1-Bölüm
2-Bölüm
MEDİNE’İ MÜNEVVERE’NİN FAZİLETİ
Bir şehri Allah celle celaluhu Kendi sevgili habibine ve iki cihan sultanına ikametgah kılmış ise , o şehir için bundan daha büyük bir fazilet olabilir mi ? Çünkü Allahu Teâlâ’nın Kendi sevgilisinin kalması için orayı seçmiştir . Ondan başka bir şehir , ona nasıl üstün gelebilir ? Kâdi lyaz rahmetullahi aleyh şöyle diyor : ” O yerler ki , vahyin inişiyle şenlendi . Kur’an oralarda indi . Hz . Cebrail aleyhisselam ve Hz . Mikâil aleyhisselam pek çok defa oralarda hazır bulundu . Mukarreb melekler oralara indi . Meydanları Allah’ın yüce zikri ve tesbihiyle inledi , toprağı Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in temiz bedeninin üzerine serpildi . Allah’ın dini ve O’nun Rasûlü’nün sünnetleri en çok orada hayata geçirildi . Oralarda fezail , berekât ve hayratın görüntüleri meydana geldi . Oralarda Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’in ayağa kalktığı yürüdüğü , gezdiği makamlar vardır . İşte bu yerlerin meydanları hürmet gösterilmeye , kokuları koklanılmaya , kapıları ve duvarları öpülmeye layıktır . ” Hadislerde bu mübarek şehrin ve onun pek çok makamlarının fazilet leri geçmiştir . Onlardan bazıları burada zikredilecektir .
HADİSİ ŞERİFLER
1 ) Cabir bin Semûre radıyallahu anh diyor ki : Rasûlullah sallal lahu aleyhi veseller’in şöyle buyurduğunu işittim ; “ Allahu Teâlâ Medine’nin adını Tâbe koymuştur . “
İZAH : Yani Allah celle celaluhu vahiy yoluyla onun adını Tâbe koymuştur . Bir rivayette Tayyibe olarak geçmektedir . Bunun manası , hern temiz hem de seçkin ve üstün demektir. Çünkü bu şehir şirk pisliğin den temizdir . Veya onun suyu ve havası seçkin ve üstündür . Mütedil mizaca sahib insanlara uygundur . Bazı alimler şöyle demişlerdir ; “ Orada oturanlar temiz insanlardır . Onlardan dolayı bu isim konulmuştur .
İbni Hacer Mekkî rahmetullahi aleyh yazıyor ki ; “ Medine’i Tayyibe ‘ . nin yaklaşık bin tane ismi vardır . ” Imam Nevevi rahmetullahi aleyh kendi Menâsik adlı eserinde onlar arasında meşhur olan şu beş tanesini yazmıştır ; Medine , Tayyibe , Tabe , Dâr , Yesrib . Bu isimlerden Yesrib cahiliyet zamanındaki ismidir . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem onu sevmedi . Nitekim sahih bir hadiste şöyle buyurmuştur ; ” İnsanlar bu şehre Yesrib diyorlar , bu şehir Medine’dir . ” İkinci hadiste de geleceği üzere galiba Yesrib adını beğenmeyişinin sebebi Yesrib’in kınama ve üzüntü manasına geldiğindendir . Rasûlullah sallallahu aleyhi veseliem’in âdetlerinden biri de kötü isimleri değiştirip onun yerine güzel isimler koymaktı . İkinci hadisin açıklamasında bu konu geniş olarak anlatılacak tir . Imam Nevevî rahmetullahi aleyh diyor ki ; “ Medine , din kelimesinden türemiştir . Onun manası da tâattır . Bu şehirde Allah’a itaat edildiği için bu isim konulmuştur . ” Ithaf kitabının yazarı , Medine’i Tayyibe’nin pek çok ismini naklettikten sonra şöyle yazmıştır ; ” İsimlerin çokluğu bile onun şerefine delâlet etmektedir . İsimler içinde en meşhur isim Medine’dir .
2 ) Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir : Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu ; ” Bana öyle bir beldede kalmam emredildi ki , o bütün beldeleri yer . İnsanlar bu beldeye Yesrib diyorlar . Onun adı Medine’dir . O , körüğün demirin kirini pasını yok ettiği gibi ( kötü ) insanları yok eder . “
( Müttefekun aleyh , Mişkát ) Menâsiki Nevevi
İZAH : Bu hadisi şerifte birkaç konu zikredilmiştir . Birincisi , ” Bana bu yerleşim yerinde kalmam emredildi ” sözüdür . Bundan anlaşılıyor ki , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in bu şehirde kalması kendi arzusu ve iradesiyle değildir . Bilakis Allahu Teâlâ orada kalmasını emretmiştir . Hz . Ömer radıyallahu anh’ın şöyle dediği nakledilmiştir ; “ Allah celle celaluhu kendi peygamberi için Medine’yi seçmiştir . ” Bir hadiste şöyle buyu rulmuştur ; “ Allah celle celaluhu şöyle vahyetti : < Şu üç beldeden hangisinde kalırsan orası senin hicret yerin olacaktır . Onlar Medine , Bahreyn , Kinnisrîn’dir . > ” Bir başka hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur ; “ Bana hicret yeri gösterildi . Orası iki taşlık arazi arasında , toprağı verimsiz yerdir . Bu yer ya Hecer yada Yesrib’tir . ” Bu rivayetlerde hiçbir çelişki yoktur . En uygun açıklama şudur ; İlk önce Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e seçme hakkı verilmiş , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem de Allahu Teâlâ’ya istiharede bulunmuş , Allahu Teâlâ tarafından Medine’i Münevvere tayin edilmiştir . Tarihi Hamîs’de şöyle yazılmıştır : Siyer ehli şöyle demiştir ; Ra sûlullah sallallahu aleyhi vesellem Medinelilerle Akabe bîatı yapınca ve Sahâbe’i Kiram müşriklerin eziyetlerinden dolayı Mekke’i Mükerreme’de kalmaya dayanamayınca onlara Medine’i Münevvere’ye hicret etmeleri için izin verilmiştir . Buhâri ve Müslim’deki bir hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur ; ” Bana hicret edeceğim yer gösterildi . Orası hurma ağaçları olan yerdir . Ben oranın Yemâme olacağını düşünmüştüm . Sonra anladım ki orası Yesrib’miş . ” Bazı alimler şöyle demişlerdir ; Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e hicret edeceği yer ilk önce Medine’i Münevvere ve diğer yerlerde ortak olan özelliklerle gösterildi . Sonra Medine’i Münevvere’ye ait olan özel sifatlarla gösterildi . Bir hadiste şöyle geçmektedir ; Hz . Ebû Bekr Siddik radıyal lahu anh da hicret için izin isteyince Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , “ Dur , yakında bana da izin verilecek ” buyurdu . Bir başka hadiste Hz . Ebû Bekr radiyallahu anh o günlerde şöyle bir rüya gördü . Ay , gökten Mekke’i Mükerreme’ye indi . Bu yüzden bütün Mekke aydınlandı . Sonra ay göğe doğru yükseldi ve Medine’i Tayyibe’ye gidip oraya indi .( Kenz)
Bundan dolayı Medine’nin bütün toprakları aydınlandı . Bu uzun bir rüyaydı . En sonunda o ay Hz . Aişe radiyallahu anha’nın evine gitti . Onun evindeyken yer yarıldı ve ay oraya girip kayboldu . Denilir ki , Hz . Ebû Bekr radıyallahu anh rüya tabiriyle önceden beri çok ilgilenirdi . O , bu rü yadan Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’in Medine’ye hicretini ve en sonunda Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Hz . Aişe radıyallahu anha’nın evinde ( vefat edip ) defnedileceğini anlamıştı . ”
Hadisi şerifte geçen ikinci konu , bu yerleşim yerinin diğer bütün köyleri yemesidir . Alimler bu hadisten Medine’i Tayyibe’nin kendi köylerinden daha üstün olduğunda delil getirmişler ve hadisin şerhinde bir çok görüşü aktarmışlardır . Bazi alimler bunun manasını şöyle yazmışlardır ; O yerleşim yeri ( yani Medine ) bütün beldelerden efdaldir . Yani onun fazileti o kadar galib ve üstündür ki , bütün beldelerin fazileti onun karşısında mağlub ve yok gibidir . Bir bakıma diğerlerinin fazileti onun karşısında yok olmuştur . Beldeleri yemekten kastin bu olduğu söylenmiştir . Bunu Tevrat da teyid etmektedir . Orada Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur ; “ Ey Tâbe ! Ey yoksul şehir , senin çatılarını bütün beldelerin çatılarından yüksek yapacağım . ” Bazı alimler şöyle yazmışlardır ; Bu şehirde oturanlar , diğer şehirleri fethedecekler ve onlar üzerine galib geleceklerdir . Şöyle bir deyim vardır ; ” Falanca adam falancayı yedi . ” Yani kuvvet yoluyla ona galib geldi manasındadır . Bazı alimler iki mana da kasdedilmiştir demişlerdir . Yani bu şehrin fazileti diğer şehirlere galib gelecektir ve orada oturan insanlar diğer şehirlerde oturan insanlara karşı fetih ve galibiyet elde edecekler demişlerdir .
