Eris Kuyusu / Hatem (Yüzük) Kuyusu(Kuba Mescidinin Bahcesinde)
Kuba mescidinin batı istikametinde kalan kuyunun ismi, Eris isimli bir yahudiye ait olduğu için Eris kuyusu olarak geçmektedir. Hz. Osman’ın R.A. hilafetinin 6. senesinde Allah Rasulü S.A.V.’den miras kalan mühür yüzüğünü buraya düşürmüş ve yaklaşık 3 gün aramalarına rağmen yüzük bulunamamıştır. Bu sebeple kuyunun diğer ismi Hatem yani Yüzük kuyusu olarak ta anılmaya başlanmıştır.
Allah Rasulü S.A.V.’in bu yüzüğü Halifelerin hilafetleri döneminde halifeden halifeye intikal etmiştir. Son olarak Hz. Osman R.A. intikal etmiş, ancak yüzük zikrettiğimiz kuyuya düşmüştür. Bazı tarihçiler bu durum karşısında, yüzüğün düşmesiyle Hz. Osman R.A. da şehit edileceği fitnenin başladığını ifade etmektedirler.
Enes İbn Mâlik R.A. şöyle demiştir:
“Peygamber’in bu mühür yüzüğü hayatında kendi elinde bulunurdu. Ondan sonra Ebû Bekr R.A.’ın elinde, Ebû Bekr R.A.’dan sonra da Ömer R.A. elindeydi. Osman R.A. halîfe olduğu zaman (da altı sene onun elinde bulunduktan sonra) Osman R.A., Erîs Kuyusu’nun başına oturdu.
Enes R.A. derki: “Osman orada mühür yüzüğünü parmağından çıkardı da (parmağına sokup çıkarmak suretiyle) onunla oynamağa başladı. İşte bu sırada mühür yüzüğü elinden kuyunun içine düştü. Biz Osman R.A.’la beraber üç gün gidip geldik, kuyuya inip çıktık, kuyunun suyunu boşaltarak aradık, fakat bir türlü onu bulamadık.”
(Buhari, Libas, Bab 55, Hadis no : 95 ; Muslim, Libas, bab 12, Hadis no : 54 – 55)
Ebû Mûsâ el-Eş’arî r.a’ın anlattığı bir hâdisede Allâh Resûlü S.A.V., bir kısım ashabıyla birlikte Erîs kuyusunun kenarına oturarak ayaklarını kuyu boşluğuna sarkıtmıştır. (Buhari, Ashâbu’n-Nebi, 5)
Sahabe hil’atini kuşanan erlerden Ebû Musa el-Eş’arî (ra), günlerden bir gün akşama kadar Resûlullah’ın (aleyhisselâm) yanından ayrılmamayı kararlaştırır. Mescide gider, Allah Resûlü’nü sorar. “Şu tarafa gitti.” deyip bir istikameti gösterirler.
O istikamete yürür, sora sora Kuba’daki Eris kuyusunun olduğu bahçeye varır. Peygamber aleyhisselâm abdest almaktadır. Ebû Musa, abdest tamamlanana kadar kapıda bekler, huzura varır, selam verir. Hz. Muhammed, kuyuyu daire şeklinde çevreleyen taşlar üzerine oturmuş, ayaklarını da kuyuya sarkıtmıştır. Ebû Musa, o gün için Resûlullah’ın kapıcısı olmaya karar verir ve bahçe kapısına döner. Biraz sonra kapı vurulur. Gelen Sıddîk-ı Âzam Hazreti Ebubekir’dir.. Cenab-ı Eş’arî, huzura çıkıp Hazreti Ebubekir için destur ister. “Gelsin ve ona cennetlik olduğunu müjdele.” buyurulur. Ebubekr-i Sıddîk gelir, Allah Resûlü’nün sağına oturur ve aynı şekilde ayaklarını kuyuya sarkıtır.
Biraz sonra kapı tekrar çalınır. Ömer b. Hattab, gelmiştir. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve selem), bu haberi getiren Ebû Musa’ya “Gelsin ve ona cennetlik olduğunu müjdele.” buyurur. Hazreti Ömer, Peygamber-i Zişan’ın soluna geçip ayaklarını kuyuya sarkıtır.
Kapıyı üçüncü kez çalan, iki nur sahibi Hazreti Osman (ra). Allah Resûlü, destur isteyen Ebû Musa’ya “İzin ver gelsin ve her ne kadar başına birtakım belalar gelecek olsa da onu cennetle müjdele.” buyurur. Hazreti Osman geldiğinde kuyu çevresinde oturacak yer kalmamıştır. Karşılarında bir yere oturur.
Tabiinden Said b. Müseyyib, o gün Resûl Aleyhisselâm ve üç halifesinin Eris kuyusu çevresinde oturma şeklini kabirlerinin yerleriyle tevil ettiğini söylemektedir. Malum olduğu üzere Hazreti Ebubekir ve Hazreti Ömer’in kabirleri Hz. Muhammed aleyhisselâmla birlikte Hücre-i Saadet’te, yeşil kubbenin altında yer alıyor. Hazreti Osman ise karşı taraflarındaki Cennetü’l-Baki’de medfun.
Kuyu bu gün,Kuba Mescidin batısında bulunan avlunun, asfalta yakın bir
noktasında kalmıştır. Osmanlı döneminde üzerinde bir kubbenin de bulunduğu kuyu
bu gün tamamen kaybolmuş durumdadır.