HIKÂYÂT-ÜS SAHÂBE

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM


SAHÂBE-İ KİRÂM (R.A.)’IN TAKVASI

Sahâbe-i Kirâm hazretlerinin her âdet ve sıfatı tercih edilmeye ve kendilerine uyulmaya layıktır. Niçin olmasın ki? Allahu Teâlâ sevgili Rasûlüne arkadaşlık için bu topluluğu seçmiş ve ayırmıştır. Rasûlullah salallahu aleyhi vesellem “Ben insanoğlunun en iyi devrinde gönderildim” buyurdu.’ Bu bakımdan o devir her yönüyle hayırlı bir devirdi. O devrin en hayırlı insanları Rasûlullah salallahu aleyhi vesellem’e arkadaş kılınan kimselerdi.

1. RASÛLULLAH (S.A.V.)’İN BİR CENAZE DÖNÜŞÜNDE BİR KADININ YEMEK DAVETİ

Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir cenazeden dönüyordu. Bir kadının yemeğe davet etmek istediği haberi getirildi. Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem yanındakilerle birlikte gitti, önlerine yemek kondu. Yanındakiler baktılar ki Peygamber sallallahu aleyhi vesellem lokmayı çiğniyor, fakat yutamıyordu. Buyurdu ki: “Bu keçi etinin sahibinden izinsiz alınmış olduğu anlaşılıyor.” Kadın “Ya Rasûlallah, ben keçi satın alması için birini sürü sahibine gönderdim, onu yerinde bulamadı. Komşum bir keçi satın almıştı. ben de kıymetini verip o keçiyi alması için ona gönderdim. Adamı bulamadı. Hanımı (kocasından izinsiz) keçiyi gönderdi” dedi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi vesellem “Bu eti esirlere yedirin” buyurdu.

İZAH: Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem’in yüce şanına uygun olarak bir şüpheli şeyin boğazında tıkanıp kalması şaşılacak bir şey değildir. Çünkü bu gibi olaylar Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e tabi olan en aşağı dereceli kimselerin dahi başlarından geçmektedir.


2. PEYGAMBER (S.A.V.)’İN YEDİĞİ BİR HURMANIN SADAKA OLMASI KORKUSUYLA BÜTÜN GECEYİ UYKUSUZ GEÇİRMESİ

Bir defa Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem bir yandan bir yana dönerek gecenin tamamını uykusuz geçirdi. Mübarek zevcelerinden biri “Ey Allah’ın Rasulü; bu gece uykunuz gelmiyor” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem “Yerde bir hurma duruyordu, zayi olmasın diye onu alıp yedim. Şimdi onun sadaka malı olacağından endişe ediyorum” buyurdu.

İZAH: Büyük bir ihtimalle o hurma Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e aitti, fakat sadaka alan mallarda dağıtılmak üzere Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in evine geliyordu. Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem “Allah etmesin bu sadaka hurması ise, ben sadaka yemiş olacağım” diye şüphelendiğinden bütün gece uykusu gelmemiştir. İşte bu sadece bir şüphe üzerine, gece boyu bir yandan bir yana döndüğü halde uykusu gelmeyen efendimizin halidir. Bir de o yüce zatın yoluna sözde köle olanların (günümüzdeki müslümanların) haline bakın, rüşvet, faiz, hırsızlık, gasp ve helal olmayan her çeşit mali nasılda utanmadan yerler, bir de nazlanarak kendilerini Muhammed aleyhissalatu vesselam’ın yoluna köle olanlardan sayarlar.