Mezâhiri Hak sahibi yazıyor ki ; Kim bu şehirde oturuyorsa galib olur ve diğer şehirleri fetheder . Bu azîmuşşan şehrin özelliğindendir ki , kim bu şehre gelirse çoğu şehirlere galib olmaktadır . Önceleri bu şehre Amâlika kavmi gelmiş , galib olmuşlar , diğer şehirleri ve vilayetleri fet hetmişlerdir . Sonra Yahudiler gelerek Amâlika kavmine galib gelmişler dir . Daha sonra ensar gelmiş ve Yahudilerin üzerine galib gelmiştir . En sonunda Seyyid’ül Mürselin sallallahu aleyhi vesellem ve muhacirler gelmişler , doğu ve batıyı içine alacak şekilde galip gelmişlerdir .
Hadisteki üçüncü konu şudur ; “ Insanlar ona Yesrib diyorlar . Onun adi Medine’dir . ” Cahiliyet devrinde bu şehrin adı Yesrib’ti . İslam’ın ilk yıllarında da bu isimlerle anılırdı . Mezâhir’i Hak sahibi yazıyor ki ; “ Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona Yesrib demeyi yasakladı . Bunun sebebi ya cahiliyet zamanından kalma isim olduğundan yada halâk ve fesad manasına gelen Serb kökünden türediği içindir . Veya Yesrib , bir putun yada zalim bir adamın adıydı . Bu şehre isim olarak kondu . ” Buhâri kendi tarih kitabında şöyle bir hadis yazmıştır ; “ Kim bir defa Yesrib derse , onun on defa Medine demesi gerekir . Tâki ( hatası ) telâfi olsun . ”
Hacer Hafız İbni Hacer rahmetullahi aleyh Feth’ül Bâri’de şöyle yazıyor ; Bazı alimler bu hadisi Medine’i Münevvere’ye Yesrib demenin mekruh olduğuna dair delil getirmişlerdir . Onlar diyorlar ki , Kur’an – ı Kerim’de Ahzab sûresinde şu ayet geçmiştir ; ..
Bu ayette Medine’ye Yesrib denilmiştir . Ayette gayri Müslimlerin sözü nakledilmiştir . Bununla Yesrib demenin cevazına delil getirilemez . İmam Ahmed rahmetullahi aleyh , Hz . Berâ radıyallahu anh’ın rivayet ettiği bir hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir ; “ Kim Medine’ye Yesrib derse istiğfar etmesi gerekir . Onun adı Tâbe’dir , Tâ be’dir . ” Hz . Ebû Eyyûb radıyallahu anh’ın rivayet ettiği başka bir hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Medine’ye Yesrib denmesini yasakladığı geçmektedir . Bundan dolayı İsâ bin Dînar Mâliki şöyle yazıyor ; ” Kim Medine’ye Yesrib derse , ona bir hata yazılır . Bu ismin beğenilme mesinin sebebi bu kelime tesribden doğmuştur . Bunun manası azarlama ve kinamadır yada Serb kökünden gelmektedir ki , bunun manası da fesaddır . Her iki mana da kötüdür . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yüce âdetlerinden biri de kötü ismi değiştirip yerine güzel isim koymaktı . ”
Bazı alimler , “ Bu isim Yesrib bin Gâniye bin Mühledil bin lyl bin lys bin İrem bin Sâm bin Nûh aleyhisselam’dan gelmektedir . İlk önce burada o yerleşmiştir . Onun adına binâen buraya Yesrib denilmiştir . Onun kardeşinin adı Haybûr idi . Bundan dolayı onun oturduğu yere Hayber denildi ” demişlerdir .
Hadiste geçen dördüncü konu ise şudur ; “ Medine , körüğün demirin kir ve pasını yok ettiği gibi kötü adamları yok eder ” cümlesidir . Bazı alimler bunun manasını şöyle yazmışlardır ; “ İslam’ın başlangıcında şirk ve küfrün oradan tamamen silinmesidir ” . Bazı alimler de , “ Bu Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem zamanına mahsustur ” diye yazmışlardır . Bir hadiste şöyle bir kıssa geçmektedir ; Medine’de yaşayan bir bedevi şiddetli bir şekilde ateşlendi . Bundan dolayı Medine’de oturmaktan korkarak Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in huzuruna geldi ve “ Benim bîatımı bozunuz . Ben burada kalmayacağım ” dedi . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bîatı bozmayı kabul etmedi . O köylü ikinci , üçüncü defa gelip israr etti . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bunu yine kabul etmedi . Ancak o Medine’den çıkıp gitti . Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu ; “ Medine körük gibidir . Kötüyü çıkartır , iyi olanı da halis kılar ( yani parlatır . ) ” Bazı alimler şöyle demişlerdir ; ” Ahir zamanda da aynı şey olacak yani Deccal zamanında kötü adamlar Medine’den çıkacaklardır . ” Nitekim bir hadiste şöyle geçmektedir ; ” Medine’den kötü insanlar çıkmadıkça kıyamet kopmayacaktır . ” Buhâri’deki bir hadiste şöyle buyurulmuştur ; ” Deccal her şehre uğrayacak , ancak Mekke’i Mükerreme ve Medine’i Münevvere’ye giremeyecektir . Melekler bu iki şehri muhafaza edeceklerdir . O vakit Medine’i Münev vere’de üç zelzele olacaktır . Bu yüzden her kâfir ve münâfik oradan çıkmaya mecbur kalacaktır . ” Hafız ibni Hâcer rahmetullahi aleyh diyor ki : ” Imanında ihlas ve samimiyet olmayan her adam kasdedilmiştir . ” Hadiste geçen beşinci konu şudur ; Bu hadisle Medine’i Münevvere’nin bütün şehirlerden üstün olduğuna delil getirilmiştir . Bu ikinci konunun açıklamasında geçmiştir . Medine’i Münevvere’nin , Mekke’i Mükerreme’den başka bütün şehirlerden üstün olduğu kabul edilmiştir . Bu hususta bir ihtilaf yoktur . Ancak Medine’nin Mekke’den de üstün olup olmadığında alimler arasında görüş farklılığı vardır . Ülemânın çoğunluğu Mekke’i Mükerreme’nin en üstün şehir olduğunu söylemiş lerdir . Cumhûr’u ûlemanın mezhebi budur . Bazı alimler de Medine’i Münevvere’nin , Mekke’i Mükerreme’den üstün olduğunu söylemişlerdir . Imam Mâlik ve diğer bazı ülemadan bu görüş nakledilmiştir . Bu konu pek yakında geniş olarak gelecektir . Ancak bundan önce iki meseleyi iyice anlamak gereklidir
