1. Müslüman Olmak
Müslüman olmayan kimse, her şeyden önce iman etmekle yükümlüdür. İman etmedikçe ibadetleri makbul olmaz. Çünkü iman, ibadetlerin kabul görmesinin olmazsa olmaz şartıdır.[1] Müslüman olmayan bir kimse hac yaptıktan sonra müslüman olsa yeniden hac yapması gerekir, müslüman olmadan önce yaptığı hac geçerli olmaz.[2]
2. Akıllı olmak
İnsanın dinî görevlerle sorumlu olabilmesi için akıllı olması gerekir. Aklı olmayanın dinî sorumluluğu da yoktur. Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-:
“Üç kişi sorumlu tutulmaz: Uyanıncaya kadar uyuyan, bülûğa erinceye kadar çocuk ve aklı başına gelinceye kadar akıl hastası.”[3]
Zihinsel özürlü bir kimse hac yaptıktan sonra iyileşirse -diğer şartları da taşıyorsayeniden hac yapmakla sorumlu olur.[4]
3. Buluğa Ermiş Olmak
Erkekler ihtilam olmadıkça, kızlar âdet görmeye başlamadıkça veya ihtilam olacak ve âdet görecek yaşa gelmedikçe mükellef olmazlar. Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- buluğa erinceye kadar çocuktan sorumluğun kaldırıldığını bildirmiştir.[5]
Bir insan çocukluğunda hac yapsa buluğa erdikten sonra imkanı olunca yeniden hac yapmakla yükümlü olur.[6] Çocuğun yaptığı haccın sevabı anne ve babasına yazılır. Sahabeden Câbir ibn Abdullah’ın -radıyallahu anh- bildirdiğine göre bir kadın çocuğunu Resulullah’a -sallallahu aleyhi ve sellem- götürmüş ve:
“Ey Allah’ın Elçisi! Bu çocuk için hac var mıdır?” diye sormuş, Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- da, “Evet vardır, sevabı senin olur” buyurmuştur.[7]
Hac için ihrama giren bir çocuk, Arafat vakfesinden önce buluğa erse ve bu ihram üzere haccını yapsa, Hanefî mezhebine göre bu hac nafile olur, Şafiî mezhebine göre farz olan hac yerine gelmiş olur. [8]
4. Özgür Olmak Özgür olmayan kimselere hac farz değildir. Özgür olmayan bir kimsenin yapacağı hac, nafile olur. Bu kimsenin hürriyetine kavuşması halinde diğer şartları da taşıyorsa yeniden hac yapması gerekir.
Tutuklu ve mahpus olanlara veya yurtdışına çıkma yasağı bulunanlara ya da hacca gitmelerine yetkililerce izin verilmeyenlere hac farz değildir. Çünkü bu halde iken hac yapmaya güçleri yetmez. [9] Ancak hapse girmeden veya yurtdışına çıkma yasağı konmadan önce hacca gitme imkanı bulmuş ise bu kimseye hac farz olmuştur. Kısıtlılık hali sona eren kimselerin hacca gitmeleri gerekir, kısıtlılık halinin sona ermeyeceği kesinleşen kimselerin yerlerine vekil göndermeleri veya vasiyet etmeleri gerekir.
Haccın farz olması için; Müslüman olma, buluğa erme ve özgür olma şartları şu hadis-i şerife dayanmaktadır:
“Her hangi bir kul hac yapar sonra buluğa ererse yeniden hac yapması gerekir. Her hangi bir müşrik hac yapar sonra müslüman olursa yeniden hac yapması gerekir. Her hangi bir köle hac yapar sonra özgürlüğüne kavuşturulursa yeniden hac yapması gerekir.”[10]
5. Ekonomik Yönden İmkân Sahibi Olmak Al-i İmrân suresinin 97. ayetinde haccın “gücü yetenlere” farz olduğu bildirilmektedir. Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- “gücü yetmeyi” azık ve binit ile izah etmiştir.[11] Bir sahâbînin, “Hac yapmayı farz kılan şey nedir?” şeklindeki sorusuna Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- “Azık ve binit” cevabını vermiştir.[12]
Bir kimsenin aslî ihtiyaçları, varsa borcu ve bakmakla yükümlü olduğu insanların nafakası dışında hacca gidip geleceği sürede kendisine yetecek kadar yeme, içme ve barınma giderleriyle yol parasına sahip olması şarttır.[13]
“Allah hiçbir insanı gücünün üstünde bir şey ile sorumlu tutmaz”[14] anlamındaki ayet de haccın ancak gücü yetenlere farz olduğunun delilidir.
