HÜCRE-İ SAADETİN KIBLE YÖNÜ “MUVACEHE-İ SAADET” -1-

(360 Derece Tur lütfen tıklayın)


Kıble Yönü Muvacehe-i Saadet 3 kısımdır, bölüm bölüm aşağıda siz kardeşlerimize bilgisini sunuyoruz;

BÖLÜM A

Muvacehe-i Şerif’e doğru yüzümüzü dönüp baktığımız zaman bu bölüm, sağ tarafta, Baki Kapısına en yakın olan Şebeke-i Şerif’dir.

Bu baktığımız ve “A” bölümü olarak adlandırdığımız Şebeke-i Şerif’te bu bölüme ait üç hususunu, ayrıntısını bize gösteriyor:

1 – “A” Bölümüne cepheden baktığımız zaman II. Sütunun hemen sağ yanında bir ayrıntı gözümüze ilişir burada günümüzde bile halen varlığını koruyan ve Osmanlının Hücre-i Saadete yapılan tadilatın tarihini ortaya koyan bir Osmanlı Tuğrası bulunur, bu Tuğraya biz Osmanlı Padişahlarının kullandığı bir mühür, imza da diyebiliriz. Tuğra, Hicri 1228/ Miladi ise 1813 yılına aittir. Bu tarihler 1808 – 1839 yılları arasında hadimlik yapan Osmanlı Sultanı Sultan II. Mahmud dönemidir.

Sultan II. Mahmud, Rahmatullahialeyh (Allah ondan razı olsun) 1818 yılında, şuan Kubbetül Hadra olarak bildiğimiz, Peygamber Efendimiz SallallahuAleyhi Vessellem’in kabrinin bulunduğu Hane-i Saadetin üzerini çevreleyen Yeşil Kubbe’nin “Kubbetül Hadra’nın” yeniden temellerine kadar inmiş ve peygamberimiz (A.S.) i ilk koruma altına alan Selçuklu Atabeyi Mahmut Nureddin Zengi Aksungur’un yaptığı gibi İkinci koruma altına alan Sultan 2. Mahmut Han Ravzâ-i Tâhire’nin ve Merkad-i Şerif’lerinin etrafına çok derin hendekler kazdırarak kurşunla doldurup, suikastları önleme tedbiri alarak, hücrei saadeti güçlendirmiş ve kubbeyi de yeniden yaparak yeşil renge boyamış ve adı Kubbetül Hadra denilmesine vesile olmuş Osmanlı Padişahıdır.

Bu Tuğra halen günümüzde de Şebeke-i Şerifde, Kıble yönünde, Cennetül Baki kısmına yakın, Ömer Ali Penceresinin karşısına hemen hemen denk gelen Hücre-i Saadette yerini koruyor, Suud Yönetimi şimdilik bu Tuğraya dokunmamış . (Aşağıda resimlerde Hücrei Saadetin Kıble yönünde Sultan II Mahmud’a ait Tuğra çok net olarak görülmektedir)

2 – A bölümünde yer alan Osmanlı Tuğrasının hemen sağ tarafına denk gelen şebekenin hemen üst duvar kısmında Allah Resulü SAV’e ithafen yazılı şiir bulunur. Günümüzde de bu şiir yerini koruyor, selamlamaya giden müminler bu şiiri çok net olarak görürler. Şiir ise Seyyid Al-Imam Al-Habib Abdullah Bin Alawi Al-Haddad Rady Allahu Anhu’ya ait.

Şiir şu şekildedir;

“Nebiyyun Aziymun Hulkuhu el Hulku el-lezi Lehu ‘aziyme er-Rahmanu fii Seyyid e’l Kutübi”

Manası ise;

“En güzel ahlak sahibi Yüce Peygamber, Şüphesiz ki O yücedir ve merhametlidir, kitapların efendisi”

Bu kısımda yazılı olan bu şiir ile Şair Al Haddad , Hz. Muhammed’e (sav) Efendimize yaptığı bu övgü ile Kur’an-ı Kerim’in Kalem süresinde yer alan ayetine atıfta bulunuyor. Yüce Allah Kalem suresinde “Ve-inneke le’alâ ḣulukin ‘azîm(in)” (Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.) (Kalem süresi 68/4) buyuruyor. Allah ondan da “Al Hadid’den” Razı olsun.

