SAY-SAFA VE MERVE TEPELERİ
Safâ, Mekke’nin doğusundaki Ebûkubeys dağının eteğinde Mescid-i Harâm’ın kuzeydoğusunda, Merve’den biraz daha daha yüksek ve Kâbe’ye daha yakın bir tepedir. Safâ’nın tam karşısındaki Merve ise Mekke’nin batısındaki Kuaykıân dağının eteğinde, Harem-i Şerifin kuzeybatısında ve Kâbe’nin Rüknülırâkî köşesinin karşısında yer alır. Her iki tepe arasındaki uzaklık yaklaşık 400 metredir. Safâ ile Merve arasındaki vadi zamanla doldurulup yükseltilerek tesviye edilmiş, zemini yürüyüş için uygun hale getirilerek tepelere çıkmayı kolaylaştıran merdivenler yapılmış ve hac mevsimlerinde geceleri aydınlatılmıştır. İki tepe arasındaki sa’y yapılan alanın üstü 1922’de kapatılarak hac ve umre yapanlar kısmen güneşten ve tozdan korunmuştur. 1955-1976 yılları arasındaki genişletmede burası Mescid-i Harâm’a katılmış ve sa’y yolu iki katlı olarak tasarlanmıştır.
Kur’ân-ı Kerîm’de Safâ ve Merve’nin Allah’ın koyduğu sembollerden olduğu belirtilmekte, bu iki tepe arasında sa’y etmenin hac ve umre ibadetinin parçası olduğu vurgulanmaktadır (el-Bakara 2/158). Hz. İbrâhim -aleyhisselâm- oğlu İsmâil -aleyhisselâm- ile Kâbe’nin yapımını tamamladıktan sonra hacla ilgili menâsikin tamamını uygu-lamalı olarak onlara öğreten Cebrâil -aleyhisselâm-, Safâ ve Merve tepeleri arasında sa’y etmelerini de gösterdi. Hz. Hâcer’in oğlu İsmâil’e su bulmak için iki tepe arasında telâşla koşuşturmasının, tâbi tutulduğu bu şiddetli imtihanı Allah’a olan güveni ve inancı uğruna sıkıntılara göğüs germesine bir ödül olarak başarmasının anısını canlandıran bu uygulama, Mekke’de putperestlik inancının yaygınlaşmasıyla terkedilmiş, İslâm’ın gelişiyle birlikte tekrar hac ve umrenin bir parçası olarak başlatılmıştır.
Mesa nedir, ne anlama gelir?
Mesa, hac veya umre yapan kimselerin, Safâ ile Merve arasında, sa’y ettikleri yere verilen isimdir.
SAY NEDİR? SAY NASIL YAPILIR?
Terim olarak, hac ve umrede Kâbe’nin doğu tarafındaki Safâ’dan başlayarak Merve’ye dört gidiş, Merve’den Safa’ya üç dönüş olmak üzere bu iki mevki arasındaki gidiş-gelişe denir. Sa’y esnasında Safâ ile Merve arasındaki mesafenin iki yeşil ışık arasında bulunan bölümünde daha canlı ve hızlı yürümeye ise “Hervele” denilmektedir.
Sa’y yapacak kişi, Hacer-i Esved’i istilam ederek Safâ tepesine yönelir.
“Allahım! Senin rızan için umre sa’yini yapmak istiyorum. Bunu kolaylaştır ve kabul eyle” diye niyet eder, Kâbe’ye döner, tekbir, tehlil, salâvat okur ve içtenlikle dua eder. Sonra Merve tepesine doğru yürüyerek sa’yin ilk şavtına tekbir, tehlil ve dualarla başlar. Yukarıda da belirtildiği üzere bunların okun-ması zorunlu değildir. Önemli olan içtenlikle Allah’a yöneliş ve duadır. Yeşil ışıklı direklerin arasında, erkekler koşar adımlarla yürür (Hervele).
Merve’ye varınca bir şavt tamamlanmış olur. Burada da yine Kâbe’ye yönelerek tekbir, tehlil ve salâvat-ı şerife okunur, dua edilir. Sonra Merve’den Safâ’ya doğru yürünür. Safâ’ya varınca ikinci şavt tamamlanmış olur. Diğer şavtlar da aynı şekilde yapılır. Yedinci şavt tamamlandıktan sonra Merve’de Kâbe’ye karşı dönerek dua edilir ve sa’y tamamlanmış olur.
Safâ ve Merve Tepeleri, bugünkü Zemzem Kuyusu’nun bulunduğu noktada susuzluktan bunalmış olan İsmâil -aleyhisselâm-’ın vâlidesi Hazret-i Hâcer’in telâş ve heyecan içerisinde su bulmak maksadıyla gidip geldiği iki mübârek tepedir.
Bu sebeple Safâ ile Merve arasındaki gidiş ve geliş, insanın Cenâb-ı Hakk’a büyük bir huşû, hiçlik ve acziyet îtirâfı içerisinde ilticâ etmesi hikmetini taşımaktadır. Onun için, hac ibâdetinin esasları arasına sa’y adıyla ilâve olunmuştur.
