Allah Dostlarının Peygamberimizi Ziyaretleri
1. Üveys el – Karnî ( Veysel Karanî ) rahmetullahi aleyh tabiînin meşhurlarindandır . Onun lakabı Seyyidüttabiîn’dir . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem zamanına yetişmiştir . Ancak annesine hizmetten dolayı Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’in huzuruna gelememiştir . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in onun hakkında , ” Üveys el – Karnî ne güzel tabiîdir ” buyurduğu nakledilmiştir . Bir rivayette onunla ilgili şöyle buyurulmuştur ; “ Eğer o bir şey üzerine yemin etse Allah celle celaluhu onun yeminini yerine getirir . ” Bir hadiste onun hakkında şöyle buyurulmuştur ; “ Kim onunla görüşürse kendi mağfireti için ondan dua istesin . ” Yine bir hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi vesel lem , Hz . Ömer ve Hz . Ali radıyallahu anhuma , “ Ondan kendiniz için istiğfar etmesini isteyiniz ” buyurmuştur . Hadislerde onun pek çok faziletleri geçmiştir . Siffîn savaşında Hz. Ali radiyallahu anh’ın tarafında şehid olmuştur . ‘ Hac yapıp , Medine’i Tayyibe’ye gelince Mescid’i Nebevi’ye girdi . Biri kendisine işaretle , “ İşte Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek kabri şuradadır ” deyince kendinden geçip bayıldı . Kendine geldiğinde , “ Beni alıp götürün , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in medfûn bulunduğu bir şehirde bana rahat ve huzur yok ” buyurdu .
2. Bir köylü Kabri Şerif’e geldi ve orada durarak , “ Allah’ım ! Sen köleleri azad etmeyi emrettin . Bu , Senin sevgilindir . Ben Senin kölenim . Kendi mahbûbun sallallahu aleyhi vesellem’in kabri üzerinde , ben köleni ateşten azad eyle ! ” dedi . Gaybtan şöyle bir ses geldi ; ” Sen yalnız kendi kurtulmanı istedin . Neden bütün insanlar için kurtuluş istemedin ? Biz seni ateşten azad ettik . ” (Isabe)
3. Asmaî rahmetullahi aleyh diyor ki ; “ Bir köylü Kabri Şerif’in karşısında durdu ve ” Allah’ım bu Senin sevgilin , ben Senin kölenim ve şeytan Senin düşmanındır . Eğer Sen beni bağışlarsan Senin sevgilin sevinecek , Senin kölen kurtulacak , düşmanın kalbi muzdarib olacaktir . Allah’ım ! Kerem sahibi Arabların âdetidir ki , onların bir reisi öl düğünde , onun kabri başında köleler azad edilir . Bu yüce zât ise bütün cihanın efendisidir . Onun kabri başında beni Cehennem’den azad eyle ” dedi . Asmaî rahmetullahi aleyh diyor ki ; ” Ben ona , < Ey Arabil Senin bu güzel isteğin karşısında Allah celle celaluhu ( inşallah ) seni mutlaka affetmiştir > dedim .
4. Hz . Hasan Basri rahmetullahi aleyh diyor ki : Meşhur sûfiyeden olan Hz . Hatem – i Esam Belhî rahmetullahi aleyh diyor ki ; “ Ben otuz sene boyunca bir kümbetin içinde çile doldurdum . Zarûret olmadan kimseyle konuşmadım . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek kabrine varınca , < Allah’ım ! Bizi murâdına erememiş olarak geri gönderme > dedim . Gaybden şöyle bir ses geldi ; < Biz sana kendi mahbubumuzun kabrini ziyaret nasib ettik ki , duanı kabul edelim . Hadi seni ve seninle beraber hazır olanların hepsini de bağışladık > Bazen sözler ne kadar kısa olursa olsun , ağızdan ihlasla çıktığı za man doğruca ulaşacağı yere ulaşır .
5. Şeyh Ibrahim bin Şeyban rahmetullahi aleyh buyuruyor ki : Ben haccı bitirip Medine’i Münevvere’ye gittim . Kabri Şerif’i ziyaret edip Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in huzurunda selam arz edince mûbarek hücresinin içerisinden “ Ve aleykesselâm ” cevabını işittim .
6. Meşhur bir hadis alimi olan Allâme Kastalânî rahmetullahi aleyh Mevahibi Ledünniyye’de şöyle yazıyor : Ben bir defasında o kadar hasta oldum ki , doktor tedavi etmekten aciz kaldı . Birkaç sene hastalığım aralıksız olarak devam etti . Ben bir defasında hicri 28 Cemâziye’l Evvel 893 tarihinde Mekke’i Mükerreme’de bulunduğum sırada Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem vesilesiyle dua ettim ve sonra uyudum . Rüyamda bir adam gördüm . Elinde bir kağıt vardı . Üzerinde şöyle yazıyordu ; “ Bu ilaç Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in tavsiyesi üzerine verilmiştir ” diye yazılıydı . Uykudan uyandığımda hastalıktan hiçbir eser yoktu . Diyor ki : Hicri 885 tarihinde başımdan şöyle bir hadise geçti ; Ben Kabri Şerif’i ziyaretten dönüyordum . Yolda Habeşi cinsi bir geyik hizmetçime bir çifte attı . Bu yüzden o düştü . Bir kaç gün çok acı çekti . Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i vesile kılarak onun sıhhati için dua ettim . Rüyamda gördüm ki , bir adam ve yanında bir cin var . O cin geyik şeklinde hizmet çiye çifte attı . Adam , “ Bu cini Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem senin yanına gönderdi . Ben onu azarladım ve bir daha böyle harekette bulunmaması için yemin ettirdim ” dedi . Sonra ben uyandım , hiz metçinin üzerinde acıdan hiçbir eser kalmamıştı . ‘
7. Hz . İbrahim Havas rahmetullahi aleyh buyuruyor ki : Bir yolculukta susuzluktan dolayı o kadar halsiz kaldım ki , yürüye yürüye susuzluğun şiddetinden bayılıp düştüm . Biri benim ağzıma su koydu . Gözümü açtığımda ne göreyim çok güzel yüzlü bir şahıs , güzel bir ata binmiş duruyordu . O bana su içirdi ve “ Benimle birlikte ata bin ” dedi . Bir süre gittikten sonra , “ Burası hangi şehir ? ” dedi . Ben , “ Medine’i Münevvere’ye geldik ” dedim . O şöyle dedi ; ” İniver ve Ravza’i Mu tahhara’ya vardığında , < Kardeşin Hızır sana selam söyledi > de ”
8. Şeyh Ebûl Hayr Aktâ rahmetullahi aleyh diyor ki : Ben bir defasında Medine’i Tayyibe’ye gittim . Yemek için hiçbir şey bulamadan beş gün geçirmiştim . Hiçbir şeyi tatmaya imkan bulamamıştım . Kabri Şerife vardım , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ve Şeyheyn hazretlerine selam verdim . Sonra , “ Yâ Rasûlallah ! Ben bugün zâtı âlinizin misafiri olacağım ” dedim . Oradan biraz geriye çıkıp minberi şerifin arkasına gidip uyudum . Rüyamda gördüm ki Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem teşrif etmiş oturuyor . Sağında Hz . Ebû Bekr Siddik radıyallahu anh , solunda Hz . Ömer Faruk radıyallahu anh ve önünde Hz . Ali Kerremallahu Vechehû duruyor . Hz . Ali radıyallahu anh beni çağırdı ve “ Bak , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem oturuyor ” dedi . Ben kalktım , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bana bir ekmek verdi , yarısını yedim . Gözlerimi açtığımda ekmeğin yarısı elimdeydi . İbni Celâ rah metullahi aleyh’in buna benzer bir kıssası 22. sırada gelecektir .
