Dıhye Bin Halife (r.a.) Kimdir?
Dıhye Bin Halife’nin ismi, Dıhye ibni Halife ibni Ferve ibni Hazrec olup, “Dıhyetu’l-Kelbi diye meşhur olmuştur.
Dıhye Bin Halife, Kelb kabilesinin reisiydi. Ticaretle meşgul olurdu. Müslüman olmadan önce de Resül-i Ekrem (s.a.) Efendimizi severdi. Hatta ticaret için Medine’den her ayrılışında ve dönüşünde Efendimize hediyeler getirir, ziyaret ederdi. Fahr-ı Kainat (s.a.) Efendimiz her gelişinde ona “Ya Dıhye! Beni memnun etmek istiyorsan iman et Cehennem ateşinden kurtul” buyururdu. Onun müslüman olması için, “ya Rabbi! Dıhye’yi İslâm île merzuk kili” diye dua ederdi. Onun hidayete ermesini çok arzu ederdi, Ruhu’l-Beyan Tefsiri’nde onun İslâm’a girişi şöyle anlatılır.
“Bedir Gazvesinden sonraydı. Cebrail aleyhisselam Resülullah (s.a.) Efendimize geldi ve “Ya Muhammed! Allah sana selam ediyor ve haber veriyor ki, Dıhye şimdi senin huzuruna geliyor” dedi. İki Cihan Güneşi Efendimiz Dıhye’yi bizzat kendisi karşıladı. Üzerindeki hırkayı çıkarıp oturması için yere serdi Ona “Dıhye şöyle buyur'” diyerek hırkanın üzerine oturması için eliyle işaret etti. Resül-ı Ekrem (s.a.) Efendimizin bu keremine, hilmine ve al-i cenaplığına dayanamayan Dıhye ağlamaya başladı. Ridây-ı şerîfi yerden kaldırıp yüzüne gözüne sürdü ve başının üstüne koydu. Artık iman nuru gönlünde parlamıştı. Heyecanla “Ya Resülallah İslâm’ın şartları nelerdir?” dedi. Rahmet Peygamberi Efendimiz de önce “La ilahe illallah Muhammed Resülullah” demendir buyurdu. Dıhye de bu kelimeyi söyleyerek İslâm’la şereflendi.
O, Enes ibni Malık (r.a.)’ın ifadesine göre nur yüzlü, iri cüsseli, beyaz tenli ve endamı ashabın en güzel olanıydı. Cebrail aleyhisselam çoğu kere onun suretine girerek Resülullah’a gelirdi. Nitekim, Efendimiz (s.a.) ‘Gördüğüm kimselerden Cibril’e en fazla benzeyeni Dıhye-tü’l-Kelbi’dir” buyurmuştur. Bu yüzden ashab-ı kiram Dıhye’yi çok sever, yanından ayrılmak istemezdi. O da Medine sokaklarında yüzünü gözünü örtüp sarmalayarak gezerdi.
HZ. CEBRAİL’İN HEDİYESİ
Bir gün Resül-ı Ekrem (s.a.) Efendimiz torunları Hasan ve Hüseyin radıyallahu anhum île birlikte mescidde oturuyorlardı. Cebrail aleyhisselam yine Dıhye (r.a.) suretinde huzura geldi. Hz. Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz onun etrafını sardılar. Ondan sanki bir şeyler bekliyorlardı. İki Cihan Güneşi Efendimiz torunlarının bu hareketlerini izah babında “Ey kardeşim Cebrail” Onlar seni Dıhye sandılar. Dıhye ne zaman gelse onlara hediye getirirdi” buyurdu. Bu söz üzerine Cebrail aleyhisselam elini uzattı, Cennetten bir salkım üzüm kopardı ve Hz. Hasan’a verdi. Bir daha uzattı bir nar kopardı ve onu da Hz. Hüseyin’e verdi. İki cennet efendisi yavrular hediyelerini alınca oradan uzaklaşıp oyunlarına daldılar.
