Bera Bin Azib (r.a.) Kimdir?


Bera Bin Azib radıyallahu anh Peygamber âşığı bir yiğit… Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize olan bağlılığından, ona olan sevgisinden dolayı ismini andıkça gözleri yaşaran bir muhabbet eri…

Bera Bin Azib, Medine’nin Evs kabilesindendir. Ebû Umâre künyesiyle meşhur olup Ensar’ın ileri gelenlerindendir. İlk islâmî bilgileri hicretten önce Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizin muallim olarak Medine’ye gönderdiği Mus’ab İbni Umeyr (r.a.)’dan öğrendi. Küçük yaşta müslüman oldu. Babası Âzib de sahabi idi. Annesi Habibe Bin Ebî Habîbe’dir.

Bera Bin Azib (r.a.) Medine’ye gelen ilk sahabilerle görüşüp onlardan İslâm’ı öğrendi. Küçüktü fakat gayretliydi. Kendisi o günlerini şöyle anlatır: “Resûl-i Ekrem (s.a.)’in ashabından Medine’ye ilk gelen Mus’ab ile Abdullah İbni Ümmi Mektum idi. Bunlar bize Kur’an okutuyorlardı. Hurma bahçelerinde İslâm’ı anlatıyorlardı. Sonra Ammar, Bilâl ve Saad geldiler. Daha sonra Ömer İbni Hattab (r.a.) 20 kişi ile geldi. Nihayet Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz teşrif buyurdu. Medine halkının hayatlarında Peygamberimizin gelişine sevindikleri kadar hiçbir şeye sevindiğini görmedim. Çocukların bile birbirine Resûlullah (s.a.)’in gelişini müjdelediklerini gördüm. Resûl-i Ekrem (s.a.)’in kudûmundan sonra kendilerinden “Sebbihisme Rabbike’l-a’lâ” sûresini öğrendim.”

Bera Bin Azib (r.a.) her zaman İki Cihan Güneşi Efendimizle beraber olmak isterdi. Savaşlarda dahi ondan ayrılmak istemezdi. Bedir savaşına katılmak istedi. Fakat yaşı küçük olduğu için kabul edilmedi. 15 yaşlarında iken Uhud savaşına katıldı. Bundan sonra bütün savaşlarda bulundu. Sevgili Peygamberimizle birlikte bizzat 14 veya 18 savaşa iştirak etti. Bazı seriyyelerde de görev aldı. Bilhassa Huneyn’de büyük yararlık gösterdi. Son derece kahramanlık ve fedâkârlık örnekleri sergiledi. Çok cesurdu. Halid bin Velid (r.a.) kumandasında gönderilen ordu ile Yemen taraflarına gitti. Hulefa-i Râşidin devrinde de cihattan geri durmadı. Rey ve Tüster’in fethine katıldı. Hz. Ali (r.a.) devrinde Cemel, Sıffın ve Nehravan savaşlarına iştirak etti. Bu arada Kûfe’ye yerleşti. Hayatınnı son devrini, hadis ve fıkıh dersleri vermekle geçirdi.

MEŞHUR SAHABİ

Berâ (r.a.), hadis-i şeriflerin nakline, neşrine ve öğretilmesine özel itina ve gayret ederdi. Bunun için hadis rivayetiyle meşhur sahabi olarak da anıldı. Rivayet ettiği hadislerin toplamı 305 adet civarında idi. Bunlardan yirmi ikisi Sahihi Buhari ve Sahih-i Müslim’de müştereken rivayet edildi.

Bir gün Sevgili Peygamberimiz Berâ (r.a.)’a bir duâ öğretti. O da bu duâyı tekrar ederken “Nebiyyike” kelimesinin yerine “Resûlike” kelimesini değiştirerek okudu. Bunun üzerine İki Cihan Güneşi Efendimiz; “Nebiyyike” diyerek oku!” buyurdu. Bir kelimenin dahi değiştirilmesine gönlü razı olmadı. Hadis-i şerif Berâ (r.a.) tarafından şu şekilde rivayet edildi.

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Gece yatacağın zaman abdest al, sağ tarafına yat ve şu duâyı oku. Ya Rabbi! Kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana yönelttim. İşlerimi sana havale ettim. Sırtımı sana dayadım. Sana muhabbetimden ve senden korkumdan dolayı Sana sağınırım. Senden başka sığınılacak başka bir yer yoktur. Ancak sen varsın. Ya Rabbi! Senin indirdiğin kitaba inandım. Gönderdiğin Peygambere iman ettim.”

Bera (r.a.)’ın oğlu Yezid naklediyor: “Bir gün babam bizi topladı. Geliniz oğullarım. Size Resûlullah (s.a.) nasıl abdest alırdı, onu göstereyim. Bundan sonra sizinle ne kadar kalacağımı bilemiyorum, dedi. Çocuklar toplanınca su getirtti ve abdest aldı. Sonra iki rekat namaz kıldı. Sonunda, işte Resûl-i Ekrem (s.a.) böyle abdest alır ve böyle namaz kılardı.” dedi.

KALBE GİREN BOZUKLUK

O, İslâm’ı öğrenme ve öğretmede böylesine titiz davrandı. İslâm’ın hem kendi hayatında hem çocuklarının hayatında ciddi yaşanmasına gayret etti. Resulullah (s.a.)’den nasıl öğrendiyse o şekilde tatbik etti ve etrafına göstererek örnek oldu. Namazda saf tutulması konusunda Efendimizden duyduklarını şöyle nakletti: “Namaz kılmak için ayağa kalktığımız zaman Resûlullah (s.a.) saflar arasında dolaşır, elleri ile göğsümüze veya sırtımıza dokunur, safları düzeltir ve; “Saflarınız bozuk olmasın. Sonra o bozukluk kalplerinize de girer.” buyururdu.

Bir gün Berâ (r.a.) arkadaşıyla yolda karşılaştı. Elini tutup gülümsedi. Arkadaşına niçin gülümsediğimi biliyor musun? dedi. Arkadaşı da: “Bilmiyorum, fakat burada bir hayır vardır” dedi. Bunun üzerine Berâ (r.a.) şu izahatta bulundu.

Bir gün Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizle yolda karşılaştım. Elimi ellerine aldı ve tebessüm etti. Niçin gülümsediklerini anlayıp anlamadığımı sordu. Ben de sizin verdiğiniz cevabı verdim. O zaman Resûl-i Ekrem (s.a.) şöyle buyurdu: “İki müslüman karşılaşır da selamlaşır ve birbirlerinin elini sıkarsa bunu da sadece Allah rızası için yaparlarsa Cenab-ı Hak onları oradan ayrılmadan mağfiretine nâil eder.”

Ne tatlı bir eğitim!.. Ne tabii, ne samimi bir öğretim!.. İslâm, gönülleri böyle kazandı… Önce gönüller fethedildi… Sevgi merhamet şefkat, samimiyet, tevazû, engin gönül sahibi insanlar bu şekilde yetişti… Sonra hayata aksetti… Yüce ahlâka sahib toplumlar kuruldu…

Berâ İbni Âzib (r.a.) m. 691 tarihinde seksen küsur yaşlarında iken Kûfe’de vefat etti. Cenâb-ı Hak’dan şefaatlerini niyaz ederiz. Amin.