MEDINEYI ZİYARET ÅDÂBI :

1) Haccı mı önce yapmak yoksa ziyareti mi önce yapmak konusunda görüş ayrılığı vardır. Bununla ilgili açıklama birinci bölümün üçün- cũ hadisinde geçmiştir.

2) Ziyarete karar verince ilk şey bu seferde neye niyet edilmelidir? Alimler bundan önceki bölümün onikinci hadisine dayanarak şöyle yazmışlardır; “Ravza’i Mutahhara’yı ziyaretle birlikte Mescid’i Nebevi’yi de ziyaret etmeye niyet edilmelidir. Tâ ki, hiç şüphe kalmasın.

3) Ziyaret niyetiyle sefer yapılınca, ister Kabri Şerif ziyaret edilsin isterse Mescid’i Nebevi, niyet sadece Allah’ın rızası olmalıdır. Bu seferde hiçbir riyâ, övünme, şöhret, gezip tozma veya başka bir dünvevi çıkar şâîbesi asla olmamalıdır. Böyle olursa iyilikler berbat, günahlar da lazım olur. Eğer sadece, “Cimrilikten dolayı Medine’ye bile gitmedi” diye insanların kınamasından dolayı (Medine’ye) sefer ederse, kendi canını boşuna meşakkate atmış olur, parasını da zayi eder.

4) Molla Aliyyül Kâri rahmetullahi aleyh Şerh’i Lübab’da şöyle yazmıştır, “Niyetin hâlis olmasının âlâmeti, farzların ve sünnetlerin kaçırılmamasıdır. Yoksa ziyaretin neticesinde meşakkat ve mâli zarardan başka bir fayda elde edilmez. Üstelik tevbe ve keffaret kişinin üzerine borç olur.” Bu âciz kulun görüşü şudur ki, bu seferlere özel ihtimam gösterilmelidir. Her ne kadar seferden dolayı sünnetlerde bir hafifleme olsa da, seferlerdeki sünnetlerin hükmü, hazardaki gibi olmasa da Medine’i Münevvere’de kalındığı sürece mümkün olduğu kadar sünnetlere fazlaca ihtimam göstermek uygun olur.

5) Bu yolculukta bilhassa salavatı şerifeyi çoğaltmalı ve son derece teveccühle okumalıdır. Bütün alimler yazılarında şunun üzerinde çok durmuşlardır: Bu sefer esnasında bol bol salavatı şerife getirilmelidir. Ne kadar fazla salavat getirilirse o kadar faydası olur. Hatta Molla Aliyyül Kâri rahmetullahi aleyh Şerhi Lübab’da şunu dahi yazmıştır; Farzlardan ve hayati ihtiyaçlardan artan bütün vakitler salavatı şerife okumaya sarf edilmelidir. Çünkü maksada teveccüh etmek ne kadar mükemmel olursa o kadar fazla sevab olur.

Ibni Hacer rahmetullahi aleyh Şerhi Menâsiki Nevevide şöyle yaziyor: “Bu yolda salavatı şerifeyi çok getirmek efdal olduğuna göre acaba tilavetten de efdal midir yada tilavet mi ondan daha efdaldir? Veya her ikisi de eşit midir? Üç şekil ortaya çıkmış oldu. Salavatı şerifenin arttırılması istenen her yerde mesela Cuma gecesi ve benzerleri gibi… Böyle durumlarda bol bol salavatı şerife getirmek, tilaveti çoğaltmaktan efdaldir. Çünkü bu, o vakte ait hususi bir vazifedir. Alimler genel olarak Kur’an tilavetinin efdal olduğunu açıklamışlardır. Ancak hususi yer ve zamanlar için varid olan özel zikirlerin her biri kendi yerinde efdal olur . ” Allame Cezeri rahmetullahi aleyn Hisni Hasin adlı eserinde şöyle yazmaktadır . افضل الذكر القران الا فيما شرع بقره ” En üstün zikir Kur’an tilavetidir . Ancak bir yerde başka bir zikir meşru kılındıysa orada , o üstün olur . ” Mevlâna Abdulhayy rahmetullahi aleyh o kitabın haşiyesinde yazıyor ki ; ” Mesela ruků ve secde tesbihle birlikte meşrû kılınmıştır . Hatta eğer ruků ve secdede Kuran okunsa mekrûh olur . ”

6 ) Kendisinde zevk ve şevk meydana getirmelidir . Ravza’i Mutanha ra’ya yaklaştıkça şevk heyecanı artmalıdır . آن شوق تیز تر گردد ، وعدوں چوں شوونزدیکی Yakınlaştıkça buluşmanın vâdesi Daha da alevlenmekte şevk ateşi Bu coşkuyu meydana getirmek için ara sıra ilahiler ve şiirler okunmalıdır . Yaninda Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in hayatını anlatan bir kitap varsa veya bir yerden bulursa onu okumalıdır . Yahut dinlemelidir . Arkadaşlar arasındaki toplantılarda da Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in hayatı yâd edilmelidir . Hangi gün Me dine’ye yaklaşılırsa , o gün sevinç ve arzu giderek artmalıdır .

7 ) Yola Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem veya Sahâbe’i Kiram’ın mola verdiği veya namaz kıldığı yer eğer biliniyorsa , oraları ziyaret etmeli , oralarda nafile kılmalı yada zikir , tilavet vs. yapmalıdır . Aynı şekilde yolda bir kuyu rastlarsa onun suyundan bereket hasıl etmek niyetiyle içmelidir . Onlardan bazılarının açıklaması onuncu bölümde gelecektir . Daha başka kitaplardan da araştırılmalıdır . Kitabimizin başında zikrettiğimiz Muallim’ul Huccac ve Ziyaretul Hare meyn adlı kitaplarda pek çok yer zikredilmiştir . O kitapları dikkatli ce okumalı ve o yerleri araştırmalıdır . Onların arasında Zülhuley fe’ye yakın olan Muarris kuyusu vardır . Orada namaz kılmak çok önemlidir . Şafiiler bu namazın sünneti müekkede olduğunu söyle mektedirler . Bazı alimlerden bunun vacib olduğu nakledilmiştir.

8 ) Medine’i Tayyibe’ye yaklaşınca manevi zevk ve heyecana gark olmalıdır . Tekrar tekrar salavat okumalıdır . Eğer binek üzerindeyse , bineğini hızlandırmaya gayret etmelidir . Hadiste şöyle geçmektedir . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem sefer dönüşü Medine’i Tayyibe’ye yaklaştığında bineğini hızlandırdı .

En büyük arzu , aşıkların çadırları                                                                                              

Maşukların çadırlarına yakın olduğu andır

9 ) Medine’i Tayyibe’nin duvarlarını ve onun güzel kokulu bahçelerini ( ki Bîri Ali’den sonra gözükmeye başlamaktadır ) gördükten sonra en güzel davranış binekten inip ağlayarak ve yalın ayak yürümektir .                                                                                                                                                

Biz , sevgilinin şehrinin nişanlarını gördüğümüzde                                                                      

Sevgili onları tanıyacak ne kalp koydu ne akıl bizde                                                            

Bineklerimizden indik , yürümeye başladık saygıdan dolayı ona                                                      

Zira , onun yanına binekli gitmemiz yakışmazdı onun şânına

Önceki sultanlar ve vezirler hakkında şöyle yazılır : Onlar Medi ne’i Münevvere’ye yaklaşık altı mil mesafede bulunan Zülhuley fe’den itibaren yayan yürürlerdi . Gerçek şudur ki , insan o yerlerde ayakları ile yürümek yerine , yüz üstü sürünerek gitse yine de bu yerin hakkının bir hissesini dahi edâ edemez .                                                                                              

Eğer size gözlerim üzerine sürünerek gelsem ben                                                                              

Yine de hak edâ edemem , hangi hakkınızı edâ ettim ki zaten

10 ) Fasili Medine’ye ( şehrin duvarlarına ) ulaşınca salavatı şerifeden sonra şu dua okunur:

” Allah’ım ! Burası Senin Peygamberinin haremidir . Onu benim ateşten korunmama vesile kıl . Azabtan ve hesabın kötü olmasından kurtulmama vesile kil ”

Ondan sonra bu temiz şehrin hayır ve bereketini hasil etmek için dua etmelidir . Oranın âdâbına uymaya muvaffak olmak için ve uygun olmayan herhangi bir harekete mübtelâ olmaktan sakinmak için dua etmeli , bol bol dua etmelidir .

