn Ziyad rahmetullahi aleyh’in Menâsik’i kanalıyla şunu nakletmiştir ki; her taş atılırken بِسْمِ اللّٰهِ اللّٰهُ أَكْبَرُ “Bismillahi Allahu ekber” denmelidir. Genel olarak fakihlere göre maruf olan da budur.

Akabe Cemre’si yanında durulmamalıdır:

Fethul Kadir’de geldiğine göre cemre-i ulâ ve Cemre-i vusta yanında durarak Allah’a hamdu senâ, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e salât-u selâm ve duayla meşgul olmak sâbittir. Fakat üçüncü Cemre, yani Akabe cemresi yanında durmak sâbit değildir, aksine orada durulmayacağına dair rivâyetler mutazafirdir (desteklemektedir). Burada durmanın da makul bir nedeni yoktur. Ayrıca Akabe Cemresinde durmak yol üzerinde olmaktadır, bundan dolayı da yol tıkanmaktadır. Diğer Cemreler ise yol üzerinde değil, aksine yoldan çekilerek yapılmaktadır.

Remy esnasında telbiye getirilmeli midir, yoksa kesilmeli midir?

İzah:             On Zilhicce günü Akabe Cemresine atılan ilk taşla birlikte telbiye kesilmelidir. Bundan sonra artık telbiye okunmamalıdır, ister karin, ister mütemetti, ister müfrit olunsun, ister hac sahih veya fâsid olsun.

         Eğer bir kimse Remyden önce tıraş olur yahut remy, tıraş ve kurban kesmeden önce ziyaret tavafını yapmışsa, yine de Telbiyeyi kesmelidir. Bir kimse eğer zeval vaktine kadar remy yapmazsa, remy yapıncaya kadar Telbiyeyi kesmemelidir. Elbette eğer remy yapmaz ve güneş batarsa artık Telbiyeyi kesmelidir.

         Eğer taşlama yapmadan önce kurban kesilirse, bu durumda hacc-ı ifrâd yapan kimse Telbiyeyi kesmemelidir, karin ve mütemetti ise kesmelidir. müfrid’e Telbiyeyi kesmemesi şunun için emredilmiştir ki; ona kurban kesmek vâcip değildir. Karin ve mütemetti’ye ise kurban kesmesi vâcibtir. Bundan murad şükür kurbanıdır. Udhiye[3] cinayet vs. kurbanları değildir. Unutma!

Mûtemir, yani umre yapan telbiyeyi ne zaman sonlandırmalıdır?

İmam Ebû Hanife rahmetullahi aleyh’e göre umre yapan kimse Hacerü’l Esved’i istilâm yapıncaya kadar telbiye getirmelidir. İmam Şâfiî rahmetullahi aleyh diyor ki: “Tavafa başlayana kadar telbiye getirilmelidir.” Güya bu konuda İmam Şâfiî ve İmam Ebû Hanife rahmetullahi aleyh’in görüşü aynıdır, çünkü Hacerü’l Esved’i istilamla tavafın iftitahı olacaktır.

İmam-ı Azam rahmetullahi aleyh’in bu konudaki delili şu hadîs-i şeriftir:

İbn Abbâs radıyallahu anh’dan merfu olarak rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem umre yaparken Hacerü’l Esved’i istilâm yapınca Telbiyeyi sonlandırırdı.”[4]


TOPLUCA YEDİ TAŞI BİR DEFADA ATMAK

İmam-ı Azam, İmam Mâlik, İmam Şâfiî’ye göre ise bu şekilde atmak bir tek taş sayılacaktır, çünkü mensus aleyh müteferrik şekilde fiil yapmaktır, yani her taşı ayrı ayrı fiille atmaktır. Taşların hepsini aynı anda atmak değil. O hâlde taşların teker teker atılması gerekli olacaktır.

         Mescid-i Hayf veya başka bir camiden taş alınması mekruhtur. Fakat eğer bir kimse mescidden aldığı taşlarla Remy yaparsa, kerahati tenzihiyle birlikte yapılan Remy câiz olacaktır.

         Necis yerden alınan taşlarla da Remy yapmak mekruhtur.

         Büyük taşın kırılarak küçük çakıl taşları yapılması da mekruhtur.

