Abbad Bin Bişr (r.a.) Kimdir?


 İslâm davet tarihinde parlak bir yere sahip olan Abbad Bin Bişr -radıyallahü anh-, ashabı kiram arasında “Kur’ân dostu” olarak tanınmıştır.

Onu âbidler arasında arayan, gecesini ibadetle, Kur’ân’la geçiren bir muttakî olarak görür. Kahramanlar arasında arayan, Allah’ın (c.c.) adım yükseltmek için çarpışan cesur bir cihat eri olarak bulur. Valiler arasında arayan, Müslümanların malları konusunda güvenilir, emin bir kimse olarak görür. O nerede bulunmuşsa orada fazilet örneği olmuştur.

EN FAZİLETLİ SAHABİLER

Hazreti Âişe (r. anha) onun hakkında şöyle demiştir:

“Ensar’dan üç kişi vardır ki, fazilette hiç kimse onların üstüne çıkamamıştır. Hepsi de Beni Abdil-eşhel’den olan bu şahıslar, Sa’d İbni Muaz, Useyd İbnu’1-Huzayr ve Abbad İbni Bişr (r. anhum)’dir.”

Abbad, Mekkeli genç davetçi Mus’ab (r .a.) vasıtasıyla İslâm’la şereflenmiştir. Onun sıcak ve gönül okşayan okuyuşunu dinlemiş ve Kur’ân’a âşık olmuştur. İmân nuru, iki gencin kalplerini birleştirmiş ve sevgi ile birbirine kaynaştırmıştır.

O, bütün hayatında gönlüne yerleştirdiği bu nûr ile hareket etmiş, gecesini gündüzünü Kur’ân’a vermiştir. Kur’ân-ı Kerîm’i çok okurdu. Onun okuyuşunu herkes tanırdı. Çünkü o kadar içten ve yanık bir eda ile okurdu ki, Kur’ân yeni nazil oluyor zannedilirdi.

Bir gece mescidde Kur’ân okuyordu. Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz de Âişe (r. anha) annemizin mescide bitişik odasında namaz kılıyordu. Onun sesini işitince “Âişe! Bu Abbad’ın sesi değil mi?” dedi. Âişe (r. anha) “Evet ya Resulullah'” dedi. Fahri Kainat (s.a.) Efendimiz, Abbad’ın bu hareketinden pek memnun olmuştu. Sanki Cebrâil (a.s.) bu ayetleri yeni getiriyordu. Onun bu okuyuşundan duygulanan Sevgili Peygamberimiz “Allahım! Ona mağfiret et” diye dua etti.

KUR’ÂN DOSTU

O, bir Kur’ân dostu olarak hazarda, seferde nerde bir vakit bulsa hemen Kur’ân’a dalardı. Kur’ân’la beraber olmak onun en büyük özlemiydi. Onun için en tatlı şey, en büyük zevkti Kur’ân okumak. Canından daha çok seviyordu Kur’ân’ı. Okurken sûreyi bitirmeden kesmek istemezdi. Canının kesilmesini Kur’ân’ın kesilmesine tercih ederdi. Onun Kur’ân’a olan bu aşkını Zatur-Rika gazasından dönerken başından geçen bir hadise bizlere ibret olarak gözlerimizin önüne sergilemektedir. Şöyle ki:

“Zatur-Rika gazasından dönerken Resûlullah (s.a.) Efendimiz geceyi geçirmek üzere bir vadide konaklar. Abbad İbni Bişr ile Ammar İbni Yasir (r.a.) birbiriyle kardeş ilan edilmişti. Geceyi vadinin bir kenarında beraber geçirmek isterler. Abbad, Ammar’a “Gece ne zaman uyumak istersin, önce mi sonra mı?” diye sorar Ammar da “Ben önce uyumak isterim” der ve yan tarafına doğru uzanır yatar.

KUR’ÂN-I KERİM’E HÜRMET

Gecenin sâkinliğinden, sessizliğinden istifade ile Abbad İbni Bişr (r.a.) ibadet etmek ister. Namaza durur ve Kehf sûresinden okumaya başlar. Huşû ve huzû içerisinde namazda dalıp gider. Mevlâsı ile konuşurcasına okudukça coşar ve bu Zevkle ibadetine devam eder. Uzaktan biri Abbad’ı görür ve ona bir ok fırlatır. Vücuduna isabet eden oku çıkarıp atan Abbad okumaya devam eder. İkinci bir ok daha fırlatılır. Onu da çeker atar ve Kur’ân’ı okumaya devam eder. Adam üçüncü bir ok daha atınca halsiz kalır ve arkadaşına seslenir. Ammar kalkar, adamda iki kişi olduklarını görünce kaçar. Abbad’ı bu halde gören Ammar “Sübhanallah! Nedir bu hal ya Abbad? adam sana ilk oku atınca beni uyandırsaydın ya? ” diye ona hayretlerini bildirir. Abbad da “Başlamış olduğum sûreyi bitirmeden okumayı kesmek istemedim. Allah’a yemin ederim ki, canımın kesilmesini onun kesilmesine tercih ederim “diye cevap verir.

Ashab-ı kiram’da Kur’ân’a bağlılık işte böyleydi. Kur’ân dostluğu can kaygısından daha öndeydi. Onların hayatını Kur’ân’la geçirilen vakitler süslemişti. Kur’ân’sız hayat düşünemezlerdi o yıldız insanlar. Hepsi böyle yaşadı bizlere de böylesine güzel örnek oldular. Ne mutlu onların izini takip edenlere…

ÖLÜM BAHÇESİ

Abbad İbni Bişr (r.a.) harp meydanlarında da kahramanca çarpışan bir yiğitti. Bir cihat eri olarak Resûlullah’tan (s.a.) ayrılmamıştır. Hz Ebubekir (r.a.) zamanında da Müseylime üzerine gönderilen orduya katılmıştı. Bu savaşta büyük kahramanlıklar gösteren Abbad, son hücuma geçilecek gecede rüyasında semanın açılarak kendisini içine aldığını görür. Sabah olunca Ebû Said Hudrî’ye (r.a.) rüyasını anlatır ve “Vallahi bu şehid olmaktır Ebû Said” der. Hücuma geçildiğinde Abbad İbni Bişr (r.a.) önüne çıkan müşriki kılıçtan geçirerek safları yarar ve Müseylime’nin çevresine ulaşır. Müseylime ve avânesi bir bahçeye sığınırlar. O gün o bahçede Müseylime başta olmak üzere bütün müşrikler öldürülür. O günden sonra bu bahçeye “Ölüm bahçesi” denmiştir. Abbad (r.a.)’da bu bahçe duvarı dibinde şehit olur. Aldığı kılıç darbesi, mızrak ve ok yaralarından vücudu tanınmaz hale gelen bu “Kur’ân dostu” şehit, ancak vücudundaki bir ben’den tanınabilmiştir.

Cenab-ı Hak’tan böylesine Kur’ân’a yönelip dost olabilmeyi ve onun şefaatlerini niyaz ederiz.