11 ) Şehre gitmeden önce gusül yapmak güzel bir davranıştır . Eğer bu mümkün olmazsa şehre girdikten sonra , mescide girmeden önce yapmalı , gusül yapamazsa en azından abdest almalıdır . Ancak evlâ olan gusüldür . Çünkü ne kadar temizlik ve taharet fazla olursa , o kadar evlâ olur . Ondan sonra bayram ve Cuma namazlarına giderken yaptığı gibi en güzel elbisesini giymeli ve güzel kokular sūrünmelidir . Ancak bunları yaparken tevazu ve alçak gönüllü olmaya dikkat etmeli , övünme ve büyüklenmeyi yanına uğratmamalıdır . Abdul Kays kabilesinin heyeti Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in huzuruna geldiklerinde onu uzaktan görünce hepsi şevke gelip kendinden geçerek develerinden atladılar , develerini bırakarak Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in dergahına koşmaya başladılar . Ancak o heyetin reîsi olan ve kendisine Eşecc Abdulkays denilen Münzir bin Aiz develerle birlikte konaklama yerine vardı . Kendi ve arkadaşlarının bütün eşyalarını topladı ve dikkatlice yerleştirdi . Ondan sonra gusül yaptı , yeni elbisesini giydi ve yavaş yavaş vakar ile Mescidi Nebevi’ye gitti . Önce iki rekât Tahiyyet’ul Mescid namazi kildi ve dua etti . Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in meclisine katıldı . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem onun bu davranışın ! beğendi ve şöyle buyurdu ; ” Sende bulunan iki haslet , Allah’ın hoşuna gitmektedir . Biri hilim ( yani yumuşaklık ) ikincisi vakar. (Mezahir)

12 ) Bazı alimler o vakit bir miktar sadaka vermeyi adablardan saymislardır . Yani Mescid’i Nebevi’ye girmeden önce biraz sadaka vermelidir . Ibni Hacer rahmetullahi aleyh şöyle yazıyor , Azda olsa biraz sadaka vermek sünnettir . Onun da Medine halkı üzerine sarf edil mesi evlâdır ve daha hayırlıdır . Yani özellikle Medine’de ikamet etmekte olan kimselere harcanmalıdır . Elbette eğer Medine’li olmayanlar daha muhtaç iseler onlar önce alınmalıdırlar . Bu âcizin görüşüne göre o vaktin hususiyeti büyük ihtimalle su ayetten kaynaklanmaktadir ;

 Ey iman edenler ! Gizli bir şey konuşacağınız zaman , bu konuş manızdan önce bir sadaka veriniz . Bu sizin için ( sevab kazanmak için ) daha hayırlı ve ( günahlardan ) temizlenmeye vesiledir . Şayet ( sadaka için ) bir şey bulamazsanız , şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir . ( Mücâdele – 12 ) ” Bu hüküm başlangıçta vacibti . Ondan sonra gelen ayette bu hüküm nesholunmuştur . Hz . Ali Kerremallahu Vechehu diyor ki : “ Bu sadaka ayetini ilk önce ben tatbik ettim . Bu ayeti kerime indiği zaman yanımda bir dinar ( altın para ) vardı . Onu bozdurarak dirhem yaptım . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile konuşacağım zaman önce bir dirhem sadaka veriyordum . Ondan sonra bu hüküm kaldırıldı . ”

13 ) Şehre girerken o vaktin hususi dualarini okuyarak , son derece husu ve huzû ile girmelidir . O ana kadar gelememiş olmanın üzûn tüsü ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem hayattayken onu ziyaret etmenin nasib olmamasının hüznü olmalıdır . Ahirette onu ziyaret etmeyi arzu temenni etmelidir . Ziyaretin mukadder olup olmayacağının korkusunu taşımalıdır . Mesela , büyük insanların huzuruna çıkınca , onun heybet ve celâlinin etkisinde kalındığı gibi , aynı manzara burada da olmalıdır . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in azameti , değeri ve makamı göz önünde bulundurulmalı ve dil üzerinde devamli salavatı şerife söylenmelidir .

14 ) Yeşil Kubbe göründüğünde Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in azamet , heybet ve şanının yüceliğini zihninde canlandırmalı ve şöyle düşünmelidir : ” Bu temiz kubbenin altında yaratılmışların en üstünü , enbiyanın sultanı ve meleklerden daha efdal olan , mukaddes bir zât vardır . Kabri Şerif’in bulunduğu yer bütün yerlerden üstündür . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek bedenine değen toprak , Kâbe’den daha üstün , arştan daha efdal , Kürsi’den daha üstündür . Hatta yer ve göklerdeki her yerden üstündür . “

15 ) Şehre girdikten sonra ilk önce Mescid’i Nebevi’ye gitmelidir . Eğer yanında ailesi eşyası ve diğer mecburiyetleri varsa müstesnadır . Yoksa bütün ûlema şehre girdikten sonra ilk önce mescide girmenin efdal olduğunu yazmışlardır . Hadislerde Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in genel olarak âdeti şöyle geçmektedir . Seferden dön düğü zaman evvela mescide teşrif ederdi .

16 ) Kadınlar için uygun olan şudur : Eğer şehre gündüz girme durumunda kalırlarsa , geceye kadar beklemeli ve gece vakti mescide gitmelidirler . Çünkü örtünmeye yardımcı olacak her şey kadınlar için önde gelir .

17 ) Mescide girerken oranın âdâbına riayet etmelidir . Mescide sağ ayakla girmelidir . Mescide girme duasını okumalı , itikafa niyet etmelidir . Her mescide girerken itikafa niyet ederse bedavadan sevab kazanmış olur . O halde uygun olan şudur ; Herhangi bir mes- cide girerken itikâfa niyet etmelidir .

18 ) Mescid’i Nebevi’ye Bâb’i Cibril’den girmek daha güzeldir . Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in bu kapıdan girmesi âdetiydi . Büyük ihtimalle bunun sebebi şuydu ; Bu tarafta ezvaci mutahharatın odaları fazlaydı . Ancak o kapıdan girmek zarurî değildir . Dilediği kapıdan girebilir .

19 ) Mescide girdikten sonra huşu , huzû , âcizlik ve tevâzua çok özen göstermelidir . Oranın süs , zînet , döşeme , dekor , aydınlatma , fânus , halı ve avizelerine dalmamalı , ne de o tarafa iltifat etmelidir . Son derece edeb ve vâkarla gözlerini aşağı indirerek büyük bir saygı ve ihtiramla gitmelidir . Edebe aykırı ve laubali herhangi bir hareket yapmamalıdır . Artık o çok yüce bir dergâha varmıştır . Sakin saygısız bir davranışı , mahrumiyet ve hüsranına sebeb olmasın .

20 ) Mescide gittikten sonra ilk önce Ravza’i Mukaddeseye gitmelidir . Bu yer Minberi Şerif ve Kubbe’i Şerif arasındaki bölümdür . Oraya Ravza denmesinin sebebi Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in söyle buyurmasındandır ; “ Benim kabrimle minberimin arasındaki hisse Cennet bahçelerinden bir bahçedir . ” Ravza , bahçeye denir . Ilerdeki bölümde bu hadis gelecektir . Eğer Bab’ı Cibril’den mescide girme imkanı varsa , o takdirde Hücre’i Şerif’in arkasından Ravza’ya gidilmelidir . Ta ki hücrenin önünden geçme durumunda selamsız olarak Kabri Şerif’e ilerleme olmasın .

21 ) Ravza’i Mukaddese’ye ulaşınca önce Tahiyyetül Mescid namazı kilinmalıdır . Mescide girdikten sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in huzuruna gitmeden önce Tahiyyat’ül Mescid namazı kılmak evladır . Çünkü bu Allah’ın hakkıdır . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesel lem’in hakkından önce gelir . Onbirinci kısımda Eşecc Abdul Kays’ın kıssasında şöyle geçmiştir : O ilk önce Tahiyyet’ül Mescid namazı kılmış , sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’in huzuruna çıkmıştır . Hz . Cabir radıyallahu anh diyor ki ; Ben seferden dönmüştüm . Rasû lullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanına geldim . O mescidde oturuyordu . ” Tahiyyet’ül Mescid namazı kıldın mı ? ” buyurdu . Ben ” Hayır ” dedim . ” Önce Tahiyyet’ül Mescid namazı kıl , sonra yanıma gel buyurdu .

22 ) Tahiyyet’ül Mescid namazının ikinci rek’atında Kâfirun ( Kul yâ eyyü hel kâfirun … ) ve Ihlas ( Kul huvallahu ahad … ) sûrelerini okumak evlâdır . Çünkü birinci sûrede şirki nefiy ve red vardır . Ikinci sûrede ise Allah’ın vahdaniyeti , O’nun Zât ve sıfatını ikrar vardır .

23 ) Alimler şöyle yazmışlardır . Ravzá’da Rasûlullah sallallahu aleyhi vesel lem’in durduğu yerde teberrük niyetiyle durmak evlâdır . Zübde adlı eserde bu yer şöyle belirlenmiştir ; Minber sağ omuz hizasında kalmalı , önünde sandık bulunan sütün ön tarafta kalmalıdır . Imam Gazali rahmetullahi aleyh ihyada aynı şeyi şöyle yazmıştır ; “ Yanında sandık bulunan sütün ön tarafta olmali , mescidin kıble duvarındaki yarım daire de ön tarafta bulunmalıdır . ” Ancak Ibni Hacer rahmetul lahi aleyh Şerhi Menasik’de şöyle yazmıştır ; “ Artık o sandık kalmamıştır . Çünkü yanmıştır . ” Şimdi onun yerine bir mihrab yapılmıştır . Mihrabünnebiyy denilen yer burasıdır . Bütün alimler bu yerde namaz kılmanın evlâ olduğunu yazmışlardır . O halde bu bereketli yere önem vermek gerekir . Ancak bu aciz , Medine’i Tayyibe’de bir sene kalmış olmama rağmen , bir defa dahi orada durabilme cũ ret ve himmetini gösteremedim . Eğer bu yerde durmak kolay olmazsa , o zaman Ravzâ’nın herhangi bir yerinde Tahiyyet’ül Mescid namazı kılmalıdır .

24 ) Tahiyyet’ül Mescid namazını kıldıktan sonra Allahu Teâlâ’ya yüz binlerce şükretmelidir. Çünkü O , bu büyük nimeti ihsan etmiştir . Bir de O yüce Zâtın hac ve ziyareti kabul etmesi için dua etmelidir . Dilerse şükür secdesi yapsın , dilerse iki rek’at şükür namazı kilsin . Pek çok ûlema o vakit şükür secdesi yapılmasını yazmışlardır . Burada zihinde tutulması gereken bir şey vardır . Hanefilerde meşhur olan görüşe göre şükür için yalnız secde yapmak meşru değildir . Bilakis nerede şükür secdesi geçiyorsa , orada Hanefilerin tahkikine göre şükür namazı kasdedilmiştir . Ancak Hanefiler bura da secde’i şükre cevaz vermişlerdir . Bu konu Şerhi Lübab’da açıklanmıştır . Buna mukabil Şafiilerin tahkikine göre şükür secdesi namaz kılmadan da meşrudur . Ancak onlar burada şükür secdesini uygun bulmuyorlar . Bu konuyu Ibni Hacer rahmetullahi aleyh Şerhi Menasiki Nevevi de açıklamıştır .