         Eğer büyük büyük taşlar veya büyük büyük çakıl taşları atılırsa câiz fakat mekruh sayılır.

         Remy yapılacak taşların yıkanarak atılması müstehabdır, isterse temiz yerden alınmış olsun. Yakînen necis olduğu bilinen taşların atılması mekruhtur. Bu konuda şüphe muteber değildir.

         On Zilhicce günü güneş doğmadan önce Müzdelife’den Mina’ya gidilmeli ve Akabe Cemre’sinin Remyi yapılmalıdır, ondan sonra kurbanlar kesilmelidir, sonra saçlar tıraş edilmeli veya kısalttırılmalı ve ihramdan çıkılmalıdır. Bundan sonra da ziyaret tavafı yapılmalı. Sonrasında Mina’da on iki veya on üç Zilhicce’ye kadar kıyam yapılmalıdır. On bir ve on ikinci Zilhicce’de Cemre’lerin üçü de taşlanmalı. Eğer on üç Zilhicce günü de Mina’da geçirilirse, o günde üç Cemre’ye de taş atılmalıdır.

         Remy yapmak vâcibtir. Remyin terk edilmesiyle dem vâcip olacaktır.

Zilhicce’nin 10. günü remyin vakti, fecrin doğmasından on bir Zilhicce günü fecrin doğmasına kadardır. Eğer fecir değer ve remy yapılmazsa, o zaman dem vâcip olacaktır.

On Zilhicce günü remyin mesnun olan vakti güneşin doğmasından zeval vaktine kadardır. Zevalden güneş batıncaya kadar vakti mübahtır, güneş battıktan sonra ise mekruhtur. On Zilhicce günü fecrin doğmasından sonra güneş doğmadan önce remy yapmak da mekruhtur. Elbette kadın hasta, zayıf kimseler izdiham korkusuyla sabah erkenden gelerek Remy yaparlarsa, onlar için mekruh olmayacaktır.

         On Zilhicce günü Mina’ya gelindiğinde birinci ve ikinci Cemreler bırakılarak doğruca üçüncü Cemre’ye gelinmelidir. Müstehap olan şudur ki; Mina’ya geldikten sonra hiçbir işe bakmadan önce Remy yapılmalı, ondan sonra diğer işlere bakılmalıdır.

         Remy esnasında Akabe cemresi yanında aşağı tarafta şu şekilde durulmalıdır. Mina sağ cihette olmalı, Kâbe sol cihette kalmalıdır.

         Taşların baş parmak ve şehâdet parmağıyla tutularak atılması müstehabdır. Bunun esah ve muted olduğu yazılmıştır. Her ne şekilde istenirse tutularak taş atılırsa atılsın, bu da câizdir.

         Remyin bu şekli sadece müstehabdır, yoksa nasıl ve hangi taraftan istenirse, Remy yapılabilir. Akabe Cemresinin yukarı kısmından da Remy yapmak câizdir, fakat bir mazeret bulunmadan mekruhtur.

         Remy yapan kimse Cemre’den beş zira mesafede durmalıdır. Bundan az mesafede durulması mekruhtur, fazla mesafede durulmasında ise sakınca yoktur.

         Sağ elle Remy yapılması müstehabdır. Remy esnasında el, koltuk altı gözükecek kadar yukarı kaldırılmalıdır.

         Akabe Cemresinin sıhhati kazâsının vakti on bir Zilhicce günü fecrin doğmasından on üç Zilhicce günü güneşin batmasına kadardır. Lihâza eğer on Zilhicce günü Remy yapmak, on bir Zilhicce günü fecrin doğmasına kadar tehir edilirse, bu durumda bu Remyin edâ vakti fevt olmuş olacaktır. Onun için hem dem, hem de on üç Zilhicce günü güneşin batımına kadar kazâ vâcip olacaktır. Öyleyse eğer bu vakte kadar da kazâ edilmez ve on üç Zilhicce günü güneş batarsa, artık kazâ vakfede fevt olmuştur. Fakat bu durumda remyin terkinden dolayı sadece bilittifak bir dem vâcip olacaktır.

