ARAFAT VE VAKFE ILE ÖZEL DETAYLI BILGILER

Vakfe Sözlükte “durmak, ayakta dikilmek, şüphe, duraksama, yaya sarılan kiriş” gibi anlamlara gelen vakfe, dinî bir kavram olarak, hac yapan kimselerin, belirli vakitte Arafat ve Müzdelife’de durmasını ifade eder. Arafat vakfesi, hac yapan kişinin Zilhicce ayının 9. Arefe günü, zeval vaktinden bayramın ilk günü tan yeri ağarıncaya kadar, Arafat’ın Urane vâdisi hariç herhangi bir yerinde bulunmasıdır. Arafat vakfesi, haccın iki rüknünden biri olup, farzdır. Peygamber, “Hac Arafat’tır.” buyurmuştur.


ÖĞLE VE İKİNDİ NAMAZLARI ARASINDA NÂFİLE KILMAK

İmam veya muktedî her ikisi de öğle ve ikindi namazları arasında nâfile namaz kılmamalıdır, yani farz namazların dışında sünnet veya nâfile hiçbir namaz kılmamalıdırlar, çünkü bugün Arefe vakfesi maksattır, öyleyse maksat hâsıl edilmek için vakit nâfile namazlar için kullanılmamalıdır.


VAKFE İÇİN EFDAL OLAN YER

Evla ve efdal olanı şudur ki; ilk olarak zeval vaktine kadar Mescid-i Nemire yakınında durulmalı, öğle ve ikindi namazlarını kıldıktan sonra da Cebel-i Rahmetin yanına gidilerek vakfe yapılmalıdır.                                                                                                                                                                                         

Arafat’ta her nerede istenirse, vakfe yapılmalıdır, fakat yol üzerinde vakfe yapılmamalıdır ve halkla birlikte vakfe yapılmalıdır, halktan ayrı ve yol üzerinde vakfe yapılması mekruhtur. Cebel-i rahmetin yakınında durmak efdaldir.    


DETAYLI  BILGILER

         Arafat’ta dokuz Zilhicce günü öğle ve ikindi namazları öğle vaktinde bir ezan iki ikāmetle kılınmaktadır. Bu namazları cem etmede mukim ve misafir eşittir, ister Mekke-i Mükerreme’de yaşayan biri olsun, ister Mekke’de mukim olsun.

         Öğle namazının farzından sonra teşrik tekbirleri getirilmeli, fakat öğle namazının müekked sünnetleri ve nâfile namaz kılınmamalıdır. İkindi namazından sonra da öğlenin müekkede sünnetleri kılınmamalıdır.

         İmam ve muktedîlerin her iki namaz arasında öğlenin sünnetleri veya nâfile namaz kılmaları veya yeme içme gibi herhangi bir işle meşgul olmaları mekruhtur.

         Arafat’ta cuma namazı câiz değildir.


NAMAZDAN SONRA VAKFE MAHALLİNE GİTMEK

Namaz kılındıktan sonra mescidden çıkılarak mevkaf (vakfe yerine) gidilmelidir. Namazdan sonra tehir yapılmamalıdır. Tehir yapmak mekruhtur, çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz namazdan sonra mevkafa hareket etmiştir. Sahih-i Müslim’deki Câbir radıyallahu anh rivâyetli hadîs ve Sünen-i Ebû Dâvûd’daki İbn Ömer hadîsinde geçtiği gibi. Lihâza Arafat’ta Cebel-i Rahmet’in yakınında bulunan büyük siyah kayaların yanında kıbleye yönelinerek durulmalıdır.

Burada vakfe yapmak sünnettir. Avam; cebeli rahmete çıkmak, orada vakfe yapmaktadır, bu hilaf-ı sünnettir. Ayrıca bazı kimseler burayı Enbiyâ aleyhisselâm’ların mevkafı olarak görmektedir ki; bu konuda İmam Nevevî rahmetullahi aleyh bunun asılsız olduğunu yazmıştır, çünkü bu konuda ne sahih, ne zayıf, hiçbir hadîs vârid olmamıştır.


ARAFAT MEYDANININ TAMAMINDA VAKFE YAPILABİLİR Mİ?

