VADİ-Yİ AKÎK,HİCRET YOLU, HAC YOLU
MÜJDELENMİŞ BİR MEKÂN! VADİ-Yİ AKÎK,HİCRET YOLU, HAC YOLU
Medine ziyaretçilerinin genelde varlığından haberdar olmadığı, bazı grupların nadiren ziyaret ettikleri bir vadi bulunmakta ;Vadi-yi Akîk. Normalde Medine’nin bir hayli dışında bulunan bu vadi, Medine halkının sayfiye yeri sayılıyor. Ama Medine şehrinin büyümesi ile burası da artık şehrin içinde kalmış gibi.
Medine-i Münevvere’nin en önemli vadilerinden biriside akik vadisidir, tatlı su bahçe ve saraylarıyla ünlü bu vadi Medine’nin batısına düşmektedir, Medine’nin önemli yerlerindendir, Peygamber Efendimiz’in (sav) Medine’de de en çok ziyaret ettiği mekânlardan bir yerdir Akîk Vadisi, Medine’ye dört mil kadar uzaklıkta, Zü’l-Huleyfe Vadisi içerisinde bulunan, içinden akarsu geçen yeşili bol bir mevkidir. Kâinatın Efendisi(sav) buradan çok hoşlanır ve zaman zaman buraya gelerek ibadetlerini burada gerçekleştirirmiş. Bazı geceler burada kaldığı da olurmuş. Abdullah bin Ömer(ra) Hazretlerinin, buradaki bir semure ağacını sırf Efendimiz(sav) defalarca altında konakladı diye bir ömür boyu suladığını biliyoruz.
Akik Vadisi havasını berraklığı ve tatlı su kaynaklarına istinaden nice Allah dostları buralarda hayatlarını sürdürmüş ve arap şairlerine ilham kaynağı da olmuştur. Hz Ebu Hüreyre (RA) efendimizin bahçeleri ve tabiinden Hz. Ürve Efendimizin kuyuları da bu vadi üzerindedir.
Akik Vadisi aynı zamanda Efendimiz’in (sav) hicret yolu üzerindeki duraklarından biridir. Peygamber efendimiz (sav) Sevr’deki mağarayı terk ettikten tam on iki gün sonra buraya gelmiş ve Kuba’ya buradan gitmiştir.Hz Ömer(ra) rivayetle “Akik vadisinde Resulullah (a.s)’dan işittim, şöyle buyuruyordu; “Bu gece bana Rabbimden bir elçi geldi ve;”Bu mübarek vadide namaz kıl ve; “Hac için de umreye niyet ettim,” de, dedi.
Akik Vadisi; Irak, Necid ve bu bölgeler üzerinden gelen insanların tarih boyunca mikat yeri olarak kabul edilmiştir. Bu yönlerden gelenler hep bu vadide ihrama girmişlerdir. Vadi içinde Osmanlılardan kalma tarihî bir köprü de vardır. Hicaz Demiryolu hattı, Osmanlı döneminde, Akik vadinin iki kıyısını birbirine bağlayan bu köprüden geçiyordu. Vadi yaklaşık 80 km uzunluğunda ve 10 ile 100m arası genişliktedir. En geniş yeri 150 m dir.
Bu vadinin Osmanlı ile ilgili bir hatırası da Efendimiz’in(sav) mescidi olan Mescid-i Nebevî’nin Sultan Abdülmecid Han’ın emri ile başlatılan son inşaatıyla ilgilidir. 1849-1861 yıllan arasında süren bu inşaatta İstanbul’dan işinin ehli nice mimar, mühendis ve usta Medine’ye gönderilmiştir.
Medine’ye gelen bu uzmanlar da mescidin tamiratında kullanılacak malzemenin tetkikinde bu vadideki taşları beğenerek Akik Vadisi’nin Hedab denilen kayalık mevkiinden kestikleri sütun ve taşlarla mescidi inşa etmişlerdir.
Vadinin içinde derin bir akarsu yatağı var. Suudi hükümeti burada bir baraj da yaptırmıştır. Yılın belli zamanlarında bollaşan, bazen de iyice azalan suyu ile bu mübarek mekâna bereket olan akarsuyun kenarına oturup, Efendimiz’in (sav) buradaki hatıralarını yâd ediyoruz. Az ileride kerpiç bir kasır var. Burası bir Osmanlı eseri. Fakat bu kasrın biraz arkasındaki toprak evler çok daha öncesinden kalma.
Rivayetlere göre buradaki toprak evlerden bir tanesi Zübeyr bin Avam(ra) Hazretleri ile Hz. Ebubekir’in (ra) kızı olan eşi Hz. Esma’nın oğlu Urve bin Zübeyr’e aitmiş. Burada sonradan yenilenmiş beyaz badanalı bir mescit de var ki adı “Urve Mescidi”. Aslında bu mescidin orijinalini de Hz. Urve yaptırmış. Hz. Urve’nin annesi Hz. Esma, teyzesi de Hz. Âişe’dir.
Hz. Urve (ra) , Efendimizin(sav) vefatından belki de yıllar sonra teyzesi Hz. Âişe’yi buradaki evine yemeğe çağırır. Sofraya otururlar. Hemen her akşam önümüze konan gibi birkaç tabak yemek getirilir. Hz. Âişe validemiz bunun üzerine ağlamaya başlar. Hz. Urve (ra) , “Bir kusurumuz mu oldu teyzeciğim neden ağlıyorsunuz?” diye sorar. Hz. Âişe validemiz , “Hayır, bu yemek sahanlarını gördüm de Efendimizin (sav) üç gün üst üste geçip de bir tek hurma tanesi ile iktifa etmek zorunda kaldığım hatırladım,” diye cevap verir.