Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz hicretin 11. yılı Milâdî  632 – 8 Haziran günü âhirete irtihal etti.


PEYGAMBER EFENDİMİZ NE ZAMAN VE NEREDE VEFAT ETTİ?


Medîne’ye dönüşlerinden sonra on üç gün kadar süren çetin bir hastalık neticesinde milâdî 632 yılının 8 Haziran’ı, hicrî 11. yılın 12 Rabîulevvel Pazartesi günü kendilerine cemâl ufukları açıldı. “Refîk-ı A’lâ”sına kavuştu. Varlık Nûru’nun iki kürek kemiği arasında nübüvvetine âit ilâhî bir nişan vardı. Birçok sahâbî, onu öpebilmenin aşkı ve hasreti içinde yaşardı.

Resûl-i Ekrem Efendimiz, ebedî âleme göç ettikleri za­man, mübârek yüzlerinde hiçbir değişiklik görülmediği için, ashâb-ı kirâm, O’nun âhirete intikâlinden şüpheye düştüler. Bunun üzerine Efendimiz’in yakınlarından Esmâ bint-i Ümeys (r.a.), arkalarındaki mü­bârek Nübüvvet Mührü’nü aradı. Kaybolduğunu görünce, ukbâ âlemini şereflendirdikleri kat’î olarak anlaşılmış oldu. (İbn-i Sa’d, II, 272; İbn-i Kesîr, el-Bidâye, V, 231)

Dîn kemâle ermiş, sahâbeden teblîğin bizzat tasdîki alınmış ve Cenâb-ı Hakk’a da şâhid olması arz edilmişti. Ardından Varlık Nûru, ebediyet âlemine çağrıldı. Artık O, mahşerde, sıratta ve Kevser Havuzu’nun başında ümmetini beklemektedir. Şefâat yâ Resûlallâh! Meded yâ Resûlallâh! Dahîlek yâ Resûlallâh!..

PAZARTESİ GÜNÜ GERÇEKLEŞEN ÖNEMLİ HADİSELER

12 Rabîulevvel Pazartesi günü doğup dünyâyı şereflendirmişlerdi. Ve yine bir pazartesi günü Allah tarafından kendilerine nübüvvet vazîfesi verilmişti. Ebû Katâde Hazretleri şöyle der: Resûlullah’a pazartesi günü oruç tutmanın fazileti soruldu. Şöyle buyurdular: “O gün, benim doğduğum ve Peygamber olduğum (veya bana vahiy geldiği) gündür.” (Müslim, Sıyâm, 197-198)

Yine bir pazartesi sabahı, Medîne’ye girerek yeni kurulan ve kıyâmete kadar devâm edecek olan İslâm devletinin temelini atmışlardı. Ve nihâyet bir pazartesi günü de, âhiret âlemine intikâl ettiler. İbn-i Abbas’tan (r.a.) şöyle rivâyet edilmiştir: “Hazret-i Peygamber, pazartesi günü doğdu, pazartesi günü Pey­gamber oldu, pazartesi Mekke’den Medîne’ye hicret etti, pazartesi günü Medîne’ye vardı, pazartesi günü vefât etti. Pazartesi gü­nü (Kâbe’de hakemlik yaparak) Hacer-i Esved’i yerine koydu. Pazartesi günü Bedir zaferini kazandı. Pazartesi günü «Bugün size dîninizi tamamladım.» (el-Mâide, 3) âyeti nâzil oldu.” (Ahmed, I, 277; Heysemî, I, 196)

O’nun doğumu, Peygamberliği, hicreti ve irtihâlinin, ilâhî bir tecellî olarak hep pazartesi günlerine rastlaması, bu günün kudsiyyetinin ve öneminin bir nişânesidir. Cemâl ve celâl tecellîsi olarak; sevincin heyecanı ve hüznün burukluğu beraber yaşanmaktadır. Gönül iklîminde bayram neş’esi ile irtihâl elemleri, zıt bir hassâsiyet beraberliği içindedir.

Allah Resûlü’nün fânî dünyâdan ebedî saâdet âlemine irtihâli ile O’ndan mahrum kalan dünyânın vefâsızlığını, Azîz Mahmud Hüdâyî Hazretleri şu mısrâları ile tasvîr eder: Kim umar senden vefâyı Yalan dünyâ değil misin? Muhammedü’l-Mustafâ’yı Alan dünyâ değil misin?


PEYGAMBERİMİZİN SON ÜÇ SÖZÜ

Peygamber Efendimiz, evladı ve neslinin akıbet endişesini son nefesine kadar duydu.

