PEYGAMBERİMİZİN (ﷺ) MİNBER’DE SON KONUŞMASI

(360 Derece Tur lütfen tıklayın)


Efendimiz (ﷺ) hastalıkla geçirdiği günlerden birinde başı sargılı olarak mescide gelmiş, minbere çıkıp oturmuştu. Sonra Uhud sahabeleri hakkında konuştu. Onlar için af diledi ve kendilerine dua etti. Ardından şunları açıkladı:

“Gerçekten Allah’ın kullarından bir kulu Allah, dünya ve kendi yanındakiler arasında muhayyer bıraktı. O da onun katındakileri tercih etti.”

Sözlerini dinleyenler arasında Ebu Bekir’de (r.a) vardı. Bu sözlerle kendini kastettiğini anladığı için ağladı ve şöyle dedi:

“Biz sana kendimizi ve oğullarımızı feda edelim!” Bu sözler üzerine Rasulullah (ﷺ)

onu teskin etti:

“Yavaş ol Ebu Bekir.”

Ve cemaate mescide açılan kapıları gösterdi:

“Şu mescide açılan kapılara bakınız ve onları kapatınız, ancak EbuBekir’in evi (kapısı) hariç. Çünkü ben, kendisiyle beraberlikte bana, ondan daha çok destek vereni bilmiyorum.

Ardından onun hakkında şunları da söyledi:

“Gerçekten Allah’ın kullarından bir halil/can dostu edinecek olsaydın, Ebu Bekir’i halil/yakın dost edinirdim, ama Allah’ın aramızı kendinde birleştirmesi için, iman birliği (beraberliği) ve kardeşliği var.„

(İbn-i hişam)

Onun Hz. Ebu Bekir (r.a) hakkında söyledikleri dikkat çekiciydi. Onu kendisi için en fedakâr, en çok destek verici ve en candan dost görüyordu. Bu açıdan mescide bitişik evlerin kapılarının taşla örülüp kapatılmasını isterken/ yalnız onun evinden mescide girişi istisna tutuyordu. Gerçekten ayette belirtildiği üzere Hz. Ebu Bekir, “ikinin ikincisi” idi.

Sonra muhacirlere seslenerek şöyle dedi:

“Ey Muhacirler topluluğu! Ensar’ın iyiliğini isteyiniz (iyilikleri için çalışınız). Çünkü halk artıyor, oysa Ensar yerinde duruyor, artmıyor. Ayrıca gerçekten onlar kendilerine sığındığım (sırdaş ve sevdiklerim)’dirler. Öyleyse onların iyilik yapanlarına ihsanda bulununuz, kötülük yapanlarını da geçiveriniz.

Hz. Peygamber (ﷺ) hastalık günlerinde mescide çıkamadığı üç buçuk gün içinde halka namazları Hz. Ebu Bekir’in kıldırmasını istedi. Hatta bu konuda ısrarcı oldu. Böylece Hz. Ebu Bekir, o (ﷺ) son günlerini yaşarken, onun sağlığında on yedi vakit namaz kıldırdı.

Hz. Peygamber (ﷺ) hastalığı sırasında, neyi varsa sadaka ettirdi. Hatta elindeki yedi dirhemi bile sadaka olarak verdi. Bunların dışında; yirmi deve, yüz koyun, yedi keçi, bir katır, silahları, elbise, iki kilim, çarşaf, su kabı, tarak, misvak gibi şeyleri kaldı.

Ayrıca o, Medine, Fedek ve Hayber’deki hisselerinden eşlerine pay ayırdıktan sonra diğerlerini yolculara, heyetlere vb. harcanmak üzere millete ve devlete bıraktı. Bir rivayete

göre o, hastalığı sırasında kırk köleyi de hürriyetine kavuşturdu.

Allâhümme salli alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed.

HZ EBÛBEKİR VE HZ. ÖMER’İN ÜSTÜNLÜĞÜ

Peygamberimiz (s.a.v.)’den sonra, gerek ashabı kiram, gerekse ümmetden, hiçbir kimsenin Ebu Bekir Sıddık (r.a.)’dan daha üstün olmadığını bilmek ve bunu hak görmek Ehli Sünnet şiarıdır. Ebu Bekir Sıddıkın Resulullah (s.a.v.) dan sonra, Müslümanların halifesi olduğunu kabul etmek lazımdır.

Ebu Bekir Sıddık (r.a.)’ın diğer sahabe üzerine üstünlüğü. Kur’an ve hadisle sabittir. «Hani onlardan ikinin ikincisiydi, inkar edenler kendisini (Mekkeden) çıkardıkları sırada ikiside mağarada iken arkadaşına. Üzülme, Allah bizimle beraber diyordu.» (Tevbe s. 40) Ebu Bekir (r.a.)’dan başka hiç kimsenin sahabi oluşu ve diğer ashabdan da üstün olduğu, ayrıca ikinin ikincisi olduğu ayetle sabit değildir. Bu mevzuda haber ise (s.a.v.) Efendimizin şu Sözüdür: «Ebu Bekirden başka hiçbir kimse yok ki, ben ona İslam’ı arzederken tereddüd etmemiş olsun. (Ebu Bekir müstesna, o tereddütsüz kabul etti.) » Ashabı kiramın büyükleri Ebu Bekir Sıddık (r.a.)’ın hilafeti hakkındaki lttifakları (s.a.v.) Efendimizin hadisiyle vuku buldu.