3. HZ. EBÛ BEKR (R.A.)’IN BİR KÂHİNİN YEMEĞİNİ YEDİKTEN SONRA KUSMASI

Hz. Ebû Bekr radıyallahu anh’ın bir kölesi vardı. Gelirinden muayyen bir miktarını Hz. Ebû Bekr radıyallahu anh’a verirdi.’ Bir defasında bir miktar yemek getirdi. Hz. Ebû Bekr ondan bir lokma yedi, kölesi “Siz her gün nasıl kazandığımı sorardınız, bugün sormadınız” dedi. Buyurdu ki: “Açlığın şiddeti yüzünden sormaya sıra gelmedi, şimdi söyle”. Kölesi “Cahiliyet zamanında bir kavme uğramıştım. Onları okuyup üflemiştim. Bundan dolayı onlardan alacağım vardı, bugün yolum oraya düştü, orada düğün oluyordu. Bana bu yemeği onlar verdiler” dedi. Hz. Ebû Bekr radıyallahu anh “Sen beni az kalsın helak edecektin” buyurdu. Ondan sonra parmağını boğazına sokarak kusmaya çalıştı. Ama o şiddetli açlık halinde yenen bir lokma idi, dışarı çıkmadı. Biri “su içersen kusabilirsin” dedi. Büyük bir kapla su getirtti. Bol bol su içti ve kustu. Nihayet o lokmayı çıkarabildi. Biri “Allah size merhamet etsin, bir lokma yüzünden bu kadar sıkıntıya katlandınız” dedi. Hz. Ebû bekr şöyle buyurdu: “Eğer bu lokmayla beraber canım çıksaydı yine de o lokmayı çıkarırdım. Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den işittim ki: <Haramla beslenen vücuda Cehennem ateşi daha layıktır.> Ben vücudumun bir parçasının bu lokmayla beslenmesinden korktum”.

İZAH: Bu gibi hadiseler Hz. Ebû Bekr radıyallahu anh’ın başından çok defa geçmiştir. Çünkü o çok titiz bir mizaca sahipti. Yediğinden biraz şüphelense hemen kusardı. Sahihi Buhari’de buna benzer şöyle bir hadise geçmektedir. Hz. Ebû Bekr’in bir kölesi cahiliyet devrinde bir kahinlik yapmış, yani bìrine gaipte olan bir şeyi falcılık yoluyla haber vermiş, Allah’tan dediği doğru çıkmıştı. Onlar bu köleye (ücret olarak) bir şey vermişlerdi, Köle de onu aralarında tayin ettikleri miktarın taksiti olarak getirip Hz. Ebû Bekr’e verdi. 0 da bunu yedi, sonra karnında olanların hepsini kustu. Bu olaydan dolayı kölelerin mallarının yenmesi illa da haramdır denemez. Iki ihtimal vardır, Caiz olması ve caiz olmaması. Ancak Ebû Bekr radıyallahu anh son derece ihtiyatlı olduğundan böyle şüpheli bir mala dahi tahammül edememiştir.


4. HZ. ÖMER (R.A.)’IN SADAKA OLAN SÜTÜ KUSMASI

Hz. Omer radıyallahu anh bir gün süt içti. Tadını biraz tuhaf ve değişik buldu. Sütü ikram eden adama “Bu nasıl bir süt, nereden aldın?” diye sordu. Adam “Falan çayırda zekat olarak verilen develer otluyorlardı. Ben oraya gidince oradakiler develerden sağdıkları sütten bana da verdiler.” dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer radıyallahu anh elini ağzına soktu ve hepsini kustu.

İZAH: O (mübarek) zatlar şüpheli bir mal ile vücutlarının beslenmemesine daima dikkat ederlerdi. Zamanımızda ise tamamen haram olan şeyleri yemek bile yaygın bir hale gelmiştir.