Arafat meydanının tamamı mevkafdır. Orada her nerede istenirse, vakfe yapılabilir, fakat Batn-ı Urne’de vakfe yapmak câiz değildir. Batn-ı Urne Arafat Mescidinin batı yakasına tamamen bitişik bir vadinin adıdır ki; eğer Mescidin batı duvarı yıkılsa oraya düşecektir.

İmam Mâlik rahmetullahi aleyh’ten rivâyetle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Arafat’ın tamamı vakfe mahallidir. Batn-ı Urne’den çıkın, (çünkü orası vakfe yeri değildir), Müzdelife’nin tamamı da vakfe mahallidir. Batn-ı Muhassır’dan çıkınız, (çünkü orası da vakfe yeri değildir.)


VAKFE MAHALLİNDE AREFE GÜNÜ SIDKÎ KALP İLE DUA YAPMAK

Arefe günü kerem ve cömertliğinin intihâsı olmayan Allah celle celâlühü’nün rahmet deryası kabarmaktadır, onun için gönülden gelen bir samimiyetle nihayet tevazu, acziyyet, huşû ve huduyla dua edilmelidir, çünkü bu devlet kısmeti bol ve bahtiyar kimselere nasip olmaktadır. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

أَفْضَلُ الدُّعَاءِ يَوْمَ عَرَفَةَ.

En efdal dua Arefe günü yapılan duadır.

Abbas İbn Mirdas es-Selemi radıyallahu anh’den rivâyetle: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Arefe günü akşamı ümmetine mağfiret duasında bulunmuş, yüce Allah zâlimlerin dışında “Ben onları bağışladım, çünkü ben zâlimlerden, mazlumların hakkını alacağım” buyurmuştur. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ey Rabbim, eğer sen istersen mazluma cenneti verip, zâlimi de affedersin” dedi. Fakat Arefe günü akşamı bu dua kabul olmadı. Müzdelife’de sabah olunca Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yine aynı duayı yaptı ve istediği şey kendisine verildi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunun üzerine güldü veya tebessüm buyurdu. Kendisine Ebû Bekir ve Ömer: “Anamız ve babamız size kurban olsun. Hiç gülmediğiniz bir vakitte neden güldünüz? Allahu Teâlâ sürekli sizi mutlu ve sevinçli kılsın” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah’ın düşmanı iblis yüce Allah’ın benim duama icabet ettiğinde ümmetimin tamamını bağışladığını öğrenince, yerden toprak alarak başına döktü «veyl ve subur» diye bağırmaya başladı. Onun bu üzüntü ve perişan hâli beni gülmeye mecbur etti.”


VAKFE ESNASINDA TELBİYE GETİRMEK

Hacı Arafat vakfesinde, vakfe yaptığı mahalde yer yer telbiye getirip durmalıdır. Bu Cemre-i Akabe’de ilk taş atılıncaya kadar devam etmelidir. Allame Aynî rahmetullahi aleyh diyor ki: “Bunun mânâsı sadece telbiye getirmek değildir, aksine hem telbiye, hem tehlil, hem tekbir, hem Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’e salât-u selâm, hem de dua edilmelidir.


ARAFAT VAKFESİNİN KEYFİYETİ

Öğle ve ikindi namazları cem edilerek kılındıktan sonra mescidden çıkılarak Mevkaf’a (vakfe mahalline) gidilmelidir, namazdan sonra gecikme yapılmamalıdır, gecikmek mekruhtur. İmam binek üzerinde, halkın ise ayakta vakfe yapmaları efdaldir. Bazıları da “halkın binek üzerinde vakfe yapması efdal” demiştir. Mümkün oldukça Cebel-i Rahmet’in yakınında imama yakın kıbleye yönelerek eller dua yaparken kaldırıldığı gibi kaldırılarak durulması efdaldir. Cebel-i Rahmet’in üzerine çıkılmamalıdır. Bu bid’attir.

İzah: Hacılar Arafat meydanında Müslümanların imamına yakın ve onun arkasına durmalıdır. İmama yakın şunun için durulmalıdır ki; onun beyan ettiği şeyler dinlenmeli ve ezberlenmelidir, imam gibi halk da kıbleye yönelerek durmalıdır. Fakat bu şeyler vâcip değildir, aksine efdaldir.