25 ) Eğer mescide girdiğinde farz namaz başlamak üzereyse , o vakit Tahiyyetül Mescid namazı kılmamalı , aksine farz namaza katil malıdır . O namaza başlarken Tahiyyet’ül Mescid namazına da niyet etmelidir . Böylece Tahiyyet’ül Mescid namazı sevabı da alin mış olur . Mesela ikindiden sonra nafile namaz kılmanın mekruh olduğu bir vakitte mescide girerse , o zaman Tahiyyetül Mescid namazı kılmamalıdır .

26 ) Namazdan sona Kabri Şerif’e doğru yürümeli , yürürken kalbini bű tün manevi kir ve pastan temiz tutmalı , ruh ve bedeniyle Rasûli Ekrem sallallahu aleyhi vesellem’in mukaddes zâtına tam olarak yönelmelidir . Alimler şöyle yazmışlardır : Bir kalbte dünyanın pislikleri , oyun ve eğlencesi , şehvetler ve arzuları doluysa , oranın bereketleri o kalbe hiç tesir etmez . Aksine dünyaya bağlanmış , ahiretle ve ahireti düşünmekle ilgisi kalmamış kimselere Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in öfkeleneceği ve onlardan yüz çevireceği endişesi vardır . Allah Kendi lutfu ile bizi bundan korusun . O halde kişi mümkün olduğu kadar o vakit kalbini dünyevi hurâfelerden arındırmak için çalışmalı ve Allah’ın geniş rahmetinden ve mükemmel afv ve kereminden ümidli olmalıdır . Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’in, alemlere rahmet olması şanına gözlerini çevirmeli ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellemvesilesiyle Allahu Teâlâ’dan affını taleb ederek oraya varmalıdır. ”

27 ) Herhangi bir kabre gidince meyyitin ayak tarafından gidilmelidir . Tâ ki Allahu Teâlâ , ölüye , geleni keşfetme sıfatı verirse görmekte kolaylık olsun . Çünkü ölü , kabrinde sağ tarafına yattığından dolayı , gözleri ayak tarafına doğru olur . Eğer meyyitin yanına baş tarafın dan doğru gelinirse , meyyit onu görmekte zorlanır ve meşakkat çeker . Bu kâideye uygun olarak bazı alimler Kabri Şerife de Rasû lullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek ayakları tarafından gelinmesini yazmışlardır . Bunu Ibni Hacer rahmetullahi aleyh Şerhi Mena sik’te nakletmiştir . Mevahibte’de şöyle yazılmıştır . Ziyaretçi için en münasibi kıble tarafından gelip , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek yüzünün hizasına gelmektir . Ancak eğer ayak tarafından gelirse bu edeb yönünden daha evlâdır . Fakat bazı ülema genel kâidenin aksine buraya baş tarafından gelinmesini tercih etmiştir . Bunun sebebi şudur ; Tahiyyet’ül Mescid namazı Ravzâ’da kılınır . Ravzâ ise Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in baş tarafındadır . Bu durumda eğer oradan yürüyerek ayak tarafına gelinirse , kabri tavaf etmek gibi bir görüntü meydana gelecektir . Kabri tavaf etmek ise asla câiz değildir . O halde bu görüntüden sakınmayı göz önünde tutarak , buraya baş taraftan gelmeye tahammül edilmiştir . Yoksa bir kabrin yanına gitmenin genel âdâbi , ayak tarafından gelmektir .

28 ) Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek yüzünün hizasına gelince baş ucundaki duvarın köşesindeki sütundan yaklaşık 1,5- 2 metre mesafe uzaklıkta ayakta durulmalı , sırt kıbleye doğru gelmeli , biraz sola meyilli durulmalıdır . Ta ki Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in nurlu yüzünün tam karşısına olunabilinsin . ‘ Ithafın yazarı diyor ki : ” Bu sütûn artık kurşun duvarın içinde kalmıştır ” Molla Aliyyül Kâri rahmetullahi aleyh şöyle yazmıştır : ” Bu duvarda bulunan gümüş çivinin karşısında durulmalıdır . ” Ancak şimdi bu çivi üç kafesin önündeki kurşun duvara katılmıştır . Onlar sayesinde Rasû lullah sallallahu aleyhi vesellem ve Hazeratı Şeyheyn’in mübarek kabirlerinin karşısına geçilmiş olunur . Ibni Hacer rahmetullahi aleyh diyor ki : ” Üzerinde altın kafes bulunan gümüş çivi Rasûlullah salah lahu aleyhi vesellem’in nurlu yüzünün hizasındadır .

29 ) Duvardan 1,5-2 metre uzakta durulmalı , fazla yaklaşılmamalıdır . Yaklaşmak edebe aykırıdır . Gözler yere doğru bakmalıdır . O vakit oraya buraya bakmak çok büyük saygısızlıktır . Eller ve ayaklar sakin ve vakarlı durmalıdır . O nurlu yüzün o an karşısında olduğunu ve ” Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem benim burada bulunduğumu biliyor ” diye hayal etmelidir . Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’in yüce şânı ve yüce mertebesini tam olarak kalbinde bulundurmalıdır . Ibni Emîr’il Hacc rahmetullahi aleyh , Medhal’de şöyle yazmaktadır : ” Huzur da bulunma anında olması gereken ne kadar tevazu ve edeb yazılmış ise ondan kat kat fazla tevazu , acizlik ve alçak gönüllü olunmalıdır . Çünkü onun yüce şahsı öyle şefaatçidir ki , onun şefaati kabul olunmuştur . Kim onun kapısına gitmeye karar verirse , o muradina ermiştir . Kim onun eşiğinde hazır olursa , o mahrum olmamıştır. Kim onu vesile kılarak dua etmişse duası kabul olunmuş ve istediği verilmiştir . Gerçekler ve olaylar buna şahidlik etmektedir . O halde ne kadar saygı ve edeb gösterilebilirse bundan geri durmamalıdır . ” Ben Peygamber sallallahu aleyhi vesellem hayattayken o’nun meclisinde bulunuyorum ” diye düşünmelidir . Çünkü ümmetin halini müşahede etmekte ve onun irade ve kasdının zâhir olmasında şu an Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in hayat ve ölümú arasında bir fark yoktur . (Zübde, Şerhi Lübab, Medhal)

30 ) Ondan sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem üzerine selam vermelidir . Hac menâsikini anlatan kitaplarda pek çok selam lafızları nakledilmiştir . Selefi Salihin’in selam hususunda değişik âdetleri vardır . Bazı büyük zâtlar muhtelif unvanlar ve muhtelif lafızlarla selam verirlerdi . Zevk ve şevkin gerektirdiği de budur .

Bir yanda istirab içinde , yüzbinlerce söz var dudağında                                                                    

Öte yanda senin bir susman yeterlidir hepsinin cevabında

Bazı zâtlar da çok kısa lafızlarla selam verirlerdi . Edeb ve heybetin gereği de budur.

Varsın olsun , arzunun en iyi tercümanı ise susmak                                                                            

Yoksa hiç işe yarar mı , yârin karşısında konuşmak

Molla Aliyyül Kâri rahmetullahi aleyh şöyle yazıyor ; Hz . İbni Ömer radıyallahu anhuma gibi bazı zâtlar şu selamla yetinirlerdi :                                                                                          ,

Esselemu aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve bereketuh

السلام عليك أيها النبي ورحمة الله وبركاته

Bazı zâtlar uzun selam vermeyi tercih ediyorlardı . Hadisi şerif lerde çeşitli lafızlar ve çeşitli unvanlarla salavatı şerifeler varid olması bunu teyid etmektedir . Hz. Reşid Ahmed Gangûhi rahmetullahi aleyh , Zübde adlı eserinde selam lafzini naklettikten sonra şöyle yazmıştır : ” Selam verirken dilediği kadar lafzi ziyâde eder , ancak bunlar edeb ve acziyet kelimeleri olmalıdır . Fakat Selef burada kısa lafızlar kullanmayı tercih ediyor , ne kadar kısaltmak mümkünse o kadar kısaltmayı güzel görüyorlardı . ” imam Nevevî rahmetullahi aleyh , Menâsik adlı eserinde selamın uzun cümlesini yazdıktan sonra , ” Hz. İbni Ömer radıyallahu anhuma ve diğerlerinden selam şekli gayet kısa olarak nakledilmiştir . Hz . İbni Ömer radiyallahu anhuma sadece şu kadar söylerdi . “

 السلام عليك يارسول الله السلام عليك يا أبا بكر السلام عليك يا أبتاه

Bu acizin eksik görüşüne göre bir kimse selamin lafızlarının tercüme ve maksadını anlıyorsa , selam uzatmaktan manevi zevk ve şevk duyuyorsa , onun selamı uzatması münasibtir . Eğer bu iki durum yoksa , papağan gibi diğer ziyaretçilerin lafızlarını tekrarlamaya gerek yoktur . Büyük bir manevi zevk ve şevk içinde son derece sükunet ve vakarla düşük bir ses tonuyla , tane tane bir okuyuşla  şöyle selam vermelidir .

Esseletü vesselemu aleyke ya Rasulullah

الصلوة والسلام عليك يارسول الله

Şevk ve arzusunun arttığını hissederse aynı lafızları yada başka bir selam lafzini tekrar tekrar söylemelidir . Bundan önceki bölümde onuncu numarada şöyle bir selam şeklide geçmişti : Sallallahu aleyke ya Rasulullah

صلی الله عليك یارسول الله

Bunu yetmiş defa söylemek güzeldir . Ancak sükûnet , vakar , şevk ve zevkle okumalıdır .