5. HZ. EBÛ BEKR (R.A.)’IN İHTİYAT OLARAK BAĞINI VAKFETMESİ

İbn-i Sirin rahmetullahi aleyh anlatıyor ki: Hz. Ebû Bekr radıyallahu anh’ın vefatı yaklaştığı sıralarda Hz. Aişe radıyallahu anha’ya şöyle buyurdu: “Benim gönlüm Beytül maldan bir şey almak istemiyordu. Fakat Ömer, <zorluk olur ve ticaretle uğraşırsan müslümanların işlerinde aksama olur> diye bunu kabul etmedi. Benim de mecburiyetten dolayı almam gerekti. Onun için benim filanca bağım aldığım maaş karşılığında Beytül mala (devlet hazinesine) verilsin.” Hz. Ebû Bekr radıyallahu anh vefat edince Hz. Aişe radıyallahu anha Hz. Ömer’e adam göndererek babasının vasiyeti üzerine o bağı Beytül mala verdi. Hz. Ömer radıyallahu anh “Allahu Teâlâ senin babana rahmet etsin. 0 hiç kimsenin, kendisine dil uzatmasına fırsat bırakmamak istemiştir.” dedi.?

IZAH: Bu düşünmeye değer bir konudur. Öncelikle Hz. Ebü Bekr radıyallahu anh’ın aldığı maaş ne kadardı ki, onu da sözü geçenlerin israrı üzerine ve müslümanların menfaatini düşünerek almıştı. Ve aldığı maaşta mümkün olduğu kadar ihtiyat gösterdiği üçüncü bölümün, dördüncü kıssasında anlaşıldı. Şöyle ki, hanımı tatlı almak için günlük masraflarından kısarak güçlükle birazcık para biriktirmişti. Hz. Ebû Bekr radıyallahu anh onu da Beytül mala yatırmıştır. Ayrıca ondan sonra aldığı maaşlardan bu kadar miktar azaltmıştır. Bütün bunlara rağmen ömrünün sonunda ne kadar maaş almışsa karşılığını Beytülmala iade etmiştir.


6. ALİ BİN MA’BED (R.H.)’İN YAZDIĞI YAZIYI KİRALIK EVİN TOPRAĞI İLE KURULAMASI

Alin bin Ma’bed rahmetullahi aleyh bir muhaddistir. Diyor ki: Ben kiraladığım bir evde oturuyordum. Bir defa bir şeyler yazmıştım. Onun mürekkebini kurutmak için toza ihtiyacım oldu. Duvarlar kerpiçtendi. Duvarı biraz kazıyıp yazının üzerine serpmeyi düşündüm. Fakat sonra hatırıma bu evi oturmak için kiraladığım, toprağını kullanmak için kiralamadığım geldi. Sonra “Az bir miktar topraktan ne zarar olur, basit bir şey” diyerek duvarın toprağından biraz aldım. Geceleyin rüyamda gördüm ki, bir şahıs ayakta duruyor ve “Yarın (kıyamet günü) basit bir topraktır sözünün ne olduğunu görürsün” diyordu.

İZAH: “Yarın (kıyamet günü) görürsün” sözünden anlaşılıyor ki takvanın dereceleri çok fazladır. Her ne kadar bu örf ve adetlere göre basit bir şey sayıldığından caiz olsa da, takvanın yüksek derecesine göre yine de bundan sakınılması gerekiyordu.


7. HZ. ALİ (R.A.)’IN BİR MEZARLIĞA UĞRAMASI

Kumeyl radıyallahu anh diyor ki: Ben bir defa Hz. Ali radıyallahu anh ile beraber gidiyordum. Ormanlık bir yere varınca o bir kabristana yöneldi. Ve şöyle buyurdu: “Ey kabirde yatanlar, ey harabedekiler, ey yalnızlık ve issızlık içinde bekleyenler, ne var ne yok, ne haldesiniz?” Sonra şöyle buyurdu: “Bizim size söyleyeceğimiz haber şudur; Sizden sonra mallarınız paylaştırıldı, çocuklarınız yetim kaldı, hanımlarınız başkalarıyla evlendi, size olan haberlerimiz bunlardır. Sizde biraz kendinizden bahsedin.” Sonra bana dönerek “Kumeyl, eğer konuşmalarına izin verilseydi, <En iyi azık takvadır> derlerdi.” Bunu söyleyip ağlamaya başladı ve “Ey Kumeyl, kabir amellerin sandığıdır, bu ancak ölüm anında anlaşılır.” dedi.?