9. Ebdâldan bir şahıs , Hz . Hızır aleyhisselam’a , “ Sen kendinden daha üstün derecede bir veli gördün mü ? ” diye sordu . Hizir aleyhisselam , “ Evet gördüm . Ben bir defasında Medine’i Tayyibe’de Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mescidindeydim . Hadis imamı Abdurrez zak’ın hadis anlattığını , etrafındaki topluluğun da ondan hadis dinlediğini gördüm . Mescidin bir köşesinde bir genç , ayrı bir yerde , başını önüne eğmiş , saatlerdir oturuyordu . Ben o gence , < Sen topluluğun Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in hadislerini dinlediğini görmüyor musun ? Sen onlara niçin katılmıyorsun ? > dedim . Genç ne başını kaldırdı ne de bana iltifat etti ve < Orada Razzak’ın kulundan hadisleri dinleyen insanlar var , burada ise O’nun kulundan değil , bizzat Razzak’tan dinleyen biri var > diye cevap verdi ” dedi . Sonra ben , ” Eğer senin sözün hak ise söyle bakalım ben kimim ? ” dedi . Genç başını kaldırdı ve ” Eğer ferâsetim doğruysa sen Hızır’sın ” dedi . Hızır aleyhisselam diyor ki ; ” Ben onun halinden şunu anladım ki , Allahu Teâlâ’nın bazı öyle kulları vardır ki , mertebelerinin yüceli ğinden dolayı ben onları tanıyamıyorum . ” Allahu Teâlâ onlardan razı olsun ve bizi de onlardan faydalandırsın . Amîn .
10. Bir Allah dostu diyor ki ; Biz Medine’i Münevvere’deydik . Allahu Teâlâ’ nin , Kendisine bağlı olanlara ihsan ettiği kerâmetleri konuşuyorduk . Gözü görmeyen bir adam yakınımıza oturmuş bizim konuşmalarımızı dinliyordu . Biraz yaklaştı ve şunu anlattı : “ Ben sizin konuşmalarınıza isındım . Bir konuyu ( benden ) dinleyin . Benim çoluk çocuğum fazlaydı . Odun kesmek için Baki’ye giderdim . Bir defasinda orada bir genç gördüm . Üzerinde ketenden bir gömlek vardı . Ayakkablarını eline almıştı . Ben onun bir deli olacağını düşündüm . Onun elbisesini almayı düşündüm ve < Elbiseni çıkar ve bana ver > dedim . O , < Git , Allah’ın koruması altında git > dedi . Ben birkaç defa aynı isteğimi tekrarladım . O , < Elbisemi illâ da alacakmısın ? > dedi . Ben , < Başka çaresi yok > dedim . O iki parmağıyla benim gözlerime doğru işaret etti . İki gözüm yerinden fırlayarak dışarı düştü . Ben ona , < Allah’a yemin ederek söyle sen kimsin ? > dedim . O , < Ben İbrahim Havas’ım > dedi . ” Ravz yazarı diyor ki ; ” Hz . Havas kendini soymak isteyen soyguncunun kör olması için beddua etti . Hz . İbra him bin Edhem ise kendisini döven askerin Cennet’e gitmesi için dua etti . Bunun sebebi şudur ; Hz . Havas hırsızın ceza çekmeden tevbe etmeyeceğini tahmin etmişti . Hz . İbrahim bin Edhem ise ona ceza vermekle tevbe etmeyeceğini tahmin ettiğinden ona dua ile ihsanda bulunmuş . Bunun sayesinde ona tevbe nasib olmuştur . O kişi özür dilemek için İbrahim bin Edhem’in yanına gelince Hz . İbrahim bin Edhem , “ Kendisinden özür dilenmeye muhtaç olan kafayı ben Behl’de bırakıp geldim ” buyurdu . (‘ Ravz )
11. Büyük bir zât buyurdu ki ; Ben Mekke’i Mükerreme’deydim . Yemen’ de oturan bir Allah dostu benim yanıma geldi ve ” Sana bir hediye kişiye , ” Kendi başından geçenleri ona anlat ” dedi . O şahıs başından geçenleri şöyle anlattı ; ” Ben hac niyetle San’a’dan yola çıktığımda kalabalık bir topluluk şehir dışına kadar beni yolculamak için geldiler . Yolculama esna sinda onlardan biri bana , < Sen Medine’i Tayyibe’ye varınca Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ve Şeyheyn hazretlerine benim selamimi arz eyle > dedi . Ben Medine’i Tayyibe’ye varınca ve o adamın selamını arz etmeyi unuttum . Medine’i Tayyibe’den ayrılıp da ilk konaklama yeri olan Zülhuleyfe’ye ulaşınca ve ihram giymeye başlayınca adamin selamını hatırladım . Arkadaşlarıma , < Benim devemi de gözetiniz , Medine’i Tayyibe’ye dönmem gerekti . Bir şeyi unutup gelmişim > dedim . Arkadaşlar bana , < Şimdi kafilenin hareket vaktidir . Sen bir daha Mekke’ye kadar kafileye yetişemezsin > dediler . Ben arkadaşıma , < Sen benim bineğimi de yanında götür > dedim . Böyle dedikten sonra Medine’i Tayyibe’ye döndüm . Ravza’i Mutahhara’ya giderek o şahsın selamını Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e ve Şeyheyn hazretlerine ulaştırdım . O vakit gece olmuştu . Ben mescidten dışarı çıktım . Zülhuleyfe tarafından gelen bir adam la karşılaştım . Ben ona kafilenin durumunu sordum . Kafilenin hareket ettiğini söyledi . Ben mescide döndüm ve < Gidecek başka bir kafile bulunca onunla birlikte hareket ederim > diye düşündüm . Geceleyin uyudum . Gecenin sonunda Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ve Şeyheyn hazretlerini rüyamda gördüm . Hz . Ebû Bekr Siddik radıyallahu anh , Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’e , < Yâ Rasûl allah ! İşte bu şahıs > dedi . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bana teveccüh etti ve < Ebû’l Vefâ ! > buyurdu . Ben , < Yâ Rasûlallah ! Benim künyem Ebû’l Abbas’dır > dedim . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , < Sen Ebû’I Vefâ’sın ( yani vefakârsın ) > buyurdu . Ondan sonra benim elimi tuttu ve beni Mescid’i Haram’a ( yani Mekke’i Mükerre me’deki mescide ) koydu . Ben Mekke’i Mükerreme’de sekiz gün kaldim . Ondan sonra benim arkadaşlarımın kafilesi Mekke’i Mükerre me’ye ulaştı . ” Ebû İmran Vâsitî rahmetullahi aleyh diyor ki ; “ Ben Mekke’i Mükerreme’den Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Kabri Şerif’ini ziyaret etmek niyetiyle yola çıktım . Harem’den dışarı çıkınca o ka dar şiddetli susadım ki , hayatımdan ümidimi kesip bir dikenli ağacın altına oturdum . Bir anda yeşil ata binmiş bir süvari benim yanima ulaştı . Atın dizgini de yeşildi . Elinde yeşil bir bardağın içinde yeşil renkli şerbet vardı . İçmem için bana verdi . Ben üç kere içtim ancak bardakta hiçbir eksilme olmadı . Sonra bana , < Nereye gidiyorsun ? > dedi . Ben , < Medine’i Tayyibe’ye gitmeye niyet ettim , tà ki Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e ve onun iki arkadaşına selam arz edeyim > dedim . O , < Sen Medine’i Tayyibe’ye ulaştığında ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ve Şeyheyn hazretlerine selam arz ettiğinde onlara ‘ Rıdvan sizin üçünüze de selam arz ediyor ‘ dersin > dedi ” Rıdvan , Cennet’in başında bulunan melektir .