31 ) Son derece önemli olan bir konu vardır ki o da şudur ; Selam verirken asla gürültü ve patırtı yapmamalıdır . Yüksek sesle bağırmamalıdır . İçeriye ulaşacak kadar bir sesle selam vermelidir . Molla Aliyyül Kâri rahmetullahi aleyh diyor ki : ” Ne fazla sesli olmalı ne de fazla sessiz olmalıdır . Bilakis orta ve mutedil bir sesle , kalb huzuru içinde , kötü amellerinden dolayı bir utanma ve haya duygusu için de olmalıdır . ” Buhari Şerif’te şöyle bir kissa yazılmıştır : Hz . Saib radıyallahu anh diyor ki ; Ben mescide duruyordum . Biri bana küçük bir taş attı . O tarafa bakınca Hz . Ömer radiyallahu anh ( el işaretiyle ) beni yanına çağırdı ve “ Şu konuşan iki kişiyi yanıma çağır ” buyurdu . Ben onları çağırıp Hz . Ömer radiyallahu anh’ın yanına getirdim . Hz . Ömer radiyallahu anh onlara , ” Siz nerelisiniz ? ” diye sordu . Onlar , “ Biz Taifliyiz ” dediler . Hz . Ömer radiyallahu anh , ” Eğer siz bu şehirde otursaydınız , ben size ( bu yaptığınızın tadını ) tattırırdım . Siz nasıl oluyor da Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mescidinde bağırarak konuşuyorsunuz ” buyurdu .

Muhammed bin Mesleme rahmetullahi aleyh diyor ki : “ Mescidde bağırarak konuşmak hiçbir şahsa yakışmaz . ” ‘ Bazı rivayetlerde bu kıssada Hz . Ömer radiyallahu anh’ın şöyle dediği nakledilmiştir ; ” Öyle bir kırbaç vururdum ki , bedeniniz sızlardı . ” Demek ki Hz . Ömer radiyallahu anh onların başka bir şehirde oturan yabancı birileri olmalarindan dolayı meseleyi bilmemelerini özür kabul etmiştir . Hz . Aişe Siddika radıyallahu anha yakın mesafede çivi vesaire çakma sesi duy duğunda bir adam gönderir . ” Çivi Çakarken fazla ses çıkarmayın , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e eziyet etmeyin ” diye onları men ederdi . Hz . Ali Kerremallahu Vechenú evinin kapısına sürgü yapması gerekti . Bunu yapacak kişilere , ” Şehrin dışında , Baki de yapıp getirin . Bunun gürültüsü Rasulullah sallallahu aleyhi veseleme kadar ulasmasın ” buyurdu . Allame Kastalani , Mevâhib’de şöyle yazıyor , ” Rasullullah sallallahu aleyhi vesellem’e hayatındaki gibi edeb göstermek gerekir . Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi veseliem kabrinde hayattadir . ” Cenab’ı Hak ve Teâlâ , Kur’an- Kerim in Hucurat süresinde bilhassa bu konuya dikkat çekmiştir . Orada şöyle buyurmuştur . يا أيها الذين آمنوا لا ترفعوا أصواتكم فوق صوت النبي … ( الآية ) ( الحجرات -۲ ) ” Ey iman edenler ! Seslerinizi Peygamberin sesinden fazla yük seltmeyin . Ve onunla konuşurken birbirinize bağırır gibi yük sek sesle bağırmayın . ( Öyle yaparsanız ) sizin haberiniz olmadan ( önceki işlediğiniz ) amelleriniz boşa gider . “  ( Hucurat – 2 )

Buhari Şerif’teki bir hadiste şöyle geçmiştir : ” Şeyheyn hazretleri ( yani Ebû Bekr radıyallahu anh ve Hz . Ömer radıyallahu anh ) arasında , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in meclisinde bir meşvere esnasında görüşlerinin farklı olmasından dolayı şiddetli bir konuşma geçmişti . Bunun üzerine yukarıdaki ayet nazil oldu . Onlara bu azarlama yapılırsa , sizin ve bizim değerimiz nedir ki ? Hadislerde şöyle geçmektedir ; ” Bu ayetten sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in meclisinde Hz . Ömer radiyallahu anh’ın sesi o kadar hafif çıkıyordu ki , bazen ne dediğini anlamak için birkaç defa sormak gerekiyordu . Hz . Ebû Bekr Sidik radıyallahu anh , ” Ya Rasulallah ! Ben artık sizinle sırlaşan bir adam gibi konuşacağım ” dedi . Hz . Sabit bin Kays radıyallahu anh gür sesli biriydi . Bu ayet indiketen sonra , ” Ben devamlı yüksek sesle konuşuyorum , artık ben     Cehennem’lik oldum ” diye üzüntü ve gam içinde evden dışari çıkmazdı . Birkaç günden sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vasallamin sorması üzerine olay anlaşıldı , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem onu teselli etti ve onun Cennet’lik olduğunu müjdeledi . O halde Mes cid’i Nebevi’de bağırıp çağıran insanlar korkmalıdırlar ve bundan çok sakınmalıdırlar .

32 ) Selam verdikten sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i vesile kilarak Allahu Teâlâ’ya dua etmeli ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesel lem’den şefaat dilemelidir . Bazı ülema tevessülü menetmişlerdir . Ancak ûlemanın çoğunluğu bunun câiz olduğu görüşündedirler . Hanbeli fıkhının meşhur ve mâruf kitabı olan Muğni de selam                

lafızlarından sonra şu lafızlar da zikredilmiştir :

 Allah’ım ! Şüphesiz Sen buyurdun ve Senin buyruğun haktır . O şudur , < Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler , Allah’tan bağışlanmayı dileseler , Rasûl de onlar için istiğfar et seydi , Allah’ı çok affedici ve çok merhametli bulurlardı . Şimdi ben Sana geldim . Günahlarımın bağışlanmasını istiyorum . Ben senden Rabbimin huzurunda şefaat istiyorum . Allah’ım ! Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in hayatında onun yanına gelen kimseye mağfiretini vacib kıldığın gibi , benim de mağfiretimi vacib kil ”

Şerhi Kebir’de aynı lafızlar nakledilmiştir . Aynı şekilde bu iki kitap ta Atebî rahmetullahi aleyn’in birinci bölümün sonunda geçen kıssası da nakledilmis ayni bölümde ayeti kerimesinin , meali de geçmiştir . Abbasi halifelerinden Mansur , Hz . İmam Mâlik rah metullahi aleyn’e , ” Dua esnasında yüzümü Rasûlullah sallallahu aleyhi vesel lem’e doğru mu çevireyim yoksa kıbleye doğru mu ? ” dedi . Hz . Imam Mâlik rahmetullahi aleyh , ” Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den yüz çevirmenin ne gereği var ki , o senin de bağışlanmam için vesiledir . Senin baban Hz . Adem aleyhisselam’ın bağışlanman için de vesiledir . Rasûlullah sallallahu aleyhi veseliem’e yüzünü dönerek o’ndan şefaat iste ki , Allah celle celaluhu o’nun şefaatini kabul etsin ” buyurdu . Allâme Zerkâni rahmetullahi aleyh diyor ki ; “ Bu kissayı Kadi lyaz rahmetullahi aleyn muteber üstadlardan nakletmiştir . Bunu inkâr etmek cürettir . ” (Şerhi Mevahib)

Allâme Kastalani Şafii rahmetullahi aleyn , Mevahib’te şöyle yazıyor . ” Ziyaretçiler çok dua etmeli , Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’i vesile kılmalı , o’nun şefaatini istemelidirler . Çünkü o’nun mukaddes zâtı öyledir ki , o’nun vesilesiyle şefaat istenirse Allahu Teâlâ kabul buyurur . ” Allâme Zerkâni Malikî rahmetullahi aleyh onun şerhinde şöyle yazıyor ; Allâme Halil ( Mâliki ) ‘ nin Menasikinde de aynı ifadeler yazılmıştır . İbni Hümam Feth’ül Kadir’de yazmış , Mevlânâ Reşid Ahmed rahmetullahi aleyh de Zübde adlı eserinde İbni Hümâm’ın Feth’ül Kadir’de şöyle yazdığını nakletmiştir ; ” Selamdan sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in vesilesiyle dua etmeli , şefaat dilemeli ve şu lafızları söylemelidir :

< Ey Allah’ın Rasûlü ! Ben senden şefaat istiyorum . Senin vesilenle Allah’tan şunu istiyorum ki , benim ölümüm senin dinin ve senin sünnetin üzere olsun <

” Imam Nevevi rahmetullahi aleyh , Menasik adlı eserinde Hz . Ömer radiyallahu anh üzerine selamdan sonra şunu yazmıştır : ” Sonra önceki yerine yani Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in karşısına gelmeli ve o’nun vesilesiyle kendi için dua etmeli , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şefaati vesilesiyle Allahu Teâlâ’ya dua etmelidir . ” En güzeli de Atebi rahmetullahi aleyn’den nakledilen şeydir . Atebî rahmetullahi aleyh’in kıssası bundan önceki bölümün sonunda geçti . İbni Hacer Mekkî Şafii rahmetullahi aleyh onun şerhinde şöyle yazıyor ; ” Rasûlullah sallallahu aleyhi veseliem’i vesile kılmak Selefi Salihî’nin yoludur . ve evliya Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in vesilesiyle dua etmişlerdir . ” Hâkim bir hadis rivayet etmiş ve onun sahih olduğunu söylemiştir . Şöyle ki , Hz . Adem aleyhisselam’dan ( yasak olan ) dâneyi Yeme hatası sâdır olunca Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i vesile ederek Allah celle celaluhu’ya dua etti . Allah celle celaluhu , ” Ey Adem ! Sen Muhammed’i nasıl tanıdın ? Halbuki Ben onu henüz yaratma dim ” buyurdu . Hz . Adem aleyhisselam , ” Allah’ım ! Sen beni yaratıp bana can verince , ben arşın sütunu üzerinde La ilahe illallah Muham medurrasûlullah yazdığını gördüm . Ben anladım ki , Sen Kendi isminle kimin ismini birleştirmişsen o bütün yaratılanlar arasında Sana en sevgili olan biridir ” dedi . Allah celle celaluhu , “ Evet . Bütün yaratıklar arasında Bana en sevgili o’dur . Madem ki sen o’nun hürmeti ne mağfiret taleb ettin . Ben de senin hatanı affettim ” buyurdu .