İrtihalinden birkaç gün önce, bana bir kağıt kalem getirin Ebu Bekir için yazayım ki onun hakkında iki kişi  dahi ihtilaf etmesin buyurdu. Ebu Bekir (r.a.)’in hilafeti iki sene dört ay devam etmiş, vefatı yaklaşınca Hz. Osman (r.a.)’ı çağırmış, şunu yaz demişti: «Bismillahirrahmanirrahim. Şu, Ebu Bekir bin ebi Kuhafenin, dünyadan çıkmak üzere olduğu, Ahirete de başladığı anda yazılan bir mukaveledir Ben Ömer İbni Hattab’ın halife olmasını istiyorum. Eğer adaletli davranırsa ki, benim O’nun hakkındaki zannım ve reyim de odur…» Bu yazıdan sonra mektubu mühürledi. Ashabı kiramın hepsi kltapda adı geçen Hz. Ömer (r.a.)’ın hilafetinde ittifaka varıp biat ettiler.

İSLAM’IN İKİNCİ HALİFESİ

Hz. Ebûbekir’in (r.a)  vefâtından sonra İslâm’ın ikinci halifesi oldu. İran, Irak, Suriye ve Mısır’ı İslâm toprakları arasına dâhil etti. Kudüs, Azerbaycan, Ermenistan, Horasan, İskenderiye onun zamanında fethedildi. Kudüs kuşatıldıktan sonra şehirdeki Hıristiyanlar bir müddet direndilerse de nihayet barış istemek zorunda kaldılar. Ancak, kumandanlardan çekindikleri için şehri bizzat Halîfe’ye teslim etmeyi şart koştular. Durum Ebû Ubeyde (r.a) tarafından bir mektupla Hz. Ömer’e (r.a) bildirildi. Ömer (r.a.) ashabın ileri gelenleriyle istişare ettikten sonra, Medine-i Münevvere’den Câbiye’ye doğru yola çıktı. Câbiye’de yapılan bir anlaşmadan sonra Ömer (r.a.), bizzat Kudüs’e kadar giderek şehri teslim aldı. (16/637)

Hicri 21 yılında başlayan ve sürekli takviye edilen akınlarla Azerbaycan ve Ermenistan da dâhil olmak üzere, Horasan’a kadar bütün İran toprakları İslâm Devleti’nin sınırları içine alındı. İslâm ordularının fethettiği bölgelerdeki halk, Müslümanlardan gördükleri müsamaha, adâlet ve güzel ahlâktan müteessir olarak kitleler hâlinde İslâm’a girdiler. Dinlerinden dönmek istemeyenler ise hiç bir baskıya maruz kalmadıkları gibi, geniş bir inanç hürriyetine kavuştular.

HZ. ÖMER (R.A.) DÖNEMİNDEKİ İLKLER

İlk defâ Emîrü’l-Mü’minîn (Mü’minlerin Emîri) diye isimlendirilen odur.

Terâvîh Namazı cemaatle kılınmaya ilk defâ onun zamanında başladı.

Kur’an’ın iki kapak arasına toplanıp yazılmasını ilk dafâ o teklif etti ve bu tahakkuk edinceye kadar ısrarla üzerinde durdu.

Zimmîlere ilk defa alâmet taktıran odur.

İlk defa yazılı kararlar alan odur.

Kumandan ve vâlilerle ilk defa toplantı yapan odur.

İlk defâ İslâm devletine âit para bastıran odur…

Bunun gibi daha pek çok “ilk”e imzâ atmıştır.

Ömer (r.a.), köleliğe karşı şiddetli bir mücâdele verdi. Beytü’l-mâl’in gelirleri düzelince, devlet içindeki bütün Müslüman kölelerin hürriyete kavuşturulmasını vasiyet etti.

Ömer (r.a.), memurlarının, hastalanan köleleri ziyaret etmediklerini anladığında onları vazifeden azlederdi. Kendisi de her cumartesi Medîne’nin kenar semtlerine gider, herhangi bir köleyi gücü yetmeyeceği bir işte çalışırken görürse, bu işi ondan alırdı.

HZ. ÖMER (R.A.) NASIL VEFAT ETTİ?

Ömer (r.a.) hicretin 24. senesinde Zerdüşt bir köle olan Ebû Lü’lü tarafından şehit edildi ve Efendimiz’in ayakları dibine defnedildi. Enes (r.a) şöyle der: “Efendimiz altmışüç yaşında vefat etti. Ebûbekir (r.a.) de altmışüç yaşında vefat etti, Ömer (r.a.) de altmışüç yaşında vefat etti.” (Müslim, Fedâil, 114)

Detaylı Hayat bilgisini burdan okuya bilirsin Hz.Ebu Bekir (r.a) ve Hz Ömer (r.a)