HERAKLİUS’UN İSLAM’A DAVET EDİLMESİ
Dıhye (r.a.) Rumca’yı iyi bilirdi. Resül-i Ekrem (s.a) Efendimiz Hudeybiye antlaşmasından sonra komşu kabile ve devlet başkanlarına elçiler göndererek onları İslâm’a davet etti Bizans imparatoru Herakliüs’e yazdığı mektubu Dıhye (r.a.) île Busra (Filistin) valisine gönderdi. Busra valisi de imparatorun bu sırada Kudüs’te bulunması sebebiyle bizzat eline verilmesi teklifinde bulundu. Ona imparatorun huzuruna varıldığında başını secdeye koyup kaldırmaması gerektiğini söyledi. Dıhye (r.a.) bunu kabul etmedi ve “Biz müslümanlar Allah’tan başka kimseye secde etmeyiz” dedi. O zaman mektubu kendisine ulaştırmanın bir yolu da, bahçedeki minberin üzerine koymaktır. İmparator öğleyin bahçeye çıkar ve orada dinlenir. Mektubu görür alır ve sahibini çağırttırır dediler. Dıhye (r.a.) mektubu söylenen yere bıraktı. Herakliüs mektubu alınca arapça bilen bir tercüman çağırtıp okuttu. Mektupta şunlar yazılıydı.
‘Bismillahirrahmanirrahim
Allah’ın kulu ve Resulü Muhammed’den Rumlar’ın büyüğü Hırakl’e Hidayete erip doğru yolu tutanlara selam olsun. Bundan sonra, sem İslâm’a davet edenin İslâm ol kurtul! Allah sana iki kat ecir versin Eğer yüz çevirirsen bütün halkın vebali, günahı senin boynuna olsun.
De ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramada müşterek olan bir söze geliniz. Allah’tan başkasına tapmayalım, O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman Şahit olun ki biz müslümanlarız! Deyiniz.” (Al-i İmran/4) iki Cihan Güneşi Efendimizin bu kıymetli mektubunu okuduktan sonra Herakliüs müşaviri Üsküfün fikrini sordu. O da “O, Musa ve İsa aleyhim esselam’ın müjdelediği peygamberdir. Biz onun gelmesini bekliyorduk” dedi. Herakliyüs bu konudaki araştırmalarını genişletti. Şam valisinden Mekke’li Peygambere yakın kimseler göndermesini istedi. Ebü Süfyan bulundu ve Kudüs’e getirildi. Herakliyüs ondan geniş bilgiler aldı. Ama tam teslim olamadı. Bunun üzerine İslâm’ın nuruyla gönlünü doldurmuş, tebliğ aşkıyla yanan genç şahabı Dıhye (r.a.)son olarak Herakliyüs’a şunları söyledi.
‘Ey Kayseri! Biliyor musun Mesih namaz kılar mıydı?”O da Evet, dedi Öyleyse ben seni Mesih’in kendisine namaz kıldığı Allah’a davet ediyorum. Ben seni Musa’nın ve İsa’nın geleceğini müjdelediği şu ümmî Peygambere imana davet ediyorum. Eğer kendin için dünya ve ahiret mutluluğu istiyorsan onları gözlerinin önüne getir. Yoksa ahiret saadetin elinden gider. Dünyada da küfür ve şirk karanlığında kalırsın. Şunu iyi bil ki, Allah cebbarları helak edici ve nimetleri değişimcidir “dedi.
Dıhye (r.a.)’ın bu müessir sözleri Herakliyüs’ün gönlünde bir takım heyecanlar uyandırdı ama Rumların kendisini öldürmesinden korktu. Onu bir mektupla hrıstiyanların alimi Dağatır’a gönderdi. Sevgili Peygamberimizin ona da mektubu vardı. Dağatır okur okumaz İslâmiyeti kabul etti. Rumları kilisede topladı ve onları da müslüman olmaya davet etti. Vahşî Rumlar çok sevdikleri, bağlı bulundukları bilginleri Dağatır’ı döverek öldürdüler. Herakliüs, Dıhye (r.a.)’a bahşişler, hediyeler ve elbiseler vererek Medine’ye uğurladı. Bir de mektup gönderdi.
Uhud Gazvesi’nden itibaren önemli savaşlarda bulunan Dıhyetu’1-Kelbî (r.a.) Yermük savaşına kumandan olarak katıldı. Suriye fethinden sonra Şam’ın Mizze semtine yerleşti. Muaviye devrine kadar orada yaşadı 5 hadis-i şerif rivayet ettiği nakledilen Dıhye (r.a.) 670 m. yıllarında vefat etti
Cenab-ı Hak’tan, İslâm’ı tebliğde onun heyecanını, aşkını, sevgisini, cesaret ve kahramanlığını bizlere de vermesini ve şefaatlerine erdirmesini niyaz ederiz. Amin.