         Vakit geçtikten sonra sıhhati kazâ vaktinden tehirden dolayı “zaten dem vâcip oldu düşüncesiyle artık kazâ etsem de, etmesem de fark etmez, yine de tehirden dolayı dem vermem gerekecek” diyerek kazâ etmemek nihayet çirkin ve kötüdür. Çünkü eğer edâ vaktinde edâ edilememişse, o zaman sıhhati kazâ vaktinde mutlaka kazâ edilmelidir. Birinci şıkta demi tehir mutlakan remyin terkine nisbeten ehaftir (hafiftir), âmeden Remyin terki ise daha şiddetlidir.

         Özür hâlinde Remy hükmünde kadın ve erkek eşittir, fakat izdiham nedeniyle kadınların gece Remy yapmaları efdaldir.

         Kadınlar için hastalık vs. gibi bizzat Remy yapamayacağı bir özür hâli müstesna niyâbeten Remy yapılması câiz değildir.

İzdiham nedeniyle Akabe cemresi veya başka bir günün Cemresinde (geceye kadar) tehir ruhsatında kadınlara riayet edilmiştir. Hastalık hâlinde erkek ve kadın her ikisine de müsaade vardır. Velhâsıl kadınların sıkışıklık ve izdiham nedeniyle başkasına niyâbeten Remy yaptırmaları câiz değildir. Eğer bizzat gidip Remy yapmazlarsa, o zaman ceza lazım gelecektir.

         Eğer yedi taştan fazlasıyla Remy yapılırsa, bu mekruhtur. Eğer altı mı, yedi mi tereddüdüyle atılırsa, bunda da beis yoktur. Eğer yediden az atılırsa, kifayet etmeyecektir. Say’in tamamlanması vâcip olacaktır, yoksa ceza vermek lazım gelecektir. Bu konuda tafsilat cinayet bölümünde gelecektir.

         Taşların peşi peşi sıra atılması mesnundur, vâcip değildir. Şart şudur ki; bir günün taşları o günün içinde atılmalıdır. Örneğin onuncu günün taşları onuncu gün içinde atılmış olmalıdır, fakat muvâlâtın terki mekruhtur.

         Akabe Cemresinin Remyi aşağı taraftan yapılmalıdır. Üst taraftan yapılması tenzîhen mekruhtur. Eğer bir özre binaen yapılırsa, mekruh değildir.

         Bir kimse ayakta durarak namaz kılamaz, Cemre’ye kadar yaya veya binekli olarak gelmede kendisi için çok şiddetli eziyet olursa, o şeran mazurdur. Eğer Cemre’ye kadar gelmede hastalığının artması veya eziyet olması endişesi olursa, o mazurdur. Eğer hastalığın artması veya eziyet endişesi olmazsa, o zaman onun bizzat gelerek Remy yapması gereklidir, başkasına Remy yaptırması câiz değildir. Elbette eğer binek veya taşıyan bulunmazsa, o zaman mazurdur. Başkasına Remy yaptırabilir.

         Bir kimse on Zilhicce’nin Remyini bir baskası tarafından da yapmak isterse, önce kendi taşlarını atmalı, sonra da başkası için atacağı taşları atmalıdır. Eğer bir taş kendi atar, bir taş da başkasının adına atarsa, mekruh olacaktır.

         On bir Zilhicce ve on ikinci Zilhicce vs. hangi günlerde üç Cemre’nin de Remyi yapılıyorsa, o zaman düzenli bir şekilde önce kendi taşlarını atarak fariğ olmalı, ondan sonra başkası tarafında olan taşlar tertibe göre atılmalıdır. Efdal olan budur. Fakat günümüzde izdiham fazla olmaktadır. Onun içinde efdaliyetin terkinde vüs’at vardır, yani her Cemre’den önce kendine ait taşlar atılmalı, sonra diğerinin taşları atılmalıdır.

         Eğer özürlü kimsenin özürü bir başkasına Remy yaptırdıktan sonra Remy vakti içinde zâil olursa, onun tekrardan Remy yapması gerekli olmayacaktır.

         Özürlü kimse adına yapılan Remyin cevazı için özürlü kimsenin emri şarttır. Fakat baygın, şuurlu olmayan küçük çocuk ve mecnun tarafından onların emri olmadan da Remy yapmak câizdir.

