Hayf Al-Huzami
“Hayf Al-Huzami” Eski
Medine-Mekke yolu üzerindeki Al Safra Vadisinde bulunan, yüzyıllar boyunca Hac
ve ticaret kervanlarının uğradığı ve soluklandığı, tatlı kaynak suyu ve
ağaçlarıyla meşhur tarihi bir yerleşim yeridir. Medineye yaklaşık 120 km
mesafade olan bu kasabanın kuruluşunun Hicri 50 tarihine kadar gittigi
söylenir. Bulunduğu stratejik konumu dolayısıyla islam tarihi boyunca
gezginlerin, şairlerin ve alimlerin kitaplarında bahsi geçmektedir.
Yaklaşık 100 yıl kadar burada bulunan su kaynağının kurumasıyla,
insanların bu kasabayı terkederek Medine’i Munevvere ve Mekke’i Mukerreme’ye
göç ettiği söyleniyor.
Bu bölgede sert ve savaşçı
tabiatlarıyla bilinen Harp kabilesine mensup Ben-i Amr ve Ben-i Salim soyuna mensup
insanlar yaşamaktaydı. İşte bu sert ve savaşçı tabiatlarından dolayı Hicaz’a
hakim olan Osmanlı idaresi ve Esraf emirleriyle problemler yaşamışlar ve pek
çok kez isyana kalkışmışlardır.
Bunlardan en meşhuru 1805 yılındaki Suudi isyanına destek vererek bu isyanı
sona erdirmek için Medine üzerine yürüyen Osmanlı ordusu ile savaşmalarıdır.
Bilindiği üzere 1806 daki ikinci Suudi İsyani olarak bilinen Suudi Emiri
Abdulaziz B. Suud ‘un Medine, Mekke ve Taif’i ele geçirmesinden sonra Mısır’da
bulunan Kavalalı Mehmet Ali Pasa’nın oğlu Tosun Pasa komutasındaki Mısırlı ve
Kuzey Afrikalı Osmanlı Askerlerinden olusan 18.000 kişilik Osmanlı ordusu
Kızıldeniz yoluyla Yenbu-Bedir yolu üzerinden Vadi Hamra ve Safra güzergahını
takip ederek Hayf Al Huzami kasabasinin bulundugu yere kadar gelmişler, Suudi
Emiri Abdullah B.Suud ‘un komutasında birleşen bedevi ordusuyla burada (Vadi
Safrada Hayf Al-Huzami yakınlarında) savaşmışlardır. Üç gün süren çok şiddetli
bir savaş olmuştur. Tarihe “Hayf Savaşı” olarak geçen Savaşın tam da Osmanlılar
lehine sonuçlanacağı sırada, Hayf Al Huzami (Harb Kabilesi)’nin lideri olan
Şeyh Ceze Al-Ahmedi 1000 kişilik bir kuvvet ile Suudi-Bedevi ordusuna destek
vererek dengeleri değiştirmiş , Osmanlı Askerlerinin bozguna ugramasına neden
olmuştur. Hiç beklemediği anda bozguna uğrayan Osmanlı ordusu, burada 5000
kadar askerini kaybetmiş, bunun sonucunda geri çekilerek Mısır’a dönmek zorunda
kalmıştır. Bu mağlubiyetten 2 yıl sonra daha büyük bir ordu ile geri donen
Osmanlı askerleri işgal edilen yerleri geri alacak ve bu isyanı gerçekleştiren
Emir Abdullah B. Suud ‘u ve Ben-i Harp liderini tutsak ederek İstanbul’a
gönderecek ve orada idam edilecektir.
Hayf Al Huzami’yi meşhur eden en önemli etkenlerden biri de, h.1050 yılında Osmanlı Hac Emiri Mısırlı Rıdvan El Fukari Bey tarafından yaptırılan camiidir. Bu essiz tarihi hazine, küçük tamiratlar ile orjinalliği yitirmesine rağmen, 400 yıldır ayakta kalmayı başarmıştır.Bu camii su kaynağının hemen yanıbaşında inşa edilmiş küçük bir mescitten ibarettir. Fakat bölge halkının yüzyıllar boyunca en önemli sosyal merkezi olmuş, hac ve ticaret kafilelerinin dinlendiği, zenginlerin sadakalarını dağıttığı, bölge halkının çocuklarının dini eğitiminin sağlandığı ve ilim halkalarının bulunduğu bir yer olmuştur. Günümüzde ise, sadece cuma günleri ibadete açılmaktadır.
Hayf Huzami’yi önemli kılan olaylardan biri de, Yemenli alim, şair ve mutasavvıf Abdurrahim Al Bergi Hz’nin Medine-i Müvvere’ye yolculuğu sırasında vefat ederek buraya defnedilmesidir. Seyh Al Bargi’nin eserleri arasında en dikkati çeken, Efendimiz (s.a.v)’ ye naatlarını içeren divanıdır.