Bu Şiir halen günümüzde II Mahmut’un Tuğrası ile beraber yerini, Hücre-i Saadetin Kıble duvarında “A” bölümünde bulunmaktadır. (Aşağıda ki resimlerde Hücrei Saadetin Kıble yönünde pencerenin hemen altında yer alan şiir çok net olarak halen görülmektedir)

3- A bölümünde yer alan Osmanlı Tuğrası ve Al Hadid’in şiirinin hemen alt kısmında yer alan Şebeke-i Şerif’e dikkatli baktığımızda altın çerçeve içerisinde yer alan” bir ayeti görürüz. Dikkatlice baktığımızda bu Ayet-i Kerime’nin yerinde daha önceden Osmanlı döneminde I.Abdul Hamid Han tarafından 1191 Hicri / 1777 Miladi Yılında yerleştirilmiş ve yazılı bulunan şiirin yeri olduğunu anlıyoruz.

“Hâdimu’l-Haremeyni’ş-Şerifeyn” Sultan I. Abdülhamid Han Rahmatullahaleyh, ilim tahsili yaptığı gibi aynı zamanda edebiyatla da yakından ilgilenirdi. 1777 senesinde kaleme aldığı Arapça kasidesi Ravza-i Mutahhara’nın, Hazreti Peygamber’in nurlandırdığı odanın (hücrenin etrafını çevreleyen )dört duvarına aynı yükseklikte olan bir kuşak halinde Kıble duvarından başlayarak çepe çevre saran dört duvarına yazdırmıştır. Bundan dolayıdır ki Sultan Abdulhamit’in bu kasidesine “el-Kasîdetü’l-Hucriyye – Hücre Kasidesi” olarak ifade edilmiştir. Kasidenin bir yazma nüshası da Süleymaniye Kütüphanesindedir.

Bu kasidenin Mescid-i Nebevî’nin duvarlarında hâlâ mevcut olduğu görülmekle birlikte, Hücre-i Saadeti çepe çevre kuşatan kasidenin bazı kısımlarının Suudi yönetimi tarafından levhaların arkasında bırakıldığı, bir kısmının da yerlerinin sıvama,boyama,…vs. değişik şekillerde tahribata uğradığı,silindiği, üzerinin örtüldüğü çıplak gözle dahi tespit edilecek haldedir , biZler müşahade ettik, fotoğraflarda yer yer sizlerde tespit edebilirsiniz ,yeri geldikçe bu resimleri sizlere buradan göstereceğiz inşaAllah

Uzun Süre Mekke ve Medine’de kalmış ve Miratul-Haremeyn adıyla Mekke ve Medine’nin o zamanki tarihini konu alan bir eser yazan Eyüp Sabri Paşa’nin verdiği bilgilere göre, bu kaside Hücre-i Saadet’in kıble duvarına sağ taraftan başlayarak Hücre-i Saadetin tamamına Sultan Abdülhamit’in şiiri ikişerli beyitler haline nakşedilmiştir.

Sultan Abdülhamit’in “Efendim! Ey Allah’ın Resulü! Tutuver elimden” diyerek başlayan bu Kasidesi Allah aşkı ile yanan yüreğin aynı zamanda Peygamber Efendimiz “sallallâhü aleyhi ve selleme” olan sevgi ve özlemini içermektedir.

Sultan I Abdulhamid’e ait bu şiirin yeri günümüzde Kuran Ayeti ile şereflenmiştir. Şiir şöyledir;

Ya Sayyidi Ya Rasulallahi hud Bi Yadihi / Ma Li Sivake va La Alvi `Ala Ahadi

Anlamı:

Yâ Rasûlallâh!Efendim! Tutuver elimden / Senden başka kimsem yok, meyledemem başkasına

(Efendim, tut elimden Yâ Rasûlallâh, senden başka yok kimsem, meyletmem başkasına)

Ravza’da günümüzde Sultan Abdulhamit’in şiirinin yazılı olan kısmında Kuran-ı Kerim ayetleri yer almakta olup, Suud yönetimi tarafından dönem dönem bu ayetleri değiştirmektedir. Bir dönem bu bölümde Kuranı Kerim’in Hucurat suresine ait 2.ayeti bulunmaktaydı;

“Ya eyyühellezıne amenu la terfeu asvateküm fevka savtin nebiyyi ve la techeru lehu bil kavli ke cehri ba’dıküm li ba’dın en tahbeta a’malüküm ve entüm la teş’urun”

Meali; “Ey iman edenler! Seslerinizi peygamberin sesinden fazla çıkarmayın, birbirinize bağırdığınız gibi ona bağırmayın; sonra farkında olmadan amelleriniz boşa gider”

Hali hazırda ise şuan burada Kuran-ı Kerim’in Ahzab Suresinin,40.ayeti kerimesi olan;

“Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum velâkin rasûla(A)llâhi veḣâteme-nnebiyyîn(e)(k) vekâna(A)llâhu bikulli şey-in ‘alîmâ(n)”

Meali: “Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.”