         Arefe vakfesi için niyet şart değildir. Eğer niyet edilmeden vakfe yapılırsa, vakfe olacaktır.

         Arafat’ta vakfe esnasında ayakta durmak müstehabdır, şart ve vâcip değildir. Oturarak, yatarak nasıl mümkünse, uykuda ve uyanık vakfe yapmak câizdir.

         Vakfede elleri kaldırarak hemen sonra salavat-ı şerife, dua, zikir ve telbiye okunması müstehabdır. İyice yalvara yakara kişi hem kendine, hem yakın akraba, dost, ahbab, çoluk, çocuk, ulemâ, fukaha ve bütün Müslüman erkek ve kadınlar için dua etmelidir. Güçlü bir şekilde yaptığı bu dua için kabuliyet ümidi de taşımalıdır. Dua, salavat, tekbir, tehlil üçer defa tekrarlanmalıdır. Duanın başında tesbih, tahmid, tehlil ve salavat okunmalı, bundan sonra da bu şeyler okunmalıdır.

         Namazdan sonra vakfeye başlanmalı ve güneş batıncaya kadar dua vs. edilmelidir. Duâ arasında, kısa kısa aralıklarla telbiye getirilmelidir.

         Eğer imamla birlikte vakfe yapmada izdiham ya da sıkıntı nedeniyle kalp huzuru ve huşû kalmazsa, huşû hâsıl olacağı düşünülerek ayrı bir yerde vakfe yapılırsa, o zaman bu ayrı durarak yapılan vakfe de efdaldir.

         Kadınların erkeklerle birlikte durmaları ve onlara karışmaları mekruhtur.

         Vakfe esnasında her ne kadar dua ve zikir yapılabilirse, bunda eksiklik yapılmamalıdır. Bu vakti bir daha bulmak zordur. Bu vakit için özel bir dua da muayyen değildir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in aşağıdaki duayı okudukları sâbittir.

لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ، اَللّٰهُمَّ لَكَ الْحَمْدُ كَالَّذِي تَقُولُ وَخَيْرًا مِمَّا نَقُولُ اَللّٰهُمَّ لَكَ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي وَإِلَيْكَ مَا بِي وَلَكَ رَبِّ تُرَاثِي اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ وَوَسْوَسَةِ الصَّدْرِ وَشَتَاتِ الْأَمْرِ. اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ خَيْرِ مَا تَجِيءُ بِهِ الرِّيحُ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا تَجٍيءُ بِهِ الرِّيحُ اَللّٰهُمَّ اجْعَلْ فِي قَلْبِي نُورًا وَفِي سَمْعِي نُورًا وَفِي بَصَرِي نُورًا اَللّٰهُمَّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ وَسَاوِسِ الصَّدْرِ وَشَتَاتِ الْأَمْرِ وَفِتْنَةِ الْقَبْرِ وَعَذَابِ الْقَبْرِ.

Lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâ şerike leh, leh’ül-mülkü ve leh’ül-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîrun. Allahumme lekel hamdu kellezi tekulu ve hayram mimma nekulu, Allahume leke sâlati ve nusuki ve mahyaya ve memati ve ileyke ma bi ve leke rabbi turasi, Alahumme inni euzu bike min âzabil kabri ve vesvesetissâdri ve şetabil emr. Allahumme inni eseluke min hayri ma tecîu bihirrî hi ve euzu bike min şerri ma tecî u bihirrî hu, Allahummec âl fi kalbi nurev ve fi sem’î nurev ve fi basâtî nuren, Allahummeş rahli sâdri ve yessirli emri ve euzu bike min vesâ visis-sâdri ve şetatil emir ve fitnetil kabri ve âzabil kabri.

Bir rivâyette de şöyle gelmiştir: Bir müslüman Arafat’ta zevalden sonra vakfe mahallinde vakfe yapar ve kıbleye yönelerek yüz defa:

لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ، وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ.

Lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâ şerike leh, leh’ül- mülkü ve leh’ül-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.

der, sonra yüz defa ihlâs sûresini okur, sonra da yüz defa:

اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى إِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ وَعَلَيْنَا مَعَهُمْ.

Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âl-i Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âl-i İbrahim. İnneke Hamidüm Mecîd. Ve aleyna maahüm” duasını okursa, yüce Allah celle celâlühü şöyle buyurur:

“Ey benim meleklerim, beni tesbih ve tehlil eden, benim azâmet ve ululuğumu beyan eden, bana hamd ve senâ eden ve benim peygamberime salavat getiren kulumun mükâfatı nedir? Ben onu bağışladım, onun şefaatini onun hakkında kabul ettim. Eğer benim kulum mevkafta bulunanlar hakkında şefaat ederse, onu da kabul edeceğim.”

Arafat meydanında kişi istediği duayı yapmalıdır. Bu kitabın müellifi onun evlatları ve bunun üzerinde emeği geçenler de Arafat ve diğer müstecâb-ü deavat olan mahalleler unutulmamalı. Onlar için de mağfiret duasında bulunulmalıdır.

         Eğer mümkünse vakfe esnasında gölgede durulmamalıdır. Eğer bir sıkıntı endişesi olursa, o zaman gölgede vakfe yapılmalı ve güneş batıncaya kadar ağlaya sızlaya duâ, tevbe ve istiğfar yapılmalıdır.

         Arefe günü Arafat’ta oruç tutulmaması, tutulmasından evladır.

         Arafat’ta o kalabalığa bakıldıkça mahşer günü tasavvur edilmeli ve düşünülmelidir, burası oranın nümûnesidir.

         Arafat vakfesi binek üzerinde efdaldir. Eğer binek bulunmazsa, o zaman ayakta vakfe yapılmalıdır. Eğer bu da mümkün olmazsa, o zaman oturarak vakfe yapılmalıdır. Buna da kâdir olunmazsa, o zaman yan yatarak vakfe yapılmalıdır. Bunun müstehakı Allahu Teâlâ’nın:

الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّٰهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِهِمْ

Akıl sâhipleri o kimselerdir ki; ayakta iken, otururken ve yanları üzerine yatarken daima Allah’ı anarlar” buyruğudur.

YouTube

Mit dem Laden des Videos akzeptieren Sie die Datenschutzerklärung von YouTube.
Mehr erfahren

Video laden

PGRpdiBjbGFzcz0nYXZpYS1pZnJhbWUtd3JhcCc+PGlmcmFtZSB0aXRsZT0iSGFkc2NoLU1pbmEiIHdpZHRoPSIxMzMzIiBoZWlnaHQ9IjEwMDAiIHNyYz0iaHR0cHM6Ly93d3cueW91dHViZS1ub2Nvb2tpZS5jb20vZW1iZWQvTlJUX25aMk5vUnc/ZmVhdHVyZT1vZW1iZWQiIGZyYW1lYm9yZGVyPSIwIiBhbGxvdz0iYWNjZWxlcm9tZXRlcjsgYXV0b3BsYXk7IGNsaXBib2FyZC13cml0ZTsgZW5jcnlwdGVkLW1lZGlhOyBneXJvc2NvcGU7IHBpY3R1cmUtaW4tcGljdHVyZSIgYWxsb3dmdWxsc2NyZWVuPjwvaWZyYW1lPjwvZGl2Pg==

VAKFENİN ŞARTLARI

Arafat vakfesinin şartları başlıca şunlardır:

1) Müslüman olmak. Kâfirin vakfesi sahih olmayacaktır.

2) Haccı sahih ihramının olması. Eğer umre, ihram yahut haccı fesad ihrama bağlanarak veya ihramsız vakfe yapılırsa, sahih olmayacaktır.

3) Mekânın olması, (yani Arafat’ta vakfe yapmak).

Eğer Arafat’ta dışarıda vakfe yapılırsa, isterse kasıtlı olmasın, vakfe olmayacaktır.

4) Vakfenin vaktinin olması, yani 9 Zilhicce’nin zeval vaktinden, 10 Zilhicce’nin Fecr-i Sâdık’ına kadar herhangi bir vakitte vakfe yapmak.

İzah: Arafat vakfesi bilittifak erkân-ı hacdandır. Onun kaçırılmasıyla hac fevt olacaktır. Arafat vakfesinin vakti ne zamandan, ne zamana kadardır ve ne kadar miktarda vakfe yapmak farzdır? Her iki mesele de ihtilaflıdır.