Birincisi şudur ki ; Medine’i Tayyibe’nin Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek bedenine bitişik olan toprak bütün ûlemaya göre ittifakla bütün yeryüzünden efdaldir . Bunda hiçbir görüş ayrılığı yoktur . Ibni Asâkir ve Kâdi lyâz , bütün ümmetin bu toprak parçasının Beytullah’ı Şerif’ten efdal olduğunda icma ve ittifak ettiklerini nakletmişlerdir . Hatta Kadi lyâz şöyle yazmıştır ; “ Arşı Muallâ’dan dahi efdaldir . ” Bundan dolayı ûlema şöyle yazmıştır ; “ Insan nereye defnedildiyse oranın toprağından yaratılmıştır . Demek ki Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek bedeni de o topraktan yaratılmıştır . ” Mevahibi Ledûnniyye’de şöyle yazılmıştır ; “ Şu bir icmâ meselesidir ki , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek bedenine bitişen toprak , dünyanın bütün toprağından efdaldir . Hatta Kâbe’nin toprağın dan bile efdaldir . ” Hatta Ibni Ukayl Hanbelî rahmetullahi aleyh’den şöyle nakledilmiştir ; “ O yer Arş’tan da üstündür . ” Bazı alimler daha ileri giderek , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek bedeni toprakta olduğundan , yeryüzünün gökyüzünden daha üstün olduğunu söylemişlerdir . Ancak cumhuru ûlemaya göre gökler yeryüzünden daha üstündür . Çünkü göklerde Allah’a isyan edilmez , yeryüzünde ise küfür ve şirk bulunur . Elbette Enbiya aleyhimusselâtû ve’s Selâm’ın mübarek bedenlerine bitişik olan toprak parçası göklerden efdaldir . Arştan daha üstün ol masının sebebi şudur ; Allahu Teâlâ mekandan münezzehtir . Yeryüzünün o hissesinde ise Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek bedeni mevcuttur . Ondan sonra başka bir meseleyi de zihne yerleştirmek gerekir . Mekke’i Mükerreme’de Kâbe’i Şerif Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Kabri Şerifi’nin dışında , dünyanın her yerinden daha üstündür . Bu hususta ihtilaf yoktur . İbni Hacer rahmetullahi aleyh , Şerhi Menâsiki Nevevi de şöyle yazıyor ; ” Ülemanın ihtilafı Mekke’nin yada Medine’nin üstün olması hakkındadır . Kâbe’i Şerif bunun dışındadır . Kâbe’i Şerif ise ûlemanın ittifakıyla Medine’i Münevvere’den efdaldir . Ancak Kabri Şerif’in , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek bedenine bitişik olan kısmı Kâbe’i Şerif’ten de efdaldir . ” Imam Nevevî rahmetullahi aleyh Menâsik adlı eserinde şöyle yazmaktadır ; “ Bize ( yani Şafiilere ) göre Mekke’i Mükerreme efdaldir . Fakihlerin çoğunun görüşü de böyleydi . Imam Ahmed bin Hanbel’in de râcih görüşü budur . ” Molla Aliyyül Kâri rahmetullahi aleyh diyor ki ; ” Imam Ebû Hanife , İmam Şafii ve İmam Ahmed’in görüşüdür . ” Ibni Hacer rahmetullahi aleyh diyor ki ; “ Ibni Abdil Berr rahmetullahi aleyh , Hz . Ömer , Hz . Ali , Hz . Abdullah ibni Mes’ud , Hz . Ebû Derdâ , Hz . Cabir radiyallahu anhum’dan aynı görüşleri nakletmiştir . ” Bu zâtların delilleri şudur ; Hadislerde Mekke’i Mükerreme’deki amellerin sevabının Medine’i Münevvere’deki amellerin sevabından daha fazla olduğu geçmektedir . Yani Mekke’i Mükerreme’de kılınan bir namazın sevabı , yüz bin namazın sevabına eşit olduğu pek çok defa hadislerde geçmiştir . Bu konu üçüncü bölümün birinci hadisinde ve altıncı bölümün altıncı hadisinde geçmiştir . Aynı şekilde bu bölümün on numaralı hadisinde de geçtiği gibi Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , Mekke’i Mükerreme’ye hitab ederek , ” Allah’ın yeryüzünde yarattığı yerlerin en üstünü sensin , Allah’a en sevimli sensin ” buyurmuştur .
İkinci bir görüş de Imam Mâlik rahmetullahi aleyh’e aittir ve şöyledir ; Medine’i Tayyibe , Mekke’i Mükerreme’den üstündür . Imam Ahmed’in ikinci görüşü de buna uygundur . Hz . Ömer radiyallahu anh’ın görüşünün de aynı olduğu nakledilmiştir . Hz . Ömer radıyallahu anh’ı adı birinci görüşte de geçmişti . O halde bu meselede onun iki görüşü olmuştur . Bu zâtların delili , açıklaması yapılan yukarıdaki hadistir . Aynı şekilde bir başka hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur ; “ Her şehir kılıçla feth olunmuştur . Ancak Medine’i Tayyibe Kur’an ile feth olunmuştur . ” ‘ Aynı şekilde Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in bu şehirde kalması o kadar uzundur ki , hicretten başlayarak kıyamete ka dar bu şehirde kalmaktadır . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mûbarek bedeni burada bulunduğundan dolayı Allahu Teâlâ’nın her an ve her zaman inen rahmetini saymak ve tahmin etmek mümkün değildir . Bunun gibi , bu şehirde şeriatı mutahharanın tekmili ve şeriatın hükümlerinin indiği kadar Mekke’i Mükerreme ve diğer yerlerde inmemiştir . Aynı şekilde bu zâtlar , bu bölümde beşinci sırada gelmekte olan ve Medine’i Münevvere’nin , Mekke’i Mükerreme’den efdal olduğunu bildi ren hadisi delil olarak ileri sürmektedirler . Benim âcizâne görüşüme göre bu bölümün dokuzuncu hadisinin açıklamasında gelecek olan hadis de delil olarak gösterilebilir . Orada Rasûlullah sallallahu aleyhi vesel lem şöyle buyuruyor ; “ Kabrimin bulunması açısından hiçbir toprak Medine hariç bana daha sevimli değildir . ” (Zerkâni)
3 ) Hz . Sa’d radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir : Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu ; ” Medine’i Münevvere’nin her iki tarafındaki taşlık arazinin arasındaki bölgede dikenli ağaçların kesilmesini ve orada avlanılmasını haram kılıyorum . ” Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir de şöyle buyurdu ; ” Medine , mü’minlerin ikâmeti için en hayırlı yerdir . Eğer onlar ondaki güzellikleri bilselerdi orada oturmayı terk etmezlerdi . Kim oradan soğuyarak , orayı terk ederse , Allahu Teâlâ ondan daha iyisini oraya gönderecek tir . Kim Medine’de kalmanın zorluklarına katlanır da orada kalmaya devam ederse , ben kıyamet günü ona şefaatçi veya onun şahidi olurum . “ ( Müslim , Mişkåt )
İZAH : Bu hadisi şerifte birkaç konu vardır . Her konu pek çok muhtelif rivayetlerde geçmektedir . Birinci konu şudur ; ” Ben Medine’yi haram kılıyorum . ” Medine’nin her iki tarafı taşlık arazidir . O ikisinin arasındaki hisseden maksat , “ Bütün Medine’yi ve onun yakınındaki arazileri haram kiliyorum ” demektir . Buhâri ve Müslim’de Hz . Ali radi yallahu anh , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir ; ” Cebeli ſyr ve Cebeli Sevr arasındaki hisseyi haram kılıyorum . ” Cebeli Sevr’in Cebeli Uhud’un yanında küçük bir dağ olduğu söylenmektedir . Haram kılmaktan maksat ise şudur : Bu yer muhteremdir ve Harem hükmündedir . Orada ne av yapılır ne de oradaki ağaç ve yeşil likler kesilir . Mekke’i Mükerreme’de bu şeyler caiz değildir . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Medine’yle ilgili aynı hükümleri irşad buyurmuştur . Ancak diğer rivayetlere binâen Hanefilere göre iki yerin hükmü arasında şu fark vardır ; Mekke’i Mükerreme’deki haremde bu şeyler câiz değildir . Eğer bu yasakları işlerse , onun bedelini vermesi gerekir .