Efendimiz, nesil endişesini son nefesine kadar sürdürdü. Kızı Fâtıma ve diğer aile fertlerine vasiyetlerde bulundu. O’nun Refîk-i Âlâ’ya yolculuğu esnasında, son fırsatlarını da; nesilleri îkaz içinde nasıl değerlendirdiğini Enes (r.a.) şöyle anlatır:

“Vefâtı esnasında Resûlullah’ın yanındaydık. Bize üç defa; «Namaz husûsunda Allah’tan korkun!» dedi. Sonra da şöyle buyurdu:

«Emriniz altındaki insanlar hakkında Allah’tan korkun, iki zayıf hakkında Allah’tan korkun:

Dul kadın ve yetim çocuk. Namaz husûsunda Allah’tan korkun!» Sonra; «Namaz, namaz…» diye tekrar etmeye başladı. (Mübârek lisanları söylemez olunca bile) rûh-i mübârekleri çıkıncaya kadar bunu içten içe tekrar ettiler.” (Beyhakî, Şuab, VII, 477)

Efendimiz’den sonra Sahâbe-i Kiram da O’ndan aldıkları nasip ölçüsünde, aynı şevk ve usûl ile dâvâyı deruhte etti. Öz evlâtlarını; kendilerini Ashâb-ı Kiram kılan, yıldız yıldız hususiyetlerle terbiye ettiler. Evlâtları yanında; yetimlerin ve mevlâ denilen, İslâm’ın nurlu ışıklarını saldığı memleketlerin talihli evlâtlarının da maddî-mânevî terbiyesini üstlendiler. İlk büyük ilim-irfan nesilleri bu gayretlerin meyvesi oldu.

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) NASIL VEFAT ETTİ?

Allâh’ın Resûlü’nün son anları, bu heyecanın zirvesinde yaşanmış bir vuslat demiydi. O, ömrü boyunca her hâlükârda Rabbinin emrine itaat ve muhabbet hâlinde olduğundan, ölmeden evvel ölerek vefâtını bir şeb-i arûs hâline getirmişti.

Hazret-i Âişe ve Hazret-i Ali’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz’in vefâtına üç gün kala Cenâb-ı Hak her gün Cebrâil’i (a.s.) göndererek Resûlü’nün hatırını sormuştu. Son gün olunca Cebrâil (a.s.) bu sefer yanında ölüm meleği Azrâil de bulunduğu hâlde geldi. Cebrâil (a.s.):

“–Ey Allâh’ın Resûlü! Ölüm meleği senin yanına girmek için izin istiyor! Hâlbuki o, Sen’den önce hiçbir Âdemoğlunun yanına girmek için izin istememiştir! Sen’den sonra da hiçbir Âdemoğlunun yanına girmek için izin istemeyecektir! Kendisine izin veriniz!” dedi.

PEYGAMBER EFENDİMİZ’E İTAATLA EMROLUNAN MELEK

Ölüm meleği içeri girip Peygamber Efendimiz’in önünde durdu ve:

“–Yâ Resûlallâh! Yüce Allâh beni Sana gönderdi ve Sen’in her emrine itaat etmemi bana emretti! Sen istersen rûhunu alacağım! İstersen, rûhunu sana bırakacağım!” dedi. Peygamber Efendimiz:

“–Ey ölüm meleği! Sen (gerçekten) böyle yapacak mısın?” diye sordu. Azrâil (a.s.):

“–Ben, emredeceğin her hususta sana itaatla emrolundum!” dedi. Cebrâil (a.s.):

“–Ey Ahmed! Yüce Allâh seni özlüyor!” dedi. Peygamber Efendimiz:

“–Allâh katında olan, daha hayırlı ve daha devamlıdır. Ey ölüm meleği! Haydi, emrolunduğun şeyi yerine getir! Rûhumu, canımı al!” buyurdu.


PEYGAMBERİMİZİN SON SÖZLERİ

Peygamber Efendimiz, yanındaki su kabına iki elini batırıp ıslak ellerini yüzüne sürdü ve:

“–Lâ ilâhe illallâh! Ölümün, akılları başlardan gideren ıztırap ve şiddetleri var!” buyurduktan sonra, elini kaldırdı, gözlerini evin tavanına dikti ve:

“–Ey Allâh’ım! Refik-ı A’lâ, Refîk-ı A’lâ (yâni yüce dost, yüce dost)!..” diye diye Rabb’ine duyduğu aşk ve iştiyâkın tezâhürü olan nice ulvî hâtıralarla dolu bir ömrü ardında bırakarak bu fânî âlemden hakîkî âleme hicret etti.


PEYGAMBERİMİZİN KABRİ NEREDEDİR?

Peygamber Efendimiz ne zaman ve nerede vefat etti? Peygamberimizin kabri nerededir? Mekke’de mi, Medine’de mi?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Fil Vak‘ası’ndan 50 veya 55 gün sonra 20 Nisan 571 Pazartesi günü (et-Taķvîmü’l-Arabî, s. 33-44) Adnânîler’in ana yurdu kabul edilen Mekke’de dünyaya geldi.

Hicretin 11. senesi, Rebiülevvel ayının on ikisi, Pazartesi günü. Milâdî  632 8 Haziran günü vefat etti.


Peygamber Efendimizin (s.a.v) doğduğu dünyaya teşrif ettiği yer: Mekke- i Mükerreme


PEYGAMBERİMİZİN MEZARI NEREDEDİR?

Peygamber Efendimizin (s.a.v) vefat ettiği ve kabrinin bulunduğu yer ise: Medine-i Münevvere ‘de Ravza-i Mutahhara’dadır (Peygamberimizin (s.a.v) içinde kabrinin bulunduğu yerin ismidir).


PEYGAMBERİMİZİN KABRİ  FOTOĞRAFLARI