Cenâb-ı Hak, bu iki tepenin ehemmiyetini şöyle ifâde buyurur:
اِنَّ الصَّفاَ وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعاَئِرِ اللهِ
“Şüphesiz Safâ ile Merve, Allâh’ın nişânelerindendir…” (el-Bakara, 158)
Mü’minlerin, Allâh’ın nişâneleri karşısında takınmaları gereken tavrı da yine Rabbimiz şöyle beyan buyurmaktadır:
“…Her kim Allâh’ın nişânelerine tâzîm gösterirse, şüphesiz bu, kalblerin takvâsındandır.” (el-Hac, 32)
SAY IN HIKMETI
Hz. ibrahim (a.s), Hz. Hacer’i oğlu Hz. ismail, birlikte Allah Teâlâ’nın emrine uyarak, hiç kimsenin bulunmadığı, yiyecek ve içecek temin etmenin imkansız olduğu bir yer olan Mekke’ye getirip bırakmıştı. Yanlarında az bir miktar hurma ile bir testi su vardı. ıbrahim (a.s), oradan ayrıldıktan bir zaman sonra çocuk susuzluktan ayaklarını yere vurarak ağlamaya başlayınca, yanındaki su tükenmiş olan Hz. Hacer; su bulunan bir yeri görebilmek umuduyla Safa tepesine çıktı. Etrafa göz attı; fakat, hiç bir şey göremedi. Bunun üzerine karşı tarafta bulunan Merve tepesine doğru gitti. Merve tepesine çıkıp etrafa bakındı; ancak yine bir şey göremedi.
O zaman, bu iki tepe arasında bulunan ve Kudayd denilen yer oldukça çukurdu. Hz. Hacer buraya indiği zaman oğlu ısmail’i bıraktığı yerde görmesi mümkün olmuyordu. Bunun için, bu çukura geldiğinde burayı hızlı adımlarla geçiyordu. Bu gidip gelmeler yedi defa tekrarlanmıştı. Merve tepesinden çocuğunun yanına döndüğünde, onun ayaklarının dibinden su kaynadığını gördü ve onun akıp gitmesini önlemek için etrafını çevreledi (Endelûsî, a.g.e., 1219; ıbn Cerîr et-Taberî, Tarih, Beyrut 1967, I, 257-258; Ayrıca bk. Zemzem mad.).
Safa ile Merve arasında sa’y yapmak, hacc’ın menâsikindendir. Allah Teâlâ, ibrahim (a.s)’a nasıl hac yapacağını bildirirken, bu iki tepe arasında Hz. Hacer’in yaptığı şekilde sa’y etmesini ona emretmişti (Taberî, Tefsir, Mısır 1968, II, 44).
Ancak, Mekke ve çevresinde yaşayan insanlar bir müddet sonra, Allah Teâlâ’nın beyan buyurduğu ibadet şekillerinden sapmalar göstermiş ve bu ibadetler arasına putlara tapınmayı da sokarak şirke düşmüşlerdi. Câhiliye döneminde her yerde olduğu gibi Merve üzerinde de bir put dikilmişti ve müşrikler burada sa’y yaparken onlara tazim göstermekte idiler. Âlûsî, ıbn Abbas’tan nakille, Safa tepesi üzerinde, ısâf adında erkek sûretinde bir put, Merve tepesinde de Nâile adında kadın sûretinde bir put bulunduğunu, bunların, daha önce Beytullah’ın yanında zina eden kişilere ait olup Allah Teâlâ’nın cezalandırması ile taş şekline sokulduklarını; ilk önceleri insanlara ibret olsun diye bu tepelere yerleştirilmelerine rağmen sonraları,.bu maksat unutulup, onlara tapınılmaya başlanmış olduğunu söylemektedir (Alûsî, a.g.e., II, 25).
Mekke’nin fethi ile birlikte bütün putlar kırılmıştı. Ancak, şirki terkedip müslüman olanlar, câhiliye döneminin her şeyini reddetmeyi, Allah Teâlâ’nın vahdaniyetine iman etmenin temel şartı olarak kabul ettiklerinden, câhiliye döneminde, câhilî âdetler üzere hac yaparken yerine getirdikleri bir hareket olan sa’y yapmayı şirke düşürecek bir iş olarak telakki ediyorlardı. Onlar, Rasulullah (s.a.s) ile birlikte hac ibadetini ifa etmeye başladıklarında sa’y konusunda şüpheye düşüp, şöyle dediler: “Biz nasıl olur da burada sa’y yaparız. Biz putlara saygı göstermenin ve Allah’tan başka şeylere tapınmanın şirk olduğunu öğrendik. Bizim cahiliye çağımızda burada yaptığımızda bu iki tepede bulunan putlara tapınmaktan başka bir şey değildi. ıslâm geldiğinde, Allah’tan başkasına tapınmak yasaklanmıştır” Bunun üzerine Allah Teâlâ, putlardan temizlenmiş olan bu yerde sa’y etmek hakkında şu ayet-i kerîme’yi nâzil etmiştir: “şüphesiz ki Safa ile Merve Allah’ın şeâiri (nişâneleri)ndendir. Artık kim ki, hac veya umre niyetiyle Kâbe yi ziyaret ederse bunlar arasında tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur” (el-Bakara, 2/158, Taberî, Tefsir, II, 45). ömer Tellioglu
Bazi Hatıralar
Cabir b. Abdullah’tan: “Resûlullah (s.a.v.) mescitten çıkıp Safâ’ya gitmek istediği zaman, ‘Allah’ın Kur’an’da önce zikrettiğinden baş- layalım.’ dedi ve sa’y Safâ’dan başladı.
Safâ ve Merve tepeleri, Kâbe’ye çok yakın oldukları için tarihin her döneminde önemini korumuş, üzerlerinde çok mühim olaylar cereyan etmiş ve İslam ile, ikisi arasında yapılan sa’y haccın rükünleri içine girmiş olduğundan Müslümanların vazgeçilmez mekânlarından sayılmıştır.