Harem’i Medine’de ise bunları işlemek hilâfi evlâdır . Bedelini vermek vacib değildir . Bu yasaklama iki yerin mekanlarının fazileti açısındandır . Mesela padişah konaklarının etrafındaki yerler bütün dünyada hürmete , saygı gösterilmeye layık olmaktadır . Oralarda av yapmak vesaireye müsaade edilmez . Kimse orada biten bitkilerde tasarruf yapma hakkına sahip olamaz . Bu bilinen bir şeydir . Ikinci konu Medine’i Münevvere’de oturma ile ilgilidir . Bu konuda pek çok rivayetler geçmiştir . Buhâri Şerif’in bir hadisinde Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem gelecekti hallerden haber vererek şöyle buyurdu ; ” Yemen feth olunacak . Bazı insanlar oranın hâlini araştıracaklar , sonra çoluk – çocuklarını ve kendi sözlerine uyanları alıp oraya gideceklerdir . Halbuki Medine onlar için hayırlıdır . Keşke onlar buranın bereketlerini bilselerdi … Ve Şam feth olunacaktır . Insanlar oranın haberlerini duyunca çoluk çocuklarını alarak , kendilerine uyanlarla birlikte oraya taşınacak lardır . Halbuki Medine onlar için hayırlıdır . Keşke onlar bunu bilselerdi … Irak feth olunacaktır … İnsanlar oranın ahvalini öğrenince kendi çoluk çocuklarını ve kendi sözlerine uyanları alıp oraya taşınacaklardır . Medine onlar için hayırlıdır . Keşke onlar bilselerdi … ” Hafız ibni Hacer rahmetullahi aleyh diyor ki ; “ Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in buyruğu aynı şekilde gerçekleşti ve bu şehirler aynı sıraya göre fetholundular . ”
Hz . Ebû Üseyd radıyallahu anh diyor ki : Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in amcası Hz . Hamza radıyallahu anh şehid olunca biz Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte Hz . Hamza’nın kabrinin başındaydık . Onun kefeni küçük bir bez parçasıydı . Bedenini tamamen kaplamıyordu . Onunla yüzü örtülse ayakları açılıyor , ayaklarına doğru çekilince de yüzü açılıyordu . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , “ Bezi yüzüne doğru çekin , ayaklarına da ağaç yaprakları koyun ” buyurdu . Sahâbe’i Kiram ağlıyorlardı . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , ” Bir zaman gelecek , insanlar verimli topraklara doğru çıkacaklar . Oraya gittiklerinde bol bol yiyecek ve giyecek bulacaklardır . Binekleri bol olacaktır . Ev halklarına , < Siz Hicâz’ın kıtlık içindeki topraklarında kalıyorsunuz . Buraya geliniz > diye yazacaklardır . Halbuki Medine onlar için hayırlıdır . Keşke onlar bunu bilselerdi . ” ( Fath’ul Bâri)
Müslim’i Şerif’te geçen bir hadiste şöyle buyurulmaktadır ; “ Yakin da insanlar başka şehirlerin servet ve mahsullerini görünce kendi yakin akrabalarını , < Burada çok mahsul var , buraya gelin > diye oraya çağıracaklardır . Ancak Medine’de kalmaları onlar için hayırlıdır . Keşke onlar bu hayrı bilselerdi . ”
Şu açıktır ki , dünyanın serveti ve mahsulü ne kadar fazla olursa olsun , bereket itibariyle Medine’de olan durum , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e komşu olma saadeti ve orada bulunan dine rağbet sebepleri başka bir yerde nasıl bulunabilir ki ? Bu kıymetli incilerle , yüz binlerce , milyonlarca dünya malı ve metâi boy ölçüşebilir mi ? Müsned’i Bezzar’da Hz . Câbir radıyallahu anh’dan rivayet edilen bir hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur ; “ Bir zaman gelecek bazı insanlar servet aramak için Medine’i Münevvere’den , verimli bir araziye doğru gidecekler , orada servet ve bolluğa kavuşunca çoluk – çocuklarını da oraya taşıyacaklardır . Ancak onlar Medine’nin faziletlerinden haberdar olsalardı kesinlikle Medine onlar için daha hayırlıydı . ”
Hadiste geçen üçüncü konu şudur ; Kim Medine’de oturmaktan yüz çevirerek ve oradan soğuyarak terk ederse , Allahu Teâlâ ondan daha iyisini orası için tayin eder . Hafız ibni Abdil Berr , Kâdi lyaz ve diğer alimler bunun Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in zamanına ait olduğu nu söylemişlerdir . Ancak İmam Nevevî ve Allâme Ebî Mâlikî ve diğer alimler bunun devamlı ve genel olduğunu söylemişlerdir . Allâme Zerkâni rahmetullahi aleyh şöyle yazıyor ; “ Bu durum Medine halkı içindir . Medine’de başlı başına ikâmet etmekte olanlar içindir . Başka yerlerden sadece ziyaret için gelen ( geçici ) mukimler buna dahil değildir . ” Ancak burada şöyle bir şüphe olabilir ki , bazı Sahâbe’i Kiram hazretleri de Medine’i Tayyibe’de kalmamış ve başka yerleri vatan edinmişlerdir . Ancak hakikatte bunda bir çelişki yoktur . Çünkü o zâtlar için terki vatan çok büyük bir mücahede ve başkalarını kendilerine tercih etmek içindi . Eğer bu zâtlar ( Allah onların kabirlerini nurlar ve bereketlerle doldursun ) kendi şahsi çıkar ve menfaatlerini önde tutsalardı , bugün Hindistan veya dünyanın diğer ülkelerine İslam nasıl yayılırdı . Bu , o zâtların fedakârlık larının meyvesidir ki, dünyanın her kıtasında İslam’ın nûru yayılmış durumdadır . O zâtların uzak uzak şehirlere gidip yerleşmeleri din içindi , Islam içindi , Allah rızası içindi , Allah’ın yüce Rasûlü sallallahu aleyhi vesellem’in çalışmasını yaymak içindi . Bu , onların Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in hoşnudluğu için kendi gönül arzularını terk etmeleriydi.
Sevgili benden ayrılmayı , ben ise ona kavuşmayı istiyorum
Onun için kendi isteğimi , onun isteğine fedâ ediyorum .