Birinci mesele, yani Arafat vakfesinin iptidâ ve intihâsı ne zamandan, ne zamana kadardır? Bu konuda Cumhur-u Fukaha ve Eimme-i Selas’ın görüşü şudur ki; Arefe vakfesi, Arefe günü zevalden Yevm-i nahr’ın Fecr-i Sâdık’ının doğmasına kadardır, (yani 9 Zilhicce günü zeval vaktinden on Zilhicce günü Fecr-i Sâdık’a kadardır


VAKFENİN RÜKNÜ

Vakfenin Arafat’ta olması rükündür, isterse bir lemha[1] olsun. Niyet olsun veya olmasın, Arafat olduğu bilinsin veya bilinmesin, uyurken olsun veya uyanıkken olsun, baygınken veya ayıkken olsun, isteyerek veya zorla olsun, ister koşarak Arafat’tan geçilsin. Vakfe vaktinde eğer bir lemha bile Arafat’a dâhil olunmazsa, vakfe olmayacaktır.

         Vakfe için hayız, nifas ve cenabetten taharet şart değildir.

         Dokuz Zilhicce günü zeval vaktinde güneşin batmasına kadar Arafat’ta kalmak vâcibtir.

Eğer güneş batmadan önce Arafat’tan çıkılıp gelinirse, o zaman dem vâcip olacaktır. Fakat eğer güneş batmadan önce tekrardan geri gelinirse, o zaman dem sâkıt olacaktır. Eğer güneş battıktan sonra gelinirse, dem sâkıt olmayacaktır.


VAKFENİN SÜNNETLERİ

Arafat vakfesinde aşağıdaki şeyler sünnettir:

1) Vakfe için gusül almak.

2) İmam için zevalden sonra Cem’a Beyne’s Salateyn yapmadan önce iki hutbe irad etmek.

3) Öğle ve ikindi namazlarını cemederek kılmak.

4) Namazdan hemen sonra vakfe yapmak.

5) Arafat’ta imamla birlikte (Müzdelife’ye) hareket etmek.

Eğer izdiham endişesiyle güneş battıktan sonra imamdan önce Müzdelife’ye hareket edilirse, bunda da bir beis yoktur. Bunun gibi güneş batmadan önce hareket edilir ve battıktan sonra Arafat sınırlarından çıkılırsa, bunda da bir beis yoktur.


VAKFENİN MÜSTEHABLARI

Arafat vakfesinin müstehabları başlıca şunlardır:

1) Çokca telbiye getirmek.

2) Tekbir, tehlil, dua, istiğfâr, Kur’ân ve salavat-ı şerife okumak.

3) Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin vakfe için durduğu yerde durmak, (yani Mescid-i sahrat’da)

4) Huşu ve huzuyla vakfede durmak.

5) İmamın arkasında ve yakınında vakfe yapmak.

6) Kıbleye yönelerek vakfede durmak.

7) Binek üzerinde vakfe yapmak.

8) Zevalden önce vakfe için hazırlık yapmak.

9) Vakfe için niyet yapmak.

10) Vakfe esnasında dua için elleri kaldırmak.

11) Duaları üçer defa tekrarlamak.

12) Allah’a hamd ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e salavat getirerek duaya başlamak ve duayı sonlandırmak.

13) Zâhiren ve bâtınen temiz olmak.

14) Oruç tutabilecek kimse için oruç tutmak, güç yetiremeyen kimse için oruç tutmamak. Bazıları vakfe esnasında oruç tutmanın mekruh olduğunu yazmışlardır, çünkü oruç nedeniyle zâfiyet olacak ve bu yüzden efaller güzelce edâ edilemeyecektir. Onun için oruç tutulmaması evladır.

15) Vakfe esnasında güneş altında durmak, şer’î bir özür hâli olması bundan müstesnadır.

16) Kavga dövüş yapmamak.

17) Hayır hasenat yapmak, sadaka vs. gibi.


VAKFENİN MEKRUHLARI

Arafat vakfesinin mekruhları da başlıca şunlardır:

1) Cem’a Beyne’s Salateyn’den sonra vakfede tehir yapmak.

2) Yol üzerinde vakfe yapmak.

