HZ. OSMAN veya RUME KUYUSU
Medine’nin güneybatısında yer alan Akīk
vadisinin aşağı kısmında sel sularının toplandığı yerde şehrin en eski
kuyularından biridir. İlk defa kimin tarafından kazıldığı bilinmeyen kuyu bir
ara kapanmış, İslâmiyet’in doğuşu sırasında Müzeyneliler’den biri tarafından
yeniden açılmıştır. Adını, bu kuyudan insanlara su dağıtan Rûme adlı bir
kadından veya daha sonra mülkiyetini ele geçiren Rûme el-Gıfârî adlı şahıstan
ya da Akīk’ın bu bölgesinin aynı isimle anılmasından aldığı rivayet
edilmektedir (Belâzürî, II, 200).
Hicretten sonra müslümanlar Medine’de içme suyu sıkıntısı çekmeye başladı.
Şehrin içme suyu kaynaklarının başında gelen Rûme Kuyusu’nun sahibi olan ve
bazı rivayetlerde yahudi olduğu bildirilen kişi kuyunun suyunu satıyordu.
Resûlullah ona ücret almaktan vazgeçmesini teklif edince geçim için başka bir
gelirinin bulunmadığını belirterek bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Resûl-i
Ekrem, kuyuyu satın alıp müslümanların istifadesine sunacak şahsa bu hizmetine
karşılık olarak cennetin verileceğini, bütün günahlarının bağışlanacağını,
kendisine cennette bu kuyudan daha güzel bir su kaynağının verileceğini
bildirdi (Buhârî, “Müsâḳāt”, 1, 74; Tirmizî, “Menâḳıb”, 57; İbn Sa‘d, I, 392).
Hz. Osman, Rûme Kuyusu’nu satın almak istedi. Sahibi tamamını satmaya
yanaşmayınca yarı hissesini alarak kuyuyu nöbetleşe kullanmak üzere onunla
anlaşma yaptı. Daha sonra ortağı kendi hissesini de satmak isteyince tamamını
aldı ve müslümanların kullanımına sundu. Kaynaklarda Hz. Osman’ın Rûme
Kuyusu’na 20.000, 30.000, 35.000 veya 40.000 dirhem ödediği rivayet edilir. Bu
rivayetlerden aynı zamanda Hz. Osman’ın kuyunun tabanını genişleterek suyunu
arttırdığı anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber, Bi’rü Osman adıyla da meşhur olan
Rûme suyundan Hendek Gazvesi’nde içerek suyun tadını övmüştür (a.g.e., I, 390,
392). Hz. Osman’ın İslâm’da ilk vakıf örneklerinden biri olan bu davranışı
Resûl-i Ekrem tarafından övüldüğü gibi Medineliler’in hâfızasında da derin
izler bırakmıştır. Hz. Osman, evini kuşatan isyancıları vazgeçirebilmek için
onlara Rûme Kuyusu’nu satın alması ve Tebük ordusunu donatması gibi cennetle
müjdelenmesine vesile olan iyiliklerini de hatırlatmıştı.
Ömer b. Abdülazîz gibi Medine valileri tarafından Rûme Kuyusu’na özel önem verilmiş
ve taşla örülerek muhkem hale getirilmiştir. Ancak Abbâsîler döneminde
Medine’nin nüfusunun azaldığı yıllarda şehir merkezinden oldukça uzakta bulunan
Rûme Kuyusu’nun suyuna ihtiyaç duyulmadığı da olmuştur. Bununla birlikte kuyu
Medine’nin en kaliteli suyu olma özelliğini hiçbir zaman kaybetmemiş ve
Medine’ye gelenler tarafından ziyaret edilmiştir (İbn Cübeyr, s. 151; İbn
Battûta, I, 144). Daha sonra kullanılamaz hale gelen kuyuyu 750’de (1349) Mekke
Kadısı Şehâbeddin Ahmed b. Muhammed et-Taberî ıslah etmiş ve suyunu arttırmak
için tabanını tekrar genişletmiştir. Medine’ye üç defa giden Ayyâşî (ö.
1090/1679), şehre uzaklığından dolayı Rûme Kuyusu’nu ancak bir defa ziyaret
edebildiğini kaydeder (er-Riḥletü’l-ʿAyyâşiyye, I, 268). 1040 (1630-31) yılında
yeniden tamir edilen kuyunun çevresi ağaçlandırılmış ve yanına küçük bir mescid
inşa edilmiştir. Ardından Medine’ye gelen yabancıların ve fakirlerin
geceledikleri bir mekân haline gelmiştir (Mir’âtü’l-Haremeyn, II, 1075).
Osmanlı döneminde birkaç defa tamirat geçiren Rûme Kuyusu, Medine Suûdî
idaresine geçince Mescid-i Nebevî’ye ait vakıf alanı içerisinde kalmıştır.
Günümüzde etrafında iki ayrı kuyunun kazıldığı Rûme Kuyusu süs bitkileri
ekimiyle deneme üretiminin yapıldığı bir alanda bulunmaktadır.