Aynı şekilde Neseî ve Tirmizi şöyle bir hadis nakletmişlerdir . Bir âmâ Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in huzuruna gelerek gözle rinin görmesi için dua taleb etti . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , ” Sen istersen ben dua ederim , ancak sen sabredersen senin için daha hayırlıdır ” buyurdu . O dua istedi , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki ; ” Önce güzelce abdest al ve şu duayı oku :

< Allah’ım ! Sen’den istiyorum , Senin Peygamberin , rahmet Peygamberi vesilesiyle Sana yöneliyorum . Ey Muhammed ! Ben senin vesilenle Rabbime teveccüh ediyorum . Tâ ki benim hâcetim görülsün . Allah’ım ! Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şefaatini benim için kabul eyle ! > ” Tirmizi bu hadisin sahih olduğunu söylemiştir . Beyhâki da onun sahih olduğunu söyledi . Beyhâki’nin rivayetinde şu ilave de vardır . Bu duayı okuduktan sonra o âmânın gözleri görmeye başladı . Taberâni üstün bir senedle Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle bir dua lafzı nakletmiştir :

Allah’ım ! Senin Peygamberinin hürmetine ve benden önce geçmiş peygamberlerin hürmetine “

Ondan sonra İbni Hâcer rahmetullahi aleyh bu konuyu destekleyen daha başka rivayetleri de nakletmiştir . Bu dua ile ilgili bir kıssa ziyaretle ilgili kıssalar arasında otuz üç numarada gelmektedir .

33 ) Yukarıdaki ifadeden şu da anlaşılıyor ki , bu duayı yaparken kişinin yüzü Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e dönük olmalıdır . Zaten genel olarak duanın âdâbı yüzün kıbleye doğru olmasıdır . Ancak o vakit kıbleye dönüldüğünde Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e sırt dönülmüş olur . Bu da edebe aykırıdır . O halde o vakit Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e doğru dönerek dua yapılmalıdır .

34 ) Ondan sonra eğer bir kimse Rasûlullah sallallahu aleyhi veselleme selamini arz etmesini rica etmişse ( yani selam göndermişse ) onun selamını şu şekilde arz etmelidir ; السلام عليك يا رسول الله من فلان ابن فلان يستشفع بك إلى ربك

” Ey Allah’ın Rasûlü ! Senin üzerine falan oğlu falan tarafından selam olsun . O senden Allah’ın yüce dergahında şefaat dilemektedir . “

Yukarıdaki Arapça cümlede geçen birinci ” fulan ” kelimesinin yerinde o kişinin adını anmalı , ikinci ” fulan ” kelimesinin yerine onun babasinin adını zikretmelidir . Eğer Arapça söylemek zor ise o zaman Türkçe olarak , ” Falanca kişiler sana selam arzediyorlar ve sizden şefaat diliyorlar ” denilir . Allâme Zerkâni rahmetullahi aleyn diyor ki : ” Eğer bir kimse bir kimseye selamını ulaştırmayı rica edende o da bu ricayı kabul eder , yani selamı ulaştırmaya söz verirse , artik bu selamı ulaştırmak ona vacib olur . Çünkü kabul ettiği bu selam bir emanet yerine geçmektedir . Ithaf yazarı diyor ki ; ” Bir başkası ile selam göndermek selefi salihin ve ondan sonraki zâtların âdetlerindendi . Sultanlar ise Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’e selam ulaştırmaları için Medine’i Münevvere’ye özel elçiler gönderirlerdi . Hz . Ömer ibni Abdulaziz rahmetullahi aleyh de Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e selam göndermek için özel bir elçi gönderirdi . Bu aciz , bu kitabın okuyucusu olan sizlerden şunu rica etmekte dir : Eğer o mübarek anda bu siyahkânı da hatırlarsanız o’na selamimi şöyle arzederseniz , sizin bana ihsanınız olur .

Eğer bu lafızları hatırınızda tutamazsanız o zaman kendi lisant nizda bu acizin selamını arz ediniz .

35 ) Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e selam verdikten sonra yarim metre kadar sağ tarafa doğru koyarak Hz . Ebû Bekr Siddik radiyal lahu anh’a selam vermelidir . Meşhur olan kavle göre Hz . Ebu Bekr Siddik radiyallahu anh’ın mübarek kabri Rasûlullah sallallahu aleyhi vesel lem’in omuz hizasındadır . O halde yarım metre sağ tarafa kay makla Hz . Ebd Bekr Siddik radiyallahu ant’ın karşısına gelinmiş olur .

36 ) Hz . Ebû Bekr Siddik radıyallahu anh’a selam verdikten sonra yarım metre sağa kayarak Hz . Ömer radıyallahu anh’a selam vermelidir . Çünkü meşhur olan kavle göre Hz . Ömer’ül Fâruk radıyallahu anh’ın kabri Hz . Ebû Bekr radıyallahu anh’ın kabrinin arkasında , başı onun omzunun hizasına gelecek şekildedir .

37 ) Eğer birileri bu iki zâta selam ulaştırmayı rica etmişlerse , kendi selamindan sonra onların selamını da ulaştırmalıdır . Baştan başa günah ve hatalara batmış olan bu kardeşiniz de siz okuyuculardan şunu talep ediyor ki , eğer hatırlarsanız bu acizin selamını da her iki dergaha ulaştırınız . Allah celle celaluhu bu iyiliğinizden dolayı size lütfu ile mükâfatlar versin .

38 ) Pek çok ûlema şöyle yazmışlardır ; ” Hz . Ebû Bekr ve Hz . Ömer radıyallahu anhuma’ya selam verdikten sonra her ikisinin arasında durmalıdır . ” Yani Hz . Ömer radiyallahu anh’a selam için durulan yer den yaklaşık 25 santim sola kayarak durmalıdır ki , ikisinin arasında olabilsin . Sonra her ikisi üzerine müşterek selam vermelidir . Zübde adlı eserde bu selam şekli şöyle yazılmıştır :

” Ey Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanında yatanlar ! İkinize de selam olsun ! İkinize de selam olsun ey Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in iki arkadaşı ! İkinize de selam olsun Rasûlullah sal lallahu aleyhi vesellem’in vezirleri !                                                              

Allahu Teâlâ size ( iyiliklerinizin ) karşılığını en güzel şekilde versin . Biz sizin yanınıza şunun için geldik . Siz Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in bize Allah’ın huzurunda şefaat etmesi ve bizi onun dini ve sünneti üzere yaşatması bizi ve bütün Müslümanları onun cemaatiyle haşretmesi için dua etmesi için şefaat etmenizi istiyoruz . “

Bazı zâtlar , ” Bu selamin lafızlarını biraz kısa veya uzun olarak yazmışlardır . Bütün selamlarda bazı alimler kısa lafızları bazıları da uzun selam şeklini yazdıkları gibi , bazıları bu müşterek selamı hiç zikretmemişler ve madem ki ayrı ayrı selam arzedilmiştir , o halde ortak selama gerek kalmamıştır ” demişlerdir . Ancak müşterek selamı zikreden zâtlar büyük ihtimalle şundan dolayı zikretmişlerdir . Burada ikinci defa selam vermek bir başlangıç ve saygı ifade etmek içindir . Asıl maksad bu iki zâtın Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in huzurunda dua istemeleri ve aracılık etmeleri için onlardan şefaat talebidir . İşte bundan dolayı manasını açıkladık ki , bu mükerrer selamın gayesinin ne olduğu anlaşılsın .

39 ) Ondan sonra sol tarafa gelip tekrar Rasûlullah sallallahu aleyhi vesel lem’in önünde durup elleri açarak önce Allahu Teâlâ’ya hamdü sena etmeli , bu büyük nimete ve O’nun bütün nimetlerine şükret meli , sonra tam bir zevk ve vecd içinde Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e salâtu selam getirmelidir . Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem vesilesiyle Allahu Teâlâ’dan kendi için , ana babası için , meşayihi , ehli iyali , yakınları , akrabası , dostları , arkadaşları için , kendisinden dua talep edenler ve bütün Müslümanlar için hayat takiler ve ölenler için bol bol dua etmeli ve duasını âmin sözüyle bitirmelidir . ‘ Eğer hatırlarsanız bu aciz Zekeriyya’yı da mübarek dualarınıza ortak ediniz .

40 ) Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , Hz . Ebû Bekr radıyallahu ann ve Hz . Ömer radıyallahu anh’ın mübarek kabirlerinin tertib ve şekilleri hakkında hadis kitaplarında yedi tane rivayet geçmiştir . Onlardan ikisi meşhurdur . Ziyaretçilerin kolayca anlaması için bu iki rivayet teki tertibi burada gösteriyorum .                                                

Kible Yönü                                                                    

Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem
Hz. Ebû Bekr Siddik radiyallahu anh
Hz . Ömer’ül Faruk radıyallahu anh

41 ) Ondan sonra Üstuvâne’i Ebû Lübâbe’nin ( Ebû Lübâbe sütunu nun ) yanına gelip iki rek’at namaz kılıp dua etmelidir . ‘

42 ) Sonra tekrar Ravza’ya gidip nafile namazlar kılmalı , huşû ve huzû içinde dua vs. ile meşgul olmalıdır . Mescidin sütunlarının zikredildiği onuncu bölümde bu sütunun hâli genişçe anlatılacaktır .