Bir insana haccın farz olması için zekat verecek konuma gelmesi şart değildir. Borcu ve aile fertlerinin her türlü ihtiyacı dışında hacca gidip gelecek kadar parası, malı mülkü ve imkanı bulunan kimseye diğer şartları da taşıyorsa hac farz olur.“Binit veya yol parasının bulunma” şartı, Mekke dışından gelenler için söz konusudur. Mekke ve civarında ikamet eden veya bir şekilde Mekke’ye ulaşabilen bir müslüman, yürüyerek Arafat, Müzdelife ve Minâ’ya gidip gelmeye gücü yetiyor, meskeni, yetecek kadar yiyecek ve içeceği bulunuyorsa hac ile yükümlü olur.[15]
İmam Malik’e göre Mekke dışında ikamet eden kimse, yürüyerek hacca gitmeye gücü yetiyor ve yolda yiyecek ve içeceğini kazanabiliyor ve diğer şartları da taşıyorsa vasıta ve hazır parası olmasa bile kendisine hac farz olur.[16] Dolayısıyla, görevli, şoför ve işçi olarak Mekke’ye giden kimseye hac farz olur.
Bir müslümanın hacca gitmek için para biriktirmek amacıyla bakmakla yükümlü olduğu kimselere karşı görevlerini ve onların ihtiyaçlarını karşılamayı ihmal etmesi dînen doğru değildir. Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- “Kişiye günah olarak bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi yeter” buyurmuştur.[17]
6. Sağlıklı Olmak Hac ibadetinin bir kimseye farz olabilmesi için bedenen bu ibadeti yapmaya gücü yetmesi gerekir. Bu görevi yapamayacak derecede hasta, felçli, kötürüm, özürlü ve kendi başına binite veya vasıtaya binip inemeyecek derecede yaşlı olan kimselere hac farz değildir. Çünkü yüce Allah haccı “gücü yetenlere” farz kılmıştır.
Hac beden ile yapılan bir ibadettir. Bedenen hac yapmaya gücü yetmeyen kimseye hac farz olmaz. Sahabeden Abdullah ibn Abbâs r.a “ona bir yol bulabilen kimseye” şartını, “bedenen sağlıklı olmak, azık ve binit” olarak tefsir etmiştir.[18] Bu kimselere haccın farz olduğunu söylemek, “Allah, dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi”[19] anlamındaki ayete ters düşer. Çünkü sağlığı yerinde olmayan kimseyi hac ibadetiyle sorumlu tutmak dinde güçlük çıkarmak olur. Ancak sağlık dahil bütün şartları taşıdığı yıl hacca gitmeyen kimse daha sonra sağlığını kaybedecek olursa, üzerinde hac borcu kalır, bu takdirde yerine bedel göndermesi gerekir.
Ebu Hanife’nin bir görüşüne göre ekonomik gücü olsa ve kendisine refakat edecek bir kimse bulunsa bile a’ma kimseye hac farz değildir. İmam Muhammed ile İmam Ebû Yusuf’un tercih ettikleri görüşe göre ekonomik gücü ve kendisine refakat edecek biri varsa o zaman a’maya hac farz olur. Diğer mezheplerin görüşleri de bu istikamettedir.[20]
Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre ekonomik imkanı bulunan ve diğer şartları da taşıyan ancak çok yaşlı olması veya felçli ve kötürüm olma gibi bedensel bir engeli ve tedavisi imkansız bir hastalığı bulunması sebebiyle bizzat haccı yapamayacak durumunda olan kimselerin yerlerine bedel göndermeleri gerekir.[21] Bu kimselerin bedenen hac yapmaya güçleri yetmiyorsa da maddî yönden buna imkanları vardır. Delilleri şu hadistir:
Has’am kabilesinden bir kadın, “Ey Allah’ın Elçisi! Babam, çok yaşlıdır. Üzerinde hac borcu vardır. Şu anda devesinin üzerinde durmaya bile gücü yetmiyor” dedi. Hz. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- “Onun yerine sen haccet” buyurdu.[22]