Safâ ve Merve tepeleri ile arasındaki alan eskiden, bugün olduğu gibi Harem-i şerife bitişik değildi. Üstünde evler bulunuyor, sa’y yapılan boşlukta çarşı ve pazarlar kuruluyordu, Peygamberimiz’in İslam’ı gizlice tebliğ edip, ilk sahabelerini yetiştirdiği yıllarda bir karargâh olarak kullandığı Hz. Erkâm’ın evi Safâ Tepesi’ndeydi.
Kureyşliler bazı önemli işlerini görüşmek üzere Safâ’da toplanır, duyurularını buradan yaparlardı.
Safâ Tepesi Resûlullah’ın Mekke’yi fethettiği gün de İslam ordularına bağlı askerî birliklerin buluşma yeri olmuş, nitekim Resûl-i Ekrem bu sefer sırasında: “Buluşma mekânımız Safâ’dır!” buyurmuştur. O, fetih gerçekleştikten sonra yine Safâ üzerinde iken halkla görüşüp tüm Mekkelilerin bağışlandığını duyurduktan sonra biatlarını kabul etmiştir.
Safâ Tepesi’nin Merve’den biraz daha yüksek olduğu görülmektedir. Üstelik bu tepe toprak ve çamurdan arınmış, içine başka bir kütle karışmayan bir kayalık hâlinde iken, Merve daha yumuşak taşlardan oluşmuştur. Mekke’de Beytullah’ın yanında bulunan tepe. Parça taşlardan oluştuğu için arapça “çakıl taşı” anlamında “Merve” adı verilmiştir.
SAY’İN RÜKNÜ
Say’in Safa ve Merve arasında olması rükündür. Eğer bu ikisi arasında yapılmayıp sağda solda say yapılırsa, o zaman say olmayacaktır.
SAY’İN ŞARTLARI
Say’in şartları başlıca altıdır:
1) Say’i bizzat kendin yapmak; ister birisinin sırtına binerek olsun, ister bir hayvan veya binek üzerinde olsun. Say’da niyâbet câiz değildir. Ancak eğer ihramdan önce bir kimse baygınlık geçirirse, o zaman onun yerine bir başkası say yapabilir. Şart şudur ki, böyle bir kimse say vaktine kadar kendine gelmemelidir.
2) Say tam bir tavaf veya tavafın çoğu şavtları yapıldıktan sonra olmalıdır, ister yapılan tavaf nâfile olsun, ister taharet veya taharetsiz tavaf yapılmış olsun. Eğer bir kimse tavaftan önce veya tavafın dört şavtını yapmadan önce say yaparsa, o zaman yapılan bu say olmayacaktır. Eğer tavafın dört şavtını yaptıktan sonra yaparsa, o zaman say olacaktır.
3) Umre veya Hac ihramı say’a mukaddem olmalıdır. Eğer bir kimse ihramdan önce say yaparsa, o zaman say olmayacaktır, isterse tavaf yaptıktan sonra say yapmış olsun. İhramın say’a kadar bâkî kalması gerekli değildir, aksine bunda şu tefsil vardır ki; eğer haccın say’i yapılıyorsa ister karin, ister mütemetti, ister müfrid olsun ve Vukûf-u Arefe’den önce yapılıyorsa, o zaman ihramın olması say esnasında şarttır. Eğer Vukûf-u Arefe’den sonra say yapılıyorsa, o zaman ihramın bâkî olması şart değildir, hatta ihramın bulunmaması mesnundur. Eğer umrenin say’i ise ihramın bâkî olması şart değildir, fakat vâcibtir. Eğer tavaftan sonra tıraş olarak say yaparsa, o zaman dem vâcip olacaktır, yapılan say da sahih olacaktır.
4) Say’a Safa’da başlanmalı ve Merve’de bitirilmelidir. Eğer bir kimse say’a Merve’den başlarsa, bu şavt sayılmayacaktır, aksine Safa’dan dönerek gelirken say başlayacaktır ve Merve’den başlanılan bu şavtın dışında yedi şavt yapılması gerekecektir.
5) Say’in ekser şavtları yapılmış olmalıdır, (yani yedi şavttan çoğu örneğin 4-5 vs.). Eğer şavtların ekser hissesi yapılmazsa, o zaman say olmayacaktır.
6) Say, say’in vaktinde yapılmalıdır. Bu haccın say’inin şartıdır, umre say’inin şartı değildir. Elbette karin veya mütemetti umre yaparsa, o zaman onların umresinin say’i için de bu vakit şarttır. Haccın say’inin vakti hac aylarının başlamasıdır. Hac ayları içinde say yapmak şart değildir. Elbette say’in hac aylarından muahhar[1] yapılması mekruhtur.
İzah: Haccın say’inin sıhhati için vakit de şarttır. Bu vakit eşhürü’l hacdır, çünkü say da haccın vâciblerindendir, ancak say’in hac aylarından önce yapılması doğru değildir. Eğer hac aylarından sonra yapılırsa, câizdir. Örneğin bir kimse ziyaret tavafından sonra, hatta nahr günlerinden sonra say yaparsa, câiz olacaktır, fakat mekruhtur. Bunun gibi bir kadın Akabe Cemresinin Remyinden sonra bayram günü hayız olur ve nahr günleri geçtikten sonra temizlenerek ziyaret tavafını yapar ve onun arkasından da say yaparsa, câiz olacaktır. Böyle bir kadın üzerine bu özürden dolayı ziyaret tavafını nahr günlerinden sonraya bıraktığı için dem vs. hiçbir şey lazım gelmeyecektir. Eğer ziyaret tavafını yaptıktan sonra ay hâli başlarsa, o zaman say yapılabilir, çünkü say için taharet şart değildir.
