Salim Mevla Ebu Huzeyfe (r.a.) Kimdir?


 Allah Resûlü tarafından; “Kur’an’ı şu dört kişiden alınız” diye övülen bir yiğit… Kur’an-ı Kerim’i güzel okuyan ve tamamını ezberleyen bir Kur’an aşığı. Ebû Huzeyfe’nin azatlısı diye tanınan bir sahabi.

Ebû Huzeyfe’nin zevcesinın kölesi idi. Ebû Huzeyfe, Müslüman olunca o da İslâm’a girmek istedi. Çünkü Ebû Huzeyfe radıyallahu anh’da büyük değişiklikler görmüştü. Onun bir köleye karşı tavrı hemen nasıl değişivermişti? Bunu kim sağlıyordu? Ebû Huzeyfe’nin şefkatli, merhametli davranışı ona çok tesir etmişti. Birlikte Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gittiler. Kelime-i şehadet getirerek İslâm’la şereflendi. Ebû Huzeyfe (r.a) da onu azad etti. İstediği yere gitmek hususunda onu serbest bıraktı. Fakat Sâlim ondan ayrılmadı. Ebû Huzeyfe nin kölesi iken şimdi onun evladı oldu. Ebû Huzeyfe Sâlim’i çok seviyordu. Kardeşinin kızıyla onu evlendirdi. Evlatlıkların kendi öz babalarının isimleriyle çağrılmasını isteyen ayet-i kerîme gelince, Ebû Huzeyfe ile din kardeşi oldu. Hayatlarının sonuna kadar beraber yaşadılar.

ASHAB-I KİRAM’IN KURRASI

Sâlim (r.a) bu yeni oluşan İslâm toplumunda ayrı bir değer kazandı. Resûlullah (s.a )’e “Ümmetimin içinde senin gibisini yaratan Allah’a hamdolsun.” dedirten iyilik ve faziletlerle donandı. Ashab-ı Kiram’ın kurrasından oldu. Takva ve ihlasıyla İslâm toplumunun en yüksek mevkilerine yükseldi. “Allah kalında en değerliniz en muttaki olanınızdır.” sırrına erdi.

Hz Ömer (r.a.) Sâlim (r.a.)’ı çok överdi. Hatta vefatı sırasında “Eğer Sâlim sağ olsaydı ışı şûraya bırakmazdım” diyerek ona olan sevgisini belirtti. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’den de şunları nakletti.

Bir gün Resûlullah (s.a)’ın yanında Sâlim Mevla Ebû Huzeyfe (r.a) anıldı. Bunun üzerine İki Cihan Güneşi Efendimiz “Muhakkak Sâlim, Allah’ı çok sever. Eğer Allah korkusu olmasaydı yine o Allah’a isyan etmezdi.” buyurarak onun Allah sevgisiyle dopdolu olduğunu açıkladı.

KUR’AN’I DÖRT KİŞİDEN ÖĞRENİN

Sevgili Peygamberimiz bir gün ashabına şu tavsiyeyi yaptı “Kur’an’ı şu dört kişiden alınız, öğreniniz. Abdullah İbni Mesûd, Sâlim Mevla Ebû Huzeyfe, Übey İbni Ka’b ve Muaz İbni Cebel (r.a.)”

Bir defasında da Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz “Kıyamet günü bir çok kimseler Tihame dağı gibi sevablarla gelirler. Allah onların amellerini boşa çıkarır ve cehenneme atar” buyurdu. Sâlim (r.a.) da: “Anam babam sana feda olsun ya Resûlallah. Biz o kimseleri nasıl tanıyacağız?” diye sordu Sevgili Peygamberimiz de: “Ey Sâlim! onlar namaz kılarlar, oruç tutarlar. Fakat kendilerine haramdan bir şey teklif edildiği zaman Allah’tan hiç korkmadan o haramı işlerler. İşte bu kimselerin amellerini Allah kabul etmez.” buyurdu.