Sahâbe’i Kiram hazretlerinin Medine’i Tayyibe’yi bırakmalarin dan dolayı orada kazanacakları bereketlerde , kılacakları namazlarda kazanacakları fazla ecir ve sevablarda meydana gelmiş olan zararlar karşılığında onlara milyonlarca kat sevab verilecek ( zararları telâfi edilecektir ) inşallah … Bu , onlar sayesinde İslam’ın dünyaya yayılmasından dolayı paylarına düşen sevabtır . Ve bu sevab kıyamete kadar devam edecektir . Çünkü pek çok hadislerde bu konu şu şekilde geçmektedir : Kim bir iyilik yaparsa ona sevab verilecek , ancak onun sebebiyle ne kadar insan o iyiliği yaparsa onlara da ayrı ayrı sevablar veri lecek ve o şahsa bu iyiliği işleyenlerin hepsinin sevabı ayrıca verilecektir . Bu itibarla Medine’i Münevvere’den ayrılmakla o zâtların amel lerindeki sevablarda bir miktar azalma olmuştur . Ancak bundan çok daha fazlası , kıyamete kadar Müslüman olan bütün insanların yaptıkları iyi amellerin sevabları sayesinde Islam yayılmış olan o zâtlara inşallah verilecektir . İşte bundan dolayı din büyükleri tâlim ve tebliğe çok fazla önem vermektedirler . Çünkü insan güzel amel işlerse onun sevabı yaşadığı müddetçedir . Ancak eğer başkalarının iyi amel yapmasına vesile olursa , üzerinde çalıştığı ve çabaladığı insanlar herhangi bir iyi amel işlerlerse o da bedavadan sevab kazanmış olur . Bir bakıma bu , ticarete yatırılmış bir sermayedir . Onun kâri devamlı elde edilir . Yada kiraya verilmiş bir gayrimenkuldur ki , onun kirası evde otururken de elde edilir . O halde kişi çalışmasıyla ne kadar fazla insanı dindar yaparsa ve onlar din yönünden ne kadar güçlenirlerse ve iyi ameller yaparlarsa bu bir ganimettir .
Bu hadisteki dördüncü konu şudur ; Kim Medine’i Tayyibe’nin sıkıntılarına katlanır ve onlara sabrederek orada kalırsa onun hakkında Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu ; ” Ben ona şefaatçi veya onun şahidi olurum . ” Bu konu pek çok hadiste zikredilmiştir . Harre savaşında Medine’i Münevvere’ye saldırı yapılırken bir şahıs Hz . Ebû Said Hudrî radıyallahu anh’ın yanına geldi ve savaş yüzünden Medine’i Münev vere’de şiddetli pahalılık olduğunu ve çoluk – çocuğunun kalabalık olduğunu anlatarak Medine dışında bir yere gitmek için görüşünü sordu . Hz . Ebû Saîd Hudri radıyallahu anh , “ Yazıklar olsun sana ! Senin başka yere gitmene asla meşvere veremem . Ben bizzat Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim ; < Kim Medine’nin sıkıntı ve açlığına sabrederse ben kıyamet günü onun için şefaatçi veya şahid olurum . > ”
Bazı alimler şöyle demişlerdir ; “ Ravi Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şefaatçi mi yoksa şahid mi dediğinde şüphe etmiştir . ” Allâme Kastalanî rahmetullahi aleyh diyor ki ; “ Bu lafız yani şefaatçi veya şahid lafzı , Hz . Câbir , Hz . Ebû Saîd Hudrî , Hz . Sa’d bin Ebî Vakkas , Hz . Ab dullah bin Ömer , Hz . Ebû Hüreyre , Hz . Esma binti Umeys , Hz . Safiye binti Ebî Ubeyd radıyallahu anhum’un rivayet ettikleri hadislerde mevcuttur . Bunların hepsinin şüphe etmeleri çok zordur . O halde açık olan şudur ki , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bizzat bu iki lafzı buyurmuştur . Bunu insanların değişik durumlarına göre söylemiştir . Bir bakıma bazı insanlar için şefaatçi , bazıları için şahid olurum demektir . Mesela günahkârlar için şefaatçi , muttaki insanlar için şahid olurum demektir . Ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem hayattayken vefat eden kimseler için şahid , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in vefatından sonra vefat edenlere şefaatçi olacaktır . ” Bazı rivayetlerde veya yerine ve lafzı geçmiştir.O zaman mana şöyle olur ; “ Ben onlar için şefaatçi ve şahid olurum . ” Bu rivayete göre herkes için iki şey bir araya toplanmış olur . Bu şefaat ve şehadet , mü’minlerin geneli için olan şefaat ve şehadetin dışında olup sadece Medine ehline hastır . Bu ise Medine ehline gösterilen izzet ve ikrama delâlet etmektedir . Bazı alimler bunun özel bir şefaat olduğunu söylemişlerdir . Mesela hesabın hafifletilmesi için şefaat veya herhangi bir çeşit ikram edilmesi için şefaat gibi … Bunlara örnek olarak Arş’ın gölgesinin altında olmak veya Cennet’e çabuk girmek yahut özel minberler üzerinde olmak için şefaattir . Çünkü hadislerde bazı insanlar hakkında , ” Onlar nurdan minberler üzerinde olacaklardır ” buyurulmuştur . Yada bunlara benzer daha başka bir ikram için olan şefaaktlerdir.. Bir kimse bu faziletleri bilirse , o Medine’i Münevvere’nin mesakketlerine nasıl rağbet etmez ve razı olmaz ? Özellikle Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in her an yakınlığını elde etmişken …
Zincirlere bağlı kalmak beraber dostlarla
Başkalarıyla yaşamaktan daha iyidir bağlarda
Bununla birlikte , Medine’de ikamet etmekteyken her amelin sevabının ziyade olması buna ilavedir . Bu ( üstünlük ) orada fazlalıktan bir meşakkat olduğu zamandır . Yoksa dünyada sıkıntı ve zorlukları olmayan hangi yer vardır ? Bilhassa bu fitne zamanında her yerde sıkıntı üzerine sıkıntı vardır . Buna rağmen insanlar oturdukları yerden taşınmaya severek razı olmazlar . O halde Medine gibi bir yerde oturmaya ne denebilir
4 ) Hz . Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir : Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur ; “ Şüphesiz iman , yılanın kendi deliğine büzülüp çekildiği gibi Medine’ye büzülüp çekilecektir . “ ( Buhâri )
İZAH : Bazı alimler şöyle demişlerdir ; “ Bu , İslam’ın ilk devri itibariyledir . Şöyle ki , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem zamanında Hulefâ’i Râşidîn ve Sahâbe’i Kiram radıyallahu anhum ecmâin zamanında kalplerin de imanî cezbe bulunanlar akın akın kalabalıklar halinde Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i ziyaret etmek ve din öğrenmek için Medine’i Tayyibe’ye gelirlerdi . ” Bazı alimler de şöyle demişlerdir ; “ Bu , bütün zaman lar için geçerlidir . Çünkü imanî cezbe sahipleri Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Kabri Şerifi’ni ziyaret , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mescidinde namaz kılmak , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ve Sahâ be’i Kiram’ın eserleri ve hatıralarını ziyaret etmek arzusuyla boşalır casına oraya gelmektedirler . ” Bazı alimler ise şöyle demişlerdir ; ” Rasû lullah sallallahu aleyhi vesellem bununla ahir zamanın hâlini haber vermiştir .
Ahir zamanda din bütün dünyadan çekilip , Medine’i Tayyibe’ye toplanacaktır . ” Bunu , Imam Tirmizi’nin Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan naklettiği başka bir hadis teyid etmektedir . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur ; “ Kıyamete yakın Islam beldelerinden en son tahrib olacak olan belde Medine’i Tayyibe’dir . ” Yani onun tahrib olması bütün beldelerden sonra olacaktır . ”
5 ) Hz . Enes radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir : Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle dua etti ; ” Allah’ım ! Mekke’ye koyduğun bereketin iki katını Medine’ye ihsan eyle ! ” ( Müttefekun aleyh , Mişkât )
İZAH : Medine’i Tayyibe’nin , Mekke’i Mükerreme’den üstün ol duğunu söyleyenler bu hadisi delil olarak göstermektedirler . Bu konu ikinci hadisin açıklamasında geçmiştir . Mekke’i Mükerreme’nin efdal olduğunu söyleyenler bu hadisi şerifteki bereketten maksadın özellik le riziktaki bereket olduğunu söylemişlerdir .