Eğer bir kimse hac ihramı bağlar ve hac aylarından önce say yaparsa, o zaman bu say sahih olmayacaktır, çünkü daha hac ayları henüz başlamamıştır. Eğer hac ayları sona erdikten sonra say yaparsa; örneğin Eyyam-ı nahr (nahr günleri) geçtikten sonra ziyaret tavafı yaparak say yaparsa, o zaman say sahih olacaktır.
Say’in asıl vakti nahr günlerinde ziyaret tavafını yaptıktan sonradır. Bundan sonra mekruhtur. Kudûm tavafından sonra hacılara kolaylık olsun diye özellikle de yaşlı, hasta ve kadınlar için say yapılması kararlaştırılmıştır. Fakat hacc-ı kıran yapan kimsenin kudûm tavafından sonra say yapması efdaldir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin fiiline mütâbattan[2] dolayı eşhürü’l hacdan önce say yapmak ise kesinlikle doğru değildir.
Say’in dört şavtı farzdır. Eğer üç şavt yapılırsa, câiz değildir, kişinin bizzat say’ini kendisinin yapması da farzdır. (Elbette eğer bir kimse niyâbeten hac yapıyorsa, o zaman say da haccın diğer efalleri niyâbeten sahih olduğu gibi niyâbeten sahih olacaktır).
Say’in sahih olması için niyet şart değildir, ne de say’in şavtları arasında ittisal ve muvâlâtın olması şarttır. Aksine bunlar sünnettir.
Eğer bir kimse müteferrik şekilde say yapar, örneğin her gün bir şavt yaparak yedi günde say’ini tamamlarsa, say olacaktır. Fakat eğer bir mazeret bulunmadan böyle yapılmışsa, o zaman yeni baştan yapılması müstehabdır.
SAY’İN VÂCİBLERİ
Say’in vâcibleri başlıca şunlardır:
1) Say’i cenâbet ve hayızdan taharet hâlinde yapılan tavaftan sonra yapmak.
2) Say’a Safa’dan başlamak, Merve de bitirmek.
3) Şer’î bir mazeret bulunmazsa, yaya olarak say yapmak. Eğer şer’î bir özür bulunmadan binek üzerinde say yapılırsa, o zaman dem vâcip olacaktır.
4) Say’in yedi şavtını tamamlamak, yani dört şavt farzdır. Bundan sonraki üç şavt ise vâcibtir. Eğer bir kimse say’in son üç şavtını terkederse, say olacaktır, fakat her şavta bedel olarak yarım sa buğday veya onun kıymetini sadaka yapmak vâcip olacaktır.
5) Umrenin say’inde, umre ihramını say’in sonuna kadar bâkî bırakmak.
6) Safa ve Merve arasındaki bütün mesafeyi kat etmek, yani Safa tepesine topukları değdirerek veya ona çıkarak say’a başlanmalı, Merve’ye giderek ayak parmaklarını değdirmeli veya çıkılmalıdır.
Say için cenâbet ve hayızdan taharet şart ve vâcip değildir, ister haccın say’i olsun, ister umrenin say’i olsun elbette müstehabdır.
Günümüzde pek çok kimse şer’î bir mazereti bulunmaksızın tekerlekli sandalye veya motorlu taşıtlar üzerinde say yapmaktadır. Onlar üzerinde dem vâcibtir ve kasıtlı olarak şer’î bir özür bulunmadan böyle yapmak günahtır. Buna ilave diğer say yapanlara da bu vasıtalar yüzünden çok şiddetli eziyet olmaktadır. Bunun günahı da ayrıdır.
SAY’İN SÜNNETLERİ
Say’in sünnetleri başlıca şunlardır:
1) Hacerü’l Esved istilâm yapıldıktan sonra say için mescidden çıkmak.
2) Tavafın hemen arkasında say yapmak.
3) Safa Merve tepelerine çıkmak.
4) Safa Merve tepelerine çıkarak kıbleye yönelmek.
5) Say’in şavtlarını peş peşine yapmak.
6) Cenâbet ve hayızdan taharetle say yapmak.
7) Say’i, taharet hâlinde, abdestli olarak, elbise, beden ve tavaf yerinde necaset bulunmayan mutedbihi bir tavafın arkasından yapmak.
8) Mileyn Ahzareyn[3] arasında koşarak hızlıca yürümek.
9) Avret yerleri örtülü olmak, avret yerlerinin örtülü olması her hâlukârda farz olsa da, burada buna daha fazla ihtimam gösterilmelidir.
SAY’İN MÜSTEHABLARI
Say’in müstehabları başlıca şunlardır:
1) Niyet etmek.
2) Safa ve Merve’de uzun müddet beklemek.
3) Huşu ve huzuyla zikir ve duaları üçer defa yapmak.
4) Say’in şavtlarında eğer şer’î bir mazeret bulunmadan ziyâde mesafe olursa veya bir şavtta biraz vakfe olursa, o zaman yeni baştan say yapmak. Fakat say’in sil baştan yapılması çoğu şavtlar yapılmış olmaması durumunda müstehabdır.
5) Say tamamlandıktan sonra mescide girilerek iki rekât nâfile kılmak.
Merve’de bu nâfilelerin kılınması mekruhtur.
Eğer say yapılırken farz namaza durulursa veya cenaze namazı başlarsa, bu durumda say bırakılarak namaza iştirak edilmeli, sonradan geriye kalan şavtlar tamamlanmalıdır.
Bunun gibi eğer şer’î bir mazeret meydana gelirse, o zaman da geriye kalan şavtlar sonra tamamlanabilir.
