Şam Atabeyi Nureddin Mahmud Zengi (k.s.) ve Efendimiz (s.a.v) ile İlgili Bir Hadise


Hıristiyanlar, Peygamberimizin (s.a.v.) mübarek vücudunu kabrinden kaçırıp Avrupa’ya getirmek üzere iki kişiyi görevlendirdiler. Bu kişiler Müslüman kıyafetine bürünerek güya hac yapmak için yola çıktılar.

Peygamberimizi ziyaret etmek bahanesi ile de Medine’ye vardılar ve Mescid-i Nebi’nin kıble tarafında Peygamberimizin kabrine çok yakın bir eve yerleştiler.

Bunlar namazlarını mescidde kılıp Peygamberimizin (s.a.v.) kabrini ziyaret ediyorlar, her sabah Bakî Kabristanına, Cumartesi günleri de Kuba Mescid’ine gidiyorlardı.

Kılık kıyafetleri ve fakirlere yaptıkları yardımlarla halkın güvenini kazanmayı başaran bu kişiler, Peygamberimizin (s.a.v.) mübarek vücudunu kaçırmak için geceleri bulundukları evden Peygamberimizin(s.a.v.) kabrine doğru gizlice tünel kazmaya başladılar.

Buradan çıkan toprakları torbalara doldurarak kabirleri ziyaret bahanesi ile Bakî Kabristanına döküyorlardı. Böyle devam ederek kazdıkları tünel Peygamberimizin kabrine iyice yaklaştı. Peygamberimiz (s.a.v.) için çok büyük bir tehlike olan bu durumdan ise halkın haberi yoktu.

İşte tam bu sırada, adaletli hükümdar olarak tanınan ve Haçlılara karşı başarılı savaşlar yapan ortaçağ İslam tarihinin parlak siması Selçuklu Atabeyi Nurettin Mahmut Zengi Aksungur (1146-1174) her zaman olduğu gibi yine bir gece teheccüd namazını kılıp yatmıştı ki, rüyasında Peygamberi-mizi gördü. Peygamberimiz (s.a.v.) ona iki sarışın yüzlü adamı göstererek:

– “Ey Nurettin! Beni bunlardan kurtar” dedi.

Gördüğü bu rüya üzerine feryat ederek uyandı. Abdest alıp namaz kıldıktan sonra yattı. Yine aynı rüyayı gördü.Yine feryat ederek uyandı.

O gece aynı rüyayı üçüncü defa görünce kalktı ve iyi bir insan olan veziri Cemalettin Mavsili’yi yanına çağırdı, gördüğü rüyayı anlattı. İstişare ederek Medine’ye gitmeye karar verdiler. Kimseye duyurmadan hükümdar, veziri ile beraber yirmi süvari ve pek çok eşya ile Şam’dan yola çıktılar, gece gündüz devam ederek onaltı günde Medine’ye vardılar.

Hükümdar, abdest alıp Mescid-i Nebi’ye girerek iki rekat namaz kıldı ve Peygamberimizi (s.a.v.) ziyaret etti. Medine halkı hükümdarın yanına toplanmıştı.

Vezir: “Hükümdar, Peygamberimizi (s.a.v.) ziyaret maksadıyla gelmiş, yanında da sizlere hediyeler getirmiştir. Medineli-lerin isimlerini yazın!” dedi. Onlar da bütün Medinelilerin isimlerini yazdılar. Bu isimlere göre herkes gelip hükümdardan hediyesini almaya başladı. Bundan maksat; Peygamberimizin(s.a.v.), rüyada: “Beni bunlardan kurtar!” dediği o iki kişiyi tanıyıp tespit etmekti. Bunun için hediyeleri hükümdarın huzuruna gelerek alıyorlar, bu esnada hükümdar gelenlere dikkatlice bakıyordu.

Herkes hediyelerini aldı. İsim listeleri bitti. Fakat hükümdar bu gelenler arasında Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından rüyada kendisine gösterilen iki kişiyi göremedi.

Bunun üzerine:

“Hediye almayan kimse kaldı mı?” diye sordu. Orada bulunanlar dediler ki:

“Kimse kalmadı. Ancak Endülüs’ten gelen iki kişi var. Onlar kimseden bir şey almazlar. İhtiyaç sahiplerine çok sadaka vermektedirler.”

Hükümdar onlarında yanına getirilmesini istedi. O iki kişi de huzuruna getirildiler.

Hükümdar onların rüyada kendisine gösterilen kişiler olduğunu tanıdı ve kendilerine nereli olduklarını sordu.

Onlar da: “Biz Endülüs’ten hac maksadı ile geldik ve bu sene Peygamberimizin yakınında bulunmayı arzu ettik.” diye cevap verdiler.

Hükümdar, nerede kaldıklarını sordu. Mescid’in yakınında olduklarını söylediler. Hükümdar onlarla beraber evlerine gitti. Evde süslü kitaplar ve değerli eşyalar gördü. Bu arada halk, onların her gün oruç tuttuklarını, namazları Mescid’de kıldıklarını ve hiç bir dilenciyi boş çevirmedik-lerini söyleyerek bu iki kişiyi övüyorlardı.

Nurettin Zengi odayı dolaştı ve burada yere serilen hasırı kaldırdı. Baktı ki altında kazılmış bir tünel var. Tünel ta Peygamberimizin (s.a.v.) kabrinin yanına kadar uzanıyordu. Bunu gören halk mahcup olup başlarını önlerine eğdiler ve artık söyleyecek bir şey bulamadılar.

Bunun üzerine hükümdar bu iki kişiyi sorguya çekti. Onlar da gerçekten Müslüman olmadıklarını ve Peygamberi-mizin (s.a.v.) vücudunu buradan alıp ülkelerine kaçırmak için görevlendirildiklerini itiraf ettiler. Bunu yapabilmek için derviş kıyafetine bürünerek halkı kandırdıktan sonra geceleri tünel kazmaya devam ettiklerini ifade ettiler ve:

“Peygamberin (s.a.v.) kabrine iyice yaklaştığımız gece gök gürültüsü ve şimşekler öyle bir sarsıntı meydana getirdi ki, sanki dağlar yerinden oynayacaktı. Bundan fena halde korktuk ve sabahleyin de sizin geldiğinizi de haber aldık” dediler.

Hükümdar, suçlarını itiraf eden bu kişileri idam etti. Bu olaydan sonra Nurettin Zengi, Peygamberimizin (s.a.v.) kabrinin çevresinde derin hendek kazdırdı ve bu hendeği kurşun eriterek doldurdu.

Böylece Kabr-i Saadet, çepeçevre kurşunla muhafaza altına alınmış oldu. Bu olay Miladi 1162 yılında vuku bulmuştur.