12. Seyyid Ahmed Rufâi rahmetullahi aleyh , meşhur Allah dostu ve sûfiye nin büyüklerindendir . Onun şu kıssası meşhurdur : O hicri 555 yılın da haccını bitirip ziyaret için Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in hu zuruna vardı . Kabri Şerif’in karşısında durarak şu iki şiiri okudu ;
Ruhumu sana gönderiyordum , uzaktayken senden
0 , senin âstâne’i mûbârekini öpüyordu bana vekâleten
Bedenlerin hazır olma vaktidir şu ânim
O halde mûbarek elini uzat da , öpsün onu dudaklarım
Bunun üzerine Kabri Şerif’ten Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek eli dışarı çıktı ve o zât , o mübarek eli öptü . ? Denilir ki , o anda Mescidi Nebevi’de takriben 90 bin kişi vardı . Onlar da bu hadiseyi gördüler ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek elini ziyaret ettiler . Onlar arasında Hz . Mahbûb’i Sübhani , Kutbu Rabbâni Şeyh Abdul Kâdir Ceylâni rahmetullahi aleyh’in de adı zikredilmektedir . (Ravz)
13. Seyyid Nûruddin Eycî ( Şerif Afifuddin’in babası ) hakkında şöyle yazılmıştır : 0 Ravza’i Şerif’e varınca السلام عليك أيها النبي ورحمة الله وبركاته diyerek selamını arz etti . Orada bulunan bütün topluluğun duyacağı şekilde Kabri Şerif’ten : وعليك السلام ياولدي diye bir cevab geldi . ‘
14. Şeyh Ebû Nasr Abdulvahid bin Abdulmelik bin Muhammed bin Ebû Sa’d es – Sâfi el – Kerhî rahmetullahi aleyh diyor ki : Ben haccı bitirip ziyaret için Medine’ye vardım . Hücre’i Şerife’nin yaninda oturuyor dum ki , Şeyh Ebû Bekr Diyâribekrî geldi ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in karşısında durdu ve السلام عليك يا رسول الله dedi . Ben Hücre’i Şerife’nin içinden و عليك السلام يا أبابکر diye bir sesin geldiğini duydum . O vakit orada hazır olan bütün insanlar bunu duydular . (El-Havi)
15. Yusuf bin Ali diyor ki : Bir haşimî kadın Medine’i Münevvere’de oturuyordu . Bazı hizmetçileri onu rahatsız ediyorlardı . O , onların zulmünü şikayet etmek için Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in huzuruna varınca , Ravza’i Şerife’den şöyle bir ses geldi ; صبرت أو توهذا كما تو فاصبری أمالك في اسوة ” Sen de bana ittiba etme rağbeti yok mu ? Ben nasıl sabrettiysem , sen de sabret . ” O kadın diyor ki ; “ O sesten sonra üzerimdeki bütün sıkıntılar gitti . Bana eziyet eden hizmetçilerin üçü de ölüp gittiler . ”
16. Hz . Ali Kerremallahu Vechehứ’dan nakledilen bir hadise göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in defin işi bittikten sonra bir bedevî geldi ve Kabri Şerif’e ulaşınca yere yıkıldı ve şöyle dedi ; “ Yâ Rasûlallah ! Sen ne buyurduysan biz onu dinledik . Allah celle celaluhu tarafından sana ulaşan ve senin ezberlediğin şeyi bizde muhafaza ettik . Al lah’ın sana indirdiği şeyde ( yani Kur’an’da ) şöyle buyurulmuştur ;
.. ولو انهم اذ ظلموا أنفسهم جاءوك فاستغفروا الله واستغفر لهم الرسول لوجدوا الله توابا رحيما ( النساء- 64 )
< Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelselerdi , Allah’ tan bağışlanmayı dileseler , Rasûl de onlar için istiğfar etseydi , Allah’ı çok affedici ve çok merhametli bulurlardı . ( Nisâ – 64 ) > ” Ondan sonra o bedevî şöyle dedi : “ Şüphesiz ben nefsime zulmettim . Şimdi ben mağfiret taleb eden biri olarak burada hazırım . ” Bunun üzerine Kabri Mübarek’ten , “ Şüphesiz sen bağışlandın ” diye bir nidâ geldi .
17. Hz . Abdullah bin Selâm radıyallahu anh diyor ki : Düşmanlar Hz . Osman radiyallahu anh’ı muhasara ettikleri zaman ben ona selam vermek için yanına gittim . Bana şöyle dedi ; “ Kardeşim çok iyi ettin . Ben şu pencereden Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i ziyaret ettim . Bana , < Ey Osman ! O insanlar seni kuşattılar mı ? > buyurdu . Ben , < Evet kuşattılar > dedim . Sonra , < Seni susuzmu bıraktılar ? > buyurdu . ( Çünkü evi kuşatanlar içeriye giden suyu kesmişlerdi . ) Ben , < Evet > dedim . Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir kova su sarkıttı . Ben o sudan içtim . Suyun serinliğini şu ana kadar sinemde hissediyorum . Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bana , < Eğer sen istiyorsan onlara karşı sana yardım edilecek , eğer dilersen buraya , bizim yanımıza gelip iftar edersin > buyurdu . Ben , < Sizin yanınıza gelmeyi istiyorum > dedim . ” Nitekim Hz . Osman radıyallahu anh o gün şehid edildi . ? رضي الله عنه و أرضاه Allah ondan razı olsun ve onu razı etsin
18. Mekke’i Mükerreme’de İbni Sâbit denilen büyük bir zât oturuyordu . Altmış sene boyu , her sene Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i ziyaret için gider ve ziyaret yaptıktan sonra dönerdi . Bir sene , bir özürden dolayı gidemedi . Bir uyuklama halinde odasında otururken Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i rüyasında gördü . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , “ Ey İbni Sâbit ! Sen bizle görüşmeye gelmedin , onun için biz seninle görüşmeye geldik ” buyurdu .
19. Bir defasında Hz . Ömer radıyallahu anh zamanında Medine’i Münevvere’de kıtlık meydana geldi . Bir adam Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek kabri başına geldi ve “ Yâ Rasûlallah ! Senin ümmetin helak oluyor . Allahu Teâlâ’dan yağmur isteyiver ” dedi . Rüyasında Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu gördü ; “ Ömer’e benim selamımı söyle ve yağmur yağacağını da ilet . Bir de ( benim tarafımdan ) عليك الكيس الكيس2 < Akıllı olmaya ve uyanık olmaya bak > de ” . O adam Hz . Ömer ra diyallahu anh’ın yanına gitti ve fermanı ulaştırdı . Hz . Ömer radıyallahu anh bunu duyunca ağlamaya başladı ve “ Allah’ım ! Ben gücümün yettiği kadar eksiklik yapmıyorum ” dedi .
20. Muhammed bin el – Münkedir diyor ki : Bir adam babama emanet olarak 80 altın bıraktı ve “ Eğer ihtiyacın olursa harcarsın , dönünce de alırım ” diyerek cihada gitti . O gittikten sonra Medine’i Münevve re’de darlık baş gösterdi . Babam da parayı harcadı . Adam geri dönünce parasını talep edince , babam yarın vereceğini söyledi . Geceleyin Kabri Şerif’in yanına gitti ve güçsüzlüğünü itiraf etti . Bazen Kabri Şerif’in yakınına gidip dua ediyor bazen de Minberi Şerif’in yakınında dua ediyordu . Gecenin tamamını böylece geçirdi . Sabaha yakın Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek kabrinin başında dua ederken , karanlıkta bir adamın , ” Ebû Muhammed , şunu al ” dediğini duydu . Babam elini uzattı , o şahis babama bir kese altın verdi . Kesede 80 altın vardı .