3) Şer’î bir mazeret bulunmadan vakfe esnasında yatmak.

4) Zevalden önce hutbe okumak.

5) Vakfeyi gaflet hâlinde yapmak.

6) Güneş battıktan sonra Arafat’a gitmeyi geciktirmek.

7) Güneş batmadan önce Arafat’tan hareket etmek.

8) Akşam ve yatsı namazlarını Arafat’ta veya yolda kılmak.

9) Başkalarına eza verecek şekilde hızlı yürümek.

10) Günümüzde çoğu kimseler başkalarına eza ve sıkıntı verecek şekilde, hatta itip kakarak yürümektedir ki; bu haramdır.


         Arafat vakfesi eğer cumaya denk gelirse, diğer günlerde yapılan vakfeden yetmiş kat daha efdal olacaktır.

İzah: Eğer hac cuma gününe denk gelirse, o zaman Arafat’ta cuma namazı sahih olmayacaktır, çünkü orası şehir değildir. Orada çok büyük halk kitlesinin bir araya gelmesiyle de Arafat şehriyyet hükmü kazanmayacaktır, çünkü orada ev vs. hiçbir yerleşim yeri yoktur. İşte bu nedenledir ki, Rasûlullah orada Hacetü’l-Veda’da cuma namazı kılmamışlardır.


ARAFAT VAKFESİNİN EHEMMİYET VE FAZÎLETİ

Haccın en önemli rüknü dokuz Zilhicce günü Arafat meydanında vakfe yapmaktır. Eğer bu vakit bir anlığına bile nasip olursa, o zaman hac nasip olmuş olacaktır. Eğer bir nedenle hacı dokuz Zilhicce günü ve ondan sonraki gecenin bir hissesinde Arafat’a ulaşamazsa, onun haccı fevt olacaktır. Haccın diğer rükünleri ve menâsikleri tavaf, say, remyi, cemerât vs. Eğer bir nedenle fevt olursa, onların bir türlü tedariki ve keffareti mümkündür, fakat Arefe vakfesi fevt olursa, ona hiçbir tedarik yoktur.

Abdurrahman b. Ya‘mer ed-Deylî radıyallahu anh’den rivâyetle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kendisi Arafat’ta iken münadisine şöyle ilân etmesini emir buyurdular: “Hac Arafat’tır, (yani haccın en önemli ve üzerine haccın medârı olan rüknü Arafat vakfesidir. Hangi hacı Müzdelife gecesinde, yani dokuzla, on Zilhicce arasındaki gecede fecrin doğmasından önce Arafat vakfesine yetişirse, o haccı idrak etmiştir. Mina günleri üç gündür, (yani Yevm-i nahr’dan sonra Mina’daki kıyam üç gündür ki, bu üç günde Cemrelerin remyi yapılacaktır). Eğer bir kimse sadece iki gün, yani 11-12 Zilhicce’de remy yaparak Mina’dan gitmekte acele ederse, bunda bir günah yoktur. Eğer bir kimse fazladan bir gün daha kalırsa, (yani 13 Zilhicce günü remy yaparak oradan giderse, bunda da bir günah yoktur, her ikisi de câizdir).”

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivâyet edilmiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Allah celle celâlühü Arafat’ta vakfe için toplanan hacılarla gök ehline karşı iftihar eder ve onlara: “Kullarıma bakınız, saçları dağınık toz toprak içerisinde bana geldiler buyurur.””

Âişe radıyallahu anhâ’den rivâyet edilmiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Arefe gününden başka Allahu Teâlâ’nın kullarını cehennemden daha çok âzad ettiği başka bir gün yoktur, (yani Arefe günü insanların cehennemden âzad edildiği kadar başka bir gün, bu kadar sayıda insan âzad edilmez.) Allahu Teâlâ (dünyaya) yaklaşır, sonra meleklere övünerek, “Bu kullar ne istiyor?” buyurur.”

Talha b. Ubeydullah radıyallahu anh’dan rivâyet edilmiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Şeytan Arefe günü olduğu kadar başka bir gün daha zelil, daha kovulmuş, daha alçak, daha öfkeli olmamıştır, ancak Bedir savaşı günü müstesnâ… Bütün bunların sebebi, şeytanın Arefe günü Allahû Teâlâ’nın rahmetinin bol bol inmesini ve kulların büyük günahlarını bağışlamasını görmesindendir.