Bu Ayeti Kerime’nin alt bölümüne denk gelen kısımda ise iki pervazda iki adet Hilal ve Hilalin Altına denk gelecek şekilde pervazların her birinde “La İlahe İllallah” diğer pervazda ise “Muhammedun Resulullah” Kelime Tevhidi yazılı olup, devamla bu kelime-i tevhidin alt kısmı Şebeke-i Şerifleri süsleyen tesbihler-zikirler bulunur.

Bu zikirler ve tespihler ise şunlardır; Hücre-i Saadetin Ayeti Kerime’nin altına denk gelen tüm pencere pervazında, dörder satır hâlinde

“Lâ ilâhe illallâhü’l-melikü’l-hakku’l-mübîn Muhammed rasûlullâh sâdiku’lva’di’l-emîn” yazılı olup,

“A” bölümünde pencere altı ikişerden altı pervaz olup, her bir pervazda dört satırda bu zikir-tespih yazısı bulunmakta, toplam da “A” bölümünde 4+4=8 sefer bu tespih-zikir zikredilmiştir.

(Aşağıda yer alan resimlerde Kelime-i Tevhidi ve zikirleri çok net bir şekilde okuyabiliyoruz)

Bu yönde bulunan bu Altın Şebeke-i yaptıran ve Altın Şebeke üzerine Kelime-i Tevhidi, ve zikirleri yazdıran ise Osmanlı Sultanı I Ahmed’dir.

Günümüzde de halen bu zikirler çıplak gözle, Resulullah Efendimizi ve Kabir arkadaşlarını selamlayan müminler tarafından çok net okunmaktadır.

Allah Mescidi Nebeviye tüm hizmet eden müminlerden razı olsun.

“ALLAHÜMME SALLİ ALA SEYYİDİNE MUHAMMED”…

Mescid-i Nebevî’nin kıble duvarındaki hatlar

Mescid-i Nebevî’nin kıble duvarının iç kısmı, Selâm Kapısından itibaren “Selâmlama yolu”dur. Osmanlılar devrinde Mescid-i Nebevî’nin imârı, Mısır’ın fethinden sonra (1517) başlamış, hemen her Osmanlı sultanı döneminde ihyâ edilmiştir. Ancak son ve en büyük imâr, Sultân Abdülmecîd Han zamanında yapılmıştır. Mihrâb hâriç olmak üzere Kıble duvarının gerek inşâsı ve gerekse süslemeleri Sultân Abdülmecîd Han dönemine aittir.
Kıble duvarındaki hatlar, Selâm Kapısından başlar. Yeni açılan Baki Kapısına kadar devam eder. Görenleri âdeta büyüleyen bu hatlar dört sıra hâlinde oluşmaktadır. Yukarıdaki üç sırada muhtelif âyet-i kerîmeler ve sûreler yazılı olup, dördüncü sırada Hazret-i Peygamberin (s.a.v.) iki yüz bir ismi yüz bir pano içinde yer almakta ve  aralarında salavât-ı şerîfeler bulunmaktadır.

Mescid-i Nebevi Hat Yazıları

Osmanlı sarayında bir yarışma yapılır ve Mescid-i Nebevî’nin hattatı seçilir.
Kazasker Mustafa İzzet Efendi ekolünün önde gelen temsilcisi, hat sanatımızın değerli isimlerinden Abdullah Zühdî Efendi, ashâb-ı kirâmdan Temîm ed-Dârî (r.a.) Hazretlerinin sülâlesinden Nabluslu Abdülkâdir Efendi’nin oğludur. Şam’da dünyâya gelmiş olup doğum târihi bilinmemektedir. 1835 senesinde babası ile birlikte Şam’dan Kütahya’ya göç etti. Haklarında yardım ve gözetimde bulunulması için Serasker Hüsrev Paşa tâlimat verdi. Daha sonra İstanbul’a giderek oraya yerleşti.

(ehlel medine )