Müslim’i Şerifteki bir hadiste bu konu biraz genişçe şu şekilde geçmiştir ; Hz . Ebû Hüreyre radıyallahu anh diyor ki : ” Sahâbe’i Kiram’ın âdetlerinden biri de mevsimin ilk meyvesi çıktığında ilk önce Rasûlullah sallallahu aleyhi veseliem’in huzuruna getirilirdi . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem o meyveyi alıp şu duayı yapardı ; < Allah’ım ! Bizim meyvelerimi ze bereket ver . Bizim şehrimize bereket ver . Bizim sa ‘ ve müddümüze bereket ver . Allah’ım ! Hz . İbrahim aleyhisselam Senin kulun ve Senin Halil’indir . Senin nebîndi . Ben de Senin kulun ve Senin nebînim . O Mekke’i Mükerreme için dua etti . Ben aynı duayı Medine için yapıyorum . Ve onun iki katı dua yapıyorum . > Sonra küçük bir çocuğu çağırıp o meyveyi ona verirdi . ” Bu hadisi şerifte Hz . İbrahim aleyhisselam’ın Kur’an – Kerim’de zikredilen şu duasına işaret edilmiştir :
” ( Allah’ım ! ) Insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara ( Mekke şehrin de oturanlara ) meylettir . Ve onlara meyvelerden rizik ver ! ( İbrahim – 37 ) (Miskat)
Bir hadiste Hz . İbrahim aleyhisselam’ın , et ve suyun da bereketli olması için dua ettiği varid olmuştur . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem kendi bu duasını Hz . İbrahim aleyhisselam’ın duası üzerine tertib etmiştir . Sâ ‘ ve Müdd , mahsul ölçülen birer ölçektir . Bu ölçeklerin bereketli olmasının manası rızkın bol olmasıdır . Alimler şöyle demişlerdir ; Bu dua nin kabul olması şu şekilde müşahede edilmektedir . Medine’i Tayyibe’ de yeterli olan miktar , Medine dışında yeterli olmamaktadır . Orada oturmakla bu tecrübe edilmektedir .
Medine’i Tayyibe’nin efdal olduğunu söyleyen alimler şöyle demişlerdir ; “ Bereketin manası hayrın çoğalmasıdır ki , din ve dünyanın hayırlarını içine almaktadır . Bundan dolayı her çeşit hayrın Mekke’i Mükerreme’ninkinden iki kat olması için dua edilmiştir . ” Bir hadiste şöyle geçmektedir : Hz . Ali radıyallahu anh buyuruyor ki ; “ Biz Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile beraber gidiyorduk . Medine’nin dışında Harre’ deki Sukyâ denilen yere varınca Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem abdest suyunu istedi , abdest aldı , kıbleye dönerek durdu ve Allahu Ekber dedikten sonra şu duayı yaptı ; < Allah’ım ! Hz . İbrahim Senin kulundu , Senin Halil’indi . O , Mekkeliler için bereket duası yaptı . Ben Muhammed’im , Senin kulunum , Senin Rasûlü’nüm . Ben , Sana Medineliler için dua ediyorum . Sen onların müdd’une , onların sâ’ına , Mekke ehline verdiğin gibi bereket ver ve onun gibi iki kat daha bereketi arttır . > Bu hadisi şerifte üç kat çoğaltılması için dua edilmiştir . Terğib yazarı bu hadisin senedinin üstün ve sağlam olduğunu söylemiştir .
Hz . Ömer radıyallahu anh buyuruyor ki : Bir defasında Medine’i Tayyibe’de çok büyük bir kıtlık meydana geldi . İnsanlar şiddetli bir sikıntıya düştüler . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem onlara sabretmelerini telkin buyurdu ve “ Ben sizin için sâ ‘ ve müdd’ünüzün bereketli olması için dua ettim ” diye müjde verdi . Birde söyle buyurdu ; ” Yemeği ayrı ayrı yemeyin . Bir araya gelerek yiyin . Böyle yapılırsa , bir kişinin yemeği iki kişiye , iki kişilik yemek dört kişiye , dört kişilik yemek beş – altı kişiye ye ter . Birlikte yemekte bereket vardır . Kim Medine’nin meşakkatine sabrederse , ben kıyamet günü ona şefaatçi ve şahid olurum . Kim de Medine’i Münevvere’den yüz çevirip buradan giderse , Allahu Teâlâ onun yerine daha hayırlısını getirecektir . Kim Medinelilere kötülük yapmak isterse , o tuzun suda eridiği gibi eriyecektir . Bu konuda pek çok rivayetler nakledilmiştir . İlerideki hadisin açıklamasında da gelmektedir .
6 ) Hz . Sa’d radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir : Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu ; ” Her kim Medine’i Münevve re’de oturanlara hile yaparsa , o tuzun suda eridiği gibi eriyecektir . “ ( Muttefekun aleyh , Mişkât )
İZAH : Bu konu pek çok hadiste çok değişik ifadelerle nakledil miştir . Bundan önceki hadisin açıklamasında Hz . Ömer radıyallahu anh’ dan da Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in buna benzer bir hadisi nakledilmiştir . Müslim’i Şerifin bir hadisinde şöyle buyurulmuştur ; “ Kim Medine halkına herhangi bir kötülük yapmak isterse , Allahu Teâlâ onu kurşunun ateşte erimesi gibi eritir . Ya da suda tuzun eridiği gibi eritir . ” Hz . Câbir radıyallahu anh bir yerde , ” Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i korkutan kimse helak olsun ! ” buyurdu . Oğlu , ” Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem vefat etmiştir . Bir kimse onu nasıl korkutabilir ? ” dedi . Hz . Câbir radiyallahu anh buyurdu ki : ” Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim ; < Medine halkını korkutan kimse , benim kalbimi korkutmuş olur . > ” Bir başka hadiste şöyle buyurulmuştur ; “ Kim Medine halkını korkutursa Allah da onu korkutsun . ” Hz . Ubâde radiyallahu anh’dan Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğu nakledilmiştir ; “ Allah’ım ! Kim Medine halkına zulmeder yada onları korkutursa onu korkut ! O kişinin üzerine Allah’ın lâneti , meleklerin lâneti ve bütün dünyadakilerin lâneti olsun . Onun ne farz ibadeti makbul , ne de nafile ibadeti makbuldür . ” Hz . Sâib bin Hallâd radıyallahu anh’dan da Hz . Ubâde radıyallahu anh’dan nakledilen hadisin aynısı nakledilmiştir . Hz . Abdullah bin Amr radiyallahu anhuma’dan nakledilen bir hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur ; “ Medine halkına kim eziyet verirse , Allah celle celalunu ona eziyet etsin . Allah’ın lâneti , meleklerin lâneti ve dünyadaki bütün insanların lâneti onun üzerine olsun . Onun ne farzı kabul ne de nafilesi kabul olur .
Hz . Zeyd bin Eslem radıyallahu anh diyor ki : Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle bir dua yaptı ; “ Allah’ım ! Kim Medinelilere kötülük yapmak isterse onu , kurşunun ateşte , tuzun suda , yağın güneşte eri diği gibi erit . ” Daha başka Sahâbe’i Kiram’dan da buna benzer ifade ler nakledilmiştir . Bu çok büyük bir tehdidtir . Ziyaret için Medine’i Mü nevvere’ye giden insanlar orada oturan insanlara eziyet etmemeye alış – veriş esnasında onları aldatıp , hile yapmamaya çok fazla dikkat etmeli ve önem vermelidir . Medine’de kalırken bile orada oturanları herhangi bir şekilde aldatmak kendini felaketin içine atmaktır . Buna çok dikkat gösterilmelidir . Onlarla yapılan muamelelerin çok açık ve şeffaf olması gerekir . Onlara karşı herhangi bir hile ve sahtekârlık yap maktan son derece sakınılmalıdır .