SAY’İN MÜBAHLARI
Meşgul edici ve huşuya münafi olmayan şeyleri konuşmak ve say’in şavtları arasında mucibi fasıl olmayacak tarzda yeme içme mübahtır.
SAY’İN MEKRUHLARI
1) Huzuru kalp kalmayacak, dua vs. okuyamayacak ve say’in şavtlarını musalsal yapamayacak tarzda alışveriş yapmak ve konuşmak mekruhtur.
2) Safa Merve tepelerine çıkmamak.
3) Mazeretsiz say’i tavaftan muahhar yapmak veya Eyyam-ı nahr’dan muahhar yapmak.
4) Avret yerlerini açmak.
5) Mileyn arasında hızlanarak koşmamak.
6) Say’in şavtları arasında fazla mesafe yapmak.
FAYDALI BILGILER
Safa ve Merve Hacer aleyhisselâm’ın su aramak için koştuğu yerdir. Önceleri oradan Beytullah gözükmüyordu. Şimdi Suud hükümeti burayı öyle tarzda yapmıştır ki; say yaparken Beytullah gözükmektedir.
Safa ve Merve Mescid-i Haram’a muttasıl[4] iki tepenin adıdır.
Say’in mânâsı koşmaktır. Ahkâm-ı hacda Safa Merve arasında mahsus bir tarzda yedi şavt yapmanın adı say’dır. Safa Merve arasındaki mesanın mesafesini bazı ulemâ 750 zira olarak, bazıları da 766 zira olarak yazmıştır.
Hangi tavaftan sonra say olursa, o zaman tavaftan fariğ olduktan sonra Hacerü’l Esved’e tavafta olduğu gibi istilâm edilmelidir. Bu dokuzuncu istilâm, say yapanlar için müstehabdır.
Say için Bâbussefâ’da (Sefâ kapısından) çıkılması müstehabdır. Eğer başka bir kapıdan çıkılmışsa bu da câizdir.
Say’a başlanmadan önce Hacerü’l Esved’in istilâm edilmesi mesnundur.
Say için mescidden çıkılırken şu dua okunmalıdır:
بِسْمِ اللّٰهِ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى رَسُولِ اللّٰهِ، اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِي ذُنُوبِي وافْتَحْ لِي أَبْوَابَ رَحْمَتِكَ.
“Allah’ın adıyla salât ve selâm Allah’ın Rasûlü üzerine olsun. Allah’ım günahlarımı bağışla ve bana rahmetinin kapılarını aç”.
Önce sol ayak dışarı atılmalı. Safa’ya yaklaşıldığında da şunların okunması müstehabdır.
أَبْدَأُ بِمَا بَدَأَ اللّٰهُ بِهِ إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِن شَعَائِرِ اللّٰهِ.
Safa tepesine Bâbussefâ’dan Beytullah gözükecek kadar çıkılmalıdır. Bundan daha fazla –câhil kimselerin yaptığı gibi– zirveye kadar çıkmak ehli sünnet vel cemaatin yoluna hilaftır. Safa tepesinin pek çok basamakları aşağıda kalmıştır. Onun için ilk basamakta durulduğunda da Beytullah gözükmeye başlamaktadır.
Safa’nın basamaklarını çıkarak Beytullah’a dönülmeli, Beytullah’a bakılarak eller göğe doğru dua yaparken kaldırıldığı gibi omuzların hizasına kadar kaldırıldıktan sonra üç defa hamd-ü senâ yapılmalı, yüksek sesle üç defa tekbir ve tehlil getirilmeli ve sessizce salavat-ı şerife okuyarak tam bir huşû ve huzuyla kendin için ve diğer başka kimseler için dua yapılmalıdır.
Safa’ya çıkmazdan evvel zemzeme gelerek doyasıya içilmelidir, dua edilmelidir, sonra da Mültezem’e gelerek Mültezem öpülmeli, sonra da Safa ve Merve arası say edilmelidir.
Mescidin sütunlarına yerleştirilmiş yeşil millere gelince altı zira öncesinden koşmaya başlanmalı, fakat bu koşma orta yollu olmalıdır. (Nasıl Mileyn’den altı zira önce koşulmaya başlandıysa, bunun gibi Mileyn’den altı zira öteye kadar da koşulması efdaldir, yani ilk milden altı zira öncesinden koşmaya başlanmalı ve ikinci milden altı zira sonra koşma bırakılmalıdır). Mileyn Ahzareyn’den çıkıldığında Merve’ye ulaşıncaya kadar normal vaziyetle yürünmelidir. Merve’de geniş bir yerde durulmalı, biraz sağ yana kayarak iyice Beytullah’a yönelerek durulmalı, sonra Safa’da yapıldığı gibi burada da zikir ve dua yapılmalıdır, burada da dua kabul olmaktadır. Bu Safa’dan Merve’ye kadar bir şavt olmuştur. Bundan sonra Merve’den inerek Safa’ya doğru yürünmeli, Mileyn Ahzareyn arasında koşulmalı ve Safa’ya çıkarak yine aynı şekilde başlangıçta yapıldığı gibi dua ve zikir yapılmalıdır, bu da Merve’den Safa’ya kadar ikinci şavt olmuştur. Bu şekilde yedi şavt tamamlanmalı, say’in yedi şavtı tamamlandıktan sonra iki rekât nâfile namaz Mescid-i Haram’da kılınmalıdır. Bu namazın mutafın, yani tavaf edilen yerin kenarında kılınması müstehabdır.