43 ) Ondan sonra minberin yanına gelip dua etmelidir . Alimler şöyle yazmışlardır ; ” Minberin Rummâne denilen yerine elini koyup dua etmelidir . Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem hutbe esnasında mübarek elini onun üzerine koyardı . ” Imam Gazali rahmetullahi aleyh Ihya’da şöyle yazmıştır ; “ Müstehab olan aşağıdaki Rummâne üzerine elini koymaktır . Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem onun üzerine elini koyardi . Ancak Molla Aliyyül Kâri rahmetullahi aleyn yazıyor ki ; ” O Rummâne artık yerinde yoktur Mescid’i Nebevî’de ikinci dela yangın çıkınca o da yanmıştır . ” Kadi lyaz’ın Şifa’sında ve onun Aliyyül Kâri’ye ait olan şerhinde şöyle yazmaktadır , ” Hz . Ibni Ömer radiyallahu anhuma’nın Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in minber üzerinde oturduğu yere ellerini sürüp yüzüne sürdüğü görülmüstür . ” Ibni Kuseyt ve Atebî rahmetullahi aleyhima diyorlar ki ; ” Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem minberin kabre yakın olan Rum mâne’sini sağ eliyle tutardı . Sahâbe’i Kiram radiyallahu anhum bereketlenmek niyetiyle ona sağ ellerini sürerlerdi . Rummâne , minberin kenarları üzerine işlenmiş nar şeklindeki çıkıntılara denir .

44 ) Ondan sonra Üstuvâne’i Hannâne ( direğinin ) yanına gidip orada salavatı şerife ve duaya ihtimam göstermelidir . ‘ Sütunlar kısmında ilk önce bu sütun anlatılacaktır .

45 ) Ondan sonra diğer meşhur sütunların yanına giderek dua yapmalıdır ?

46 ) Orada kaldığı sürece Mescid’i Nebevi’deki hiçbir namazı cemaat siz kılmamaya çalışmalıdır . Çünkü orada kalma müddeti az , se vab ise çok fazladır . Bir daha gelme imkanı olur mu olmaz mi bi linmez .

47 ) Şuna çok dikkat edilmelidir ki , ziyaret vaktinde duvarlara el sürme melidir . Çünkü bu saygısızlık ve küstahlık olur . Ayrıca duvarları da öpmemelidir . Çünkü bu Hacer’i Esved’e karşı yapılacak bir davra nıştır . Ne duvarlara sarılmalı ne de tavaf yapmalıdır . Zira tavaf Bey tullah’ı Şerif’e mahsustur . Kabri tavaf etmek haramdır . Molla Aliy yül Kâri rahmetullahi aleyh yazıyor ki ; ” Görünüşlerinden meşayih ol dukları anlaşılsa da , cahillerin yaptıklarına uymamalıdır . ” Ne kabrin önünde eğilmeli , ne yeri öpmeli ne de kabre dönerek “ burası bir kabirdir ” diye niyet edip namaz kılmalıdır . Molla Aliyyül Kâri rahmetul lahi aleyh şöyle yazıyor ; “ Eğer kabre tazim göstermek için o tarafa dönüp namaz kılınırsa onun küfrüne fetva verilir . Elbette Kabri Şerif’in arkasında duvar olduğu için kabri Şerif’i niyet etmeksizin namaz kılmak caizdir . ”                        

Muvaffak Ibni Kudâme , Muğnide şöyle yazıyor ; ” Kabri Şerif’in duvarına el sürmek ve öpmek müstehab değildir . ” Imam Ahmed rahmetullahi aleyh bunun maruf olduğunu reddetmiştir . Elbette o Hz . Ibni Ömer radiyallahu anhuma’nın şu fiilini nakletmiştir : ” O , minber üzerinde Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in oturduğu yere elini koyar , sonra ellerini yüzüne sürerdi . ” Imam Nevevi rahmetullahi aleyh şöyle yazıyor ; ” Kabri Şerif’i tavaf etmek caiz değildir . Sırt veya bel ile Kabri Şerif’e yaslanmak mekruhtur . Aynı şekilde ona el sürmek yada öpmek de mekruhtur . Bilakis Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem hayattayken nasıl ki saygıdan dolayı uzak duracağı gibi yine saygı ve edebden dolayı Kabri Şerif’ten uzak durmalıdır .  

İşte bu doğrudur . Bütün alimlerin ortak görüşü budur . Bazı avamın bunun tersine davrandıklarını görünce aldanmamalı , onların cahilâne sözlerine iltifat etmemelidir . Duvara el sürmekten maksad bereket elde etmektir diye düşünmek o kişinin cehâletidir . Çünkü yüce şeriata uygun olan bir şey de bereket olur . Hakkın hilafına olan şeyde bereket olmaz .

48 ) Ne namazda ne de namaz dışında şiddetli bir zarûret olmadığı sürece Kabri Şerife arkasını dönmemelidir . ‘ Bilakis namazı öyle bir yerde kılmalıdır ki , ne yüzü ne de arkası Kabri Şerife gelmemelidir . Zaten namaz dışında oraya sırt dönülmesi olabilecek şey değildir .  

49 ) Kabri Şerif’in karşısından geçmek gerektiğinde durarak selam vermeli ve ilerlemelidir . Hatta alimler şöyle yazmışlardır ; “ Mescidin dışinda da Kabri Şerif’in karşısından geçerken durup selam vermeli ve geçmelidir . Hz . Ebû Hâzim Sahabî radıyallahu ann’dan rivayete göre bir adam onun yanına geldi ve ” Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’i rüyamda gördüm . Bana , < Ebû Hâzim’e söyle , benim yanimdan yüz çevirerek geçiyor , durup da selam bile vermiyor buyurdu ” dedi . Ondan sonra Ebû Hazim radıyallahu anh oradan geçerken durarak selam vermeyi âdet haline getirmiştir . 

50 ) Medine’i Münevvere’de kaldığı sürece sık sık Kabri Şerif’e gitmeye özen göstermelidir Imam Azam , Imam Şafii ve Imam Ahmed rahmetullahi aleyhim ( bu üç imama ) göre sık sık Kabri Şerif’i ziyaret etmek hoş görülmüştür . Elbette Imam Mâlik rahmetullahi aleyh sık sık orada hazır olmayı hoş görmemiştir . Bunun sebebini ûlemâ şöyle açıklamıştır ; ” Kabri Şerif’e sık sık gitmenin neticesinde Allah etmesin bir rağbetsizlik meydana gelebilir .

51 ) Mescid’i Şerifte kalındığı sürece Hücre’i Şerife bakmak , Mescidin dışındayken göründüğü taraftan Kubbe’i Şerif’e sık sık bakmak , bakışları orada toplamak efdaldir ve inşallah mucibi sevabtır . Göz lerini son derece manevi zevk ve vecd içinde sessizce aşıkların bakışıyla oraya dikmelidir ,                                                                                                     

Aşkı gizlemek , tercih edilir sevginin izharına                                                                                          

Benim âh’ım vardı yerine , bu feryadlar boşuna

52 ) Medine’i Münevvere’de kaldığı müddetçe , Mescid’i Nebevi’de ne kadar geçirirse bunu ganimet bilmelidir . En azından bir defa Kur’an – Kerim’i hatmetmelidir . Ayrıca bir kaç gün itikaf yapmak nasib olursa oda nimettir . Geceleri de mümkün olduğu kadar fazla ibadetle geçirilirse güzel olur . Zira bu mübarek geceler daha sonra nerede bulunabilir ki Zübde adlı kitapta Kutbu Alem rahmetullahi aleyh şöyle yazıyor , ” Medine’i Münevvere’de kaldığı müddetçe tilavet ve zikir yapmalı , bol bol salatu selam getirmeli , geceleri ibadet için çokça uyanmalı ve vakitlerini zayi etmemelidir . ”

53 ) Zübde adlı kitapta şöyle yazıyor , ” Kabri Şerif’i ziyaretten sonra her gün yada Cuma günü mutlaka Baki’deki kabirleri ziyaret etmelidir . Çünkü orada Hz . Osman , Hz . Abbas , Hz . Hasan , Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in oğlu Ibrahim , ezvacı mutahharat ve Sahâbe’i sa Kiram ridvanullahi Teâlâ aleyhim ecmain yatmaktadırlar.Şerhi Lūbab şöyle yazmaktadır ; “ Ziyaretçilerin her gün Bakî kabristanına gitmeleri gerekir . Medine’i Münevvere’de oturanların ise Cuma günleri orada bulunmaları gerekir . ” imam Nevevî rahmetullahi aleyh şöyle yazmıştır , ” Hergün Baki’ye gitmek müstehabtır . Bilhassa Cuma günü … ” Bu ziyaret Rasûlullah sallallahu aleyhi veseliem’in kabri Şerifini ziyaretten sonra olmalıdır . Oraya gidince bilinen kabirleri ziyaret etmelidir . Mesela Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in oğlu Ibrahim , Hz . Osman , Hz . Abbas , Hz . Hasan , Hz . Ali bin Hüseyin Zeynül Abidin , Hz . Muhammed Bagır bin Ali , Hz . Cafer bin Muhammed ve diğerleri radiyallahu anhum ecmain … En sonunda Rasûlullah salallahu aleyhi vesellem in teyzesi Hz . Safiye radiyallahu anha’nın kabrini ziyaret etmelidir . Çünkü Baki kabristanının fazileti ve onları ziyaret etmek hakkında pek çok hadisler varid olmuştur . Onlardan bazılari onuncu bölümün dokuzuncu hadisinin izahında gelmektedir . Ibni Hacer rahmetullahi aleyh , Menasik’te şöyle yazıyor , ” En iyisi oraya varınca ilk önce Hz . Osman radiyallahu ant’ın mübarek kabrini ziyaret etmelidir . Eğer yolda başka bir büyük zâtın kabri gelirse ona kısaca selam verip ilerlemelidir . Hz . Osman radıyallahu anh’ın Kabri Şerif’ini ziyaret ettikten sonra geriye gelip durmalıdır . Çünkü Hz . Osman radiyallahu anh Baki’de medfun olanlar arasında en üstün olanıdır . Ondan sonra Hz . Abbas radiyallahu anh’ın kabrine gitmelidir . Baki de pek çok Sahabe’i Kiram radiyallahu anhum ecmåin medfundur . ” Hz . Imam Malik rahmetullahi aleyh diyor ki ; ” Baki’de yaklaşık 10 bin sa habi medfundur . ” Alimler , ” Onların hepsi için dua etmeli ve onlann ruhlarına sevab göndermelidir ‘ demişlerdir . ‘ Imam Gazâli rahmetul lahi aleyh şöyle yazıyor ; ” Hergün Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e selam verdikten sonra Baki’yi ziyaret etmek müstehabtır . ” Ithaf yazari , Imam Müslim rivayetiyle Hz . Aişe radıyallahu anha’dan şu hadisi naklediyor ; ” Benim siramin geldiği her gece Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Baki’ye teşrif ederdi . ” Şerhi Lübab’ta şöyle yazıyor , ” Bakî kabristanında ziyaretlere nereden başlanacağı hususunda çeşitli görüşler vardır . Bazıları Hz . Osman radiyallahu anh’dan başlanmalı demişlerdir . Çünkü orada istirahat buyuran zevât içinde en üstün olan kişi odur . Bazıları Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in oğlu İbrahim radıyallahu anh’dan başlanmalı , çünkü o Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ciğer pâresiydi demişlerdir . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem onun hakkında şöyle buyurdu ; < Ibrahim yaşasaydı nebi olurdu . > Bazı kimseler Hz . Abbas radıyallahu anh’dan başlan malı , zira o Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in amcasıdır . Bakide ilk önce onun mübarek kabri gelmektedir . Selam vermeden ileri geçmek edebe aykırıdır . Ona yakın olarak Hz . Hasan ve diğer ehli beyt vardır . Onların toplamı Hz . Osman radiyallahu anh’ın faziletinden daha üstündür demişlerdir . ” Molla Aliyyül Kari rahmetullahi aleyn diyor ki ; ” Bu mâkuldür . Ziyaret edenler açısından bunda kolaylık vardır . Çünkü Baki’de ilk önce burası gelmektedir . ” (Şerhi Menasiki Nevevi)