7 ) Hz . Enes radıyallahu anh’dan rivayete göre Peygamber sal lallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur ; ” Kim benim mescidimde kırk vakit namaz kılar ve hiçbir namazı kaçırmazsa onun için ateş ten berâat , azabtan beraat ve nifaktan berâat yazılır . ” ( Ahmed , Taberâni )
İZAH : Bu çok büyük bir fazilet ve çok kolay bir şeydir . Ziyaretçiler mutlaka en azından Medine’de sekiz gün kalmalıdırlar . Oraya gitmeden önce vasıta sahipleriyle ( seyahat firmasıyla ) sekiz gün Medine’de kalmak üzere anlaşmalıdırlar . Tâ ki , kırk vakit namaz tamamlanmış olsun . Arada hiçbir namazı kaçırmamaya ihtimam gösterilmelidir . Eğer bir yere ziyaret için veya başka bir maksat için gidilecekse şöyle bir ayarlama yapılabilir ; Sabah namazı Mescid’i Nebevî’de kılınıp gidilir ve dönüşte öğlen namazı Mescid’i Nebevî’de kılınabilir .
8 ) Hz . Aişe radıyallahu anha diyor ki : Rasûlullah sallallahu aleyhi veseliem hasta için şöyle buyururdu” ” Allah’ın adıyla , bizim arzımızın toprağı , bazımızın tükrüğüyle karışarak hastamıza şifa verir . ( Buhâri )
İZAH : Müslim’i Şerif teki hadiste şöyle geçmektedir ; “ Bir adam hastalandığında yada vücudunda bir yara vesaire çıktığında Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem böyle yapardı . ” Imam Neve rahmetullahi aleyh diyor ki ; “ Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem parmağını ağzında ıslatır , üzerine toprak yapışması için de parmağını yere koyar ve bu duayı okur , sonra parmağını rahatsız olan yere dokundururdu . ” Bazı alimler bunun genel manada olduğunu , her yerin toprağının aynı olduğunu , bunun sebebinin de vatan toprağının insan mizacıyla münasebette özel bir rolü olduğunu söylemişlerdir . Hafız ibni Hâcer , Feth’ur Bâri de bu konuyu genişçe aktarmıştır . Bazı alimler bunun Medine’i Münevvere’nin toprağına has olduğunu söylemişlerdir . Allâme Kastalâni rahmetullahi aleyh Mevahib’i Ledûnniyye’de Medine’i Münevvere’nin hususiyetleri arasında şunu yazmıştır ; ” Onun tozu cüzzam ve baras hastalığına özellikle şifadır . ” Allâme Zerkâni rahmetullahi aleyh diyorki ; “ Bu ne tibbî ne de aklî bir şeydir . Inkar edene fayda vermez . ” Allâme Zerkâni rahmetullahi aleyh bazı insanların hallerini de yazmıştır . Onlarda abraş hastalığı vardı . Medine’i Münevvere’nin toprağını vücudlarına sürünce iyileşmişlerdi . Allâme Kastalâni rahmetullahi aleyh diyor ki ; ” Hatta o toprak her hastalığa şifadır . ” Allâme Zerkâni rahmetullahi aleyn şöyle yazmıştır ; “ Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir defasında Ben’ül Hâris kabilesine gitti . Onlar hasta olmuşlardı . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem onlara , ” Nasılsınız ? ” buyur du . Onlar , “ Ya Rasulallah ! Biz sıtma hastalığına mübtelâ olduk ” dediler . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , ” Sizin orada Saíb ‘ denilen bir yer vardır ” dedi . Onlar , “ Ya Rasûlallah , Saib’i ne yapalım ? ” dediler . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , ” Oranın toprağından alıp suya koyun .Sonra su duayi okuyup hafifce suyun üzerine tükürün buyurdu.
Insanlar onu kullandılar . Allah’ın lütfu ile onlardaki sıtma yok oldu .
Bu kıssayı nakleden bir râvi diyor ki : ” Insanların o yerden toprak almalarından dolayı orada çukur oluşmuştu . Pek çok insan bunu tecrübe etmiştir . ” Allâme Semhûdî rahmetullahi aleyh diyor ki ; ” Bu yer bugün de mevcuttur . Insanlar oranın toprağını hastaları için getirmektedirler . ” Hz . Sâbit bin Kays radiyallahu anh , Rasûlullah sallallahu aleyhi veseller’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir ; “ Medine’nin tozu cüzzam hastalığı için şifadır . ”
Bu âcizin tecrübesine göre Medine’i Tayyibe’nin toprağı bu dua ile beraber tâûn çıbanı için de faydalıdır . Vefâ’ül Vefâ’da Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle bir buyruğu nakledilmiştir ; ” Canım kudret elinde olan Zâta yemin olsun ki , bu toprakta her hastalık için şifa vardır . ”
9 ) Hz . İbni Ömer radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir : Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu ; ” Kimin Medine’de ölmeye gücü yetiyorsa orada ölsün . Çünkü ben Medine’de ölen kimseye şefaat edeceğim . ” Diğer bir hadiste şöyle buyurulmuştur ; ” Ben onun şahidi olurum . “ ( Tirmizi , Ibni Mâce , Ibni Hibban , Beyhâki )
İZAH : Bu konu pek çok Sahâbe’i Kiram’dan nakledilmiştir . Hz . Sumeyte diyor ki : Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu ; “ Medine’nin dışında ölmemeye gücü yeten kimse , Medine’de ölsün . Çünkü ben Medine’de ölen kimsenin şahidi olurum . ” Alimler şöyle yaz mışlardır ; “ Şefaatten kasit özel bir şefaattir . Yoksa Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in genel şefaati bütün Müslümanlar için geçerli olacaktır . (Zerkâni, Terģib)
Ölmeye güç yetmek demek , Medine’de sonuna kadar kalmaktır . ” Allâ me Zerkâni rahmetullahi aleyh diyor ki ; “ Bu , Medine’den dışarıya çıkmayarak ölene kadar orada kalmaya teşviktir . ” İbn’ül Hâcc diyor ki ; “ Onu güç yetirmekle ifade etmek , bir bakıma bu son derece gayret etmeye işarettir . ” Benim muhterem büyüğüm Mevlânâ el – Hâc Seyyid Ahmed Feyz âbâdi efendi ( Allah kabrini nurlandırsın ) Medrese’i Şer’iyye’i Mede niyye’i Tayyibe’nin kurucusu ve Hz . Şeyh’ül Arab ve’l Acem Mevlânâ Seyyid Hüseyin Ahmed Medenî rahmetullahi aleyh’in ağabeyiydi . Pek çok defa şöyle buyurmuştu ; ” Gönlüm Hindistan’daki dostlarla görüşmek için oraya bir defa gitmek istiyor . Ancak yaşlandım . Allah etmesin , bir de Medine’de ölmek nasib olmaz . ” Benim efendim Hz . Mevlânâ Halil Ahmed rahmetullahi aleyh Mültezem’de yaptığı dualar arasında Cenab’ı Hakkın kendisine Medine’i Münevvere’de ölüm nasib etmesini isterdi . Hz . Ömer radiyallahu anh’ın şu duası meşhurdur
” Allah’ım ! Bana kendi yolunda şehadet nasib eyle ve Rasûlünün şeh rinde ölmeyi nasib eyle . ” Bu duada iki şeyin bir araya toplanması , görünüşte çok zordu . Çünkü Medine’i Münevvere Dâr’ül İslam’dı ve kü fürden uzaklaşmıştı . Öyle ki , şeytan bile artık oradan ümidi kesmişti . Bu durumda Medine’de şehid olmak görünüşte zordu . Ancak Allah celle celaluhu bir işi yapmak istediğinde onun sebeblerini yaratması zor değildir . Mescid’i Nebevî’de , kalabalık bir Sahâbe’i Kiram topluluğu arasinda , tam namaz halindeyken Ebû Lülü adındaki bir kafirin eliyle ona şehidlik nasib olmuştur .