KUR’AN’I GÜZEL OKUYAN SAHABİ

Sâlim (r.a.) çok tatlı Kur’an okurdu. Sesi de güzeldi. Bir gün Aişe (r.anha) annemiz dışarı çıktığında yanık sesli birinin Kur’an okuyuşunu işitti. Dinlemek için oturdu. Kendini oradan ayıramadı. Biraz gecikmişti. İki Cihan Güneşi Efendimizin huzuruna girince, gecikme sebebini açıkladı. Efendimiz de ridasını aldı dışarı çıktı. Okuyanın Sâlim olduğunu gördü. Pek memnun oldu ve “Ümmetimin içinde senin gibileri bulunduğu için Allah’a hamdederim.” diyerek içeri girdi.

Sâlim (r.a.) doğru bildiği şeyi açıklamaktan çekinmezdi. Söylenmesi gerekli olan sözü mutlaka söylerdi. O iman ve kahramanlığıyla daima ön saflarda bulundu. Mekke fethinden sonra Halid İbni Velid (r.a.) komutasında köylere davetçi seriyye olarak gönderilmişlerdi. Halid’e göre kılıç kullanmayı gerektiren olaylar oldu. Sâlim buna engel olmak istedi. Fikrini açık ve net olarak söyledi. Kendilerinin davetçi olarak gönderildiğini ısrarla Halid’e kabul ettirmeye çalıştı. Fakat olan oldu. Sevgili Peygamberimiz bu olayı duyunca “Allahım Halid’in yaptığıyla benim ilgim yok,” diye niyazda bulundu. “Ona itiraz eden oldu mu?” diye sordu. Sâlim’in itiraz ederek nasihat ettiğini duyunca rahatladı.

SAHABİNİN SAVAŞTA OKUDUĞU AYET

Evet o ne savaştan geri kaldı, ne de ibadetten… Bedir, Uhud, Hendek gazvelerinde bulundu. Hz. Ebû Bekir (r.a.) zamanında Yemene savaşmaya Ebû Huzeyfe ile birlikte katıldı. Allah yolunda şehit olmak üzere sözleştiler. Kendilerini ortaya atarak hücum ettiler. Ebû Huzeyfe (r.a.), “Ey ehl-i Kur’an, Kur’an‘ı amellerinizle süsleyiniz ” diyerek Museylime’nin askerlerini kılıçtan geçiriyordu. Sâlim (r.a) da: “Eğer ben sancağı taşımayacak olursam Kur’an ehlinin en bedbahtı olurum” diyerek kılıç sallıyordu. Bir darbe aldı. Sağ eli koptu. Sancağı sol eline aldı. Ona da bir kılıç darbesi isabet etti. Kesik kollarıyla sancağı göğsüne dayadı ve savaşa devam etti. Az sonra etrafı sarıldı. Kahramanca çarpıştı ve nihayet “Nice Peygamberler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da bunlar Allah yolunda şehit oldular.” (Al-i İmran 146) ayetini okuyarak yere düştü. Fakat ruhu temiz vücudunda hala duruyordu. Museylime öldürüldü. Müslümanlar zafere kavuştu. Savaş bitip şehitler aranırken Sâlim (r.a) son nefeslerini alıp verirken bulundu. Kardeşlerini görünce Ebû Huzeyfe ne yaptı? diye sordu Şehit oldu, dediler. Öyleyse beni de onun yanına yatırın, diye vasiyet etti. Ruhunu teslim etti (693. m.).

KÖLELİKTEN ŞEHİTLİĞE

Beraber Müslüman oldu, beraber yaşadı ve birlikte şehit oldular. Ruhları birlikte, vücutları yan yana olarak ebedi istirahate çekildiler. Ne güzel kader!.. Ne güzel kardeşlik!.. Kölelikten şehitliğe işte bu, İslâm’ın eşsiz yüceliği… Cenab-ı Hak’tan şefaatlerini niyaz ederiz. Amin.