54 ) Imam Gazâli rahmetullahi aleyh şöyle yazmıştır ; ” Her Perşembe günü Uhud şehidlerini ziyaret etmek müstehabtır . Sabah namazını Mescid’i Nebevi’de kılıp gitmelidir Taki Öğlen namazına kadar dönülebilsin ve Mescidi Nebevi’de hiçbir namaz kaçınılmamış olsun . ” Ithaf yazarı diyor ki ; ” Perşembe gününün hususiyeti belki de bu savaşın Perşembe günü olduğundan yada o gün Medine ehlinin boş olduğu gün olduğundan veya Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in , ümmeti için Perşembe sabahında bereket haberi verdiğinden veya dua ettiğinden yada başka bir sebebtendir . Hepsi muhtemeldir . ” Molla Aliyyül Kâri rahmetullahi aleyh şöyle yazmıştır ; “ Uhud dağını ve Uhud şehidlerini ayrı ayrı ziyarete niyet etmelidir . Çünkü hadisler de Uhud dağının faziletleri de çokça geçmektedir . Perşembe günü sabah erkenden namazdan sonra yola çıkmalıdır . Taki öğlene kadar geri dönülebilsin . Oraya gidince ilk önce Seyyidüşşühedâ ( şehidlerin efendisi ) Hz . Hamza radıyallahu anh’ın mezarında hazır bulunulmalıdır . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , < Benim amcalarım içerisinde en üstünü Hz . Hamza’dır > buyurmuştur . Başka bir hadiste şöyle geçmiştir ; < Kıyamet günü bütün şehidlerin efendisi Hz . Hamza olacaktır . > Oraya varınca Hz . Hamza radıyallahu anh’ın mübarek kabri yanında son derece huşu ve huzû ile onun azamet ve ihtiramını göz önünde bulundurarak durmalıdır . Sonra diğer kabirleri ziyaret etmelidir . ”

55 ) Imam Nevevi rahmetullahi aleyh şöyle yazmıştır ; ” Kubâ’ya gitmenin müstehab olması çok müekkeddir . Perşembe günü gitmek evlâdır . Orayı ziyarete niyet edilmeli ve oradaki mescide namaz kılmaya niyet edilmelidir . Çünkü Tirmizi Şerif ve diğerlerindeki sahih hadiste şöyle geçmektedir ; < Kuba Mescidinde namaz kılmak , umre yapmak gibidir . ” Başka bir hadiste şöyle geçmektedir : Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem her Perşembe günü Kubâ mescidine teşrif ederdi . ” Molla Aliyyül Kâri rahmetullahi aleyh şöyle yazmıştır ; “ Mescid’i Haram , Mescid’i Nebevî ve Mescid’i Aksa’dan sonra Mescidler arasinda en üstün Mescid Kubâ mescididir . Hatta bir rivayette Rasû lullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur ; < Mescid’i Kubå’da iki rek’at namaz kılmam , Mescid’i Aksa’ya iki defa gitmemden bana daha sevimlidir . > ” Ancak meşhur rivayetlerden Mescid’i Aksa’nın daha efdal olduğu anlaşılmaktadır . Şu da olabilir ki , üstün olmak başka , sevgili olmak başkadır . Rasûlullah sallallahu aleyhi veseliem’in genel olarak âdeti Kubâ’ya Perşembe günü gitmekti . Bununla birlikte Pazartesi günü ve Ramazan ayının yirmisinin sabahında da gittiği vârid olmuştur . ”

56 ) Bunlardan sonra Medine’i Münevvere’nin bereketli mekanlarını zi yaret etmek evlâdır Imam Nevevî rahmetullahi aleyh şöyle yazmıştır , ” Medine’i Münevvere’deki bereketli mekanları ziyaret etmelidir . Bu mekanlar takriben otuz tanedir . Medineliler oraları bilmektedirler . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in abdest aldığı veya gusül yaptığı rivayet edilen kuyuların suyundan içmelidir . ” Imam Gazâli rahmetul lahi aleyh de aynı konuyu yazmıştır ; ” Kubâ mescidinin yakınındaki Biri Eris’e ( Eris kuyusuna ) gidip orada abdest almalı ve suyunu içmelidir . O kuyu hakkında denilir ki , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesel lem’in mübarek tükrüğü onun suyuna karışmıştır . ” Sonra Hendek’e yakın olan Mescid’i Feth’e gelmeli , aynı şekilde diğer Mescidler ve bereketli mekanlar gezilmelidir . Bu mekanların sayısı takriben otuzdur . Medine ehli bu yerleri bilmektedir . Aynı şekilde yedi kuyuların suyunu şifa ve bereket niyetiyle içmelidir . Ithaf yazarı diyor ki ; ” Bu yedi kuyu şunlardır : Biri Eris , Beyrûhâ , Bîri Rûma , Bîri Arûs , Biri Buzâa , Biri Bussa , yedinci kuyunun Biri Sukyâ , Bîri Ahn ve Biri Cemel’den hangisi olduğu hakkında ihtilaf vardır . ” Ondan sonra Ithaf yazarı bütün bu kuyularla ilgili hadisleri de zikretmiştir . Lübab yazarı diyor ki ; ” Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in kullandığı kuyuların on yedi olduğu nakledilmiştir . Ancak bütün bunların hepsi bilinmemektedir . ” Aynı şekilde Medine’nin çevresinde ve Mekke yolunda pek çok Mescidler Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e nisbet edilmiştir . Onlardan çoğu Ziyaret’ül Haremeyn adlı eserde zikredilmiştir . Oradan bakılabilir .

57 ) Medine’i Münevvere’de kalındığı sürece bol bol sadaka verilmelidir , bilhassa Medine’de oturmakta olanlara verilmelidir . Lübab’ın yazarı diyor ki ; “ Medine’nin yerlileri yada dışarıdan gelip de orada yerleşen kimseler , dışarıda oturan kimselerden önce gelmektedir . Çünkü Medine’de oturanları sevmek vacibtir . ” Imam Nevevi rahmetullahi aleyh şöyle yazmıştır ; ” Kişi Medine’de kaldığı sürece mümkün olduğu kadar Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in komşularına sadaka vermelidir . Bu da Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e hizmet etmeye dahildir .

58 ) Medine’de kalındığı müddetçe satın alınan şeylerde şöyle niyet etmek gerekir ; buranın tâcirlerinin geçimi bundandır . Eğer onların ticaretinde genişlik ve ilerleme olursa , onların bu geçim düzeni devam eder ve bu insanlar burada rahat , sükun ve itminan içinde oturabilirler , biz de onların bu haline sebeb olmuş oluruz . Bu niyetle alış veriş yapılırsa , fazla para harcandı diye bir şüphede kalınmaz . Çünkü bu da hakikatte bir çeşit sadakadır . Ancak niyet yukarıda anlatıldığı gibi olmak şartıyla … Hatta sadaka niyetiyle rastgele bazi şeyler satın alınmalıdır . Çünkü o para kendisiyle alış – veriş yapılan kimsenin yanında bulunduğu sürece ondan faydalanabilir . Böylece onun ticareti gelişir ve neticesinde o , ondan uzun müddet istifade edebilir . Elbette ticaretle uğraşmayan kimselere de öylesine hediye verilmelidir . Sadaka yerine hediyeye niyet edilmelidir . Zira onlar büyük insanlardır .