21. Ebû Bekr bin el – Mukri diyor ki : Ben , Imam Taberâni ve Ebûşşeyh , Medine’i Münevvere’deydik . Yemek için hiçbir şey yoktu . Oruç üstüne oruç tutuyorduk . Bir gece yatsıya yakın ben Kabri Şerif’in yanina giderek , “ Yâ Rasûlallah ! Açlık ” dedim ve dönüp geldim . Ebû’l Kåsım ( Taberâni ) bana , ” Otur , ya yemek için bir şeyler gelecek yada ölüm gelecek ” dedi . Ibnûl Münkedir diyor ki : Ben ve Ebûşşeyh kalktık . Taberâni orada oturmuş düşünüyordu . O anda Hz . Ali radi yallahu anh’ın soyundan olan biri kapıyı çaldı , biz kapıyı açtık . Onun yanında iki köle vardı . Her birinin elinde bir tane büyük zenbil du ruyordu . Zenbillerde pek çok şey vardı . Üçümüz onlardan yedik . Sonra artanları köleler yer diye düşünmüştük . Ancak onlar hepsini orada bırakarak gittiler . O kişi , “ Siz Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e halinizden şikayet ettiniz . Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i rüyamda gördüm , size bir şeyler ulaştırmam için bana emir verdi ” dedi .
22. İbni Celâ diyor ki : ” Ben Medine’i Münevvere’ye vardım . Yoksulluk içindeydim . Kabri Şerif’in yakınına gittim ve < Yâ Rasûlallah ! Ben senin misafirinim > dedim . ( O arada ) bir parça uyukladım . Rüyamda Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i gördüm , bana bir ekmek verdi . Ben onun yarısını yedim , uyandığımda yarısı elimdeydi . ” ? Şeyh Ebû’l Hayr Aktâ’nın buna benzer bir kıssası , bundan önce 8. sıra da geçmişti . O başka bir kıssadır .
23. Sûfî Ebû Abdullah Muhammed bin Ebû Zer’â rahmetullahi aleyh diyor ki : Beni babam ve Ebû Abdullah bin Hafif ile beraber Mekke’i Mü kerreme’ye gittim . Şiddetli geçim sıkıntısı vardı . Çok çetin bir yoksulluk vardı . Biz bu hâl içinde Medine’i Münevvere’ye ulaştık . Aç karnına geceyi geçirdik , ben o vakit henüz buluğ çağına ermemiştim . Sık sık babamın yanına gidiyor ve açlıktan şikayet ediyordum . Bunun üzerine babam kalkıp Kabri Şerif’in yakınına gitti ve “ Yâ Rasûlallah ! Ben bugün sizin misafirinizim ” dedi ve orada murakabe için oturdu . Az bir müddet sonra murakabeden başını kaldırdı . Başını kaldırınca bazen ağlıyor bazen de gülüyordu . Biri bunun sebebini sorunca , “ Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i ziyaret ettim . O , benim elime bir dirhem koydu ” dedi . Elini açınca görüldü ki , elinde bir dirhem konulmuştu . Sûfî efendi diyor ki : Allah celle celaluhu o paraya o kadar bereket koydu ki , biz Şîraz’a dönene ka dar o paradan harcadık . (Vefa)
24. Şeyh Ahmed bin Muhammed Sûfî rahmetullahi aleyh diyor ki : Ben çöl de on üç ay hayran ve perişan olarak dolaştım . Vücudumun derisi dahi döküldü . Ben bu hâl içinde Medine’i Tayyibe’ye gittim . Rasû lullah sallallahu aleyhi vesellem’in Ravza’i Mutahhara’sına vardım . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e ve Şeyheyn hazretlerine selam arz ettim . Ondan sonra uyudum . Rüyamda Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i gördüm . Bana , “ Ey Ahmed ! Sen mi geldin ? ” buyurdu . Ben , ” Evet efendim , ben geldim . Ben aynı zamanda açım ve sizin misafirinizim ” dedim . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , ” Her iki elini de aç ” buyurdu . Ben iki elimi açtım . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ellerimi dirhemlerle doldurdu . Gözlerim açılıp uyandığımda iki elim dirhemlerle doluydu . Ben hemen o vakit ekmek ve muhallebi satın aldım . Onları yiyip çöle doğru gittim .
25. Sabit bin Ahmed Ebû’l Kâsım Bağdâdî rahmetullahi aleyh anlatıyor : O Medine’i Münevvere’de Mescid’i Nebevî’de bir müezzinin sabah ezani okuduğunu gördü . Ezanda müezzin Es’salatû hayrûn minennevm الصلوة خير من النوم deyince bir hizmetçi gelip ona bir tokat attı . Müezzin ağladı ve “ Yâ Rasûlallah ! Senin bulunduğun bir yerde bana böyle davranılıyor ” dedi . O hizmetçiye felç indi , insanlar onu kaldırıp evine götürdüler . Üç gün sonra o hizmetçi öldü .
26. Seyyid Ebû Muhammed Abdusselâm Hüseynî rahmetullahi aleyh diyor ki : Ben Medine’i Münevvere’deydim . Üç gün kadar hiçbir şey yiyemedim . Minber’i Şerif’in yanına gidip iki rek’at namaz kıldım . Ondan sonra , “ Dedeciğim , babacığım ! Acıktım , serid yemeği istiyorum ” dedim . Sonra ben uyudum . Az bir zaman geçmişti ki , bir kişi gelerek beni uyandırdı ve içinde çok güzel tereyağı , et ve pek çok güzel kokulu şeyler bulunan , ağaçtan yapılmış bir tas verdi . Ben , ” Bu nereden geldi ? ” dedim . O , “ Çocuklarım üç günden beri bu yemek ten istiyorlardı . Bugün kısmetimde yazılmış ki , elime bir miktar para geçti . Ben de onunla serid yemeği pişirdim . Pişirdikten sonra uyudum . Rüyamda Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i gördüm , bana , < Senin bir kardeşin benden bunu temenni etti . Bundan ona da yedir > diye buyurdu ” dedi .