İZAH: Yani insanın yaptığı iyi veya kötü ameller (bir şeyin) sandıkta saklandığı gibi kabrinde saklı durur. Bir çok hadiste bu konu geçmektedir. Şöyl ki; lyi ameller güzel bir adam suretinde ölüyü neşelendirmek, onu alıştırmak ve gönlünü almak için yanında dururlar. Kötü ameller ise daha çok eziyete sebep olmak için çirkin bir surette pis kokulu olarak gelirler. Bir hadiste şöyle buyrulmaktadır: “Insanla birlikte üç şey kabre kadar gider; 1. Malı (bu Araplarda eskiden adetti) 2. Akrabası, 3. Amelleri. Bunlardan ikisi, akraba ve malı ölüyü defnettikten sonra geri dönerler. Amelleri ise onunla beraber kalır.” Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir keresinde Sahâbe-i Kirâm’a buyurdular ki: “Sizin aileleriniz, mallarınız ve amelleriniz neye benzer bilir misiniz?” Sahâbelerin sorması üzerine Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: “Bu şuna benzer; Bir adamın üç kardeşi olsa ve ölmek üzere iken birini çağırıp <Kardeşim şu anda ne halde olduğumu biliyorsun. Şimdi bana ne gibi yardımda bulunursun?> diye sorsa, o cevap olarak şöyle der, <Sana bakarım, tedavi ettiririm, her türlü hizmeti ederim, öldüğün zaman seni yıkar, kefenlerim. Omuzlarıma koyup (mezarlığa) götürürüm. Defnettikten sonra seni hayırla anarım>”. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: “Bu kardeş kişinin çoluk çocuğudur. Sonra ikinci kardeşe aynısını sorsa, o <Benimle senin ilişkin yaşadığın sürecedir. Sen öldüğün zaman ben başka yere giderim> der, bu kardeşte malıdır. Sonra üçüncü kardeşini çağırıp sorar. O da <Ben kabirde senin arkadaşınım, o yalnızlık yerinde gönlünü şenlendiririm. Sen hesaba çekildiğinde iyiliklerin olduğu kefeye girer, onu ağırlaştırırım>, işte bu kardeş de amelidir. Şimdi söyleyin, hangi kardeş daha faydalıdır?” Sahâbe-i Kirâm “Bu (üçüncü) kardeş işe yarar, ilk ikisi faydasızdır” dediler.


8. PEYGAMBER (S.A.V.)’İN “YEMESİ VE İÇMESİ HARAM OLANIN DUASI KABUL OLMAZ” BUYURMASI

Rasûli Ekrem sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor ki: Allahu Teâlâ kendisi temizdir, temiz malı kabul eder. Peygamberlerine neyi emretmişse aynısını müslümanlara da emretmiştir. Nitekim, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:

“Ey Rasuller! Helâl şeylerden yiyiniz ve salih amel işleyiniz. Çünkü Ben ne yaparsanız hep bilirim” (Mü’minûn-51)

Başka bir ayette şöyle buyuruluyor: “Ey mü’minler, size verdiğim rızıkların temiz ve helalinden yiyin.” (Bakara-172)

Daha sonra Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem bir adamı anlatarak şöyle buyurdu: “O uzun uzun yolculuk yapardı (yolcunun duası kabul olur) dağınık saçlanı ve toz toprak içindeki elbisesi ile yani perişan bir halde) iki elini semaya doğru kaldırıp <Allah’ım, Allah’ım, Allah’ım> diye yalvarırdı, ancak yediği haram, içtiği haram ve giydiği de haramdı, devamlı haram yiyenin duası nasıl kabul olabilir?