59 ) Bütün Medine halkına her konuda güzel ahlaklı davranmalı ve güzel geçinmelidir . Çünkü onlar Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in komşularıdır . Allâme Zerkâni , Şerhi Mevahib’de şöyle yazıyor ; Orada oturanlara ikram ediniz . Eğer onlardan bazıları hakkında herhangi bir söz söylense de yani onlardan münasib olmayan her hangi bir hareket olduğu bilinse de , onların Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in komşusu olma şerefleri vardır . O yüce sevgiliye komşu olma övüncü onlara aittir . Eğer onların büyük bir kötülüğü de olsa yine de komşu olma şerefi onlardan alınmaz . ” Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur ; ” Cebrâil bana komşu hakkında tekrar tekrar tavsiyede bulunmuştur . ” Bu hadis her komşuyu içine almaktadır . Burada iyi ve kötü ayırımı yoktur . Bu her muttakiyi ve muttaki olmayanı içine almaktadır . Eğer bir kimse on lardan birini Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e ittibayı terk etmekle suçlarsa ve bu onda isbat edilirse , yine de komşu olduğundan dolayı ona gereken ikramda eksiklik edilmemelidir . Çünkü o bundan dolayı komşu olma hakkını keybetmez . Aksine Allah’ın yüce Zât’ın dan kuvvetle ümid edilir ki , ona ölümünden önce tevbe etmeye tevfik verilecek ve inşallah hayırlı bir son nasib olacaktır .

Ey Medine’de yaşayanlar ! Siz hepiniz ,                                                                                                   

Benim Habibim’den dolayı kalbimin habibisiniz

Ondan sonra Allâme Zerkâni rahmetullahi aleyh Medineliler hakkında pek çok şiir yazmıştır .

Hz . Imam Mâlik rahmetullahi aleyh , Emir’ül Mü’minin Mehdi’nin yanına gitti . Padişah , ” Bana biraz vasiyet buyurun ” dedi . Hz . Imam Mâlik rahmetullahi aleyh şöyle buyurdu ; “ İlk önce Allah celle celaluhu’dan kork ve takvayı seç . Ondan sonra Medine ehline merhamet et . Zira Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şehrinde oturanlar o’nun kom şularıdır . Bana Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğu ulaştı ; < Medine benim hicret yerimdir . Kabrim orada olacak ve kıyamet günü oradan kalkacağım . Orada oturanlar benim komşularimdır . Onları gözetmek ümmetim üzerine gereklidir . Kim benden dolayı onları gözetirse , ben ona kıyamet günü şefaatçi olurum . Kim komşularım hakkında benim vasiyetime riayet etmezse , Allahu Teâlâ ona Tiynet’ül Habal içirsin . > ” Başka bir hadiste şöyle buyu rulmuştur ; ” Tiynet’ül Habal , Cehennem ehlinin bedenlerinden akan irindir . ( Yani onlardan çıkan ter , kan , iltihab vs.dir . ) ”

60 ) Imam Nevevî rahmetullahi aleyh şöyle yazmıştır ; ” Âdâblardan biri de şudur ; Medine’i Tayyibe’de kaldığı bütün zaman içinde bu şehrin azamet ve büyüklüğünü hatırında tutması gerekir . Şunu da tasavvur etmeli ki , Allah celle celaluhu bu temiz şehri Kendi sevgili Peygamberi sallallahu aleyhi veseller’in hicreti için seçmiş ve o’nun Medine’de yerleşmesini ve orayı vatan edinmesini takdir eylemiştir . ” Bir de Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Medine’nin mahalle ve sokaklarında gezip dolaşmasını zihninde canlandırmalıdır . ” Imam Gazâli rahmetullahi aleyh diyor ki ; ” Senin gözlerin Medine’i Münevvere’yi görür görmez şu konuyu zihnine iyice yerleştir ki , Allah celle celaluhu bu şehri , Kendi Peygamberi’nin yaşaması için seçmiş ve oraya hicret etmesini dilemiştir . Bu şehir , Allahu Teâlâ’nın şeriati mutahharasının farzlarını indirdiği ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in sünnetlerini tatbik ettiği şehirdir . Bu şehre gelince düşmanlarla cihad etmiş , bu şehirde o’nun dini galibiyeti elde etmiştir . Nihayet bu şehirde vefat etmiş , mübarek kabri burada yapılmıştır . O’nun iki vezirinin kabri de bura dadır . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek ayakları orada her yere basmıştır . Şunu da düşün ki , senin ayağının bastığı her yere bir zamanlar Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek ayakları da basmış olabilir . O halde her adımını son derece sükûnet ve vakarla ve bu yerlere Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek ayakları da basmıştır diye kork . Hadislerde geçen Rasû lullah sallallahu aleyhi vesellem’in yürüme halini zihninde canlandırarak yürü . Bununla birlikte Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’in azameti , şanının yüceliği , makamının büyüklüğünü zihnine yerleştir . Çünkü Allah celle celaluhu Kendi yüce isminin yanına Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek ismini koymuştur . Herhangi bir saygısızlığın menfi tesirinden dolayı önceki iyi amellerinin de zayi olmasından kork . ” Imam Gazâli rahmetullahi aleyh bu sözüyle Kur’an – ı Kerim’in şu ayetinden çıkan manaya işaret etmiştir :

يا أيها الذين آمنوا لا ترفعوا أصواتكم فوق صوت الثبي … ( الآية ) ( الحجرات -۲ )

” Ey iman edenler ! Seslerinizi Peygamberin sesinden fazla yükselt meyin . Birbirinizle bağırarak konuştuğunuz gibi , Peygamber ile yük sek sesle konuşmayın . Öyle yaparsanız , siz farkına varmadan amel leriniz boşa gider . ( Hucurat – 2 ) ”                    Otuz birinci numarada bu konu genişçe geçmiştir . Ondan sonra İmam Gazâli rahmetullahi aleyh yazıyor ki ; ” Sonra o devri tasavvur et ki , o devirde Sahâbe’i Kiram radıyallahu anhum ecmain topluluğu burada bulunuyorlardı ve Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’in bereketli sözlerini dinleyerek istifade ediyorlardı .

Çemen tahtında gülller şahının güzelliği göründüğünde                                                                

Binlerce bülbül ordusu vardı , tek ses ve tek hengâme vardı                                                          

Hazan gelince dikenden başka bir şey kalmamıştı gülşende                                                        

Bahçevan ağlayarak dedi ki : ” Burada tomurcuklar , burada güller vardı ”

Ondan sonra , < Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i ve Sahâbe’i Kiram’ı                           

( dünyadayken ) ziyaretten mahrum oldum . Dünyada olan oldu ama ahiretteki durum belli değil. Acaba o temiz ve yüce zâtın ziyareti şevk ile mi nasib olacak yoksa hasretle mi? Sakın onun huzurundan kovulmayayım ve kötü amellerim onun huzuruna çıkmama engel olmasın > diye üzül . Çünkü hadisi şerifte şöyle geçmekte dir ; < Kıyamet günü bazı kimseler benden uzaklaşırlar . Ben , ‘ Bunlar benim arkadaşlarım ‘ derim . Bana , ‘ Senden sonra onların ne yaptiklarını biliyor musun ? ‘ denilir . > Eğer sen Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in tertemiz şeriatına saygı göstermemişsen , herhangi bir

vakit bu kötü gidişat , senin ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem arasina perde olabilir . Bununla birlikte Allah’ın yüce Zât’ından ümiti ol . Çünkü o seni , dünyada bu kadar uzak bir diyardan ( getirip ) bu kapida hazır olma saadeti nasib ettiğine göre , ahirette de mûbarek ziyaretten mahrum etmeyeceği , O’nun lütuf ve kereminden uzak değildir . ” Cenab’ı Hak , bu siyahkârı da o saadetle şereflendirdin . Amin . آمين يارب العالمين لوسيلة تبيك سيد المرسلین صلی الله عليه وسلم

61 ) Seyyid’ül Ins vel Cânn , Fahri âlem aleyhissalatů vesselam efendimizi ve bereketli mekanları ziyaret ettikten sonra dönmeye karar verince ( ne yapılacağı hakkında ) Molla Aliyyül Kâri rahmetullahi aleyh şöyle yazmaktadır ; “ Mescid’i Nebevi’de veda olarak iki rek’at nafile namaz kılmalıdır . Eğer Ravza’da kılarsa daha güzeldir . Ondan sonra Kabri Şerife gelip elveda selamı için hazır bulunmalıdır . Salat ve selam dan sonra kendi zaruriyeti için ve haccının ve ziyaretinin kabul olması için dua etmeli , hayır ve afiyetle memleketine dönmek için dua etmelidir . Bu ziyaretinin son ziyaret olmaması , tekrar bu yüce kapıda bulunmanın nasib olması için dua etmelidir . Ayrılık vaktinde biraz gözyaşı akıtmak için çalışmalı , çünkü bu kabuliyet alâmetlerin dendir . Eğer ağlayamıyorsa , ağlayanlara benzer bir görüntü ile birlikte üzüntü ve dert içinde dönmelidir . Giderken elinden geliyorsa bir miktar sadaka vermeli , seferden dönerken hadislerde geçen duaları okuyarak ve seferden dönüş âdâbına riayet ederek dönmelidir . ” Her ne kadar kalkıp gelsem de onun meclisinden Ancak sebebler onun mahfilindedir , kalbi teskin eden Ehil olmadığımdan dolayı Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i ziyaret âdâbini tam olarak yazamadım . Örnek olarak birkaç âdâb yazdim . Okuyucular bunları ölçü olarak alsınlar ve şu iki usule uyarak ve şeriatı mutahharanın dairesi içinde kalarak yapabilecekleri ne varsa onlarda kusur etmesinler . Usullerin birincisi edeb ve saygı , ikincisi şevk ve manevi zevktir . Bundan sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i ziyaret eden kimselerle ilgili birkaç olayı anlatarak bu bölüme son veriyorum . Çünkü onların halleri de örnek ve numûnedir . Atebî rahmetullahi aleyh’in meşhur kıssası ve ona ilave olarak birkaç vakia bundan önceki bölümün so nunda geçmiştir .

(Fezaili Hac Sayfa142- Mevlana Zekeriyya Kandehlevi Rahmetullahi aleyh)


Online sipariş yapabilirsiniz
Türkiyeden : www.gulistannesriyat.com
Almanyadan:www.al-madinamarkt.de