27. Şeyh Abdusselam bin Ebî’l Kasım Sakalî rahmetullahi aleyh diyor ki : Bana bir zât şöyle anlattı ; “ Ben Medine’i Tayyibe’de bulunuyordum . Yanimda hiçbir şey yoktu . Bundan dolayı çok zayıflamıştım . Hücre’i Şerife’nin yanına vardim ve şöyle dedim ; < Evelîn ve âhirînin efendisi ! Ben Mısır’da oturuyorum . Beş aydan beri sizin yanınızda bulunuyorum . Allahu Teâlâ’dan ve sizden benim yemek durumumu öğrenecek ve yol işimi ayarlayacak birini tayin etmenizi istiyorum . > Başka dualar da yaptım ve Minber’i Şerif’in yanına gidip oturdum . Birde ne göreyim , bir adam Hücre’i Şerife’nin yanına gelmiş bir şeyler söylüyor sözlerinin arasında < Ey dedeciğim , ey dedeciğim > diyordu . Sonra o şahıs oradan benim yanıma geldi , elimi tuttu ve < Kalk > dedi . Ben kalkıp onunla beraber gittim . O benimle birlikte Bâb’ı Cibril’den çıktı , Baki’den geçerek beni dışarıdaki bir çadıra götürdü . Orada bir köle ve bir câriye vardı . Onlara , < Kalkın , misafir için yemek hazırlayın > dedi . Köle odun toplayıp ateş yaktı , cariye de un öğütüp melle ( denilen külde pişmiş ekmek ) hazırladı . Ev sahibi bu süre içinde benimle konuştu . Ekmek hazır olunca cariye onu getirip ikiye böldü , sonra tereyağı getirip onların üzerine sürdü . Sonra çok iri ve kaliteli olan Sayhanî hurmalarından bol miktarda koydu , sonra ev sahibi bana , < Ye > dedi . Ben yedim , o biraz daha , < Ye > dedi . Ben biraz daha yedim . Sonra , < Biraz daha ye > dedi . Ben , < Efendim ben aylarca buğday unu yememiştim . Artık yiyemiyorum > dedim . O , benden artanı ve ekmeğin diğer yarısını bir zenbile koydu . Iki sâ olgun hurmayı ( yedi kilo eder ) aynı zenbile koydu ve bana , < Senin adın ne ? > dedi . Ben adımı söyledim . Adam bana , < Allah’a yemin olsun ki , bir daha dedeme şikayet etme . O bundan dolayı çok üzülüyor . Senin gideceğin durum belli oluncaya kadar ihtiyacın olduğunda yemek senin bulunduğun yere ulaşacaktır > dedi ve bunu dedikten sonra kölesine , < Zenbili alarak onunla beraber git . Onu zenbille birlikte Hücre’i Şerife’ye ulaştır , gel . Ben köleyle beraber yürüdüm . Baki’ye ulaşınca köleye , < Artık yola ulaştim , şimdi sen geri dön > dedim . Köle , < Allah birdir , seni Hücre’i Şerife’ye kadar ulaştırmadan dönmek benim elimde değildir . Olur ki benim efemdim bu durumu Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e haber verir > dedi . Beni Hücre’i Şerife’ye kadar ulaştırdı . Ben dört gün boyunca o zenbildekilerden yedim . Zenbildekiler bitince ve açlık hissettiğimde o köle tekrar yemek getirdi . Hal böyle devam etti . Nihayet Yenbû’a gidecek bir kâfile hazırlandı . Ben de onlarla birlikte Yenbu’a gittim . ”
28. Ebû’l Abbas bin Nefis Mukrî gözleri görmeyen bir zâttı . Diyor ki : Ben Medine’i Tayyibe’de üç gün aç kaldım . Kabri Şerif’in yanında , “ Yâ Rasûlallah ! Ben açım ” dedim . Takatsiz olarak uyudum . Bir kız çocuğu geldi , ayağıma dokunarak beni uyandırdı ve “ Yürü ” dedi . Ben onunla beraber yürüdüm . Beni evine götürdü . Önüme buğday ekmeği , tereyağı ve hurma koydu . Sonra , “ Ebû’l Abbas , ye ! Dedem bana bunu emretti . Her acıktığında buraya gel , yemeğini ye ” dedi . Ebû Süleyman Dâvûd bu kıssayı nakledip yazdıktan sonra , “ Bu gibi pek çok kıssalar meydana gelmiştir . O kissalarda çoğunlukla Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem kendi şerif evladlarına böyle emrettiği görülmüştür . Bilhassa yemek cinsinden bir şey vermek ile ilgili irşadları böyledir . Cömertlerin ve kerem sahiplerinin âdetlerinden biri de kendilerinden yemek istendiği zaman önce kendi evlerinden vermeye başlarlar . Bu usûle göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem de çoğunlukla kendi evlatlarına yemek yedirmeyi emretmiştir .
29. Bâzerî rahmetullahi aleyh Tevsîku Ura’l Îman adlı eserinde Ebûnnû man’dan şöyle bir kissa nakletmiştir : Horasan’da oturmakla olan bir şahıs her sene hacca gidiyor ve Medine’i Münevvere’ye uğruyordu . Seyyid Tâhir Alevi’ye de hediyeler takdim ederdi . Medine’de oturmakta olan bir adam o Horasanlı’ya bir defasında , “ Sen Tâhir Alevi’ ye verdiklerini zayi ediyorsun . O bunları günahlara harcıyor ” dedi . Bunun üzerine Horasanlı o sene Tâhir Alevi’ye hiçbir şey vermedi . Ondan sonraki senede aynı şekilde geçti . Yanında getirdiği şeyleri âdetine uygun olarak Medine ehline taksim etti . Tâhir efendiye hiç bir şey vermedi . Üçüncü yıl hac iradesiyle evinden yola çıkmak üzereyken Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i rüyasında gördü . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona , ” Sen Tâhir Alevi hakkında onun muhalifinin sözüne inandın ve ona vermekte olduğun şeyi kestin . Öyle yapmaman gerekirdi . Ona şimdiye kadar vermediklerini ver ve ileride de verebileceğini kesme ” diye tenbihte bulundu . O Horasanlı korku içinde uykudan uyandı ve içinde 600 altın bulunan bir torba ayırarak yanına aldı . Medine’ye varınca ilk önce Seyyid Tâhir Alevi’nin evine ulaştı . Orada meclis kalabalıktı . Tâhir efendi o Horasanlı adama ismini söyleyerek , ” Eğer Rasûlullah sallallahu aleyhi veseliem sana emir buyurmasaydı , sen bana kadar gelmezdin . Sen benim hakkımda Allah’ın düşmanının sözüne inandın ve kendi âdetinden vazgeçtin Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem seni kınayınca ve üç senelik vereceğin şeyleri verdeyince alıp geldin ” dedi . Sonra elini açarak , “ 600 altını getir ” dedi . Bütün bunları duyunca Horasanlı adam daha da dehşete kapıldı ve “ Olayın tamamı aynen öyle . Ancak bütün bu olayı siz nereden haber aldınız ? ” dedi . Tâhir efendi , “ Ben bütün durumları biliyorum . Birinci yıl sen bir şey vermediğin de bunun benim geçimim üzerinde etkisi oldu . İkinci yıl sen gelip gidince , senin geldiğini öğrenince ben çok sıkıldım . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i rüyamda gördüm . Bana , < Sen üzülme ben Horasanlı’ya rüyasında tenbihte bulundum ve ona ‘ Geçmiştekileri de ver , gelecekte de mümkün olduğu kadar kısma ‘ dedim > buyurdu . Ben bu rüya üzerine Allah’a şükrettim . Sen benim karşıma gelince , senin de rüyayı gördüğüne inandım ” dedi . Bunu duyan Horasanlı içinde 600 altın bulunan torbayı çıkararak ona verdi . Onun elini öptü ve “ Sana muhalif olan birinin sözüne inandım ” di yerek kendi kusurunu bağışlaması için ondan af diledi . Seyyid Semhûdî rahmetullahi aleyh bu kıssayı aktardıktan sonra şöyle yazmıştır ; “ Bu Tâhir Aleví , Tâhir bin Yahya bin Hüseyin bin Cafer el Hücce bin Ubeydullah bin Zeyn el – Abidin Ali bin el – Imam Hüse yin’dir . Rıdvanullahi aleyhim ecmâin ”
30. Bir kadın Hz . Aişe radıyallahu anha’nın yanına geldi ve ” Bana Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in kabri Şerifi’ni ziyaret ettir ” dedi . Hz . Aişe radıyallahu anha Hücre’i Şerife’nin içinde Kabri Şerif bulunan kısmını açtı . Kadın Kabri Şerif’i görünce ağlamaya başladı ve ağ laya ağlaya orada ruhunu teslim etti .Allah ondan razı olsun ve onu hoşnud etsin
31. Halid ibni Mâ’dan radıyallahu anh’ın kızı Abde diyor ki : Babamın devamlı şöyle bir âdeti vardı . Geceleyin uyumak için yattığında Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in arzusu ile istirab duyar , muhacirler ve ensardan olan sahâbelerin adını yâd eder ve “ Allah’ım ! İşte bu zâtlar benim büyüklerim ve küçüklerimdir . Gönlüm onlarla buluşmak için çirpiniyor , benim arzum gittikçe artıyor . Allah’ım ! Bana çabuk ölüm ver ki , onlarla buluşayım ” derdi . Bu esnada uykusu gelir ve uyurdu . ‘
32. Osman bin Huneyf radiyallahu anh diyor ki : Bir adam ihtiyacından dolayı sık sık Hz . Osman radıyallahu anh’ın huzuruna çıkıyordu . Hz . Osman radiyallahu anh ona iltifat etmiyor ve onun ihtiyacına teveccüh göstermiyordu . Adam Ibni Huneyf’e durumu şikayet etti . İbni Huneyf ona şöyle bir tertib söyledi : “ Sen abdest alip Mescid’i Nebevi’ye git ve iki rek’at nafile namaz kıl ve şu duayı yap Bu duayı okuyup kendi hacetini Allahu Teâlâ’ya arz et ” Adam aynı şekilde yaptı ve ondan sonra Hz . Osman radıyallahu anh’ın huzuruna gitti . Oraya varır varmaz kapıcı geldi . Onun elinden tutup götürdü . Yanina vardıklarında Hz . Osman radıyallahu anh ona çok ikram etti , kendi yerine oturttu . Onun ihtiyacını kendisi sordu ve o vakte ka dar ihtiyaçlarını yerine getiremediği için kendisinden özür diledi . “ lleride bir ihtiyacın olursa hiç çekinmeden söyleyiver ” dedi . Adam Hz . Osman radiyallahu anh’ın yanından dönünce İbni Huneyf’le görüştü ve ona çok teşekkür etti . “ Senin aracılığın ile işim oldu . Allahu Teâlâ bunun hayırlı karşılığını versin ” dedi . Ibni Huneyf radıyallahu anh , “ Ben hiçbir aracılık yapmadım . Aslında durum şu ; Ben Rasû lullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanındaydım . Bir âmâ Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in huzuruna geldi . Kendi görme durumundan şikayetçi oldu . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona , < Ya sabret ya da söyle , senin için dua yapayım > buyurdu . Adam , < Yâ Rasûlallah ! Yanimda elimden tutan kimsem yok . Bundan dolayı çok sıkıntı çekiyorum > dedi . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bu tertibin aynısını o âmâya buyurdu . Abdest almasını , iki rek’at namaz kılıp okuyarak Allah’tan istemesini söyledi ” dedikten sonra İbni Huneyf şöyle devam etti ; ” Kısa bir müddet sonra o âmâ , sanki gözlerine hiçbir kusur ulaşmamış gibi sapasağlam geldi . ” Allâme Sûbki rah metullahi aleyh diyor ki : Bu kıssada Osman bin Huneyf’in fehminden onun Rasûlullah sallallahu aleyhi veseliem’in yanında olduğu istidlál edilir . Yani o bu kıssayı o âmâya mahsus bir olay olarak görmemiş , bilakis genel manadan her şahsın bu dua ile tevessül edeceğini kabul etmiştir . Bu âmânın kıssası ziyaret âdâbı bölümünde 32 . numarada geçmiştir .