         Hasta eğer kendisi taşı alarak atamazsa, onun eline taş verilmeli, o kendisi atmalıdır. Eğer onun tarafından naibi atarsa, yine de câizdir. Bunun gibi baygın, mecnun ve çocuğun eline taş verilmeli, onlar kendileri atmalıdır veya arkadaşları onların elini tutarak attırmalıdır veya naibleri onların adına atmalıdır. Bu da câizdir.

         Atılan taşlar Cemre’nin yakınına düşerse, câizdir. Eğer uzağına düşerse, câiz olmayacaktır. Üç zira mesafe uzaktır. Ondan azı ise yakındır. Yani taşlar üç zira veya daha fazla Cemre’nin uzağına düşerse, o zaman güya bu taşlar Cemre’ye ulaşmamıştır, onun için de Remy sahih olmayacaktır. Üç ziradan az; örneğin iki veya bir ziralık mesafeye düşerse, Cemre’ye ulaşmasa da ulaşmış hükmünde olacaktır, onun için de Remy sahih olacaktır.

         Eğer atılan taş bir insan veya hayvanın sırtına isabet eder ve kendiliğinden yuvarlanarak Cemre’nin yakınına düşerse, câizdir. Eğer ayağına düşerse, muteber değildir. Bunun gibi isabet aldığı şeyin hareketiyle düşmesi hâlinde de muteber değildir, isterse Cemre’nin yakınına düşsün. Bu taşlar tekrardan iade edilmelidir. Kendisi mi, yoksa isabet aldığı şeyin hareketiyle mi düştüğünde şüphe olması durumunda da ihtiyaten iade edilmelidir.

         Taş atılır ve Cemre’nin mahalline isabet ettikten sonra geri gelerek Cemre’den uzağa düşerse, bu da câiz değildir, çünkü Remy’in sıhhati için taşın Remy’in mahalline düşmesi şarttır. Lihâza eğer uzağa mı, yakına mı düştüğünden şüphe olursa, ihtiyaten tekrardan atılmalıdır.

İzah: Cemre, taş atılan yere denmektedir. Onun için taş atılan mahallere Cimar denmektedir. Lihâza bu yerlere dikilmiş olan sütunlar bizzat Cemre değildir, aksine Cemre o sütunların dikili olduğu yerdir. Aslında taşlar oraya atılmalıdır, fakat Cemre’nin asıl yerine sütunlar dikilmiştir, onun için taşlar bu direklerin dibine atılmaktadır, tâ ki sütunların dibine gidip düşsün. Öyleyse en fazla üç ziradan az mesafeye gidip düşerse, o zaman yakın kabul edilecektir. Eğer bu sütunların tepesine veya üç ziradan fazla yükseklikte ortasına isabet alarak orada takılı kalırsa veya sütunun dibinden uzağa gidip düşerse, o zaman bu Remy câiz olmayacaktır, çünkü Cemre’nin asıl mahallinden uzağa düşmüştür. Eğer taş gidip sütunun ortasına takılı kalır ve sütunun dibinden üç ziradan az mesafede ise, o zaman bu da yakînen düştü kabul edilecektir ve câiz olacaktır. Çoğu hacılar bu sütunlara taşı öyle atmaktadırlar ki; onlara çarpıp taşlar geri gelerek sütunlardan çok uzağa düşmektedirler. Bu câiz değildir, çünkü taşın bu şu sütunlara isabeti gerekli değildir, aksine onların dibine veya yakınına düşmesi gereklidir, isterse direğe isabet etmesin. Buna çok dikkat gösterilmelidir.

         Akabe cemresi yapıldıktan sonra orada durulmamalı, aksine Mina’daki yerine dönülmelidir. On Zilhicce günü Akabe Cemresinin dışındaki Cemre’lerin Remyi yapılmamaktadır. Akabe Cemre’sinin Remyinden sonra orada durarak dua yapmak sâbit değildir. Dua kendisinden sonra başka Cemre’lerin Remyi olan Cemre’lerin yanında durularak yapılmaktadır. Bazı kimseler, hangi Cemre’lerin yanında dua ediliyorsa, orada namazda kılmaktadırlar. Bu yapılmamalıdır. Bu sâbit değildir, yani sünnet veya müstehap görülerek orada namaz kılınmamalıdır.

Ancak buna rağmen orada namaz kılanlara da engel olunmamalıdır, çünkü namaz bizzat müstahsen bir ameldir, tâ ki yüce Allah’ın aşağıdaki âyet-i celilede geçen şiddetli vaidine dâhil olunmuş olmasın.