İzah: Arafat’ın mübârek meydanında rahmet ve bereketlerinin, nüzûlünün hususi günü olan Zilhicce’nin dokuzuncu günü binlerce ve milyonlarca Allah’ın kulu fakirane ve muhtacane bir keyfiyete bürünerek toplandığında ve yüce Allah’ın huzurunda kendileri ve başkaları için mağfiret ve rahmet için dualar edip âh-u figân ettiklerinde ve onun yüce huzurunda ağlayıp sızladıklarında, lâmahale Erhamürrahimin intihâsı olmaya rahmet denizi coşmakta ve kendi şânına yakışır şekilde günahkâr kullarını bağışlama ve onları cehennemden âzad etme kararı olmaktadır ki; artık şeytan yanıp tutuşmakta ve başına toz toprak serpmektedir.

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivâyet edilmiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Kim Arefe günü dilini, kulağını ve gözünü haramlardan korursa, bir Arafat’tan diğerine kadarki günahları bağışlanır.

Talha b Ubeydullah b Kureyzi radıyallahu anh’den rivâyet edilmiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Günlerin en efdali Arefe günüdür. Eğer Cuma’ya muvafakat ederse, o zaman, cuma günü dışında yapılan yetmiş haccdan efdaldir. Duâların en efdali de Arefe günü yapılan duadır. Benim ve benden önceki Peygamberlerin söylediği en efdal söz de: “Lâ ilahe illallahu vahdehu lâ şerikeleh” sözüdür.”

Tenbih: Cuma’ya denk gelen hacca hacc-ı ekber demek avamın istilahıdır. Kur’ân-ı Kerîm’de hacc-ı ekber lafzı umre mukabilinde kullanılmıştır. Cuma’ya denk gelen hacca gelince; onun fazîleti yetmiş kattır.


ARAFAT’TAN MÜZDELİFE’YE DÖNÜŞ

Dokuz Zilhicce günü güneş battıktan sonra akşam namazını kılmadan imam ve beraberinde halk acele etmeden sakin ve vakarla Arafat’tan ayrılarak Müzdelife’ye gelmelidirler, çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Arafat’tan güneş battıktan sonra ayrılmışlardır.

Ali radıyallahu anh diyor ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Arafat’a teşrif etti ve şöyle buyurdu: “Burası Arafat’tır. Arafat vakfe yeridir ve Arafat’ın tamamı mevkaftır. Sonra güneş batınca Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Arafat’tan hareket etti.

Güneş battıktan sonra Arafat’tan hareket etmenin ikinci bir nedeni de şudur ki; bunda müşriklere muhalefetin izhârı vardır. Onlar Arafat’tan güneş batmadan önce ayrılırlardı.

Muhammed b. Kays b. Mahreme radıyallahu anh diyor ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (Arafat’ta) bir hutbe irâd etti ve şöyle buyurdu: “Şüphesiz câhiliye, ehli güneş batmadan önce yüzlerinde erkeklerin sarıkları gibi güneş gözükürken Arafat’tan dönerlerdi. Müzdelife’den de güneş doğduktan sonra yüzlerinde erkeklerin sarıkları gibi güneş gözükürken dönerlerdi, biz ise Arafat’tan güneş batmadan önce dönmeyiz. Müzdelife’den de güneş doğmadan önce döneriz. Bizim yolumuz putperest ve müşriklerin yoluna muhaliftir.

Yani câhiliye devrinde insanlar Arafat’ta güneşin yarısı batmış, yarısı daha henüz batmamışken ayrılırlardı. Güneşin bu keyfiyeti sarığa benzetilmiştir, çünkü onun yarım küresi sarık şeklinde olmaktadır.

İbn Abbâs radıyallahu anh diyor ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Arafat’tan ayrılınca, arkasında birinin devesini şiddetle azarladığını ve dövdüğünü işitti. Bunun üzerine kamçısıyla işaret ederek şöyle buyurdu: “Ey insanlar sakin olunuz, iyilik hayvanı çabuk gitmesi için sürmekte değildir.””


[1]
        Bir göz atış, bir defa bakma.