33. Abdullah ibni Mübarek rahmetullahi aleyh diyor ki : Ben Imam Ebû Hanife’den duydum ki , Eyyûb Sahtiyani rahmetullahi aleyh Medine’i Mūnevvere’ye gittiğinde ben de Medine’i Münevvere’deydim . Ben , ” Acaba o Kabri Şerif’te nasıl hazır bulunacak , dikkatle bakayım ” diye düşündüm . Bu amaçla gidip baktım , o geldi , kıbleye sırtını ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e yüzünü dönerek durdu . Kendini tutamayarak ağladı .
Varsın olsun , arzunun en iyi tercümanı ise susmak
Yoksa hiç işe yarar mi , yârin karşısında konuşmak
Dört damla gözyaşı dökerek anlattım kalbimin her hâlini onlara
Zira konuşan dil yerine , kan ağlayan gözler verdin sen bana
34. Ebû Muhammed Işbili rahmetullahi aleyh diyor ki : Gırnatalı bir şahıs o kadar hasta oldu ki haddi yoktu . Tabibler onu tedavi etmekten âciz kaldılar . Hayattan ümidini kesmişti . Vezir Abdullah Muhammed bin Ebî Dal , Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’e bir mektup yazdı . O mektupta birkaç tanede şiir yazmıştı . Onlar Vefâ’ül Vefa adı ki tapta zikredilmiştir . Mektubu hacılar kafilesindeki bir şahsa verdi . Mektupla ( o şahsın ) hastalıktan sıhhate kavuşması için dua talebinde bulundu . Kafile Medine’i Münevvere’ye ulaşınca o mektup Kabri Şerif’in başında okundu . O vakit hasta olan şahıs iyileşti . Mektubu götüren kişi hacdan dönünce baktı ki , o hasta adam sanki hiç hastalanmamış gibi sapa sağlam olmuştu.
35. Hz . Aişe radıyallahu anha diyor ki : Babam Hz . Ebû Bekr Siddik radiyallahu anh hastalanınca şöyle bir vasiyet yaptı ; “ Ben vefat ettikten sonra naşımı Ravza’i Mutahhara’ya götürün ve < Bu Ebû Bekr’dir . Size yakın defnedilmeyi temenni ediyor diye arz ediniz . Eğer oradan izin verilirse beni oraya defnediniz . ” Nitekim o vefat ettikten vasiyetine uygun olarak cenaze oraya götürüldü . Kabri Şerif’in yanında bu ( vasiyet ) arz edildi . Oradan bize bir ses geldi . Konuşan kimseyi görmüyorduk . Şöyle deniyordu ; “ Izzeti ikramla içeriye getirin . ” Hz . Ali radıyallahu anh diyor ki : Hz . Ebû Bekr Siddîk radıyallahu anh’ın vefatı yaklaştığında beni baş ucuna oturtarak şöyle buyurdu ; ” Rasû lullah sallallahu aleyhi vesellem’i hangi ellerinle yıkadıysan beni de onlarla yıka ve güzel kokular sür . Beni Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in kabrinin bulunduğu odanın yanına götürüp izin iste . İzin istediğinde odanın kapısı açılırsa beni oraya defnet , yoksa Müslümanların umumî kabristanına ( Baki’ye ) defnet ” . Hz . Ali radiyallahu anh diyor ki : Cenaze hazırlandıktan sonra ilk önce ben ilerledim ve ” Ya Rasûlallah ! Bu Ebû Bekr’dir . Defin için izin istemektedir ” diye arz ettim . Gördüm ki bir anda odanın kapısı açıldı ve “ Dostu , dostunun yanına ulaştırın ” diye bir ses geldi . Allâme Suyûtî rahmetullahi aleyh , Hasâisi Kübrâ adlı eserinde bu iki rivayeti zikretmiş , muhaddis yönüyle bu rivayetin münker olduğunu söylemiştir . Ancak şüphesiz ki , tarihi yönüyle bu olay mevcuttur .
36. Hz . Saîd ibni Müseyyeb rahmetullahi aleyh meşhur bir tabiîdir . Kitaplarda onun hayret verici olayları , ibadetleri , zühdü ve hakkı söylemekte kimseden korkmaması yazılmıştır . 50 sene boyu cemaatle namazı hiç kaçırmamıştır . 40 sene boyu ezandan önce mescidde bulunmadığı olmamıştır . 50 sene boyunca sabah namazını yatsı abdestiyle kılmıştır . ” Yezid’in ordusuyla Medineliler arasında hicri 63 yılında yapılan meşhur Harre savaşında bütün Medine halkı korku , dehşet ve savaşın uzamasından dolayı bir kısmı dağıldı , bir kısmı da evlerine gizlendi . Mescid’i Nebevi’de atlar koşuyor ve dolaşıyordu . Bu savaşta yüksek dereceli muhacir ve ensardan bin yedi yüz kişi şehid olmuştur . Mü’minlerden , kadınlar ve çocuklar hariç , on bin kişiden fazla şehid olmuştur . ? O zaman Hz . Saîd bin Müseyyeb rahmetullahi aleyh tek başına Mescid’i Nebevi’de kalmıştı . Diyor ki : ” Mescid’i Nebevi’ye insanlar gelmeye başlayıncaya kadar ben her namaz vakti Kabri Şerif’ten ezan ve kamet sesini duyardım İşte bu kıssalar aşıkların ve canlarını feda edenlerin örnekleriydi . Şimdi de ibret alinsin niyetiyle Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellenie muhalefetle ilgili üç olayı yazıyorum . Bu olaylar şu yönden çok önemli dir . Orada hazır olanlar edebe aykırı olan zâhiri veya Batini davranış lardan sakınmalıdırlar .