أَرَأَيْتَ الَّذِي يَنْهَى، عَبْدًا إِذَا صَلَّى

Namaz kıldığı anda bir kulu namazdan men edeni görmedin mi ”.

Elbette kırmadan önce veya sonra hikmetlice anlatılmalıdır.

         On Zilhicce günü pek çok kimse Akabe Cemresiyle birlikte cemre-i ulâ ve Vusta’yı da taşlamaktadır. Bu bid’attir.

Kadınlar izdiham nedeniyle taşları başkalarına attırabilir mi?

Geceleyin izdiham olmamaktadır. Kadınlar o vakit remy yapmalıdır. Kadınlar tarafından bir başkasının remy yapması câiz değildir. Elbette taşlama yapamayacak derecede bir kimse hasta olursa, onun tarafından remy yapmak câizdir.

İzah: Bir kimse hastalık veya zayıflığından ötürü ayakta durarak namazını kılamazsa, Cemrelere kadar yaya veya binekli olarak gitmesinde şiddetli sıkıntı olursa, o şeran mazurdur. Eğer onun gelmesinde hastalığın artma veya eziyet endişesi yoksa, o zaman onun bizzat kendi remyini kendisinin yapması gereklidir. Başkasına remy yaptırması câiz olmayacaktır. Elbette eğer binek yahut bindirecek birisi yoksa, o zaman mazurdur ve başkasına remy yaptırması câizdir. Bir özür bulunmadan başkasına remy yaptırmak câiz değildir. Pek çok kimse izdiham nedeniyle başkasına taşlatma yaptırmaktadır. Böyle kimselerin remyi olamayacaktır ve kendilerine dem vâcip olacaktır. Şiddetli izdiham varsa, o zaman hasta ve zayıf kimseler geceleyin remy yapabilir.

         Güçlü, kuvvetli erkeklerin gece vakti şeytan taşlamaları mekruhtur. Elbette kadınların ve zayıf erkeklerin bir özre binaen gece taşlama yapmaları sadece câiz değil, aksine müstehabdır.

         Sadece 10 Zilhicce gününün remyi zevalden önce yapılmaktadır. 11. ve 12. Zilhicce günlerinin remyi ise zevalden sonra yapılmaktadır. Zevalden önce yapılırsa, remy edâ olmayacaktır. Bu durumda dem vâcip olacaktır. Elbette 13. Zilhicce’nin remyini zevalden önce yaparak gitmek câizdir.

         On iki Zilhicce günü güneş battıktan sonra, Mina’dan çıkmak mekruhtur, ancak bu durumda 13. Zilhicce gününün remyi vâcip olmayacaktır. Şart şudur ki, 13. Zilhicce’nin fecri doğmadan Mina’dan çıkılmalıdır. Eğer Mina’dan çıkmadan 13. Zilhicce’nin fecri doğarsa, o zaman 13. günün remyi de vâcip olacaktır. Bu durumda eğer remy yapmadan Mina’dan gidilirse, o zaman dem vâcip olacaktır.


BÜTÜN GÜNLERİN REMYİNİ TERK ETMEK

Remy günleri başlıca dört gündür, yani 10-11-12-13 Zilhicce günleri. Eğer bir kimse bütün bu günlerde remyi, şeytan taşlamayı terk ederse, ona dem vâcip olacaktır, çünkü remy-i cimar vâcibtir. Vâcibin terkinden dolayı dem lazım gelmektedir. Onun için burada da dem vâcip olacaktır. Ancak bütün günlerde remyin terkinden dolayı bir tek dem kifayet edecektir. Remyin toplam sayısı yetmiştir.

Delil şudur ki; bütün remylerin cinsi hem zâten birdir, hem de mahallen birdir. Lihâza onların tamamı bir tek remy karar kılınarak bir tek dem vâcip yapılmıştır. Örneğin eğer bir muhrim vücudundaki bütün kılları tıraş ederse, ona bir tek dem vâcip olmaktadır. Başının tamamını veya dörtte birini tıraş ettirmeyle de bir tek dem vâcip olmaktadır. Burada da bir tek demin vâcip olma illeti ittihad-ı cinstir.