Say ameli bize göre vâcibtir. Tavafa muttasıl olarak say yapılması sünnettir, hemen yapılması vâcip değildir. Eğer bir özür veya yorgunluk nedeniyle hemen yapılamazsa, bunda bir sakınca yoktur. (Elbette) mazeretsiz geciktirilmesi mekruhtur.
Eğer tavaf ve say arasında çok fazla mesafe olursa, yine de bir ceza vâcip olmayacaktır.
Bir kimse tavaf-ı kudûm’dan sonra say yapmaz ve Vukûf-u Arefe yaparsa, bu durumda Tavaf-ı ziyaretten önce Vukûf-u Arefe’den sonra say yapılması câiz değildir. Ziyaret tavafı yapıldıktan sonra say yapılmalıdır.
Safa ve Merve tepelerine çıkmak mesnundur, isterse çıkmadan Beytullah gözüksün.
Mileyn Ahzareyn arasında çok hızlı koşmak mesnun değildir, aksine orta halli Remelden biraz hızlı koşulmalı, çok hızlı koşmadan, hız biraz yavaş olmalıdır.
Mileyn arasında koşarak hızlıca gitmemek veya say’in tamamında koşarak hızlı gitmek çirkindir, fakat bundan dolayı dem veya sadaka vâcip olmayacaktır.
Mileyn Ahzareyn arasında koşmak say’in her şavtında sünnettir. Tavaftaki remel’in hilafında o sadece tavafın ilk üç şavtında sünnettir. Eğer Safa’dan Merve’ye kadarki mesafe koşarak kat edilirse, bununla vâcip edâ olsa da sünnet terk edilmiş olacaktır.
Eğer izdiham nedeniyle Mileyn arasında hızlıca gidilemezse, o zaman yoğunluğun azalması[5] beklenmeli veya hızlıca yürüyor gibi hareket edilmelidir.
Eğer bir özre binaen binek üzerinde say yapılıyorsa, Mileyn arasında o da hızlı sürülmelidir. Şart şudur ki; bundan dolayı kişinin kendine veya bir başkasına eziyet olmamalıdır.
Merve’de de çok yükseğe çıkmak memnûdur.
Say toplam yedi şavttır. Safa’dan Merve’ye bir şavt, Merve’den Safa’ya ikinci şavttır. Bu şekilde yedi şavt olmalıdır.
Say’a Safa’da başlamak ve Merve’de bitirmek vâcibtir.
Haccın say’i eğer tavaf-ı kudûm’dan sonra, tavaf-ı ziyaretten önce yapılırsa, o zaman say’da telbiye getirilmelidir, Umre say’inde ise telbiye getirilmemelidir. temettü yapan da telbiye getirmemelidir, çünkü umre ve temettü yapanların telbiyesi tavafa başlama vaktinde sona ermektedir. Hac yapanın telbiyesi ise, Remye başlama vaktinde sona ermektedir.
Eğer say’in şavtları adedinde şüpheye düşülürse, aza itibar edilerek say tamamlanmalıdır. Eğer sika[6] ve âdil kimse say’inin eksik olduğunu söyler ve onun doğruluğunda şüphe olursa, o zaman onun sözüyle amel etmek müstehabdır. Eğer onun doğruluğundan şüphe olmazsa, o zaman onun sözüyle amel etmek vâcibtir.
Şu bilinmelidir ki, say tavafa tâbidir. Tavafın say’a mukaddem olması say’in sıhhatinin şartıdır.
Eğer bir kimse say’i tavaftan önce yaparsa, o zaman yapılan say muteber olmayacaktır. Tavaf yaptıktan sonra say’in iadesi vâcip olacaktır.
Say tavaftan hemen sonra vâcip değildir, fakat say’in tavafa muttasıl olması sünnettir. Eğer bir özre veya yorgunluğa binaen beklenirse bir sakınca yoktur, fakat mazeretsiz say’in tavaftan sonra geciktirilmesi mekruhtur. Eğer bir gün bir şavt yapılır, bir gün diğer şavt yapılır ve bu şekilde yedi günde say tamamlanırsa, say olacaktır, çünkü say’in şavtları ve şavtların eczalarıyla muvâlâtın peşpeşe olması şart değildir, aksine sünnettir. Lihâza eğer mazeretsiz böyle yapılmışsa, o zaman say’in iadesi müstehabdır, fakat bu tahir arada Vukûf-u Arefe yapılacak kadar fazla olmamalıdır. Eğer vukuf yapılırsa, ondan sonra say yapılırsa, o zaman say olmayacaktır. Ziyaret tavafından sonra tekrardan yapılması gerekecektir.
Say’in Tavaf-ı kâmil veya tavafın çoğunu yaptıktan sonra yapılmış olması şarttır, isterse nâfile tavaf olsun. Örneğin Âfâkî olan mütemetti veya bizzat Mekkî olan bir kimse hac ihramı bağlayarak haccın say’ini yoğunluk endişesiyle Tavaf-ı ziyaretten önce yapmak isterse, bu durumda nâfile bir tavaf yaparak haccın say’ini yaparsa câiz olacaktır, çünkü Mekkî üzerine kudûm tavafı yoktur. Bu tavafta ıztıbâ ve remel her ikisi de yapılmalıdır, çünkü bundan sonra say yapılacaktır.
Niyet yapmak say’da sünnettir, şart değildir. Eğer bir kimse (zikri geçen şartlara riayet ederek say’a niyet etmeden öylesine koşar veya birinden korktuğundan kaçarsa, say câiz olacaktır. Şart; Safa Merve hududları içinde olmasıdır, çünkü say’in Safa ve Merve hududları içinde yapılması şarttır. Bunun gibi Vukûf-u Arefe, Müzdelife, remyi cimar ve halak (tıraşta da) niyet şart değildir.