İZAH: Halk “Müslümanların duası kabul olmuyor” diye devamlı düşünüp duruyorlar. Ancak onların durumu bu hadisle kıyaslanabilir. Gerçi Allahu Teâlâ sonsuz merhameti ile kafirlerin duasını da kabul eder. Kaldı ki bir fasığın duasıni kabul etmesin. Ancak müttakilerin duası gerçek duadır. Bundan dolayı takva sahiplerinden dua istenir. Dualarının kabul olunmasını isteyenler haram maldan sakınmalıdırlar. Kim duasının kabul edilmesini istemez ki? ‘ Müntehab-i Kenz Cem’ul Fevaid


9. HZ. ÖMER (R.A.)’IN AİLESİNİ MİSK TARTMAKTAN MEN ETMESİ

Bir gün Hz. Ömer radıyallahu anh’a Bahreyn’den misk gelmişti. “Biri bunu tartsa da, ben de müslümanlara dağıtsam” dedi. Ailesi, Hz. Atike radıyallahu anha “Ben tartarım” dedi. Hz. Ömer radıyallahu anh sustu. Biraz sonra “Biri bunu tartsa da ben de taksim etsem” dedi. Hanımı yine aynı şeyi teklif etti. O yine sustu. Üçüncüsünde şöyle buyurdu: “Ben senin onu kendi ellerinle teraziye koyup sonra ellerini bedenine sürmenden, böylece o kadar kokunun fazla olarak benim payıma geçmesinden hoşlanmam” buyurdu.

İZAH: İşte bu, tedbirli olmanın en yüksek derecesidir. Kendini töhmetten kurtarmaktır. Yoksa kim tartarsa tartsın mutlaka eline bulaşacağından, bunun caiz olmasında hiç tereddüt yoktu. Fakat yine de Hz. Ömer radıyallahu anh hanımı için buna razı olmadı. İkinci Ömer denilen, Hz. Ömer bin Abdulaziz rahmetullahi aleyh zamanında bir kere misk tartılıyordu. Ömer bin Abdulaziz rahmetullahi aleyh burnunu kapatarak şöyle buyurdu: “Miskten faydalanmak onu koklamaktır.”” İşte sahâbelerin, tabiinlerin, büyüklerimizin ve önde gelenlerimizin ihtiyatlı davranışları böyleydi. 


10. HZ. ÖMER BİN ABDULAZİZ (R.H.)’İN HACCAC’IN VALİSİNİ GÖREVDEN ALMASI

Hz. Ömer bin Abdulaziz rahmetullahi aleyh bir adamı bir yere vali tayin etmişti. Birisi: “Bu adam Haccac bin Yusuf zamanında onun valisi olarak görev yapmıştı” dedi. Ömer bin Abdulaziz de o valiyi görevden aldı. Vali halifeye “Ben Haccac bin Yusuf’un yanında az bir zaman çalıştım” deyince, Ömer bin Abdulaziz şöyle buyurdu: “Haccac’ın yanında bir gün veya ondan daha az kalman kötü olman için yeterlidir.”

İZAH: Biriyle beraber bulunmanın kişiye mutlaka tesiri olur. Takva sahiplerinin yanında bulunan kimseye basite alınmayacak ve hissedilmeyecek bir şekilde takvanın tesiri bulaşır. Fasıkların yanında bulunana da fasıklık tesiri bulaşır. Bu bakımdan kötü arkadaşlıklar men edilmektedir. Insanlar bir yana, hayvanların yanında bulunmak bile insana tesir eder. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: “Deve ve at sahiplerinde gurur ve kibir meydana gelir. Koyun sahiplerinde ise tevazu ve alçak gönüllülük meydana gelir.” Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “İyi kimselerin yanında oturanlar misk satan bir kimsenin yanında oturana benzer, misk almasa bile kokusundan içi ferahlayacaktır. Kötü arkadaş, ateş körüğü olana benzer, eğer ondan kıIvılcım sıçramasa bile mutlaka dumanı ulaşır.”  Buhāri * Cem’ul fevåid


Online sipariş yapabilirsiniz
Türkiyeden : www.gulistannesriyat.com
Almanyadan: www.al-madinamarkt.de