Yahya bin Saîd rahmetullahi aleyh diyor ki ; Bir defasında bir kabir kazılıyordu . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem de orada oturuyordu . Bir adam geldi ve kabre bakarak , “ Mü’min için burası ne kötü yerdir ” dedi . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , ” Sen nasıl kötü bir söz söyledin ” buyurdu . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem büyük bir ihtimalle şunu kastetmişti ; “ Sen mü’minin kabrinin kötü bir yer olduğunu söylüyorsun . Halbuki o Cennet bahçelerinden bir bahçedir . ” Adam , “ Yâ Rasûlallah ! Benim maksadım şuydu . Bu adam burada öldü , gidip Allah yolunda bir yerde şehid olsaydı ” dedi . Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , “ Şehidliğe eşit olan hiçbir şey yoktur . Ancak bütün yeryüzünde Medine’i Tayyibe’den başka kabrimin olmasını istediğim başka bir toprak parçası yoktur ” buyurdu ve bu sözünü üç defa tekrarladı . ‘
Güzel kısmetli birine Medine’i Münevvere’de imanla ölmek nasib olmasından daha büyük bir nimet olabilir mi ? Zira kendisine Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Ehli Beyt’inin medfûn bulunduğu Cennet’ül Baki’nin toprağı nasib olacaktır . Orada ikisi dışında bütün ezvaci mutahharat medfûndur . Sahâbe’i Kiram’dan çok büyük bir topluluk orada medfúndur . Hz . Imam Mâlik rahmetullahi aleyn’den nakledildiğine göre bu kabristanda on bin Sahâbe’i Kiram medfûndur . Bu temiz ruhlara her an Allahu Teâlâ’nın ne kadar rahmeti indiği apaçık bir şeydir .
İbni Neccar , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir ; ” Yeryüzündekilere ay ve güneşin parladığı gibi , gök yüzündekilere de iki kabristan parlak gözükür . Biri Bakî kabristanı , ikincisi Askalan kabristanıdır . ” Tevrat alimlerinden olan Ka’b Ahbar radiyallahu anh diyor ki : Tevrat’ta şöyle yaziyor ; “ Cennetül Bakî bir kubbe gibidir . Üzerinde özel melekler topluluğu görevlendirilmiştir . O dolduktan sonra onu Cennet’e boşaltırlar . ” Hz . Abdullah ibni Ömer , Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu söylemiştir ; “ Kıyamet günü ilk önce benim kabrim açılır . Ben oradan çıkarım . Sonra Ebû Bekr kabrinden çıkar . Sonra Ömer çıkar . Sonra Cennet’ül Baki’ye giderim . Orada medfûn bulunanların hepsini yanıma alırım . Sonra Mekke’i Mükerreme kabristanında olanları beklerim . Onlar Mekke ile Medine arasına gelip be nimle buluşurlar . ” Imam Tirmizi bu hadisin sahih olduğunu söylemiştir .
10 ) Hz . Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir : Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu ; “ Benim evim ve Minberim ise Havzimin üzerindedir . ” minberimin arasındaki yer , Cennet bahçelerinden bir bahçedir . ( Buhâri , Muslim )
IZAH : Bu hadisi şerifte iki konu geçmektedir . Birincisi Mescid’i Nebevî’nin Kabri Şerif ile Minber’i Şerif arasındaki bölümünün Cennet bahçelerinden bir bahçe olmasıdır . Meşhur olan görüşe göre hadiste ki “ Benim evim ” sözünden maksat Hz . Aişe radıyallahu anha’nın evidir . Sonraları Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in kabri bu evde yapılmıştır . Bazı alimler “ Benim evim ” sözünden genel manayı kasdetmiştir demişlerdir . Yani bütün zevcelerinin evleriydi . Zeväid’i Müsnedi Ahmed’in bir rivayeti ile bu teyid edilmiştir . Orada şöyle buyurulmuştur ; “ O evler ve Minber arasında Cennet bağlarından bir bağ vardır . Bu durumda Velid ibni Abdil Melik zamanında Mescid’i Nebevî’ye dahil edilen Ezvâcı Mutahharat’ın evlerinin bulunduğu yerin tamamı Ravza’dır . ”
( Hadiste geçen ) Cennet bahçesi ifadesi hakkında alimlerin üç görüşü vardır ;
1. Allah’ın rahmetinin inmesi hususunda bu yer Cennet bahçesi gibidir . Oraya her an Allahu Teâlâ’nın rahmeti indiği gibi aynı şekilde her an Allahu Teâlâ’nın bol bol rahmeti inmektedir .
2. Burada ibadet yapmak Cennet bahçesine kavuşmaya vesiledir . Yani bu yerde ibadet yaptığından dolayı ibadet yapan kimseye Cennet bahçelerinden bir bahçe verilir .
3. Bu bölüm hakikaten Cennet’in bir parçasıdır . Cennet’ten dünyaya nakledilmiştir . Aynen yine Cennet’e nakledilecektir .
Hafız ibni Hâcer rahmetullahi aleyh , Feth’ül Bâride şöyle buyurmuştur ; “ Medine’i Tayyibe’nin , Mekke’i Mükerreme’den efdal olmasına bu hadis delil getirilmiştir . Çünkü bu hadisten anlaşılıyor ki , bu bölüm Cennet’ten bir parçadır . ” Başka hadislerde Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur ; ” Cennet’te bir yay kadar yer , dünya ve dünyanın içindeki her şeyden üstündür . ” Ülemanın çoğunluğuna göre bu üçüncü görüş tercih edilmiştir . İbni Hâcer Mekkî rahmetullahi aleyh , Şerhi Menâsiki Nevevi adli eserinde söyle yaziyor;Engüzeli Imam Malik ve digerlerinden nakledilen şu görüştür : Bu hadis zahirine göre değerlendirilir . Öyleyse bu yer Cennet’e nakledilecektir . ”
Yukarıdaki hadisteki ikinci konu şudur ; ” Benim Minberim , Havzi min üstündedir . ” Bunun manası hakkında da alimlerin üç görüşü vardır :
1. Mescid’i Nebevî’deki Minber’i Şerif aynen olduğu gibi Havzi Kev ser üzerine nakledilecektir .
2. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem , Havzi Kevser’in hâlini beyan et miştir ; ” Havz üzerinde benim için bir minber olacaktır . ” Bu durumda Mescid’in bu minberiyle hiçbir alakası yoktur .
3. Mescid’i Nebevî’deki , Minber’i Şerif’e bitişik olan yerde ibadet etmenin neticesi ve tesiri şudur ki ; onun bereketiyle kıyamette Havzi Kevser’in yanında bulunmak nasib olacaktır . Kâdi Iyaz rahmetullahi aleyh Şifa’da şöyle yazıyor ; ” Birinci mânâ çok açık ve nettir . ” Hafız İbni Hâcer rahmetullahi aleyh , Feth’ül Bâri de Çoğu ülemaya göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in üzerinde durarak bu sözü söylediği minber kasdedilmiştir . Hz . Ebû Saîd Hudrî radıyallahu anh’ın rivayetiyle bu teyid olunmaktadır . O rivayette Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur ; “ Benim minberimin ayakları Cennet sütunu yapılacaktır . ” Daha pek çok ûlema bu manayı tercih etmişlerdir . Bundan dolayı Mescid’i Nebevî’nin ortasında iki yer , biri Ravza diğeri Minber’in bulunduğu yer özellikle çok önemlidir . Onlara ilave olarak daha başka bazı hususi yerler de vardır . Oralara gidip salavatı şerife getirmeli ve dua edilmelidir . Hacla ilgili kitaplarda onlar genişçe zikredilmiştir .
Online sipariş yapabilirsiniz
Türkiyeden : www.gulistannesriyat.com
Almanyadan: www.al-madinamarkt.de