37. Emi’r’ül Mü’minin Hz . Muaviye radıyallahu anh zamanında Medine’i Münevvere’nin emiri olan Mervan onun imâsıyla yada onun imâsı olmadan sadece ona yakınlaşmak ve itibar kazanmak için Mescidi Nebevi’deki Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Minberi Şerifi’ni oradan söküp Şam’a Emir Muaviye’nin yanına göndermek istiyordu . Bu maksatla minberi söktürmeye başladı . O anda birden güneş tutuldu . Medine’i Münevvere o kadar karardı ki , yıldızlar görünmeye başladı . Mervan gelip halktan özür diledi ve hutbede şöyle ilan etti : “ Benim böyle bir niyetim yoktur . Bilakis Emir Muaviye radıyallahu anh bana , < Minberin kurtlanma endişesi var > diye yazdı . Onun altina birkaç basamak daha ilave edip onu yukarı koymaya niyetlenmiştim ” dedi . Marangoz çağırtıp minberi altı basamak yaptırdı . Onların üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Minberi Şerifi’ni koydurdu . Bundan dolayı Minberi Şerif’in dokuz tane basamağı oldu . Yoksa ondan önce Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem zamanın dan beri üç basamağı vardı . İkisi merdiven , biri oturmak içindi .
38. Sultan Nûruddin , âdil , müttakî , evrad ve vezaif ehli olan bir padişahtı . Gecenin büyük bölümünü teheccüd namazı kılmakla ve zikir dersleri yapmakla geçirirdi . Hicri 557 yılında bir gece teheccüdden sonra uyudu . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i rüyasında gördü . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem mavi gözlü iki adama işaret ederek sultana , “ Beni onlardan koru ” buyurdu . Sultan dehşetle gözlerini açtı ve hemen kalkıp abdest aldı . Nafile namaz kılıp tekrar yattı . Uyku ya dalar dalmaz aynı rüyayı bir daha gördü . Sonra uyandı , abdest aldı ve nafile namaz kılarak tekrar yattı . Uykuya dalınca üçüncü defa yine aynı rüyayı gördü . Bunun üzerine , ” Artık uyuma vakti değil ” diyerek gece vakti hemen Cemâleddin adındaki salih ve iyi bir in san olan vezirini çağırdı . ( Vezirin adı hakkında değişik görüşler vardır . ) Ona olan biteni anlattı . Vezir , “ Artık gecikme zamanı değildir . Derhal Medine’i Tayyibe’ye yürüyünüz ve bu rüyadan kimseye bahsetmeyiniz ” dedi . Padişah hemen geceden hazırlığa başladı . Vezir ile yirmi tane özel hizmetçiyi yanına alarak süratli giden develere pek çok eşya , mal ve metâ yükleyerek Medine’i Münevvere’ye doğru yola koyuldu . Gece ve gündüz giderek on altıncı gün Mısır’dan Medine’i Münevvere’ye ulaştı . Medine’i Münevvere’nin dışında gusül yaptı , son derece edeb ve ihtiramla Mescid’i Şerif’e vardı . Ravza’i Cennet’te iki rek’at nafile namaz kıldı ve son derece tefekkür içinde oturup , ” Ne yapalım ? ” diye düşünmeye başlamıştı . Bu sırada Vezir , ” Padişah ziyaret için teşrif etmişlerdir . Medine ehline hediyeler ve mal taksim edilecektir ” diye ilan yaptı . Büyük bir ziyafet hazırlayarak bütün Medinelileri davet etti . Padişah hediye dağıtırken halkı derin bir şekilde süzüyordu . Bütün Medine halkı ard arda gelerek hediyelerini alıp gittiler . Ancak rüyasında gördüğü o iki şahsı göremedi . Padişah , “ Kalan kimseler varsa onları da çağırın ” dedi . Kimsenin kalmadığı anlaşılmıştı . Çok israrlı ve tekrar tekrar söylenme si üzerine halk , “ Takva ve ihtiyat sahibi , Mağribli iki büyük zât var . Onlar kimseden bir şey almıyorlar , kendileri de Medine halkına pek çok sadaka ve hayrat veriyorlar . Herkesten ayrı yaşıyorlar , kendi köşelerine çekilmiş insanlardır ” dediler . Padişah onları da çağırdı . Onları görür görmez , “ Rüyamda gördüğüm kimseler işte bunlar ” diyerek onları tanıdı . Onlara , ” Siz kimsiniz ? ” dedi . Onlar , “ Mağribli yiz . Hac yapmak için buraya gelmiştik . Hacdan sonra ziyaret için buraya geldik . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in komşusu olarak burada kalmayı temenni ettik ve buraya yerleştik ” dediler . Padişah , ” Doğru söyleyin ” dedi . Onlar önceki söylediklerinde israr ettiler . Padişah onların kaldıkları yeri sorunca Ravza’i Mutahhara’nın hemen yakınında bir ribatta kaldıklarını öğrendi . Padişah onların orada kalmasını emredip kendisi onların kaldıkları eve gitti . Oraya gidince iyice araştırma yaptı . Pek çok mal ve metâ ile karşılaştı . Kitaplar konulmuştu . Ancak rüyasını teyid edecek hiçbir şey bulamadı .Padişah çok perişan ve düşünceli bir haldeydi . Pek çok Medineli , ” Bunlar iyi insanlardır . Gündüzleri oruç tutarlar , bütün namazlarını Ravza’i Şerif’te kılarlar . Her gün Baki’yi ziyaret ederler , her Perşembe günü Kubâ’ya giderler . Hiçbir dilenciyi geri çevirmezler . Bu seneki kitlikta Medine halkına büyük yardımları olmuş ve onların dertlerini paylaşmışlardır ” diye aracılık için geliyordu . Padişah bu durumu dinleyip hayretler içinde kalıyor , düşünceler içinde bir oraya bir buraya gidip geliyordu . Ansizin aklına şöyle bir şey geldi ; Onların bir kilim üzerine serilmiş olan seccadelerini kaldırdı . Onların altına bir taş konulmuştu . Taşı kaldırınca altından bir tünel çıktı , çok derinden kazılmıştı ve çok uzaklara gidiyordu . Hatta Kabri Şerif’in yakınına ulaşmıştı . Bunu görünce herkes şaşırdı . Padişah öfkesinden titreyerek , ” Doğru söyleyin ” diye onlara vurmaya başladı . Onlar kendilerinin Hıristiyan olduklarını , Hıristiyan kralın kendilerine pek çok mal verdiğini ve daha çok vereceğini vaad ettiğini söylediler . Onlar Kabri Şerif’ten Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek cesedini alıp götürmek için hacı kılığına girerek gelmişlerdi . Geceleri o yeri eşiyorlar , çıkan toprağı yanlarında bulunan mağrib yapımı deriden tulumlara doldurup Baki’ye boşaltıyorlardı . Padişah Allahu Teâlâ’nın kendisini yüce Peygamberinin hizmeti için seçtiğinden dolayı çok ağladı ve onların ikisini de katlettirdi . Sonra Hücre’i Şerife’nin etrafında o kadar derin bir hendek açtırdı ki , su görünmeye başladı . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mü barek cesedine kimse ulaşamasın diye o hendeklere kurşun ( veya başka bir metal ) eritip doldurdu .