Hidâye sâhibi buyuruyor ki: “Remyin terki eyyam-ı remyin, yani Zilhicce’nin on üçüncü günü güneş battıktan sonra mütehakkık olacaktır, çünkü bu günlerde remyin ibâdet olması malum olmuştur. Lihâza bu günler bâkî oldukça remyin iadesi mümkündür. Örneğin, eğer on üç Zilhicce günü remy yapmak isterse, onda bütün günlerin remyini yapmalıdır ve edâ edilen tertibe riayet edilerek remy yapılmalıdır, çünkü bu durumda remy kendi vaktinden muahhar olacaktır. Onun için İmam-ı Azam’a göre dem vâcip olacaktır, Sahibeyn’e göre ise vâcip olmayacaktır, çünkü önce de geçtiği gibi İmam-ı Azam’a göre vâcibin tehiri nedeniyle de dem vâcip olmaktadır, Sahibeyn’e göre ise vâcibin tehiri nedeniyle dem vâcip olmamaktadır.


BİR GÜNÜN REMYİNİ TERK ETMEK

Eğer muhrim bir günün remyini terk ederse, ona kurban vâcip olacaktır, çünkü bir günün remyi de bir nüsuktur. Tam nir nüsuk yahut onun ekserini terkten dolayı dem vâcip olmaktadır. Onun için burada da dem vâcip olacaktır. Bütün günlerin remyinin terkinden dolayı bir tek kurban şunun için vâcip olmaktadır ki; onların cinsi müttehiddir. Müttehid olan cinslerde tedâhül olmaktadır. Eğer muhrim bir günün üç cemresinden birini terk eder, ikisini atarsa, ona sadaka vâcip olacaktır. Yani her bir taşa bedel olarak nısf sa buğday tasadduk etmelidir, çünkü üç cemrenin remyi yarıdan azdır. Bir nüskün yarıdan azının terkinden dolayı sadaka vâcip olmaktadır. Onun için bir cemrenin remyinin terkinden dolayı sadaka vâcip olacaktır. Elbette eğer terk edilen remy nısf’dan fazla olursa, örneğin üç ayrı cemreye 21 taş atılmaktadır. Eğer bir kimse 21 taştan onunu atar, 11. taşı atamazsa, o zaman ona dem vâcip olacaktır, çünkü bu durumda ekserinin terki gerçekleşmiştir, ekser için kül hükmü bulunmaktadır. Külün terkinden dolayı dem vâcip olmaktadır. Lihâza ekserin terki nedeniyle de dem vâcip olacaktır. Eğer yevm-i nahr günü Akabe cemresinin remyi terk edilir ve on üç Zilhicce günü güneş batarsa, ona dem vâcip olacaktır, çünkü yevm-i nahr gününün bütün vazifesi sadece Akabe cemresinin remyidir. Lihâza böyle bir kimse o günün tam bir nüsuk ve vazifesini terk etmiştir, tam bir nüskun terki ise mucib-i demdir. Onun için burada dem vâcip olacaktır. Bunun gibi eğer nahr günü Akabe cemresinin ekseri terk edilirse, örneğin 4 taş atılamazsa, bu durumda dem vâcip olacaktır, çünkü لِلْأَكْثَرِ حُكْمُ الْكُلِّ kaidesi burada geçerlidir.

Eğer muhrim vücubunda son herhangi bir cemrenin remyinde 1, 2, yahut 3 taş atmayı terk ederse, yani dört taştan azını atamazsa, o zaman her bir taşa bedel olarak nısf sa buğday tasadduk etmelidir. Ancak eğer sadakaların toplamı bir küçükbaş hayvanın kıymetine eşit gelirse, o zaman bundan dilediği ölçüde eksiltme yapmalıdır, çünkü metrûk nısf’dan azdır, nısf’dan azında ise dem vâcip olmamaktadır. Burada sadakanın kıymeti dem’e eşittir. Onun için ondan bir miktar azaltılacaktır, tâ ki burada vâcip olan dem’e eşit şekilde vâcip olmasın.


    Müslim, Hac 305, No:1296


       Sözü kısa kesme, kâfi görme, uzatmama.


        Kurban.


        Tirmizî, Hac 79, No:919


        Alâk, 96/9-10.


        Müttehid: Birleşmiş, birlik olmuş, birleşik.