Habib Bin Zeyd (r.a.) Kimdir?
Habib Bin Zeyd radıyallahu anh vakur ve genç bir sahabi… İmanındaki azim ve kararlılığı ile dikkatleri üzerine çekmiş bir bahadır… Allah Resulü’nün yazdığı mektubu Müseylime’ye götüren ve bizzat eline veren yiğit…
Habib Bin Zeyd, her köşesinden iman kokuları yayılan, içinde oturanların her birinin alnında fedakarlık tabloları parlayan bir evde doğup büyümüştür.
PEYGAMBERİMİZİN DUA ETTİĞİ AİLE
Babası; Akabe’de hanımı ve iki oğlu ile birlikte Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize yardım etmek üzere bey’at eden yetmiş kişiden birisi olan Zeyd İbn Asım’dır. Annesi; Allah’ın dinini ve elçisi Muhammed (s.a.)’i korumak için silah kuşanan ilk İslâm mücahidesi Nesîbe el-Maziniyye’dir. Kardeşi; Uhud’da sevgili Peygamberimiz için kendini feda eden Abdullah İbnZeyd’dir.
Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bu aileyi “Allah, sizin aileyi mübarek kılsın… Allah, sizin aileye rahmet etsin…” dualarıyla methetmiştir.
Habib İbn Zeyd annesi, babası, teyzesi ve erkek kardeşiyle beraber, yetmiş kişiyle birlikte Mekke’ye giderek daha küçük yaşta ilahi nuru kalbine yerleştirmiş ve Akabede küçücük ellerini Allah Resülüne uzatarak bey’at edip İslam’la şereflenmiştir. O günden sonra Resülullah (s.a.) ona, annesinden, babasından daha sevimli, İslâm, ona canından daha kıymetli hale gelmiştir.
Bedir ve Uhud’da henüz silah taşıyamayacak kadar küçük olduğu için bulunamamıştır. Ancak sonraki bütün olaylarda Resulullah’ın yanında yer almıştır. Onun, tarihin şeref sahifelerine kaydedilecek bir çok kahramanlıkları, fedakarlıkları vardır.
YALANCI PEYGAMBERE MEKTUP
Bir zalime karşı İslam’ı müdafada gösterdiği celadet, cesaret ve imanını korumadaki azim ve kararlığını şu hadisede açık olarak görmekteyiz. Şöyle ki:
“Sevgili Peygamberimiz yalancı Müseylime’ye, düştüğü sapıklıktan dönmesi için bir mektup göndermek istedi. Bunun için Habib ibn Zeyd (r.a.)’ı seçti. Habib, aklı başında bir delikanlı, tepeden tırnağa iman dolu bir gençti. Aldığı mektubu hiç gecikmeden götürdü ve bizzat Müseylime’ye verdi.
Fahr-i Kainat (s.a.) Efendimizin bu mektubunda şunlar yazılıydı:
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
Allah’ın Resûlü Muhammed’den yalancı Müseylime’ye… Selam doğru yolda olanların üzerine olsun. Yeryüzü şüphesiz Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona mirasçı kılar. Sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır.”
Mektubu okuyan Müseylime kininden öfkesinden çatlayacak hale geldi. Suratı çirkinleşti ve öfkesini Habib İbn Zeyd (r.a)’dan almak istedi. Bağlatıp ertesi gün getirilmesini emretti. Yandaşları ve zorbalarıyla birlikte ertesi gün toplandı. Halkı da toplayan zalim Müseylime, Habib İbn Zeyd (r.a.)’ı getirtti ve ona: “Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehadet ediyor musun?” dedi. Habib (r.a) vakur bir tavırla; “Evet…” dedi. Müseylime: “Ya benim Allah’ın Resûlü olduğuma şehadet ediyor musun?”dedi. Habib kahredici bir alayla: “Kulağımda söylediğini duymama engel olan bir sağırlık var.” şeklinde cevap verdi. Kininden, öfkesinden çatlayan Müseylime celladına: “Onun vücudundan bir parça kesmesini” emretti. Daha sonra aynı soruyu sordu. Habib’den (r.a.) aynı cevabı aldı.
Müseylime sormaya, cellad kesmeye devam ediyordu. Habib İbn Zeyd (r.a.) da: “Evet, Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehadet ediyorum” diye cevap veriyordu. Vücudunun yarısına yakın bir kısmı doğranmış, parça parça olmuş ve yere yayılmıştı. Diğer yarısı da konuşan bir kütle haline gelmişti.
İMAN MESELESİ
Habib (r.a.)’daki bu tavır herkesi hayrette bırakmıştı. Ondaki bu azim ve kararlılık, imanından taviz vermeden hakkı savunması Müseylime ve yandaşlarını çıldırtmıştı. Zâlim ondaki iman kuvvetini nerden bilecekti? Parça parça doğransa yine aynı cevabı alacağını nerden tahmin edecekti? Bu bir iman meselesiydi.
Nihayet Habib (r.a.) Akabe gecesi verdiği söze sadık kaldı. Pırıl pırıl gönlünden nur saçarcasına, temiz dudaklarından kelime-i şehadeti söyleyerek ruhunu teslim etti.
İşte hepsi birer iman kal’ası olan ashab-ı kiram… Onlar dini böyle yaşadılar ve öyle yüceldiler. Allah’tan başka kimseden korkmadılar. Her şeylerini O’nun yoluna verdiler… İzzet ve şeref buldular… Canlarıyla, kanlarıyla silinmez tarih yazdılar… Yıldızlaştılar…
Annesi Nesîbe el-Maziniyye’ye Habib’in vefat haberi verilince şunları söylemiştir: “Onu bu günler için doğurdum. Allah’tan onun için ecir diliyorum. O küçükken Akabe gecesi Resulullah (s.a.)’e beyat etmişti. Büyüyünce ona verdiği sözü tam olarak yerine getirdi. Eğer Allah, Müseylime’ye karşı bana bir imkan verirse, arkasından kızlarını mutlaka ağlatacağım.”
Allah Teâlâ Nesîbe annemizin dileğini yerine getirdi. Hz. Ebûbekir (r.a.) zamanında Yemame savaşında: “Nerde Allah’ın düşmanı? Bana Allah’ın düşmanını gösteriniz?….” diye diye safları yararak Müseylime’nin yanına vardı. Onun yere yuvarlanmış halini gördü ve gönlü rahatladı.
Rabbimiz bizleri şefaatlerine nail eylesin. Böyle evladları ve anneleri tekrar hayatımızda göstermeyi nasib eylesin. Amin.