39. Şeyh Şemsuddin Savâb rahmetullahi aleyh Harem’i Nebevi’nin hizmet çilerinin reisiydi . Diyor ki : Benim çok samimi bir arkadaşım vardı . Medine emirinin yanına sık sık gider gelirdi . Benim de bir işim olduğu zaman onun vasıtasıyla emire ulaştırırdım . Bir gün o arkadaşim yanıma gelerek , ” Bugün şiddetli bir olay oldu ” dedi . Ben , ” Ne oldu ? ” dedim . O , ” Haleb’te oturanlardan bir cemaat emirin yanına geldi ve Şeyheyn hazretlerinin mübarek cesedlerini buradan götürmek üzere kendilerine yardımcı olması için emire rüşvet olarak pek çok mal verdiler . Emir bunu kabul etti ” dedi . Şeyh Savâb rah metullahi aleyh diyor ki : Bu haberi duyunca son derece üzüldüm . Ben derin derin düşünürken emirin elçisi beni çağırmak için geldi . Oraya gittim . Emir bana , “ Bu gece bazı insanlar mescide gelecekler , sen onlara müdahale etme , onlar ne yaparsa onları serbest birak , sen herhangi bir konuya girme ” dedi . Ben , “ Tamam , olur ” deyip gittim . Ancak bütün günüm Hücre’i Şerife’nin arkasında ağlayarak geçti . Göz yaşlarım bir dakika bile durmadı . Kimse benim başimdan neler geçtiğini bilmiyordu . Yatsı namazı kılındıktan sonra bütün insanlar gidince biz kapıyı sürgüleyip kilitledik . Babu’s Selâm tarafında olan bu kapı emirin evine yakındı . O adamlar kapıyı açtırıp içeri girmeye başladılar . Ben onları gizlice birer birer sayıyordum . İçeri kırk kişi girdi . Onların yanında kazma – kürek , ( toprak taşımak ) için sepetler ve toprak kazmak için pek çok alet vardı . İçeri girince Hücre’i Şerife’ye yöneldiler . Allah’a yemin olsun ki , daha minbere ulaşmamışlardı ki , yeryüzü onları bütün alet ve eşyalarıyla birlikte yuttu , onların izi bile kalmadı . Emir uzun müddet bekledi , sona beni çağırıp , ” Savâb ! O adamlar şimdiye kadar senin oraya ulaş madılar mı ? ” dedi . Ben , ” Evet gelmişlerdi ve onların başına şöy le bir hâl geldi ” dedim . Emir , ” Dikkat et , ne diyorsun ? ” dedi . Ben , ” Tamamen öyle oldu , siz gelin , ben size olayın olduğu yeri götsereyim ” dedim . Emir , “ Tamam bu konu burada kalsın . Eğer bu olayı başkasına açarsan kafan koparılır ” dedi . ‘
Allahu Teâlâ lütfu ve keremiyle oranın âdabına riayet etmeye muvaffak kılsın . Yine lütfu ve keremiyle edebsizlik ve saygısızlık vebâlinden korusun .
UYARI : Geride geçen kıssalarda Rasûlullah sallallahu aleyhi vesel lem’in rüyada ve rüya dışında görülmesi hakkında bir çok olaylar geçti . Bu konuyla ilgili önemli bir konuyu şu şekilde zihinlere iyice yerleştirmek gereklidir : Kim rüyasında Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i ziyaret etmişse , o gerçekten Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i ziyaret etmiştir . Bunda bir şüphe yoktur . Çünkü bir çok meşhur ve sahih rivayetlerde çeşitli lafızlarla Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’in şöyle buyurduğu vârid olmuştur ; “ Kim rüyada beni görürse , o gerçekten beni görmüş olur . Zira şeytan benim sûretime giremez . ( Ona o güç verilmemiştir . ) ” (Vefa)
Ancak buna rağmen görme âleti ve aracı , bizzat gören kimsenin kendisidir . Aletin farklı olmasıyla bakılan şeyde farklı gözükür . Mesela kırmızı , yeşil ve siyah renkli gözlüklerle hangi şeye bakılırsa , o gözlüğün rengine yakın bir renkte görünür ama asıl şeyin rengi değişmez . Dürbün ve mikroskobun farklı oluşundan dolayı görülen şeyde farklı lik olduğu anlaşılır . Şaşı göz bir yerine iki görür . Bundan dolayı Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem rüyada görüldüğünde herhangi bir şey onun şanına uygun olarak görülmüyorsa , o gözün kusurudur . Aynı şekilde ondan şeriati mutahharanın hilafına bir şey duyulmuşsa o dinlemenin kusurudur .
İbni Emir’ül Hac , Medhal adlı eserde şöyle yazmaktadır : Rüyada veya uyanıkken gaybi bir ses neticesinde kalp eğer asri saadet devrine aykırı olan bir şeye karşı itminan bulup , sükûnet hissederse , aynı şekilde rüyada görmekten dolayı kalpte Selefi Salihîn’in yoluna aykırı olan bir şeye karşı ünsiyet meydana gelirse bundan çok sakınmalıdır . Buna benzer durumlar bazı insanların başına gelmiştir . Mesela Rasû lullah sallallahu aleyhi vesellem onlara bir şeyi yapmalarını veya yapmamalarini emrettiğinde , rüyayı gören sadece rüyayı esas alarak onunla amel etmiştir . Onu Allah’ın kitabıyla ve Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’in sünnetleriyle karşılaştırıp ölçmemiştir . Halbuki Allahu Teâlâ şöyle bu yurmaktadır :
.فإن تنازعتم في شيء فدوة إلى الله والرسول … ( النساء -۰۹ )
“ Bir şey hakkında çekişip anlaşmazlığa düştünüz mü , onu hemen Allah’a ve Rasûl’e götürün . ( Nisâ – 59 ) ” Allahu Teâlâ’ya götürmenin manası ; onu Kitab ( yani Kur’an’la ) karşılaştırmaktır . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e götürmenin manasi ; Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem hayattayken konuyu onun şahsına arz etmektir . Vefatından sonra ise onun sünnetiyle karşılaştırmaktır . Gerçi Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in , ” Kim beni rüyasında görürse , o muhakkak beni görmüştür ” sözü haktır . Ancak Allahu Teâlâ rüya ile ameli mükellef kılmamıştır . Rasûlullah sal lallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur ; “ Üç kişi Merfü’ül Kalem’dir ( yani onların günahları yazılmaz . ) Birincisi , ( uyandığı vakte kadar ) uyuyan kimse , ikincisi çocuk , üçüncüsü deli . ” Buna ilave olarak bir de şu se beb vardır : İlim ve rivayet , uyanık olan , aklı yerinde olan kimseden el de edilir . Uyuyan kimsede bu sifatlar bulunmaz . Bundan dolayı alimler şöyle yazmışlardır ; “ Eğer rüyada Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in bir şeyi emrettiği veya yasakladığı görülürse , o Kur’an ve sünnetle karşılaştırılır . Eğer onlara muvafik ise rüya haktır , söz de haktır . Bu rüya , sahibinin mutmain olması için bir müjdedir . Eğer bunun hilafına olursa bilinmelidir ki , rüya haktır ancak şeytani tesirden dolayı dinleye nin kulağına Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in söylemediği bir söz gelmiştir . ” Imam Nevevî rahmetullahi aleyh , ” Tehzîb’ül Esmâ vel Luğat adlı kitabının başında Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şu özellikle rini yazmıştır ; Kim Rasûlullah sallallahu aleyhi veseliem’i rüyasında gördüyse şüphesiz o Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i görmüştür . Zira şeytan onun sûretine giremez . Ancak rüyada İslam hükümleriyle ilgili bir şey duyarsa onunla amel etmek caiz değildir . Bu , rüyadan şüphelenildiği için değildir . Aksine rüyayı gören kişinin hafızasına ve zaptetmesine itimad olmadığındandır . ” Medhal yazarı ileriye doğru bu konuda daha fazla söz etmiştir . Biz zarûret kadarını aktardık . Buna ilave olarak da ha pek çok ûlema yukarıdaki geçen konuları açıklamışlardır .
(Fezaili Hac sayfa 173 Mevlana Zekeriyya Kandehlevi R.A)
Online sipariş yapabilirsiniz
Türkiyeden : www.gulistannesriyat.com
Almanyadan: www.al-madinamarkt.de