Say’dan önce ihramın bağlanması da say’in şartıdır. Say yaparken ihramın olmasına gelince; eğer haccın say’i Vukûf-u Arafat’tan önce yapılmak istenirse, o zaman hac ihramının olması şarttır, ihramsız say yapmak câiz değildir. Eğer Arefe vakfesinden sonra say yapılırsa, yani ziyaret tavafından sonra say yapılmak istenirse, o zaman ihram şart değildir, aksine sünnettir. Önce Mina’da tıraş olarak ihramdan çıkılmalı, bundan sonra da ziyaret tavafı yaparak say yapılmalıdır, çünkü ziyaret tavafından önce tıraş olunması sünnettir. Tıraş olduktan sonra ziyaret tavafından önce cimâ helâl olmasa da ihramdan çıkılmış olacaktır.
Eğer yapılan say umreninse, onun için ihramın olması şart değildir, fakat vâcibtir. Lihâza eğer umre tavafından sonra halak yapılır, ondan sonra da say yapılırsa, dem vâcip olacaktır, fakat yapılan say olacaktır.
Kişinin ayakları üzerinde yürüyerek say yapması da vâcibtir. Eğer özürden dolayı binek üzerinde veya birinin omuzlarında say yaparsa, bu durumda bir ceza gerekmeyecektir. Elbette eğer mazeretsiz böyle yaparsa, o zaman dem vâcip olacaktır.
Burada yapılan dualar da makbul olmaktadır. Tekbir, tehlil şu şekilde getirilmelidir ve şu dualar yapılmalıdır:
اَللّٰهُ أَكْبَرُ اَللّٰهُ أَكْبَرُ اَللّٰهُ أَكْبَرُ وَلِلّٰهِ الْحَمْدُ، الْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلَى مَا هَدَانَا، الْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلَى مَا أَوَيْنَا الْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلَى مَا أَلْهَمَنَا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذِي هَدَانَا لِهٰـذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلَا أَنْ هَدَانَا اللّٰهُ لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ، يُحْيِي وَيُمِيتُ وَهُوَ حَيٌّ لَا يَمُوتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ. لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَحْدَهُ صَدَقَ وَعْدَهُ وَنَصَرَ عَبْدَهُ وَأَعَزَّ جُنْدَهُ وَهَزَمَ الْأَحْزَابَ وَحْدَهُ. لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَلَا نَعْبُدُ إِلَّا إِيَّاهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ، اَللّٰهُمَّ كَمَا هَدَيْتَنِي لِلْإِسْلَامِ أَسْئَلُكَ أَنْ لَا تَنْزِعَهُ مِنِّي حَتَّى تَوَفَّانِي وَأَنَا مُسْلِمٌ سُبْحَانَ اللّٰهِ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَاللّٰهُ أَكْبَرُ لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللّٰهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ، اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ وَأَتْبَاعِهِ إِلَى يَوْمِ الدِّينِ، اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِي وَلِوِالِدَيَّ وَلِمَشَائِخِي وَلِلْمُسْلِمِينَ أَجْمَعِينَ وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ.
“Allah’ım sen bana İslâm’ı hidâyet ettir. Ben ölünceye kadar Müslüman olarak kalayım ve Müslüman olarak öleyim. Allah’ım; anamı, babamı ve diğer bütün Müslümanları bağışla, elimdeki bu kitabda emeği geçenleri de bağışla. Âmin âmin âmin. Bihürmeti Seyyid-ül enbiyai vel mürselin.”
Bunun dışında daha ne istenirse, dua yapılmalıdır. Telbiye getirilmeli ve uzun bir müddet burada beklenmelidir. Yaklaşık 25 âyet okuyacak kadar bir vakit durulmalıdır, sonra kendi hâlinde zikir ve dua yaparak Merve tarafına doğru yürünmelidir. Safa Merve arasında şu dua mesnundur:
رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ إِنَّكَ الْأَعَزُّ الْأَكْرَمُ.
“Rabbim bağışla, merhamet et, sen her şeyden üstün ve herkesten izzetlisin”.
Bunun dışında daha ne istenirse okunabilir. Burası da duanın makbul olduğu yerdir.
Saydan sonra iki rekât namazın Mescid-i Haram’a gelerek kılınması müstehabdır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu namazı matafın kenarında Hacerü’l Esved’in hizasında kılmıştır. Bazı rivâyetlerde de Mescidin içinde umre kapısına muttasıl bir yerde kıldıkları gelmiştir. Bu rivâyette yaşlı, hasta özellikle de kadınlar için çok kolaylık vardır.
Safa ve Merve arasında say vâcibtir. Say’in ziyaret tavafından sonra olması efdaldir, kudûm tavafıyla yapılması ise câizdir.
Hacc-ı ifrâd ve temettü yapanların haccın say’ini ziyaret tavafından sonra yapmaları efdaldir. Elbette hacc-ı ifrâd yapan kimse kudûm tavafından sonra say yapmakta muhtardır, fakat temettü yapanın her halukârda ziyaret tavafından sonra say yapması efdaldir.
Eğer temettü haccı yapan kimse Mina’ya gitmeden önce nâfile bir tavaf yaparak haccın say’ini yaparsa câiz olacaktır. Bu meselenin kanunu şudur ki; her kime kudûm tavafı yapması sünnet değilse, onun her halukârda ziyaret tavafından sonra say yapması efdaldir. Onun için Mekke-i Mükerreme’de yaşayanlar ve Mekke-i Mükerreme’de hac ihramına girenler, ziyaret tavafından sonra say yapmalıdırlar, çünkü onlar üzerine kudûm tavafı yapmak sünnet değildir.
