Mekke’de Osmanlı Eserleri

Yavuz Sultan Selim Han’ın Mısır’ı fethedip hilafeti kendi üzerine almasıyla Osmanlı idaresine bağlanan Hicaz bölgesi 400 seneye yakın bir süre böyle idare edilmiş, bütün padişahlar Mekke ve Medine şehirlerine büyük bir hasret ve inançla hizmet götürmüşlerdir. Hemen her köşesinde Osmanlılara ait bir hatıra barındıran bu mübarek şehirler gezildiğinde, hayatları boyunca buraları görme imkânını hiç bulamamış olan padişahların ne büyük hizmetler yaptığı anlaşılıp hayretler içinde kalınır. Her sene hac mevsiminde tertip edilen Surre Alayları bu mübarek topraklara Kâbe örtüsü, altın, gümüş ve diğer değerli eşyalar taşıdığı gibi Divan-ı Hümâyun’dan çıkan kararlarlakutsal yerlerde çeşitli mimari eserler; köprüler, hanlar, hamamlar, okullar ve mescitler inşa ettirilmiştir. Daha çok yerel idarecilerin yönetimine bırakılan Mekke ve Medine’nin asıl sorumluluğu Osmanlı payitahtı İstanbul’da ve Devlet-i Âl-i Osman’ın idarecileri elindedir.Tarihî kayıtlara bakılırsa ilk padişahlar bile değişik vesilelerle bu topraklara olan hürmet ve saygılarını gösteren çeşitli hizmetlere imza atmış, her fırsatta yardım göndermeye çalışmış ve özellikle bölgenin idaresini ele geçirdikten sonra oranın hâkimi değil, hadimi olmaşuuruyla sayısız hizmetler gerçekleştirmişlerdir. Büyük ve müstakil çalışmalarla ortaya çıkarılması gereken bu hizmetleri burada birer birer saymak mümkün olmadığından biz Mekke’de gördüğümüz birtakım Osmanlı eserinden kısaca bahsetmek istiyoruz.

Cennetü’l-Mualla’yı sol kol üzerine alıp Mina istikametine doğru gidildiğinde, şimdi Suûdîlerin belediye binasının bulunduğu caddenin sol tarafında muazzam bir yapı görülecektir. Osmanlıların vilayet konağı olan bu güzel eser çıkan bir yangınla harap olmuş ve kullanılmaz hâle gelmiştir.

Valilik Konağı’nın tam karşısında yine buraya benzer sarı badanalı büyük bir yapı vardır. “Seyyidler Konağı” olarak Osmanlıların inşa ettirdiği bu bina da harabeye yüz tutmuş görünüyor. Daha önceki yıllarda hac için Mekke’ye gelen ve Resûlullah’ın torunları oldukları için saygı ve hürmetle karşılanan seyyidler burada, konaklama ve ikametleri için ayrılan bu görkemli yapıda misafir edilirlermiş.

Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid Han’ın Mekke ve Medine’deki hayır eserleri sayılamayacak kadar çok olup bunların en önemlilerinden biri de Mekke’de inşa edilmiş olan “Kız Mektebi”dir. Bütün görkemiyle ayakta duran bu mektep, kısa bir süre önce restore edildiği hâlde kullanılmamaktadır.

Kâbe-i Muazzama’nın güneydoğu cephesi üzerindeki tepe üzerinde bulunan muazzam Ecyad Kalesi de Osmanlı eserleri arasındadır. Mekke’nin korunması amacıyla içine askeri birlikler konulan kale, eski fotoğraflarda bütün ihtişamıyla görülmektedir.

Mekke’nin etrafını çeviren tepeler üzerinde koruma ve gözetleme kuleleri vardır. Bunların hemen hepsi Osmanlılar tarafından yaptırılmış olup bir kısmı hâlâ ayaktadır.

Osmanlılar zamanında Mekke’nin su ihtiyacının giderilmesi için çeşitli kuyular açılmış, bunun yanında uzak mesafelerden şehre su getirmek için muazam kanallar inşa edilmiştir. Nitekim Arafat’a kadar getirilen Ayn-ı Zübeyde suyunu Mekke’deki çeşmelere ulaştı- ran su yollarını Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan’ın yaptırdığı biliniyor. Kanuni ayrıca uzunluğu 70 km.’yi bulan su

Mihrimah Sultan’ın yaptırdığı su kemerleri Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı su kemerleri

Osmanlıların Mekke’ye 80 km. mesafede bulunan Usfan’da bir dağın üzerine yaptığı kale ile Arafat’ta, hacılara su dağıtan mermer kurnalı çeşmeler de bugün harap vaziyettedir.

kemerleriyle Cidde şehrine de su götürmeyi başarmış olup, bunların ayakta kalmış olan sağlam bölümleri Mekke- Taif yolu üzerinde aşağı yukarı 40-45 km.’de yolun sağ tarafında görülmektedir. İstanbul’daki su kemerleri gibi muntazam olarak inşa edilen ve yapılırken her türlü estetiğin gözetildiği bu muhteşem kemerler görenleri hayranlık içinde bırakmaya yeter. Özellikle kenarlarına inşa idilmiş su depoları gerçek sanat eserleri olarak bütün güzelliğiyle durmaktadır.