Say’a Safa’dan başlamak vâcibtir. Eğer Safa’dan başlama yerine Merve’den başlanırsa, vâcibin terkinden dolayı ilk şavt muteber olmayacaktır. Bundan başka yedi şavt tamamlanmalıdır. Eğer o zaman yedinci şavt yapılmazsa, sonradan her ne zaman istenirse, bir şavt yapılmalıdır. Elbette eğer haccın say’ini tekmilden önce Vukûfu Arefe yapılırsa, o zaman say’in tamamı tekrarlanmalıdır. Eğer yapılmazsa, dem vâcip olacaktır. Bir şavt terk edilirse sadaka verilmelidir. Bunun gibi iki veya üç şavt terk edilmişse, her şavta bedel olarak sadaka verilmesi vâcibtir. Dört veya daha fazla şavt terk edilmişse, o zaman dem vâcip olacaktır.
Say’dan fariğ olduktan sonra Mekke-i Mükerreme’de ikāmet ederken ne yapılmalı?
Müfrid ve karin, tavaf-ı kudûm ve say’dan fariğ olunca ihramlı olarak Mekke-i Mükerreme’de kalmalıdır (ve ihram yasaklarından kaçınmalıdır), mütemetti ise umrenin tavaf ve say’inden fariğ olduktan sonra[7] saçlarını tıraş ettirmeli veya kısalttırmalıdır. Bundan sonra o helâl olacaktır, (yani ihramdan çıkmış olacaktır). İhram nedeniyle ona haram olan şeyler artık helâl olacaktır. Tekrardan ihram bağlamadıkça, o helâl kalacaktır. Hac için sekiz Zilhicce veya ondan önce ihram bağlanacaktır. Bunun detayı inşaallah ileride gelecektir. müfrid karin ve mütemetti olan kimseler Mekke-i Mükerreme’deki kıyamlarını ganimet bilmeli ve ne kadar olabilirse, o kadar nâfile tavaf yapmalıdırlar.
Müfrid ve karin, tavaf-ı kudûm ve umreden fariğ olduktan sonra Mekke-i Mükerreme’de bulunurken her ne zaman isterlerse, nâfile tavaf yapmalıdır, fakat nâfile tavafta ıztıbâ ve remel yapılmamaktadır ve nâfile tavaftan sonra nâfile say da yoktur. Fakat nâfile tavaftan sonra iki rekât tavaf namazı kılmak vâcibtir.
Müfrid ve karin, tavaf-ı kudûm ve umreden sonra telbiye getirip durmalıdır. Elbette tavaf yaparken telbiye getirmemelidir ki; müfrid ve karin’in telbiyesi, cemre-i akabe vaktinde sona ermektedir.
Nâfile say olmamaktadır.
Dışarıdan gelenler için nâfile tavaf, nâfile namazdan daha efdaldir. Mekke-i Mükerreme’de yaşayanlar içinse, hac zamanında nâfile tavaftan, nâfile namaz daha efdaldir.
Bir soru ve yanıtı:
Soru şudur: Say tavafa tâbidir, onun için de tavaftan önce câiz değildir. Metbu-u (tavafı) nâfile olarak yapmak meşrudur. Öyleyse tavafa tâbi olarak nâfile say da meşru olmalı mıdır?
Bu sorunun cevabı şöyledir: Say’in ibâdet olması hilaf-ı kıyas sadece nesten malum olmaktadır. Lihâza say nessin vârid olduğu hudud içinde kalacaktır. Nessin vürudu sadece bir defa yapmadadır. O hâlde kıyasla ikinci defa meşru olmayacaktır.
SAY’İ TERK ETMEK
Eğer bir kimse Safa-Merve arasında say’i terk ederse, ona dem vâcip olacaktır ve haccı tamamlanmış olacaktır, çünkü bize göre say vâcibattandır. Lihâza onun terki mucib-i dem olacaktır, haccı fâsid etmeyecektir.
[1]
Muahhar: Tehir edilmiş, geriye bırakılmış, sonradan olmuş, sonraki.
[2]
Mütâbaat: Birine uyup arkasından, izinden gitme, ona tâbi olma.
[3]
Mileyn Ahzareyn, Safa ve Merve arasında Mescid-i Haram’ın duvarında iki yeşil mil nişan bulunmaktadır. Bu iki mil arasında say yapan kimseler koşmaktadırlar.
[4]
Aralıksız ve yan yana olan, bitişmiş durumda bulunan, bitişik
[5]
İzdihamın azalmasını beklemek say’a başlanmadığı takdirdedir. Eğer başlanmışsa, o zaman izdiham nedeniyle koşulması hâlinde başkalarına veya bizzat kişinin kendine eziyet olacaksa, koşmak sünnet değildir. Fırsat buldukca koşmalı arada beklememelidir.
[6]
Güvenilir.
[7]
mütemetti iki kısımdır. Bunlardan biri beraberinde kurbanını getirendir ki; onun umreden sonra ihramdan çıkması câiz değildir, aksine müfrid ve karin gibi muhrim olarak kalmalıdır, çünkü bizim ülkemizden giden kimseler genel olarak yanlarında kurbanlarını getirmemektedirler.
Onun için bunun hükmünü beyan etmeye gerek yoktur. Beraberinde hediyesini (kurbanını) getirmeyen mütamettinin, umresini yaptıktan sonra ihramdan çıkması ise câizdir.